TELEVİZYON 22 Ekim 2025
5,4b OKUNMA     78 PAYLAŞIM

Türk Dizileri Neden Bu Kadar Uzun Sürüyor?

Yabancı drama dizileri 40-50 dk arası sürerken bizim diziler neden Tarkovski filmi gibi 2.5-3 saat sürüyor? Nedir bu işin matematiği?

"türk dizilerinin çok uzun olması"

suçlu: televizyon reyting sistemi, para ve elbette buna çanak tutan seyirci.

bu işin fiziği aslında basit: televizyonlar, reklam verenlerden aldıkları ücretle para kazanır. reklam ücretleri de reytinge göre belirlenir. ancak 2000'lerin ortasında, türk televizyon kanallarının bir saatte en fazla 15 dakika reklam yayınlayabileceğine dair bir düzenleme getirildikten sonra, dizilerin bölümleri uzamaya başladı. ilk olarak 2010’lu yıllarda 90 dakikaya çıkan bölüm süreleri, o günden bu yana daha da uzadı.

türk televizyonları, "prime time" denilen akşam 20.00–20.30 civarında "bir aileyi" ekran başına kilitlemeyi hedefler. amaç, o aileyi dizi süresince, takriben 23.00’e kadar, ekran başında tutmaktır.

doğal olarak, "aile izleyicisi" hedeflendiğinden, dizilerde çay demlenir, dedikodu yapılır, karakterler uzun uzun bakışır; annenin mutfağa gidip gelmesi bile bir nevi hesaplanmış bir parçadır yani. türk dizi yapımcılarına göre, eğer bu yapımlar yabancı diziler gibi olsaydı, konu çok hızlı ilerler, ev halkı bir an bile gözünü ekrandan ayırsa olayları kaçırırdı. ama bu politika sonucunda, türk dizi izleyicisi "hiçbir şey kaçırmama" konforuna alıştı. zira lastik gibi uzatılmış sahneler, gereksiz bakışmalar ve hiçbir yere varmayan paralel hikayeler sayesinde diziye her an geri dönebilmek mümkün hale geldi.


bu dizilerin ingilizce aslı olan "soap opera" daki "soap", gerçekten de sabundan gelir

zira, sabun ve deterjan üreticileri, 20. yüzyılın başlarında abd'de, ev kadınlarına yönelik melodramatik radyo tiyatrolarında sponsor ve reklam verdikleri için bu tabir de ortaya çıkmıştır. bu sponsorlar, yayın süresi blokları satın alıp reklamlarını programların ağırlıklı olarak kadın dinleyicilerine yönelik olarak yayınlıyordu. yeni o zamandan beri işin reklamverenlere pazarlanma açısından mantık değişmedi. "pembe dizi" söylemi ise, bizde bu hayallerd olan uzanma sevdasının bir simgesi olarak konulmuş bir isim anlaşılan.

hikayeler genel olarak belli paradigmaları takip ediyorlar: artık gülünç derecede diyebileceğiniz melodrama ve çoğu zaman utanç verici derecede tahmin edilebilir sürdürülebilirlik, nefret etmekten hoşlandığınız çekici, baştan çıkarıcı, aşırı cinsel içerikli, seksi bir araç olarak kullanan kötü karakter. ve her bölüm bir sonrakini merak edilecek şekilde şok bir son kiböylece bağımlılık yaratacak olmalı.

evet, türk dizileri asırlarca sürerler. bu süreçte de toplumu yavaş ama emin adımlarla yozlaştırır ya da en azından kimi konuları "normalleştirirler." yine de sevilirler; çünkü türk izleyicisi, kendi yaşamından farklı bir pencereden, normalde göremediği şaşaa, kocaman konaklar, lüks arabalar, manzaralı köşkler, güzel kadınlar, yakışıklı erkekler ve her bölümde bir daha giyilmemek üzere değişen kıyafetler görmeye bayılır. tüm bunların yanında, dedikodu, tartışma ve bolca kavga gibi, yani hayatta nadiren rastlanacak insani çarpışmalar nefse, hayvani benliğe hitap eder. esasında da içlerinde türk kültürüne dair neredeyse hiçbir şey yoktur.


oysa sektör devasa büyüklüktedir

yüz milyonlarca lira dönüyor, onlarca yapım üretiliyor, balkanlar’dan latin amerika’ya, arap dünyasından orta asya’ya diziler ihraç ediliyor. ama "kaliteli bir türk dizisi var mı?" sorusunun yanıtı hala net şekilde "hayır."

çünkü konu ve hikayeler sınırlı; uzun süre tek bir tema üzerinde durmakta zorlanıyorlar. bu nedenle özellikle kısa ve etkili kore dizilerinden konsept ithal ediliyor. reyting aldıkça da ucuz senaryo teknikleriyle hikaye uzatılıyor. çoğu zaman finalin nasıl biteceğini yazarlar bile bilmiyor. reyting düşünce de apar topar, baştan savma bir finalle sonlandırılıyor bu sebeple.

dünyada ise dizi sektörü farklı işliyor

izleyici, hikaye ne kadar etkileyici olursa olsun, "ne zaman biteceğini" bilmek istiyor. çünkü mükemmel son, hikayenin kendisi kadar önemlidir. çok fazla bölüm ya da sezon sayısı yaratıcılığı da, ilgiyi de ve de diziye karşı olan sevgiyi de öldürür. bugün dünyada uzun dizileri baştan görmezden gelen büyük bir izleyici kitlesi var. ben de onlardan biriyim.

romanlarda bile, ne kadar uzun olursa olsun, okuyucu kaç sayfa kaldığını bilir ve sonun yaklaştığını hisseder. türk dizilerinde ise böyle bir sınır yok. ve muhtemelen de asla olmayacak. zira, günümüzde hala daha bir bölüm bitirene kadar bir netflix dizisinin koca sezonunu bitirebiliyorsunuz.

sonuç olarak

türk dizileri size hiçbir şey vermez, hiçbir şey katmaz. ama sizden zamanınız başta olmak üzere çok şey alır: sinirlerinizi, sabrınız, huzurunuzu, hatta akıl sağlığınızı...