TELEVİZYON 23 Ağustos 2021
29b OKUNMA     428 PAYLAŞIM

True Detective Dizisini Özleyenlere İyi Gelecek Bir Alt Metin Okuması

True Detective'in 2014 kışında yayınlanan ve izleyenlerin gönlünde her zaman devam sezonlarından farklı bir yerde duran 1. sezonunu bu vesileyle bir hatırlayalım.
Uyarı: İlk sezona dair spoiler içerir.

rust, postmodern bir byronic hero temsili olarak tabir edilebilecek bir karakter. bu romantik karakter tipinin daha gerçekçi bir hamurla yoğurulmuş hali gibi.

Byronic hero (kahraman): İngiliz romantik şair Lord Byron'ın adını taşıyan bir tür karakter olarak romantik kahramanın bir çeşididir. Olağanüstü zeka ve kurnazlık, güçlü sevgi ve nefret duyguları, dürtüsellik, güçlü şehvetli arzular, huysuzluk, sinizm, kara mizah ve hastalıklı duyarlılık özellikleri arasındadır.

esasında rust karakteri daha pek çok mistik ya da romantik özelliklere sahip soykütüklerin gerçekçi zemine oturtulmuş hali izlenimi veriyor. örneğin final bölümünde marty'nin rust'ı hastaneden götürdüğü sahnede, en kadim mücadele olarak iyilik kötülük savaşından bahseden rust'a bir göz atalım:


belki açık bir sembolizm, belki yalnızca tesadüf ama bu sahnenin rust'ın içindeki isa (kurtarıcı) özüne ışık tuttuğu kesin. günahkarlar ile çevrelenmiş bir dünyada yalnız başına acı çekerek, yaralanarak, kendi ömründen fedakarlıklarda bulunarak masumun ve herkesin iyiliği için çabalayan bir figür rust. başka insanların günahları için kanı dökülüyor. demonic ritüeller ve karakteristikler sergileyen kötü adamların sapkınlıklarına son vermek isteyen bir adam. ölümden korkmak bir yana onu arzuluyor. baba tanrıya kavuşmaktan ziyade kendindeki son kutsal değer sahibi şey olan kızının hatırasına kavuşmak için arzuluyor. tanrısal bir öz yerine tanrısallığın yerini devretmekte olduğu bilim ve felsefeden beslenen bir öze sahip adamımız. mucize sunmadan ölüme yürüyebilecek gerçekçi bir iyi temsili var karşımızda. buradan dostoyevski'nin karamazov kardeşler'indeki "büyük engizisyoncu" benzeri bir kurtarıcı eleştirisi bulmak da mümkün. insanlığa gerçek kurtuluşu getirecek olan kurtarıcının ruhaniliğin yarattığı romantik illüzyondan çıkarılıp dünyanın kaskatı gerçeçiliği bazında törpülenerek doğru kurtarıcının ortaya konması görülebilir. rust'ın bahsettiği yıldızları bireyselleştirirsek herkesin bu gerçekçi iyi olma durumuna yaklaşması durumunda geceye karşı alınan bir zafer söz konusu olabilecek. herkesin kendisinin mesihi olması. burada söz edilen iyilik bir ödül için değil, daha idealist. insanın en büyük savaşı olan kendiyle hesaplaşmasında değer kazanan bir iyilik. rust'ın da dediği gibi "eğer bir insanı doğru yolda tutan tek şey ilahi mükafatsa o kişi pisliğin tekidir."

marty, hikaye açısından son derece işlevsel bir karakter. onun ve ailesinin değişimi bu dizinin değerini arttıran unsurların önde gelenlerinden. marty'nin kendisini tanımamış olduğu ya da kabullenmemiş olduğu, eşini aldattığı, gerçekleri görmemek için ısrar ettiği dönemi hatırlayalım. bu esnada marty'nin sarışın kızının küçük kız kardeşinin tacını çalarak sembolik düzlemde yellow king'leşmesini izledik:


ailesinde yaşanan tekinsiz, güvensiz, mutsuz, "günahkar" çatışmaların bir kurbanı olarak o da yolunu kaybediyor. "yellow king olmak" kalıbını hikayedeki spesifik yerinden alıp genel bir kötücülleşme terimi olarak kullanırsak: bir yellow king yok olurken bir yenisi doğuyor çünkü insanoğlu kendi evinde, kendi benliğinde kaybettiği bir savaş veriyor. bundaki en büyük sebep de kendini tanımaya çalışmaması, marty gibi bundan korkması. rust'ın gerçeğe dair insanı dürtebilecek her lafından sonra marty'nin nasıl rahatsız olduğunu, yaşadığı kör odadaki sahte konforundan nasıl vazgeçemediğini hatırlayın. marty'nin bu kendine karşı samimiyetsiz oluşu büyük kızına yellow king olması için gerekli motifleri sağlıyor. dizide de sıkça bahsedilen nietzsche'de temellenen döngüsel, sirküler diyalektik burada da görülebilir. isimler, arkasında ne olduğundan herkesin bihaber olduğu hayalet kavramlar değişiyor ama kendi iskelet sistemini yenileyen bir yapı söz konusu. dizi finalindeki hastane sahnesinden hemen önce dizi boyunca gidilen yerlere sondan başa kameranın sırayla uğraması en son olarak da ilk cinayetin işlendiği ağaca gelmesi de bu döngünün estetik bir yansıması olmuş.

marty'nin belli bir noktadan sonra ki bu rust ile yıllar sonra tekrar bir araya gelmesine tekabül ediyor, kendisi ile yüzleştiğini, ne istediğinin farkında olduğunu ve iyilik uğruna fedakarlık yapabilecek kadar illüzyonlarından arınmış gerçekçi bir adam haline geldiğini görüyoruz. demonic antikahramanamız tarafından yaralanan marty hastaneye kaldırılmıştır. orada kendisinden nefret ettiğine inandığı, yellow king'leşmiş kızının yanında olduğunu görüyoruz:


sahip olduğu değerli şeyleri kaybetmiş olan marty, değişiminin, kabullenişin ve gözlerinin açılışının sonunda onları geri kazanıyor. daha önceki bölümlerden birinde genç dedektiflere söylediği "değişmem gerektiği kadar değişemedim" uktesi bu kez tamamlanmış oluyor. iyi yıldızlar böyle kazanıyor.

bir yıl sonra gelen ekleme

geçenlerde ilk sezonun bazı kısımlarını tekrar izledim atmosferini özlediğim için. bu esnada bu yazıda bahsettiğim varlanma minvali değiştirilmiş ama kavram olarak sabit kurtarıcı özü fikrini biraz daha desteklediğini düşündüğüm birkaç kısım daha buldum.

bir sahnede rust bahçesinde kendisininin çarmıha gerilişini aklında canlandırdığından bahsediyor. yani gerçekten burada kurtarıcının niteliklerine açık bir eleştiri söz konusu. rust isa temsilinin revize edilmiş hali bir nevi.

rust, babasından geçmişte kalmış, teknolojiden ve büyük şehirlerden uzak, doğa yaşamına dair eğretilemelere sahip bir zamanın hatırlatıcı figürü olarak bahsediyor. kendisinin uzun yıllar televizyon bile görmediğinden, yıldızları izleyip doğayı keşfettiğinden, hikayeler kurguladığından söz ediyor. kutsal üçlemenin baba oğul kısmının sembolizmi tamamlandı yani. rust marty'ye carcosa'da ölmek üzere olduğu andan bahsederken "kızımın ve babamın da orada olduğunu hissediyordum" diyor. "sevdiğim her şeyin (babası ve kızının) bir parçası gibi hissediyordum" diye ekliyor. yani bütünün (üçlemenin) bir parçası gibi. burada bahsedilen üçleme elbette dini bir sembolizmden ziyade bu sembolizasyon aracılığı ile daha gerçekçi, daha zamanın zihniyetinde kendini bulan bir uyarlama.


esas ilgi çekici nokta da şudur ki bu durumda rust'ın kızının kutsal ruha bağlanacak bir sembolik değeri olduğunu söyleyebiliriz. kutsal ruh hristiyanlıkta her insanın kendisinin tanrı olması şeklinde açıklanabilir. yani rust'ın yıldızlarla ilgili hikayesinin yukarıda bahsettiğim bireyselleştirilmesiyle açıkça örtüşüyor. rust'ın kurtarıcı misyonunda güç bulduğu şeyin kızının hatırası olduğunu hatırlayalım. yani rust'ın post-modern mesihvari eylemlerinin motiflerinin en güçlüsü kutsal ruh'un, yani kızının kaybedilmesi. rust'ın günahkar bir dünyada mücadele ettiğini söylemiştik. yani burada kutsal ruh'un, dizideki karşılığıyla iyi bir insan olmak için herhangi bir inanca sahip olmaya gerek duymamanın, bağımsız bir iyilik anlayışının neredeyse yok olmaya yüz tuttuğu bir dünya tasviri söz konusu. kutsal ruha dair tüm hatırasına tutunarak "onu öldürenler" ile savaşan, ona tekrar kavuşma arzusuyla yanan bir kurtarıcı var elimizde. karanlığa ışık tutan yıldızların özünde parlayan şey bu "kutsal ruh". dizide hristiyan mitindeki anlamıyla aynı doğrultuda fakat kaynağı farklı şekilde kullanılıyor yalnızca.