Topun Ağzında Olmak Deyiminin Gerçek Bir İdam Yöntemine Dayanması
topun ağzında olmak, en çok ingilizlerin 1857 hint isyanı ile özdeşleştirilen bir idam yöntemidir. ama ondan önce hint babür imparatorluğu da özellikle politik suçluların idamını topun ağzıyla yapmaktaydı.
bu yöntemde suçlu topun ağzına getirilerek sırtı namluya dayanır, elleri de topun iki yanındaki tekerlerin kasnağına bağlanır ve sabitlenir. top bu sırada doludur ancak topun ağzında bir tür engel olduğundan içine gülle konması bile gerekmez. 6-12 funtluk karabarut kullanan pirinç topun namlu içindeki basıncı ile atmosferik basınç arasında 1000 kat kadar bir fark olduğundan topun ağzında değil insan bedeni, çelik saç levha olsa bile parçalamaktadır.
1857'de bir idamda hazır bulunan bir gazeteci gördüklerini şöyle anlatmış:
"top ateşlendiğinde suçlunun kafası koparak yerden 12 - 15 metre kadar yerden yükselirdi. kollar topun iki aksi yanına doğru uçar ve belki 80 metre uzağa kadar sürüklenirdi. bacaklar topun namlusunun altına olduğu yere yığılır ve geri kalan vücut kelimenin tam anlamıyla yok olur giderdi. pek görülmesi arzu edilen bir manzara değildi."
1596 yılında osmanlı imparatorluğunda da uygulandığına dair bir kaynak vardır:
"ceza bazen çok şiddetli ve kanunu kanla hatırlatmaya yarayan bir şey de olabiliyordu. 1596 yılında utanç verici davranışlarıyla bilinen bir yeniçeri, iyi bir aileden gelen bir imamın genç ve (bekar/bakire) oğlunu kaçırıp alenen yanında gezdirmişti. cezası da çok dramatik ve korkunç oldu. bu ikisi üsküdar'da yakalanınca oğlana kendisine ne olduğunun söylenmesi istendi. bunun üzerine yeniçeri tophane mevkiinde paçavralara sarılarak bir topun ağzına getirildi ve top ateşlendi. cezanın korkunçluğu ahaliyi de etkiliyordu" (ebru boyar/kate fleet)
korkunç oluşu yüzünden halka mesaj verme konusunda güçlü bir idam yöntemi de olsa batı ülkelerinde çok uygulama alanı bulmamıştır. öte yandan idamı izlemeye gelen insanlar için de topun ağzına getirmek gayet tehlikeli bir yöntemdi. güllesiz kuru sıkı doldurulması gereken top yerine gülle ya da salkımla doldurulan toplar idamda suçludan sonra kalabalığı da delip geçebiliyordu. 1857 isyanı sırasında firozpur'da böyle bir olayda ufak salkım bilyalar kalabalığı delip geçmiş ve pek çok izleyici kol bacaklarını kaybetmişti. topun hemen yanında duran askerler de top ateşlenince savrulan suçlunun kemikleriyle ağır yaralanabiliyordu.
bu hint isyan hatıratındaki en şanssız suçlunun idamında ise şöyle bir olay olmuş:
"bir zavallı adam idamından hemen önce iplerin kopmasıyla patlamadan önce yere yığılmış ve top boşuna ateşlenmişti. arkadan gelen bir çavuş hemen tabancasını çekerek suçlunun kafasına dayadı ancak kapsül arka arkaya üç kere ateş almadı. tetiği her çekişte suçlu korkuyla ezilip büzülüyordu. en sonunda bir tüfek getirip ensesine ateş ettiler ve kan burnu ile ağzından bir tulumba gibi akmaya başladı. en korkuncu da oydu. ben çok ölüm gördüm ama bu adamın sonu gibisini görmemiştim."
1857 isyanında izleyenlerin midesini en çok kaldıran şeylerden biri de avcı yırtıcı kuşların topun ağzında havaya uçan suçluların parçalarını havada kapmak için pike yapmaları olmuştu. ondan sonra da gömülmeyip orada bırakılan cesetler de köpekler tarafından yeniyordu.
ne kadar yaygın olduğuna dair ingiliz istatistikleri incelenirse mayıs - eylül 1857 arasında 523 hintli isyancı idam edilmişti. bunların 459'u tüfekle kurşuna dizilmiş, 13'ü firar yüzünden olmak üzere 20'si asılmış, 44'ü de topun ağzında patlatılmıştı. topun ağzı daha çok özel suçlular için kullanılıyordu.
bazı ingilizler daha sonra topun ağzında ölen hintli esirlerden bazılarından kalan "hatıraları" eve de götürecek, ingiltere'de bir pub'da o esirlerden birinin kurukafası bulunacaktı.
bu idam yönteminin son bilinen örnekleri de 1930 yılında afganistan'da tacik yönetimi altında politik suçluların ortadan kaldırılması esnasında görülecekti. kabil'de 11 afgan topun ağzına gelip patlatılacaktı...