TARİH 6 Ağustos 2025
2,4b OKUNMA     160 PAYLAŞIM

Toplama Kampından 400 Yahudiyi Kaçıran Savaş Esiri: Charles Coward

İkinci Dünya Savaşı'nın en enteresan savaş esirlerinden Charles Coward'ın hikayesi.
LSU Law Digital Commons

charles joseph coward, ikinci dünya savaşı'nın en enteresan savaş esirlerinden biri. ismiyle (coward) hiç müsemma olmayan bu abimiz herhalde çocukken çok dalga geçildiği için hayatı boyunca nerde hareket orda bereket felsefesi ile yaşamış. hiçbir şeyden korkamış, kaçmamış.

1905 doğumlu. savaş patladığında 30’larının ortasında. sıradan bir asker olarak ingiliz ordusunda görev yapıyor. görev yeri: fransa. 1940'ta fransa düşünce bu abimiz de almanlara esir düşüyor. burada başlıyor "charles’ın kaçış tiyatrosu".

şimdi burada esir düşen sıradan bir askeri düşünebilirsiniz belki: tutuklu barakalarında bekler, yemek kuyruğuna girer, sigara bulursa mutlu olur. hücre duvarından top sektirir ama charles öyle değil. kendisi savaş esiri kampında kaçıp kaçıp geri dönen adam olarak ün kazanıyor.

adam toplamda tam 9 defa kaçıyor. evet dokuz kere. iki kere toplama kampına götürülürken ve yedi kere de kamptan. hani bir defa kaçarsın, hadi ikincisi de gözden kaçar, ama dokuz defa? bu adam bildiğin hobi olarak kaçıyor. kaçışlarından birinde, alman üniforması çalıp yaralı bir ss subayı gibi davranarak, kendini bir alman askeri hastanesine aldırıyor. almanlar tedavi ediyor, hatta bir süre sonra görev bile veriyorlar. yani adam esirken nazi ordusunun içinde ajanlık yapıyor.

daha da garibi: gerçek kimliği anlaşılınca bile, adamı esir kampına geri gönderiyorlar. vurmak, işkence etmek, ne bileyim bir şey yapmak yok. bu noktada almanların "ya bu adamla uğraşılmaz" moduna girdiğini düşünüyorum.

asıl bomba olaylar, 1943'te başlıyor. nazi yetkilileri onu, polonya’daki monowitz kampına, yani auschwitz toplama kampının bir parçasına esir delegesi olarak atıyor. görevi: ingiliz savaş esirlerinin durumunu kontrol etmek.

yani bu adam, auschwitz gibi bir ölüm kampına girip çıkıyor. ama o ne yapıyor? yine bildiğini okuyor.

esir kampında çalıştırılan yahudi işçilerle temas kuruyor. kamptaki koşulları belgeliyor, gizlice dışarı bilgi sızdırıyor. ama yetmezmiş gibi, yahudileri kurtarmak için sahte kimlikler hazırlayıp, onları ingiliz askerleri gibi göstererek kamptan kaçırıyor. resmi rakamlara göre en az 400 yahudiyi auschwitz’ten çıkarmayı başarıyor.

bütün bu yaptıkları, daha sonra meşhur nazi avcısı simon wiesenthal tarafından da araştırılmış ve doğrulanmış. işin acayip yanı şu: savaş bittiğinde ingiliz yetkililer bu adamı sorguluyor ve söylediklerinin bir kısmına inanmıyorlar. çünkü diyorlar ki, "bu kadar şeyi bir kişi yapamaz." ama yapmış. yahudi esirler daha sonra charles’ı tanıyorlar, ifade veriyorlar. "bizi ölümden aldı" diyorlar. adamın adı "auschwitz’in ingiliz meleği" gibi romantik lakaplarla anılıyor.

savaş bittikten sonra charles normal bir hayata dönüyor. ama sessizce köşesine çekilip oturmuyor. yahudilere yardım ettiği belgelenince, 1963 yılında israilli yetkililer tarafından "yad vashem şeref madalyası" ile onurlandırılıyor. kendisine "uluslararası dürüst" unvanı veriliyor. bu unvan, yahudilere yardım eden yahudi olmayanlara verilen en yüksek sivil ödül.

ayrıca alman savaş suçlularına karşı da ifade veriyor. özellikle auschwitz’teki nazilerin yargılanmasında tanık olarak görev alıyor.

1976 yılında, 71 yaşında hayatını kaybediyor. cenazesi sade, onurlu bir adamın veda töreni gibi gerçekeşiyor.