SİNEMA 14 Mart 2024
14,2b OKUNMA     179 PAYLAŞIM

The Dark Knight'tan En Fazla Akıllarda Kalan Replikler ve Alt Metinlerinde Yatanlar

En iyi Batman filmlerinden biri olan The Dark Knight'ın akılda kalıcı önermelerini hatırlayalım biraz.

"insanı öldürmeyen şey tuhaflaştırır."

bu repliği nietzsche'den uyarlama yaptıklarını düşünüyorum. öldürmeyen acı güçlendirir de tuhaflaştırır da. çoğu zaman tuhaflaştırır tabi. ne yapacağını bilmez hâle getirip divane eder. acısı da çabası.

"bazı insanlar sadece dünyanın yandığını seyretmek ister."

vardır böyle insanlar. sadece acıdan beslenen deriz ya, hah! işte o. bunu yakın çevremizde bile fark edebiliriz. sizler ne yaparsanız yapın veya söyleyin, o kimseler değişmez. bildiği yoldan ve zevk duyduğu acıları istikrarla tatmakla meşgul olurlar. dikkat ederseniz bu tarz insanlar öz eleştiri bile yapmaz. çünkü kendini kusursuz atfedip çevreyi hoyrat görür. bütün suç dış faktörlerdedir kendisine göre. hâlbuki azıcık kendine dönüp aynadan baksa, yani eleştirisini yapsa, belki de yokluğu önce kendine isterdi.

"joker: onlar için bi ucubesin. tıpkı benim gibi. şu anda sana ihtiyaçları var ama olmadığında? cüzamlı gibi dışlarlar seni. onların ahlakı, yasaları kötü bir espri gibi. ilk sorun belirtisinde defedildin. ancak dünyanın izin verdiği kadar iyiler. sana göstereceğim. işler yolunda gitmediğinde, şu medeni insanlar birbirlerini yer. yani ben canavar değilim. sadece herkesten öndeyim."

işte en can alıcı replik. hatta bana göre replikten de öte aforizma ve bir gerçeklik. aklıma nedense franz kafka'nın gregor samsa adlı hayali karakteri geldi. hatta ona bile gerek yok; kendi yaşamlarımıza bakmamız bile bu gerçekliğin ne denli iliklerimize dek işlediğini fark edebiliriz. özellikle de algısı açık insanlara daha bir acı vericidir bu düzen. sistemin seni görmek istediği gibi biri değilsen, aykırıysan, farklıysan, yeni ve doğru olanın peşindeysen, tikel değil de tümelin şövalyesiysen; hah! işte o zaman maddeye ve görünenin ardına bakmayan toplumlarda bir böcekten farkın yoktur.

vladimir bartol'un fedailerin kalesi alamut adlı eserinde de aynen geçtiği gibi; "sence halkın ezici çoğunluğu hakikatin ne olduğuna aldırıyor mu? umurlarında bile değil! sadece rahat bırakılmak ve hayal güçlerini besleyecek masallarla kandırılmak istiyorlar. peki ya adalet? şahsi ihtiyaçları karşılandığı müddetçe onlar için bu kavramın da zerre kadar ehemmiyeti yok." ihtiyaçlarını karşıladığı müddetçe adaletin de ehemmiyeti yok çıkarımı, pek âlâ bu filme de gerçek yaşama da uyuyor. oyuncağa dönmüş bir adalet sistemi düşünün. kimilerinin elinde bir sopa, kimilerinin elinde ise bir zulüm makinesi de olabilir. hem insan uygulaması ve ürünlerinde muhakkak bir noksanlık vardır. bunu maalesef ki birçok alanla beraber, adalette de fazlasıyla hissederiz. kısacası distopya dolu bir ortamda olduğumuzu asla unutmayalım ve ona göre de değer verme eşiğimizi ayarlayalım. nitekim bu dengeyi sağlayamayan duyarlı, algısı açık insanlar günün sonunda kederiyle baş başa kalır.

"bir kamyon dolusu asker havaya uçacak desem, kimse paniklemez. ama küçük bir belediye reisi ölecek desem, herkes kafayı yiyor. biraz anarşi, mevcut düzeni sarsınca her şey kaosa dönüyor. ben kaosun elçisiyim."

gel de batman'dan çok, joker'e saygı duyma. öyle ki batman daha çok tozpembe bir dünya imajı çizmeye çalışırken; joker gerçeğin ta kendisini gösterir. gerçeklerle yüzleşmek, tozpembe dünyada gezinmekten daha yeğ ve doğrudur. yere sağlam basamadıktan sonra istediğin tozpembe evrenini dolaş, yine de boştur. çünkü yere çakılıp kalmak an meselesidir ve gerçeklerle yola çıkmayan muhakkak yolda kalmıştır. hem gerçeklerle yüzleşmek cesaret ve irade işi iken; tozpembe bir yaşam hayali ile gerçekleri gözardı etmekse, olmayan dünyayı sunan günübirlikçi bir yaşamın ürünü olsa gerek. hem sadece gerçeklerle yüzleşmek değişimi getirir. gerek bu kaosla olur gerekse de en doğru yöntemlerle.

öyle ya da böyle günün sonunda her iki uçtaki fikir ve yöntemin ortasını bulmak gerekiyor. yani ne salt kaos ve gerçeklik ne de salt romantizm. dengeli bir normlar silsilesi ile ancak ve ancak iyi şehir, ülke veya dünya imajı çizilebilir. nitekim filmde her iki uç noktanın da bir şekilde hayatın içinde olmaları da bu dengeye olan gönderme olsa gerek. ayrılmaz bir bütün gibi...