EKONOMİ 30 Haziran 2020
33,5b OKUNMA     529 PAYLAŞIM

The Big Short Filminde Anlatılan Mortgage Krizinin Bir Benzeri Türkiye'de Yaşanabilir mi?

Christian Bale, Brad Pitt ve Ryan Gosling gibi yıldızları bir araya getiren The Big Short filminde konut kredisi üzerinden patlak veren 2008 tarihli ABD Mortgage krizi konu ediliyordu hatırlarsanız. Peki böyle bir şey bizde de yaşanabilir mi? Bir bakalım.

türkiye'deki konut kredi sistemi ve emlak piyasasıyla amerika'yı 2008'de göte getiren sistem ve piyasa arasında çok fark var. dolayısıyla bu filme atıf yapıp mevcut konjektüre uyarlamak biraz farazi bir yaklaşım.

bir kere bizde konut kredilerine bağlı ama ondan kat kat büyük ve kompleks yapıda bir türev ürünler piyasası yok. bir ara gayrimenkul sertifikalarıyla benzer bir alt piyasa oluşturulmaya çalışıldı ama tutmadı.

yine bizde bankalar konut değerinin neredeyse tamamına varacak şekilde kredi vermiyor. geri ödemeler sabit faizlere dayalı ve her önüne gelen de alamıyor. son dağıtılan ucuz krediler bile ancak belli şartları tutturabilen (kamuya borçlu müteahhitlere ait projeler gibi) konutlar için geçerli. özel bankalar zaten bu kampanyalardan olabildiğince sakınıyor. bütün yük kamunun sırtına binmiş durumda. ha bunun da bir bedeli olacak tabi ama o ayrı bir konu.

türkiye'de konut fiyatları tl bazında artmaya devam edecek, zira deli gibi para basılıyor. kaldı ki fiyatı artmayan hiçbir şey yok. otomobilden tutun yediğiniz içtiğiniz her şeye kadar çılgın bir enflasyon baskısı var.


konut talebinin kısa vadede düşmesi de zor. ülkenin nüfusu sürekli artıyor ancak artık yeni konut yapmak maliyetler yüzünden gittikçe zorlaşıyor haliyle piyasadaki konut arzı azaldıkça bu durum fiyatlara yansıyacak.

iç talep düşse bile abd'deki konut piyasasının aksine ucuz tl yüzünden gurbetçisi, körfezdeki arabı falan parası değerli olan kim varsa bu konutları kendisine göre çok ucuza alabilecek durumda. euro'yla kazanan bir alamancısınız diyelim. geldiniz türkiye'den 10 yıl vadeli 500 bin tl kredi çekip ev aldınız. daha 5 sene geçmeden ödeyeceğiniz borç kullandığınız kredinin yarısına falan düşüyor. yani şöyle düşünün 500 bin tl kredi çekip 250-300 bin olarak geri ödeme şansınız var. e böyle patates bir piyasada adamlar aynı anda 2-3 kredi bile rahat rahat çekebilirler.

gelelim zurnanın zart dediği yere

bu sistem sürdürülebilir değil ve artık girdiği döngüde son demlerini yaşıyor ve abd'deki mortgage krizinden çok daha ciddi sosyoekonomik sonuçları olabilir.

ev fiyatlarının belli dönemlerdeki yapay hareketler haricinde enflasyonun üstünde artma ihtimali yok keza senelerdir artmıyor da. çok pahalandı sandığımız konutlar aslında enflasyona yenilmekten kurtulamıyorlar ki burada bahsettiğim enflasyon ağır manipüle edilmiş resmi enflasyon. niye enflasyonun üstüne çıkamaz çünkü denklem basit insanların gelirleri aynı oranda artmıyor ve artmayacak da.

uyanıklık yapıp euro gelirle tl kredi çeken alamancılara gelelim. türkiye'deki mevcut ekonomik düzen devam ettiği sürece bunların yaptığı ev yatırımları aslında çöp. kullandıkları kredinin ucuz olmasına neden olan şartlar dönüp dolaşıp bunları da vuracak. evi satmaya kalksa euro olarak zararda olacak. kiraya verse 3 bin tl bugün 400 euro etmiyor, yarın 300 euro bile etmeyecek. açıklanan şaibeli enflasyon rakamları yüzünden her yıl evden aldığı gelir azalmaya devam edecek. zararını kompanse etmek için enflasyon üzerinde zam yapmaya kalksa bu sefer müşteri bulamayacak.

ev almanın git gide sadece belli bir kesimin ulaşabileceği bir lüks haline gelmesi ve ev sahipliğinin genele yayılmaması bir noktada tekelciliği getirecek. iki-üç evi olan dördüncüyü beşinciyi rahat rahat alabilirken hiç evi olmayanın ev alması daha da zorlaşacak. yıllardır dur durak bilmeden beslenilen, inşaata dayalı politikaların en ağır sıçacağı nokta da burası.


bu ülkede toplumun geneli hak hukuk ihlallerini, anti demokratik politikaları, yolsuzluk mevzularını falan sallamayabilir ve sallamıyor da ta ki iş gelip direkt kendi cebine dokunana kadar. şu ana kadar hükümetin 20 yılda taşıdığı suyla kovasını dolduran doldurdu ama arkadan her şeye aç, sabırsız, beklentileri ve değerleri çok farklı nesiller geliyor. her şeyden önce bu yeni neslin çok ciddi bir işsizlik haliyle gelir problemi olacak. iyice tekelleşen, arzın düştüğü piyasada bunların ev alabilmesi şimdikilerden de zor olacak.

yıllardır hükümetin vergiye, yasaklara boğduğu, sırtından kırbacı eksik etmediği ancak azınlıkta kaldıkları için düzene teker sokamayan bir kesim daha var. işte gelen yeni nesil bunlarla aynı safta yer tutacak ve sayıları her geçen gün artacak öyle ki belirleyici faktör olarak iktidarın şimdiye dek hep katalizörü ve kurtarıcısı olan çoğunluğu geçecekler. bunlara karşı mevcut iktidarın sunabileceği hemen hemen hiçbir tatmin edici vizyon, enstrüman, plan program yok. böyle bir ortamda kanuni sultan süleyman dahi olsan o koltuğu koruyamazsın. hükümet kurmaylarının şu anda kartopu muamelesi yaptığı ama birkaç seneye çığa dönüşecek bu felaketi halen tam olarak süzememeleri gerçekten ilginç bir durum. bu iş öyle sadece belli kesimlerin kullanabildiği kredi dağıtmakla, çay bahçesi açmakla, bekçi kadrolarıyla kurtarılacak gibi değil. ne ülkenin buna yetecek kaynağı, ne de mevcut konjektürden beslenenlerin porsiyonlarını küçültmeye niyeti var.

tüm bunların dışında ekonomik ve siyasal yapıyı çatlatacak başka aktör ve faktörler de var ama ben daha ziyade bu konu özelinde sosyal yönden biraz beyin fırtınası yapmak istedim.

netice itibarıyla bu filmdeki senaryo ve dinamikler birebir bu ülkeye uygulanabilecek bir şey değil ama bizdeki şartların yaratacağı sonuçlar daha çarpıcı olabilir.