FUTBOL 19 Eylül 2022
61,1b OKUNMA     451 PAYLAŞIM

Teknik Direktörlerin Önemli Bir Kısmı Maç Esnasında Neden Sürekli Sakız Çiğniyor?

Neden futbol hocaları maç sırasında devamlı sakız çiğner? Aslında bunun da altında yatan sıra dışı bazı şeyler varmış.

jorge jesus'un kiev maçında çiğnenmiş olduğu sakızı 4 bin tl'ye satışa sunuldu!


jesus fenerbahçe teknik direktörü olduğu günden bu yana en çok dikkatimizi çeken özelliği maç boyunca bıkmadan sakız çiğnemesi. üstelik bu konuda jesus yalnız değil... sir alex ferguson'un son maçında çiğnediği sakız bir internet sitesindeki açık arttırmada 390 bin pound'a (2 milyon 834 bin tl) alıcı buldu. https://www.cumhuriyet.com.tr/…tlye-satildi-1304300

jurgen klopp'un çiğnediği öne sürülen sakız da bir internet sitesinden açık artırmayla satışa sunuldu.

sizce de ilginç değil mi?

dünyaca ünlü birçok teknik direktör maç esnasında sakız çiğniyor. sakız çiğnemek dışında kürdan çiğneyen teknik direktörler de var. milyonlarca insan kendilerini izlerken bu insanlar neden böyle şeyler yapıyor? onları kendileriyle özdeşleşecek kadar sakız çiğnemeye bağımlı yapan sebep nedir? bu konuyu merak ettim ve araştırdım. işte size bu davranışın ardındaki bilim


antik yunanlılar nefesi tatlandırmak için ağızlarına sakız ağacı reçinesi atmaya başladığından beri, insanlar binlerce yıldır sakız çiğniyorlar. sokrates de muhtemelen sakız çiğniyordu. bu konuda güvenilir çok sayıda bulgu var.

uzun süredir devam eden bu kültürel alışkanlığın mükemmel bir gerekçesini bulmak için japon araştırmacılar işe koyulmuş. bir grup insanı sakız çiğneyenler ve çiğnemeyenle olarak ikiye ayırmışlar. 20 dakika sakız çiğneyen kişilerin kısa süreli hafızalarının çiğnemeyenlerrden %24, uzun süreli hafızalarının ise %38 daha başarılı olduğunu bulmuşlar.

sakız çiğnemek hafızanın güçlenmesi, hatırlamanın kolay olmasının yanında öğrenmeyi kolaylaştırdığı, dikkat süresini uzattığı bulunmuş.


peki ama nasıl? çiğnemek tüm bunları nasıl başarıyor?

araştırmacılar çiğnemenin öğrenme ve hafıza arasındaki ilişkisinin hipokampüsteki insülin reseptörleri ile ilgili olduğunu keşfetmişler.


mekanizma kabaca şöyle

sakız çiğniyorsun. diş köklerine baskı geliyor. sinirler uyarılıyor. beyin bir şeyler yeniliyor. birazdan gıda gelecek bilgisini alıyor. vücut gelecek olan gıda için hazırlık yapıyor. kan şekeri birazdan yükselecek. o halde insülin reseptörlerini aktive edelim. kan şekeri yükseldiğinde kandaki şekeri hücre içine alalım. ortamda bolluk varken enerjiyi alalım.

böylece bir gıda gelmediği halde özellikle beyin, kanda bulunan miktarı azalmış glikozu bile içine sakız çiğnediğinde daha kolay alıyor. böylece enerjisi artıp daha dikkatli oluyor, daha iyi hatırlıyorsun.

peki bir hayvanın çiğneme kabiliyetini elinden alırsak ne olur?

bilim adamları bu soruya da yanıt bulmak için deney hazırlamışlar.

bu amaçla belli sayıda talihsiz farelerin dişlerini çekmişler. çiğneme ve kemirme kabiliyeti ellerinden alınan bu farelerin beyinlerinde oluşan değişiklikleri test etmişler.


beklendiği gibi hafıza konusunda gerileme olmuş. kaygı ve stres düzeylerinin normal farelere göre daha yüksek olduğu bulunmuş. ama asıl ilginç olan, bu farelerde uzamsal öğrenme yeteneğindeki belirgin düşüş... çiğneme yeteneğini kaybeden farelerin kaybettikleri en önemli yetenek uzamsal düşünme.

uzamsal düşünme: üç boyutlu uzayda bir ya da daha çok parçadan oluşan cisimleri ve bileşenlerini zihinde hareket ettirebilme veya zihinde canlandırabilme yeteneği olarak tanımlanmıştır.

şimdi taşlar yerlerine otuyor olmalı

futbol oyununu düşünün, bir teknik direktörün yapması gereken şeyleri... üç boyutlu bir sahada pek çok parçadan oluşan bir sistemi ve bu sistemdeki aksaklıkları fark etmek ve bunları oyuncu değişiklikleri ya da taktik değişikler ile düzeltmeye çalışmak. uzamsal düşünme nedir sorusunun yanıtı gibi bir mesleğe sahipler. ve sakız çiğnemek onların bu konuda daha başarılı olmalarına yardımcı olur.

çiğnemekle uzamsal düşünme arasında neden böyle bir ilişki var?

çiğnemek ve uzamsal düşünce? ilk bakışta birbiri ile ilgili olmayan iki farklı görev fakat ilişkili, peki ama neden?

evrimsel biyologlar bu durumu sürünün başarısı için bireyin kendini feda etmesi olarak görüyor. aslan, bir sürüye saldırmak için harekete geçtiğinde üreme çağındaki genç bir sürü üyesi yerine artık yaşlanmış ve çiğneme kabiliyeti azalmış bir üyenin aslana av olmasını kolaylaştırdığı için çiğneme yeteneği ve uzamsal düşünce arasında ilişki olan sürülerin daha başarılı olduğu ve genlerini daha iyi aktardığı için bu fenomenin canlılar arasında yayıldığına inanıyor.

aynı şeyler avcı için de geçerli. yaşlanmış ve çiğneme kabiliyeti azalmış bir avcı avlarını yakalamak için gerekli planlamayı yapmakta beyinlerinin mahareti azalıyor. ve bu onları ölüme götüren süreci başlatıyor. çiğnememek beyine, "evet artık senin devrin tamamlandı. yavaş yavaş ölmeye hazırlan" komutunun verildiği fizyolojik bir sensör!

unutmayın çiğnemek, düşündüğünüzden daha fazlasıdır

çiğneme eylemiyle ilgili büyüleyici gerçekler sadece bunlar ile bitmiyor. devamı da var. hiç fark ettiniz mi? bir çok ürün ne kadar çıtır ise o kadar çok tercih edilirdir. patates cipsleri, kahvaltılık gevrekler, kızarmış ekmek, "süper gevrek", "ekstra gevrek", "sütte bile gevrek kalıyor"...

pringles patetes cipslerini biliriz. o güzel silindir kutularını. onları bu kadar güzel yapan şey ikonik kutularının yanında ideal çıtırlıkta olmalıdır. inanmazsınız ama pringles üreticileri doğru çıtırlık seviyesini bulmak için deneklerin başlarına elektrotlar yerleştirmişler. çenede patates cipsi çiğnenirken oluşan sesin desibeli ölçülmüş. ve en hoşa giden ortalama desibel şiddeti belirlenip ürünleri o sesi çıkaracak kadar çıtır olarak üretiyorlarmış. bilim adamları insan beyninin hoşuna giden bu çıtırtı seviyesi için şu tabiri kullanıyor: "standart orgazm crunch"


çıtır çıtır taze simit geldiii! simitçiiiiiiiiiiiii! çıtır çıtır simitlerim vaarrr!

biyologlar, insan beynindeki çıtırdayan ve gevrek şeylere olan özlemin ilkel beynimizde içinde bolca protein barındıran ve doğada oldukça az rastlanan tohum yemenin (kuruyemiş) ilkel atalarımızda oluşturduğu mutluluk duygusunun günümüze yansıması olduğunu düşünüyor.

psikologlar ise insanların gevrek olan şeylere olan ilgisinin çiğneme ve çıtırdamanın, doğuştan gelen saldırganlığın doğal çıkışları olmasıyla ilişkili olduğu konusunda hemfikirler... bir aslanın kafesine bir parça et atarsanız, aslan muhtemelen ona kükreyecek, saldıracak ve sanki yaşıyormuş gibi parçalayacaktır. aslan bunu yapmalıdır çünkü doğası agresif olmaktır. ancak buradaki saldırganlık, onda avına karşı kinci bir davranışsal dürtü taşıdığı anlamına gelmez. bir aslan, bir tavşana nefretinden dolayı saldırmaz. saldırgan olduğu için saldırır.

çiğneme, bir sindirim yardımcısından daha fazlasıdır

bedeni, zihni ve duyguları dengede tutmaya yardımcı olan güçlü bir psikolojik işlevi olan, hafızamızdan, öğrenme yeteneğimize kadar birçok şeyi etkileyen kilit bir eylemdir.

aslan gibi, insanlar da doğuştan gelen saldırganlığın belirgin bir ölçüsüne sahiptir ve gelişim psikologları genellikle bu enerjiyi bebeğin ısırma arzusuyla deneyimlendiğini görürler. çocuğu olan anneler bunu bolca deneyimlemiştir. bebekler bazen anne memesini ısırır. psikologlar bunu, orijinal oral-agresif eylemi, memeye “asılı ısırık” olarak adlandırır. bebek emzirilmeden önce yaşadığı yalnızlık hissi, gaz sancısı, ya da farklı birikmiş stresi bu ısırık aracılığı ile boşaltır. bunu her bebek yapar. normaldir. anormal olan bu bebeklerden bazılarının, büyüdüğünde stresle sağlıklı baş edemeyen yetişkinler olmasıdır. bu kişiler vücutlarında biriken bu kronik stresi uykuda çenelerini ve dişlerini sıkarak ya da dişlerini gıcırdatarak vücutlarından dışarı atmaya çalışır. kronik stresi boşaltan çene kasılmaları akut stres ortamında da geçerlidir. öfkelenen tüm canlı türlerinde ortak olan iki şey, kaşların çatılması ve çenenin sıkılmasıdır: köpekler, aslanlar, insanlar, keçiler... her canlı sinirlendiğinde dişlerini sıkarak rakibine meydan okur. çiğneme süreci veya dişlerin çene kasılması yoluyla birbirine baskı yapması, psikologların dental agresif dürtüler dediği şeyin serbest bırakılmasına izin verir .

tüm bu çiğneme ile ilgili bilgiler senin ne işine yarayacak?

şimdi bilginin pratik hayat kullanımına sıra geldi. pek çok insan gibi sen de yemeklerini neredeyse bütün olarak yutma, az çiğneme alışkanlığına mı sahipsin? bunun sadece yemek yemek ve fazla kalori alıp kilo almanla ilgili olduğunu düşünme, çiğneme düşündüğünden çok ama çok fazlasıdır. psikologlar yiyecekleri bütün olarak yutmamızın, dünyaya yaklaşma şeklimiz hakkında güvenilir bir açıklama yaptığını bizlere söylüyor: hayattaki açlığımızın giderilmesini istiyoruz, ancak gerekli adımları atmaya tam olarak istekli değiliz. anında tatmin olma ihtiyacı, çiğnemeyi reddetmemize yansır. hemen yutmak, hızla hazza ulaşmak. bir yerde yemekleri çiğnemeden yutan bir adam varsa, orada muhtemelen erken boşalma sorunu da yaşayan bir insan vardır.

bir yerde yemeği çiğnemeden yutan bir insan varsa, orada uzun vadeli planlama ve sonucun geç elde edildiği işlerde başarısı düşük insanlar vardır. bilim adamları bu konuda da deney yapmışlar. üniversite not ortalaması ile yemek yerken çiğneme sayısı arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuş. evet, az çiğneyen kişilerin erken boşalma sorunu yaşama sorunu yaşama ihtimalininde fazla olduğu gözlenmiş.

ilginç ve oldukça büyüleyici olan ise aynı çalışmada bireylere 3 ay boyunca yemekleri her zaman olduğundan daha fazla (dört defa daha fazla) çiğnemesi istendiğinde bu kişilerin ders notlarında %24.6'lık iyileşme gözlenmiş olması.


anında yutma, çiğnemeyi reddetme depresyon ve yaşam tatmininde azlıkla da ilişkiliymiş

çünkü anında tatmin olma ihtiyacı, çiğnemeyi reddetmemize yansır. ironik olarak, kısa yoldan çiğnemeden yutma yönteminin bir yan etkisi daha fazla açlıktır: hızla yuttuğumuzda daha çok doymuyoruz. çiğnemediğimizde aç kalıyoruz. midemize gıda gidiyor ama biz tatmin olup doymuyoruz. midesi dolu açlar oluyoruz.

ve bu davranış kalıbına sahip kişiler yemek dışındaki hazlara da benzer reaksiyonu gösteriyor. tadını çıkarmak, yavaş yavaş sahip olmak, uzun süreli çalışma, uzun süreli ilişkiler yerine anlık hızlı dopamin salınımı yaşayacakları anlık hazlara ilgi gösteriyorlar. ve bunlara sahip olsalar bile doyuma ulaşamıyorlar. çiğnemeden doyamazsın. böyle kişiler birir sürü şeye sahip fakir ve tatminsiz kişiler olarak kalıyorlar.

futbol maçlarını izlerken saha kenarına bakın... özellikle fenerbahçe maçlarını izlerken. orada sakız çiğneyen bir adam göreceksiniz. onu gördüğünüzde tüm bunları hatırlayın. çiğnemek güzeldir, çiğnemek şifalıdır. erken boşalmayı önler, ders notlarınızı yükseltir, hafızanızı kuvvetlendirir. uzamsal öğrenme kabiliyetinizi dramatik olarak artırır. depresyona girme olasılığınızı düşürür. yaşam tatminizi artırır. kilo kontrolünüze yardım eder. vücutta biriken akut ve kronik stresin dışarı atılmasını sağlar. doğuştan gelen saldırganlık dürtülerimizin kontrol edilmesini kolaylaştırır. öfke nöbetlerinizin azalması için, daha çok çiğneyin.

ne bulursanız! sakız, çekirdek, meyve ve diğer yediğiniz her şeyi bol bol bol çiğneyin!

https://www.instagram.com/…4hj/?igshid=mdjmnzvkmjy=