EDEBİYAT 10 Temmuz 2018
54,1b OKUNMA     847 PAYLAŞIM

Tek Bir Eserinin Bile Es Geçilmemesi Gereken Edebiyat Dünyasının 10 Dev İsmi

Eğer siz de bir yazar belleyip bütün kitaplarını bitirme hırsına kapılanlardansanız bu isimler sizi oldukça mutlu edecek.


dostoyevski

bence hiç kuşkusuz en iyi romancı dostoyevski'dir. hem yazarların hem eleştirmenlerin hem de okurların favorisidir dostoyevski. teknik açıdan kusurları mevcut. ama romanlarının psikolojik derinliği bu kusurları unutturuyor. suç ve ceza'nın efsanevi karakteri raskolnikov'un işlediği cinayet sonrasındaki psikolojisi sanırım hala hepimizin hatırındadır. dünyanın en iyi romanları listelerinde en üst sıralarında suç ve ceza , karamazof kardeşler , budala gibi romanların olması tesadüf olmasa gerek. ayrıca hiçbir yazar 20. yüzyıla dostoyevski kadar etki edememiştir. ölümünün ardından yaklaşık 130 yıl geçmesine rağmen o hala en iyi romancı benim gözümde.

tolstoy

tolstoy teknik açıdan modern romanın en büyük öncüsüdür bence. romanları adeta kusursuz bir yapıya sahiptir. ne balzac gibi detaylarda aşırıya kaçar, ne james joyce gibi okuru zorlar, ne de dickens gibi kendini tekrar eder. ama dostoyevski kadar da büyüleyici ve sürükleyici değildir. anna karenina ve savaş ve barış birçok eleştirmenin gözünde dünyanın en iyi romanlarıdır.

james joyce

roman sanatının bu gelmiş geçmiş en büyük devrimcisi hakkında söylenecek pek fazla şey yok. romanları tekniğin en üstün örnekleridir hiç kuşkusuz. ancak okunmasındaki zorluklar, kurgusunun ve dilinin ağırlığı onu dostoyevski ve tolstoy'un gerisinde bırakıyor.
ulysses gibi bir romanı yazarak 19. yüzyıl roman anlayışına ve katı realizme son veren ve yeni bir roman anlayışını başlatan joyce, daha sonra finnegans wake adında anlaşılması ve başka bir dile çevrilmesi imkansız bir roman yazmıştır. üstelik neden bu kadar zor bir roman yazmayı denediniz diye soranlara da "300 yıl boyunca tartışılsın" diyecektir.

marcel proust

genç yaşında ölen bu dahi yazar, sadece kayıp zamanın izinde adlı yedi ciltlik uzun soluklu tek romanıyla dünya edebiyat tarihinin en iyi yazarları arasına girmeye hak kazanıyor bence. teknik açıdan kusursuz, üslubu mükemmel olan roman, sadece yüzyılımızın değil tüm zamanların en iyi birkaç romanından biridir. ayrıca onun dönemine kadar kimse fransız burjuvazisini balzac kadar iyi anlatabilecek birinin çıkabileceğine inanmıyordu. oysa proust, paris sosyetesini öyle gerçekçi bir şekilde anlattı ki roman yayınlandıktan sonra, romanda kendilerinin eleştirildiğini düşünen o dönemin oldukça önemli isimleri proust ile kavgaya varacak denli yazışmalarda bulundular.

franz kafka

nickimden de anlaşılacağı üzere favori yazarım. apayrı bir dünyası vardır onun. okur, bir kere kafka'ya başladı mı tüm yapıtlarını okumadan elinden kurtulamaz. tüm yapıtlarını bitirdiğinde ise bambaşka bir kimliğe bürüneceğine hiç şüphe yoktur. en farklı, en sıra dışı ve dostoyevski'den sonra en etkili yazardır kafka. ancak yine de zaafları çoktur. romanları hiç kuşkusuz en özgün romanlardır; belki bu nedenle öldükten sonra anlaşılmıştır. ancak bu romanlar bütünlükten yoksundur. dava, şato gibi iki önemli romanını tamamlayamamıştır. üstelik karalama defterleri çoktur ve hepsi de yayınlanmıştır defalarca. dolayısıyla , böyle ardında herşeyi yarım yamalak bırakmasından hareketle disiplinsiz bir yazar olarak da görebiliriz onu.

honore de balzac

karakter yaratmadaki ustalığı ve üretkenliği onu listeye sokmaya yetecektir. ama betimlemelerdeki aşırılığı onu gerçekçilikten ve samimilikten uzaklaştırıyor bence. her ne kadar realist olarak nitelendirilse de yapıtları adeta yeşilçam filmlerini andırır. kahramanlar ya erol taş gibi çok kötüdür ya da hulusi kentmen gibi çok iyidir, ortası yoktur. insanlık komedyası adı altında topladığı romanların sayısı sekseni geçer. yani oldukça üretken bir yazardır. dolayısıyla da bundan özensiz yazdığı sonucunu da çıkarabilir. zira genç denebilecek yaşta (51) ölmüştür.

gustav flaubert 

ülkemizde genellikle ilk romanı madame bovary ile tanınmasına rağmen dilimize cemal süreya'nın çevirdiği duygusal eğitim adlı romanını başyapıtı kabul edenlerin sayısı hiç de az değildir edebiyat dünyasında. flaubert genellikle james joyce ile birlikte en disiplinli yazar olarak anılır. her bir romanı için en az beş yıl çalışmış, en iyi şeklini bulana kadar uğraşmıştır. üstelik bir akımı bitirip yeni bir akım yaratacak kadar etkili olan istisnai yazarlardan biridir. zira bilindiği gibi madame bovary romantizmi bitirirken realizmi ortaya çıkarmıştır.

charles dickens

belki ingilizce yazan en iyi yazar unvanını james joyce'a kaptırdı ancak o hala ingilizlerin en çok sevdiği ve en çok okuduğu yazar. yirminci yüzyıl edebiyatı üstünde fazla bir etkisi yoktur. üstelik yaşadığı dönemde romanlar gazetelerde tefrika olarak yayınlandığından ve yazarlar kelime başı para kazandıklarından dolayı dickens'da yinelenmiş cümleler ve benzer olaylara rastlamak hiç de zor değil. dolayısıyla da romanlarını para uğruna uzattığı görülür. ancak yine de onun romanlarındaki sıcaklık, samimilik hiçbir yazarda yoktur. üstelik londra'yı da hala en iyi anlatan yazardır.

thomas mann

kanımca hiçbir yazar thomas mann kadar çok sayıda büyük roman yazabilme onuruna erişememiştir. almanların bu en büyük yazarı ardında, büyülü dağ, buddenbrook ailesi, yusuf ile kardeşleri, doktor faustus, venedik'te olum , lotte weimarda gibi başyapıtlar bıraktı ancak o çağdaşı yazarlara göre biraz daha klasik tarzda bir yazardır. dolayısıyla asla joyce, proust ve kafka kadar etkili olamamıştır.

william faulkner

nobel edebiyat ödülü almasına rağmen değeri daha sonra anlaşılan yazarlardan biridir faulkner. bunun en büyük nedeni yapıtlarının zor anlaşılmasıdır. bilinçakımı tekniğinin en uç örneklerini oluşturan romanlarını anlayabilmek zahmet gerektirdiğinden okurlar tarafından pek tutulmaz. oysa o yazarların ve eleştirmenlerin gözünde açık ara en iyi amerikalı yazardır. türkiye'de de pek okunmayan/anlaşılmayan yazarın bir iki istisna hariç en önemli romanları doksanlarda türkçeye çevrildi. zaten john steinbeck ernest hemingway , jack london , gibi yazarların tüm romanları daha yetmişlerin başında türkçeye çevrildiğini düşününce faulkner gibi bir yazarın 2000'leri bitirdiğimiz halde hala tüm yapıtlarının çevrilmemesi kanımca trajik bir durumdur ülkemiz adına.

Notos Dergisinin MEB'in 100 Temel Eser Listesine Alternatif Olarak Hazırladığı Kitap Listesi