HABER 22 Ekim 2018
72,8b OKUNMA     781 PAYLAŞIM

Suudi Yetkililerin Açıklamalarıyla Ölümü Kesinleşen Cemal Kaşıkçı Neden Öldürüldü?

2 Ekim'de girdiği İstanbul'daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'ndan bir daha çıkamayan Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi yetkililerin açıklamalarıyla birlikte öldüğü kesinleşti. Sözlük yazarı "sicarken ilham gelen dahi", öncesi ve sonrasıyla skandalın analizini yapmış.

cemal kaşıkçı’nın başına gelenler, ortadan kaybolma ve onu ortadan kaybedenlerin kim olduğu kesin olmasına rağmen "biz yapmadık" denmesi gibi yönlerden kayıp imam musa el sadr olayına çok benziyor. 

iran’da doğup sonrasında lübnan’a göç eden imam musa el sadr son derece karizmatik bir akademisyendi. iran devriminin sembol ismi ayetullah humeyni ile yakın arkadaştı. iran devriminin ali şeriati ile birlikte felsefi doktrincisiydi. “silah bulundurmak kuran bulundurmak kadar önemli” diyen sadr hem lübnan’daki şiilerin ruhani lideri olmuş hem de kozmopolist yapıya sahip lübnan’da hıristiyan iş adamlarından, yunan ortodoks cematlerinden, dürzi kabile reislerinden ve sünni kesimden destek görmüştü.

Musa el Sadr

kendisi filistin’de şii yanlısı bir direniş örgütü kurulmasında da öncü olmuştu. bu konuda gayri resmi yollardan kaddafi tarafından maddi olarak destekleniyordu. kaddafi ile sık sık görüşüyorlardı. 31 ağustos 1978’te kaddafi’nin davetlisi olarak libya’ya gittiği sırada kayboldu. 40 yıldır hala cevapları bulunamayan sorulara neden olan olay tam da o gün gerçekleşti. kendisinin “şüpheli” kayboluşu hakkında herkes bir teori ortaya atıyordu. gözler ilk başta kaddafi’ye çevrilmişti. çünkü onun kaddafi ile buluştuğuna şahit olan çok kişi vardı fakat sonrasında ordan ayrıldığını gören olmamıştı (kaddafi’nin adamları hariç) kaddafi ise sonraları sadr’ın kendisiyle görüştükten sonra italya’ya gitmek için ayrıldığını iddia ediyordu. havalimanındaki görevlilerden hiç kimse sadr’ı görmemişti. nitekim sınırlı sayıdaki kamera kayıtlarında da sadr görünmüyordu.

cezaevindeki mahkumlardan bazıları sadr’ı gördüklerini iddia ediyordu. fakat gördükleri kişininin yani sadr’ın, o cezaevinde birkaç gün kaldıktan sonra onu bir daha görmediklerini söylüyorlardı. başka cezaevlerinden de buna benzer haberler geliyordu. bu haberler daha sonra ortaya atılan “sadr öldürülmedi, cezaevinde tutuluyor. güvenlik nedeniyle yeri her zaman değiştiriliyor” iddialarının temel dayanağını oluşturmuştu. birkaç sene önce musa sadr tarafından kurulan emel vakfının lideri halil hamdan, musa el sadr’ın yaşadığını ve bir cezaevinde tutulduğuna dair çok sağlam duyumlar aldıklarını söyleyip iran’dan yardım istemişti.

musa sadr’ın nasıl kaybolduğuyla ilgili yaklaşık 15 tane farklı teori var

bunlardan en çok itibar edileni ise kaddafi tarafından öldürülmesidir. iddialara göre kaddafi ile son görüşmesinde, kaddafi’nin kendisine filistin’de silahlı direniş güçleri kurması için verdiği parayla musa sadr filistin’de hastane yaptırdığını söylemişti. bu duruma çok öfkelenen kaddafi onu zindana koyup işkenceyle öldürmüştü. bu iddialar hiçbir zaman kanıtlanamadı. uluslararası medya, çok sayıda ülke ayağa kalkmıştı. libya üzerinde baskı kurup olayın aydınlatılmasını istiyorlardı. fakat libya işbirliği yapmaya yanaşmıyor , imam sadr’a ne olduğu hakkında bir bilgilerinin olmadıgını söylemekle yetiniyordu. kaddafi ömrünün sonuna kadar da bu iddiaları yalanladı. hep aynı şeyi savundu; imam musa sadr, görüşmemiz bittikten sonra italya’ya gitmek için yanımdan ayrılarak havalimanına doğru gitti. hal böyle olunca imam musa sadr’a ne oldugu kesin olarak bilinmiyor. bu nedenden dolayı tüm dünyada kayıp imam musa sadr olarak anılmaya başlandı.

buraya kadar okuduysanız kayıp imam musa sadr olayı ile cemal kaşıkçı'nın ortadan kayboluşu arasındaki benzerlikleri görmüşsünüzdür. aradaki en büyük fark, kaşıkçı olayında deliler var ve arabistan, aynı libya gibi ısrarla kaşıkçı’nın konsolosluktan ayrıldığını dolayısıyla bu işle bir ilgilerinin olmadığını iddia edecekti.

Kaşıkçı

peki, şimdi de kaşıkçı olayına mercek tutalım.

arabistan’da veliaht prenslik sistemi

prenslerin %90’ı amerika’da okur. hangi bölümü okudukları önemli değildir. okumayanlar da dil okullarına gider. yani bir şekilde amerika’da zaman geçirirler. bu süre zarfında, gelen müşteriye beğendirmek için elinden geleni yapan, gereğinden fazla kırıtan aşüfteler gibi kendilerini amerika’ya beğendirmeye çalışırlar. çünkü ülkelerinde kral ve veliaht prensleri amerika’nın atadığını çok iyi bilirler. son zamanlarda amerika’da eğitim almayıp veya kısa süreliğine de olsa eğitim aldığı halde amerika’nın sadık hizmetkarı olmayı reddeden prensler türemişti. amerika bunlara neşter operasyonunu arabistan eliyle “yolsuzluk operasyonu” olarak yapmıştı. bu operasyon sonucunda veliahtlık kesin olarak muhammed bin selman’a geçmişti. amerika bu operasyonla bir taşta birden fazla kuş vurmuştu.


1- operasyon yapılan prensler muhammed bin selman’a (mbs) bilendiler. amerika’nın koruması olmazsa onu anında indirirler. mbs bunun farkında. bu yüzden amerika ile olması gerekenden çok daha iyi geçinmek zorunda. bu yüzdendir ki amerika’nın bir dediğini ikiletmiyor. trump’ın geçen hafta “krala dedim ki biz olmasak 2 hafta bile dayanamazsınız. bu yüzden bize daha fazla ödeme yapmalısınız” tweeti tam da bu manaya geliyor.

2- mbs’nin kardeşi washington büyük elçisi olarak atandı. amerika en kötü senaryoda mbs’yi gözden çıkarttığında kardeşini başa getirecek. kardeşi de aynı abisi gibi aynı nedenlerden dolayı amerika’nın her dediğini yapmak zorunda kalacak.

muhammed bin selman. nam-ı diğer veliaht prens. ülkesini dolaylı olarak da kendisini amerika ile birlikte dünyaya yön verdiğini sanıyor. ünlü kabe imamı abdurrahman sudeysi geçen yıl eylül ayında “bugün suudi arabistan ve abd dünyanın iki kutbu. allah'a hamdolsun dünyayı birlikte yönetiyorlar” dedi. yani sadece mbs değil onun destekçileri de arabistan’ın dünyayı yönettiğinie inanıyorlar. (bu sanrı size bir yerden tanıdık geldi mi?)

mbs, iktidarını tehlikeye atabilecek en küçük bir muhalifi gözünü kırpmadan yok eden biri

tahtta çok uzun yıllar kalmak istiyor. neom projesinden gördüğümüz kadarıyla arabistan’ın petrole olan bağımlılığını ortadan kaldırmak istiyor. ayrıca amerika’dan düzenli olarak aldıkları tonlarca silahı kullanacak yetkinlikte askeri olmadığını bu yüzden bu silahların çok büyük kısmının gereksiz olduğunu ve fakat amerika’ya haracı ancak bu şekilde ödeyebildiklerinin farkında ve bundan kesinlikle hoşnut değil.

bunu görmek için şu fotoğrafa bakmanızı istiyorum:


trump’ta çocuğu şekerle kandırıp elinden parasını almaya çalışan insan tipi var. mbs ise tüm bunların farkındayım sana mecburen tahammül ediyorum modunda. mbs amerika’nın sadık hizmetkârı dedik. ama bu arabistan’nın çıkarlarını düşünmüyor demek değil. amerika’nın dolar fiyatlarını düşük tutmaya zorlaması(pertrol fiyatları düştüğünde en büyük gelir kaynağı petrol olan iran ve rusya’nın gelirleri azalmış oluyor) yüzünden 2014 yılına kadar arabistan üretimi arttırmış böylelikle petrol fiyatları düşmüş ve durum arabistan’ın gelirlerinin azalmasına ve hatta iç piyasaya borçlanmasına neden olmuştu. 2014 yılında putin arabistan ile anlaşmış, petrol üretimini kısma kararı almışlardı. sonrasında fiyatlar tekrar yükselmişti.

2018 mart ayında bu antlaşma sona ermiş, dolayısıyla fiyatlar tekrar inmişti. mbs petrol fiyatlarını yükseltmek istiyor. ayrıca abd’nin suudi petro şirketi aramco’yu new york borsasında halka arz etmesi yönünde uyguladığı baskı mbs’nin hoşuna gitmiyordu. bu yüzden şangay borsasında halka arz etmeyi planlıyordu. böyle bir durumda çin’in de aramco’nun hisselerinden yüksek miktarda pay satın alması ihtimali amerika’yı oldukça endişelendiriyordu. görünen o ki mbs, veliaht olarak atanmadan önce abd’ye vermiş olduğu sözlerinden bir tanesini tutmuyordu. ayrıca trump’ın “ zenginliğinizi paylaşmak için bizden daha fazla silah almalısınız” ve “ bizim sayemizde ayakta kalabiliyorsunuz. bize daha fazla ödeme yapmalısınız” sözlerine mbs “silahların parasını ödedik. size ekstra ödeme yapmayacağız” diyerek rest çekmişti. o halde abd’nin onu sıkıştırması için bir fırsat gerekiyordu ve bu fırsat cemal kaşıkçı sayesinde altın tepsi içinde abd’ye gelmişti.

Muhammed Bin Selman.

cemal kaşıkçı bir zamanlar gazeteci maskesi altında istihbarat örgütleri için çalışmış, bin ladin ile ilişki kurmak gibi zor görevleri yerine getirmiş suudi arabistan vatandaşı ve amerika’da oturum izni olan bir muhalif. bilinenin aksine sadece abd için değil aynı zamanda ingiltere için de çalıştığı iddia edilmişti. türkiye’ye ise sadece danışmanlık hizmeti veriyordu. mbs’nin icraatlerini sıkça eleştiriyordu fakat eleştirinin dozunu asla kaçırmıyordu. geçen yıl mbs’ye mektup yazarak kendisi gibi bir danışmana ihtiyacı olduğunu söylemiş fakat red cevabı almıştı. 

kaşıkçı öldürülmeden 1 hafta önce evlilik işlemleri için amerika’daki suudi konsolosluğuna müraacat ettiği anda büyük plan işlemeye başladı

öncelikle mbs’nin planı onu herhangi bir ülkedeki konsoloslukta öldürtmek gibi bir planı yoktu. kendisini kaçırtacaktı sadece. bu iş için de maalesef türkiye gibi bir ülke daha uygundu. zira bunu amerika veya ingiltere’de yapmak aklına bile gelmezdi.

kaşıkçı’yı kaçırmak için bir tim oluşturdu ve o timin içinde adli tıp uzmanı da vardı. çünkü kendisini uzun süreli bayıltmak gerekiyordu ve bu iş için de tabii ki tecrübeli bir adli tıp uzmanı gerekiyordu. ayrıca timin 15 kişiden oluşmasına çok takılanlar var. eğer mbs’nin amacı kaşıkçı’yı konsolosluğa girdiği anda öldürmek olsaydı bunu 1 kişiyle bile yaptırabilirdi. amerika’nın bu plandan haberi var mıydı bunu kesin olarak söylemek zor ama çok büyük ihtimalle haberdardı. bu yüzden abd pusuya yattı ve olacakları izlemeye başladı. kaşıkçı başına bir şey gelebileceğini çok iyi bildiği için mit ile temasa geçti. mit’in hazırlanmak için yeterince zamanı vardı. ilk başta yabancı basına verilen "apple watch sayesinde delilleri elde ettik" açıklaması kesinlikle hedef şaşırtmak içindi. çıkıp da defacto olarak konsolosluğu dinledik demelerini beklemeyin. haklıyken haksız duruma düşmek olurdu. kaşıkçı muhtelemen sorgu sırasında yanlışlıkla öldürüldü. böyle skandal bir olayı gizlemek için ise daha skandal bir karar alıp parçalayarak cesedini bir şekilde yok ettiler. ceset yoksa cinayet de yoktur gibi barbarca bir düşünceye kapıldılar.


apple watch ile iddia edilen şekilde katledilme anına ait ses kaydını elde etmek mümkün değil

fakat ona bir yazılım yüklenirse o zaman bunu yapmak zor değil. teknik detaylara girmeden kısaca söyleyeyim: kaşıkçı içerdeyken telefonu nişanlısındaydı ve nişanlısı konsolosluğun dışında bekliyordu. telefon ile apple watch eşleşemiyordu mesafeden dolayı. çünkü maksimum 20 metreye kadar eşleşme gerçekleşebiliyor. fakat repeater kullanılarak bu sorun çözülebilir. ayrıca şahit olduğum bir ortam dinleme tekniğini anlatayım. konuşma yani ses, sinyalden başka bir şey değildir. konuştuğumuz zaman sinyaller etrafa yayılır ve etraftaki nesneler üzerinde bir rezonans (titreşim) meydana getirir. normal bir ortamda rezonansı en iyi alabilen şeylerden biri camdır (pencerenin camı). evet bir odada konuşulduğunda ses camda titreşim meydana getirir. bu titreşimi ise cama (görünmeyen renkte) lazer gönderip yansıyan lazeri inceleyerek meydana gelen değişiklikleri inceleyerek ortamdaki sese ait sinyalleri ölçmek mümkün. bir kere elimize sinyaller geçince onları sese çevirmek çok kolaydır. mit bu tekniği mi kullandı bilmiyorum ama drone sayesinde bunu yapmak çok kolay olurdu. tabii çok daha karmaşık ve yüksek teknoloji metodları da kullanmış olabilirler.

sonuç olarak mit’in elinde gerçekten de sağlam deliller var

bundan şu nedenden dolayı emin olabiliriz: associated press (ap), agence france presse (afp) ve reuters gibi beynelminel basın kuruluşları kendilerine bir haber ulaştığında kaynağı kontrol etmeden yayınlamazlar. kaynak çok güvenilir ise “ismini vermek istemeyen bir yetkili” derler ama değilse birinci veya ikinci dereceden kaynak derler. ve ayrıca haber kendilerine direkt ulaşmadıysa başka ajanslardan kaynak belirtmeden alıntı yapmazlar. bu ve diğer yabancı haber ajansları, türkiye’nin kendilerine ayrı ayrı el altından verdiği bilgileri “üst düzey yetkililere” dayandırarak dünya bültenine geçtiler. amerika’nın ise elinde bu kadar somut delil yoktu. trump bir müfettiş gönderip soruşturmaya dahil edilmesini sağladı. amacı türk polisinin elindeki somut delilleri almaktı fakat kendisine deliller verilmedi. trump, türklerin elinde ne deliller olduğunu öğrenmek için bu defa dışişleri bakanı mike pompeo’yu yolladı. fakat o da avcu boş döndü.

Mike Pompeo / DonkeyHotey

bir olayı örtbas edebilmeniz için o olayın tüm detaylarına hakim olmanız lazım. abd’nin türklerin elindeki delillere ilgi duymasının en önemli nedeni de bu. örtbas etmek demişken pazarlıklar çoktan tamamlandı, trump ile mbs anlaştı. pazarlıkları yürütmek için arabistan’a giden pompeo kapora olarak yüz milyon dolar aldı ve bu para daha görüşme bitmeden hesaba geçirildi. aslında buna kapora demek doğru olmaz bu ancak kaporanın çerez parası olabilir. anlaşma gerçekleşince o ana kadar kaşıkçıya ne oldu bilmiyoruz konsolosluktaki işi bitince çıkıp gitti diyen arabistan "kaşıkçı yanlışlıkla öldürüldü. zaten uzaktan kuzenleri de bu işin içindeydi. olayla ilgisi olanları yargılayacağız" şeklinde akıllara zarar bir açıklama yaptı. trump akabinde "arabistan'ın açıklaması güvenilir" dedi. abd mbs’nin tasmasını iyice eline almış oldu ve artık aramco’nun new york borsasında halka arz edilmesi başta olmak üzere çok şey kopartacaktır.

peki türkiye elindeki delillere ne yapacak?

silah üretebiliyor olsaydık arabistan’a aynı amerika’nın yaptığı gibi zorla silah satardık. başka bir şey de üretemiyoruz. tüm dünyanın gözü önünde olayı örtbas etmek için şantajla nakit para da alamayacağımıza göre işi kılıfına uyduracak br şey lazımdı. aksi halde suriye’deki ypg güçlerinin fonlanması için her ay milyonlarca dolar veren mbs’nin kuyruğunu bedavadan kurtaracak değildi. istenebilecek iki önemli şey vardı:

1- katar’a uygulanan yaptırımlar konusunda esneme

2- yolsuzluk operasyonuyla göz altına alınan suudi iş adamı, türkiye dostu, türkiye’de yatırımlar yapan el velid bin talal 3 ay hapiste kaldıktan sonra mali anlaşma yaparak serbest bırakılmıştı. o mali anlaşma sonrası dünyanın en zenginleri listesinden çıkmıştı çünkü mali anlaşma ağırdı. işte bu anlaşmanın esnetilmesi.

yazıyı voltaire'in bir sözüyle tamamlamak istiyorum:

"cinayetin çoğu zayıflardan çıkar, güçlü ve mutlu adama böyle şeyler gerekmez"

Ortadan Kayboluşu Büyük Yankı Uyandıran Gazeteci Cemal Kaşıkçı Kimdir?

Cemal Kaşıkçı Olayı Türkiye-ABD-Suudi Arabistan İlişkilerinde Nelere Yol Açabilir?