PSİKOLOJİ 27 Mayıs 2021
89,3b OKUNMA     895 PAYLAŞIM

Sürekli Kavga Eden Bir Aile İçinde Büyümenin İleride Yarattığı Zorluklar

Anne-babaları veya kardeşleri çokça kavga eden bir ailede büyüyen insanların neler hissettiğini ve ileride nasıl sorunlar yaşadığını paylaştıkları yazıları derledik.
iStock

sürekli kavga eden bir aile içinde büyümek, hayatımı kaydıran şeydir

annem ve babam sağ olsunlar birbirine hem sosyokültürel hem eğitim hem aile ya da aklınıza gelebilecek her türlü kriter açısından dünyanın en uyumsuz insanları olarak evlenmeye karar vermişler (ki o evlenme kısmı bile bombok, çok feci olaylar dönmüş) ve annem bana hamile kaldığında aldırmaya karar vermişler çünkü her ne kadar beyinleri tatile çıkmış olsa da doğacak bir çocuğun ikisi açısından da felaket olacağı ortada. ama bu mantıklı ve akıllı olma hali kısa sürmüş, annem beni düşürmek için olması gereken iğne yerine vitamin iğnesi vurdurmuş (komşuları olan emekli hemşire hanım gaza getirmiş-allah onu da... neyse..)

büyüme sürecimde şahit olduğum şeylere inanamazsınız. ayrı ayrı sevdiğin insanların birer canavar yüzüne sahip olduğuna şahit olmak, bağdaştıramamak, ama en çok da korkmak, hep korkmak o kavgalardan - eşek kadar olsanız bile.

tabi sağ olsunlar en pis kavgalarını ve ayrılıklarını benim üniversite sınavına giriş yılıma sakladılar. o dönem arkadaşlarımın aklında üniversite dışında başka hiç bir şey yokken benim için üniversite arada aklıma gelen bir olguydu. akşamları dershane çıkışlarında kız arkadaşlarımı yürüyerek eve bırakırdım sonra da yolu uzatarak eve dönerdim çünkü o eve dönmeyi asla istemezdim. daha kapıdan adım attığınız anda hissederdiniz o ağır ve gergin havayı. hatırlarım, eve yaklaşırken önce sokağa bakardım babamın arabası var mı diye. bir umut işte, halbuki babam akşamları bir yerlere takılmazdı, eve gelirdi. arabayı göremezsem bir umut babamın yaşam ve uyuma odası olan oturma odasının ışığına bakardım ve o ışığı yanar gördüğüm her seferinde kahretsin derdim.

neyse çok uzatmayayım, üniversite sınavında tabi ki sıçtım, ikinci senemde abidik bir okulun gubidik bölümünü kazandım. o sıralarda ailevi olaylar tam gaz coştu, konu komşuya rezil olma safhasındaydık. bir gün kavgalarına müdahil oldum, babam evi terk etti falan. o sırada bir kızla tanıştım. aile ve arkadaşlık hayatım tam bir boşluktu, bütün iyi arkadaşlarım güzel güzel bölümler kazanıp il dışına gitmişlerdi. bu kız o sıralar sadece normal bir insan olduğu için bir anda bütün dertlerimden kurtuluş biletim gibi geldi. daha adam gibi tanımadan etmeden tutuldum ona. okulumu bitirmeden evlendik daha genç yaşta. yetiştiğim evde bulamadığım sevgi ve huzuru kendi evimde bulmak istedim ama olmadı tabi. cehennem azabım kaldığı yerden devam etti, çocuğumuzun da olmasıyla işler daha da karıştı ve ben artık resmen bir sevgi açlığı içindeydim. kimden ilgi gördüysem ona sığındım, hayatımın anlamı haline getirdim. bu durum tabii ki işleri daha da karmaşıklaştırdı.

şu anda hayatıma baktığım zaman gördüğüm şey bir kör düğüm. çözülmez artık. eskinin yakışıklı, komik, atacan mizaçlı uzun boylu delikanlısından götü geçmiş bir bilge dede kaldı geriye. hepsinin temeline baktığımda ise o kavganın eksik olmadığı evi görüyorum. o huzursuzluğu ve benim kaçış çabamı.

anneler babalar... anlaşamıyor olabilirsiniz ama size iki altın kural söyleyeceğim, bunu kulağınıza küpe diye takın:

1. ne olursa olsun çocuğunuzun önünde kavga etmeyin. açılan derin yara asla geçmiyor.
2. aranız kötü olsa bile çocuğunuza güler yüzlü olun ve çocuğunuzun önünde hep yan yana olun, çocuğunuz sizi anne ve baba olarak ayrı kişiler değil, ebeveynleri adı altında tek bir kişilik olarak görsün. bir çocuğu en çok yaralayacak şey anne ve babanın ayrılması - boşanması değil ama birbirilerinden nefret ediyor olmalarıdır. olabilir, nefret de edebilirsiniz ama karşınızdakine çocuğunuzun annesi / babası olarak saygı duyun ve onun karşısında her zaman beraber durun.

ben de sürekli kavga eden bir aile içinde büyüyen talihsiz insanlardan biriyim

kendimi bilmeye başladıktan itibaren hep kaçmak istedim. benim ailemde psikolojik ve fiziksel şiddet de vardı üstelik. annemin intihar etme girişimine şahit oldum. babamın annemi öldürmeye çalışmasına şahit oldum. hep kaçmak istedim. nefret ettim anne babamdan, bu iki mahluğun üremesini talihsizlik olarak gördüm. anne babama mahluk dediğim için kendime acıdım.

askere gidiyorum diye sevinirsiniz eğer böyle bir aileniz varsa. üniversiteden dönmek istemezsiniz. öyle işte, anlatacak çok şeyiniz vardır ama bunu kendi kafanızda zaten o kadar çok konuşmuşsunuzdur ki yazmaya üşenirsiniz. zaten sizi birileri anlasa bile hiçbir şey düzelmeyecektir.

ama böyle insanlara bir tavsiye verecek olsam kesinlikle bir şeylerle uğraşmalarını öneririm. bu hayati öneme sahip. ben enstrümanlarla ilgileniyorum. onun sayesinde psikolojim çok ağır darbeler almadı, alsa da yıkılmadı. hala gülümseyebiliyorum. ama pek yakışmıyor bana. emanet duruyor, olsun.

not: bu yazdıklarımı 4 ay sonra tekrar okuduğumda kendimden çok utandım. keşke böyle şeyler yaşamasaydım. bunlar geçmişimde kötü birer anı olarak kalacak. 4 aydır ailemi görmüyorum. pek çok kadar zorluk yaşadım bu süreçte ama hepsini aştım. ailem yanımda olsaydı her şey daha zor olurdu. bugün sabah telefonda konuştum onlarla, yine kavga ediyorlardı. hiç özlemediğimi hatırladım. bu dağın başında tek başıma o kadar mutluyum ki. keşke böyle olmasaydı...

küçükken, sürekli olmasa da kavga eden bir aile içinde büyüdüm

gerginlikler olurdu. genelde tartışmalar ya saçma kıskançlıktan başlardı, ya da babamın, kardeşlerine banka için kefil olduğunda, onlar için kredi çektiğinde... ya da babamın “annen satmış bir yerleri oğluna yediriyor. size bir şey vermiyor.” demesiyle başlardı sonra çekilirdi. hayal meyal 2-3 kavgayı hatırlıyorum. babam anneme hiç vurmadı ama. bunu da es geçmemek lazım. çoğu zamanda hep eski mevzular açılırdı durduk yere. babam hep susardı bir cümle dedikten sonra annemin dellenmesi için yeterdi. ikisinin de yaşları ilerleyince ve babam emekli olunca durulmuşlardı neyse ki. zaten babam vefat etti.

sonra kişiliğim ne mi oldu? sevgiden mahrum kalmadım ama yüksek sese, tartışma polemiklerine tahammül edemiyorum. tartışmalardan kaçıyorum. haklı olsam bile bir olayda özür dileyip sen haklısın diyorum. sessiz, sakin çözüm odaklı insan oldum hep. küçük şeylerle mutlu olabiliyorum. karşımdaki insanı mutlu etmeye çalışıyorum her zaman... fazlasıyla da anlayışlıyım. sevdiğimin kalbi hemen kırılacak diye hep alttan almaya çalışıp bazı olayları görmemezlikten geliyorum, sevdiklerimi el üstünde tutmaya çalışıyorum. ve hep sevdiğim insanların arkasında durmaya çalışıyorum. ben sadece huzur istiyorum.

sanki her gün kavga ediyorlarmış gibi anlaşılmasın, kırk yılda bir olurdu. yani sürekli değil. mutlu olarak geçirdiğimiz günler de vardı tabii ki...

not: ne kadar karakteriniz öyle şekillenmiş olsa da ileride yaşayacağınız veyahut yaşadığınız ilişkiler daha sağlıklı oluyor. ben kendimde bunu gördüm. hiç tartışma yaşamayan ailede büyükmek de dezavantaj. genelde el bebek gül bebek büyüyüp, hiç üzülmemiş çocuk hayata atıldığında okul, iş fark etmeden hep yanında ebeveynini ister. küçük şeylere üzülür, ayakta kalması zor olur. bu dediklerim demek değildir ki çocuğunuz olunca tartışma yaşayın. çocuğunuza bir ebeveyn olarak, 5 yaşından sonra hayatta her istediğinin olmayacağını belli edin yeter.

sürekli kavga eden bir aile içinde büyümek erken büyümeye sebep olur

ayriyeten kavganın gereksizliğini anlamak için birebirdir.

benim için ise aileden kopmak anlamanına geldi. annem babamla, babaannem dedemle... evde tek sessiz olan benim. düşünün ki 'kendi evinde' mutsuz ve huzursuz biri. sokakta mutlu. eve dönmek istemiyor, tek çıtta yaptığı şeyden keyif almayı bırakıp acaba ne oluyor diye kulak kesiliyor. hele ki kavgayı ayıracak gücünüz yok, sizi dinlemeyecek kadar sorunlu iseler, o evde olmanızın manası yoktur.

şahsen kendim için şaşıyorum. bu kadar kavga, gürültü ve anlaşmazlık içinde halen bir şeyler yapma çabasındayım, başarılı olma uğraşındayım. daha dün çektiğim film gösterimde çok beğenildi. ama sor bana evde düzgün çalışma ortamı var mı? rahatsız ediliyor musun? diye. helal olsun bana, helal olsun bu gibi ortamlardan çıkıp başarılı olan insanlara. saygım sonsuz onlara.

kalıcı hasarlar; kavga etmemek, kavga anlarında -herhangi- kitlenip kalmak, aile ile soğuk ilişkiler, arkadaşlara daha çok bel bağlamak, sürekli bir huzursuzluk, benim derdim çok diye konuşan gerizekalıları siklememek. geçmiş olsun... en kısa zamanda kendi evime çıkma dileğiyle.

diğer ailelere yaklaşım

sürekli kavga eden bir aile içinde büyümüşseniz, kavga etmeyen ya da standart yaşayan aileleri görünce kamyon çarpmışa dönersiniz.

çünkü diğeri sizin normaliniz olmuştur ve en ufak kavgada sağa sola savrulup abartan aile bireylerini görünce gülme krizine girersiniz. ve o normal ailelerde yaşanan çoğu dertlere tıpkı bir sosyopat gibi "derdini sikeyim" modunda yaklaşırsınız.

görüldüğü gibi kesinlikle iyi bir şey değildir.

final notu

sürekli kavga eden bir aile içinde büyümek tutunacak bir dalınız, bir zihin eğlenceniz yoksa sosyopat, psikopat, ruh hastası, en hafif haliyle depresif bir yetişkin olmanıza sebep olacak bir durumdur. birbirini seven, birkaç küçük yüzeysel çatışma haricinde birbiriyle sorunu olmayan başka ebeveynleri gıpta ile izlersiniz.

kendi evinizde ise taraf tutmak, tarafların arasını yumuşatmak, veya kimse size çatmasın diye hayalet modunda yaşamak zorundasınızdır. hanenizde huzur bulmamanıza bağlı olarak iç huzurunuz da yoktur.

ben okumayla kurtuldum bu cendereden. -okumaktan kastım örgün öğretim değil, edebiyattır- okumayla ve yazmakla hayata tutundum. kimisi içkiyle tutunur, kimisi kumarla, kimisi kendini uçak moduna almakla, kimisi de karanlık şeylerle. ne olursa olsun kafada birkaç tahta hep eksik kalır...