SİNEMA 22 Ekim 2025
2,2b OKUNMA     58 PAYLAŞIM

Spielberg'in Kovulma Korkusuyla Stres Altında Çektiği Efsane Film Jaws'ın Hikayesi

Bu yıl 50. yaşını kutlayan Jaws, Steven Spielberg’in genç bir yönetmenken türlü aksilikler ve kovulma korkusu içinde çektiği, ancak tüm bu kaostan bir sinema klasiği çıkardığı filmdi.

bugün bile bir köpekbalığı gördüğümüzde bile anaaa jaws'a bak diyebiliyorsak bunun sebebi şimdilerde 50. yaşını kutlayan jaws filmidir. 

jaws romanı

evet en baştan başlayacak olursak; 1974 tarihinde amerikalı yazar peter benchley aynı isimle bir roman yayınladı, kabaca romanda long ısland'daki küçük bir tatil beldesine saldıran büyük beyaz bir köpekbalığı ve onu öldürmeye çalışan üç adamın hikayesini anlatılmaktaydı. peter 1964'te bir gün new yorklu bir köpekbalığı avcısı olan frank mundus diye bir adamın maceralarını okuduktan sonra gece uyuyamadı ve zihninde oluk oluk kazınan köpekbalığı hikayesini oluşturmaya başladı. roman bittikten ve basıma giderken bile hala bir ismi yoktu.


congdon ve benchley isim önerileri olarak the stillness in the water ve leviathan rising , the jaws of death ve the jaws of leviathan gibi.... çeşitli 125 adet isim düşündüler ama bir türlü hangisi olacağı konusunda anlaşamadılar. en sonunda tom congdon son noktayı koydu ve ...

hoşumuza giden bir kelimede, hatta hoşumuza giden bir başlıkta bile anlaşamıyoruz. aslında, herhangi bir anlam ifade eden, herhangi bir şey söyleyen tek kelime "jaws". kitaba jaws adını verelim. "ne anlama geliyor?" diye sordu. "bilmiyorum ama kısa ve yakıştı işe yarayabilir." dedim. "tamam, kitaba jaws adını verelim . " dedi (jaws bu arada çeneler anlamına geliyor)

roman çok başarı toplayınca, universal pictures'daki yapımcıları richard d. zanuck ve david brown romanın film haklarını satın aldı 

çünkü köpekbalığı saldırısı gibi sansasyonel bir konunun gişede iş yapacağı ve onlara iyi paralar kazandıracağını düşündüler. hemen işe koyularak yönetmen arayışına giriştiler; ilk önce deneyimli film yapımcısı john sturges'i düşündüler ama onunla anlaşamayınca dick richards'a yöneldiler fakat o da her seferinde hikayedeki köpekbalığını hu balinaya bakın bi..., enki balina korkunç olmamış bikerem...( ne yapsın adam benim gibi burdurluymuş)olarak gibi cümlelerle balina olarak nitelendirdiği için yapımcılar bu durumdan gıcık kapıp onu işten çıkardılar.

bu arada spielberg o sırada universal bünyesinde genç bir yönetmendi ve bir köşede durup sinsi sinsi işi çok istiyordu. ardında 1971’de tv için çektiği duel (bela) filmiyle üslubuyla dikkat çekmiş, adından biraz söz ettirmeyi başarmıştı. bunun üzerine universal yöneticileri spielberg’in bu tarzı jaws için uygun olacağını düşündüler ve direksiyona onu oturttular.

spielberg, jaws’ı sadece bir köpekbalığı filmi olarak değil, moby dick’in modern bir versiyonu gibi görüyordu. özellikle insan ile doğa arasındaki bu acımasız mücadele, küçük bir kasabanın tehdit altındaki siyasi ve korku dolu atmosferi ve karakterler arası çatışmalar ilgisini çekmişti. böylece yavaş yavaş kafasındaki resim oturmaya başlamıştı. fakat içinde de bir korku mevcuttu; insanlar yaptığı şeyin bir balığın insanları yediği klişe bir film olarak da nitelendirmesini istemiyordu.


hikayeyi çekici kılmak adına büyük bir köpekbalığı maketi yaptılar. film ekibi bu mekanik köpekbalığına bruce adını verdi(bu isim spielberg'in avukatının adıymış).ancak makine denizde çalışmaya hiç uygun değildi. tuzlu su sürekli sistemi bozuyordu, sık sık batıyordu, motoru arızalanıyordu. bundan dolayı büyük bir özveriyle yapılan bruce en can alıcı sahnelerin çekimi sırasında aniden bozuluyor ve işe yaramaz hale geliyordu. genelde her sabah çekimler başlarken bruce gene bozuk şeklinde telsiz anonsları çekiliyordu artık köpekbalığı maketi çekimler sırasında büyük bir dalga konusu olmaya başlamıştı.

spielberg bu konuyu irdeleyip aynı alfred hitchcock gibi düşünerek korkuyu göstererek değil de hissettirerek yaptı. çünkü korku, gördüklerimizle alakalı değil, hissettiğimiz şeylerden oluşmaktadır. eğer dikkatli bir izleyiciyseniz köpekbalığı ilk 80 dakikada neredeyse hiç görünmemektedir. ayrıca oyuncular arasında da uzak tefek problemler oluşmaktaydı; balıkçı rolündeki robert shaw alkol problemi nedeniyle sık sık kriz çıkarıyordu. yine garip kazalar oluyordu ve bir gün çekim ekipmanlarının içinde olduğu tekne batmaya başladı.


bu gibi bir sürü aksaklıklar nedeniyle çekimler 55 gün planlanmıştı ama 159 gün sürdü dolaylı olarak bütçede bu krizlerden etkilenerek 9 milyona dayandı. universal üst kademesi yeni yetme bir bebeye bu filmi vererek yoksa yanlış mı yaptık? demeye başlamıştı. spielberg, kovulma korkusuyla her gün büyük bir stres altında olmasına rağmen bir tarafı filmi bitirmek istiyordu.

sonuçta her güzel şey iyiye giden şeylerden doğmuyordu. krizden efsaneye giden bu yolda spielberg kafasındaki her şeyi bize tam anlamıyla gösteremese de olayları iyi yöneterek ve tüm bu krizleri avantaja çevirerek 50 yıl sonra bile filmi aslında daha gerilimli, daha gerçekçi, daha yaratıcı ve unutulmaz bir hale getirmeyi başarmıştı.


dipnot: bu gün bile denizde gözlükle açılıp derin maviliğe baktığımda aniden bir jaws gelecek diye düşünüyorum...

bonus: 1995 yapımı belgesel
kaynak: 1,2,3,4,5