Sinema Tarihinin En İyi Seks Sahnelerini Barındıran Filmler
1) secretary (2002)
mary gaitskill'in kısa öyküsünden uyarlanan film, bdsm'ye yargılamadan yaklaşıyor ki bu, ana akım filmlerde nadir görülen bir durum. en ateşli bulacağınız sahne büyük olasılıkla kendi kişisel sapkınlıklarınıza bağlı olacaktır ama grey'inin, holloway'ini masasının üzerine yatırıp şaplak atması karakterler için olduğu kadar izleyiciler için de katartiktir.
2) professor marston and the wonder women (2017)
çok eşli ilişkilerin gerçekçi tasvirlerine filmlerde -özellikle de ana akım filmlerde- rastlamak zordur; dolayısıyla bu filmin sevilmesi şaşırtıcı değil. karakterler arasındaki aşkın derinliği o kadar zekice tasvir edilmiş ki, üçlü sahne bile iç gıcıklayıcı olduğu kadar hassas.
3) call me by your name (2018)
aynı ismi taşıyan kitaptan uyarlanan bu film baştan sona seksi. her kare, reşit olma duygusunu ve cinselliği keşfetmenin getirdiği kafa karışıklığı ve merakı yansıtıyor.
4) the man who fell to earth (1976)
david bowie'nin başrolünde oynadığı bu gerçeküstü ingiliz bilimkurgu filmi kolay açıklamalara meydan okuyor. kapitalizmden iklim değişikliğine kadar her şeyi irdeleyen film, cinsel politikalardan da uzak durmuyor. filmin sonlarına doğru unutulmaz bir sahnede bowie'nin karakteri eski sevgilisi tarafından ziyaret edilir ve kurusıkı dolu bir silahla defalarca ateş etmeyi de içeren cinsel bir kaçamakla kapanışı bulur.
5) don’t look now (1973)
daphne du maurier'in bir öyküsünden uyarlanan bu korku filmi zamana meydan okuyor. julie christie ve donald sutherland arasındaki seks sahnesi o kadar ateşli ve gerçekçidir ki, onlarca yıldır bu sahnenin simülasyondan ziyade gerçek olduğuna dair söylentiler dolaşmaktadır. çekiminin ardındaki gerçek ne olursa olsun, bu güçlü an karakterlerin ilişkisinin gücünü şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor)
6. moonlight (2016)
başkahraman chiron'un hayatının üç farklı noktasını takip eden ay işığı, siyahi queer aşkı ve hayatta kalmayı yürek parçalayıcı ama şefkatli bir şekilde keşfediyor. filmde sayısız özlem ve hasret anı yer alsa da, belki de en akılda kalıcı olan genç chiron (ashton sanders) ve arkadaşı kevin (jharrel jerome) arasındaki plaj sahnesi. herhangi bir spoiler vermeden, ikisi bir esrar paylaştıktan ve hayalleri hakkında konuştuktan sonra hassas (ve ateşli) bir an yaşarlar.
7) bound (1996)
matrix'ten üç yıl önce wachowskiler, lgbtq+ topluluklarında ve ötesinde kült statüsüne ulaşmış bir film olan bound'u yazdı ve yönetti. filmin ateşli sahnelerinin seksi gerçekçiliğinin bir kısmı, filmde danışmanlık yapan feminist yazar ve seks eğitmeni susie bright'a aittir. jennifer tilly'nin violet'i ve gina gershon'ın corky'si arasındaki ilk seks sahnesi, ekrandaki karakterlerle birlikte sizin de nefesinizi kesecek ve dudağınızı ısırmanıza neden olacak.
8) sirens (1994)
bu neşeli ve tuhaf filmde hugh grant, sam neill, elle macpherson ve portia de rossi gibi yıldız bir oyuncu kadrosu yer alıyor. sanatçı norman lindsay'in hayatını konu alan bu film, dini kaygılarla sanatsal özgürlüğü karşı karşıya getiriyor ve bunu yaparken de bol bol çıplak modellik ve çıplak yüzmeyi kullanıyor. bir sahnede, özgür ruhlu sanat modelleri bir rahibin karısına tenin zevklerini göstermeye kararlıdır. parmak uçlarının suda yüzen bir karakteri hafifçe sıyırdığı bir başka sahne de tüylerinizi diken diken edecek.
9) love and leashes (2022)
bu güney kore romantik komedisi bdsm'nin daha hafif, daha eğlenceli bir yönünü tasvir ediyor. acı ya da gözyaşı içermesi gerekmiyor ve karakterlerin buna daha yumuşak, daha gönülsüz bir yaklaşım sergilediğini görmek ferahlatıcı. "cezalandırma" konusundaki yaklaşımları bile, yatağının yanında bir ya da iki kırbaç bulunduran herkes için geçerli olacak şekilde şefkat ve uyarılma gösteriyor.
10) belle de jour (1967)
ispanyol provokatör luis buñuel'in yönettiği ve başrolünde catherine deneuve'ün oynadığı belle de jour, yoğun bir fantezi hayatı olan bir ev kadınını anlatıyor. bir arkadaşından lüks bir genelevin varlığını öğrenen kadın, araştırmaya gider ve nihayetinde öğleden sonra vardiyasında çalışmaya başlar. aralarından seçim yapabileceğiniz sayısız ~baharatlı~ sahneye rağmen, bu film en çok parçalarının toplamına hayranlık uyandırıyor.
11) raw (2016)
"seksi" ve "yamyamlık" genellikle aynı cümlede, hatta belki aynı paragrafta bile kullanılmaz. ancak bu fransız ergenlik filmi tüm beklentilere meydan okuyor. filmdeki sembolizm her zaman incelikli değil ama işe yarıyor. ve raw'un yetenekli sinemacıları sayesinde, hem cinsel hem de başka türlü ete duyulan merak ve arzu, olması gerekenden çok daha fazla ilişkilendirilebilir.
12) pump up the volume (1990)
1990'ların christian slater'ı bu filmi izlemek için yeterli bir sebep, tbh. pump up the volume'da en seksi sahne aslında sadece bir öpücüktür - neredeyse gerçekleşmeyen bir öpücük. bu sahneyi bu kadar kışkırtıcı kılan şey öpüşecekler mi öpüşmeyecekler mi gerilimidir; hem imkânsız hem de büyülüdür.