TARİH 14 Haziran 2017
57,1b OKUNMA     887 PAYLAŞIM

Şimdiye Kadar Öğrenmiş Olduğunuz Bazı Klasikleşmiş Tarihi Bilgilerin Aslında Çok Daha Farklı Olması

Tarihi kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere güvenimiz sonsuz. Öğrendiğimiz tarihi bilgileri çok fazla sorgulamadan kabul ettiğimiz de herkesin bildiği bir gerçek. Sözlük yazarı "alebahad", sonsuz güvenle kabul ettiğimiz bazı gerçeklerin aslında çok daha farklı olduğunu anlatmış. İşte çok şaşıracağınız o gerçekler.
iStock.com


vikingler 

vikingler deyince hemen hemen herkesin aklına koca miğferli, saçı sakalı birbirine karışmış, barbar, kana susamış, iri, vahşi yağmacılar geliyordur. en azından benim öyle.


ama tarihi belgeler, vikinglerin sanılanın aksine kişisel bakımlarına çok dikkat ettiğini gösteriyor. dönemin gezginlerinin yazılarına göre vikingler o dönemdeki diğer avrupa ırklarına göre çok daha sık olacak şekilde hemen hemen her gün yıkanır(bölgenin meşhur sıcak sularında veya olmadı göl,nehir ne olursa artık), saç ve sakallarını özenle tarar, örer, temiz ve bakımlı görünmek için çabalarlarmış. 

hatta her savaşçının kemerinde tarak ve benzeri saç-sakal bakım aletleri mutlaka yer alırmış. yani bildiğin süslü savaşçılarmış.

bir diğeri ise velociraptorlar.

hani şu jurassic park filmindeki pek arkadaş canlısı olmayan, agresif, saldırgan ve tehlikeli dinozorlar.


ama bilimadamlarına göre ise velociraptorlar pek arkadaş canlısı olmayan, agresif, saldırgan birer tavuktu. filmlerde görünenden çok daha küçük(bir köpek kadar belki), tüylü ve sürü halinde yaşayan canlılardı. dinozorlar ile kuşlar arasındaki evrimin önemli bir halkası idiler de öyle görünce topuklar göte vura vura kaçmamız gereken hayvanlar değillerdi.

bir diğer anekdot. napoleon bonaparte.

kısa boyunu sorun eden ve çılgın cüce diye anılan hatta boy ile ilgili psikolojik probleme dahi adını verdiğimiz öfkeli zavallı fransız küçük adam.


fakat gerçekler öyle mi?

fransızlar ve ingilizler o dönemden beridir aynı ölçü birimleri kullanıyorlar evet fakat ölçüler farklı.

napolyonun boyunun 5'2" olduğu yazar fransız kaynaklarda. ingiliz ölçü birimine göre bu yaklaşık 155 santim yapar. ancak gerçekte fransız ölçü birimine göre 170 santimdir boyu.

yani dönemine göre ortalama bir boy. ne kısa ne uzun. hatta günümüz fransasında bile ortalama bir boy.

böyle anılmasının 2 temel sebebi var

1- muhafızlarını oldukça uzun ve iri askerlerden seçen napolyon görünürde kısaymış gibi duruyordu onların ortasında.

2- tarihi elbette kazananlar yazıyor. istediği gibi de yazıyor.
ah şu ingilizler!

işte bazı devlet başkanlarının boyu. hatta napolyon ile kıyası.

https://stephenliddell.files.wordpress.com
https://www.glamourapartments.com


not: rte 5'11" yani 180 santim.

bir diğeri. mısır piramitlerinin yapıldığı dönemde dış kaplamasının bembeyaz kireçtaşından yapılmış olması. 

ama zamanın o öğütücü gücü ve binlerce yıl içinde insanların yok edici etkisi ile o kireçtaşı tabaka yok olmuş geriye sarı kumtaşı bloklar kalmış.

https://thejustist.files.wordpress.com


beni en çok şaşırtanlardan birisi de hani o filmlerde gördüğümüz devasa meydan savaşlarının geçmişte nasıl olduğu.

önde atlı şövalyeler, arkasında elinde kalkan ve kılıçla düşmana doğru depar atan askerler ( hiç anlamamışımdır bu kafayı zaten. lan bi sakin ol, bi bak etrafına neler oluyor. ufak ufak yaşamanın yoluna bak), en arkada okçu birlikler, mancınıklar filan. devasa 2 ordu koca bir alanda birbirine girer. kan, ölüm, çamur, kırılmış kılıçlar, ağlayanlar, inleyenler. tam epik bir savaş.

peki gerçekte hep öyle mi oluyordu sizce?

elbette hayır. daha çok epik bir piknik havasında bile olduğu oluyordu. o filmlerde tasvir edilen meydan savaşları ise çok nadiren oluyordu. çünkü o devirde eğitimli asker çok kıymetli idi. yok öyle 100 tane süvariyi soldan sal, ortadan paladinler girsin, "okçular!menzilde bizimkiler de olsa sıkın lan" demeler. aklı başında hiç bir komutan askerlerini öyle açık alan savaşına sürmezdi. 

ordular genellikle taktik hamleler veya kuşatmalar için kullanılırdı. 

kuşatma dediğimiz de çok büyük oranda öyle haldır huldur saldır şeklinde değil daha çok gidip kalenin etrafını sarma, oturup içerdekiler açlıktan pes edinceye kadar bekleme şeklinde idi.
kuşatmalar aylar hatta yıllar sürüyordu.

bak bir değişik konu daha. gladyatörleri nasıl bilirdiniz?

kaslı, atletik, çok iyi kılıç/mızrak vesaire kullanan acımasız savaşçılar?
şöyle bir şey yani.


ama gerçekte öyle değillerdi. bunun bir kaç sebebi vardı.

öncelikle belirtelim, gladyatörler o zamanın şovmenleri idiler. imparatorun ve seyircinin eğlenmesi, coşması çok önemli idi. ne kadar kan görürse seyirci o kadar kendinden geçiyordu. kazanan dahi kanlar içinde olunca değme keyfine onların.
peki hem kan revan içinde kalacaksın hem de ölümcül darbe almamış olacaksın.
bu nasıl sağlanır?

gladyatörler bunun cevabını bulmuşlar. cevap kalın bir yağ tabakası. hem hayati önem taşıyan ana damarlar daha derinde kalıyor, hem orta derecede sıyrıklar ve yaralar fazla etkilemiyor hem de her yer kan revan içinde kalıyor böylece şovun sonunda kan banyosu eşliğinde sunum bitiyordu. bu nedenle gladyatörler genelde kilolu idi.

bir diğer savaşçılar, samuraylar.

o özel keskin, ince katana ile ölüm saçan gururlu japon savaşçılar. kılıçları ile birden fazla düşmanı göz açıp kapayıncaya dek doğrayan hızlı, çevik ustalar. hep böyle bildik ama işin aslı biraz farklı. katanayı yani kılıcı kullanmayı pek sevmezdi samuraylar. o son tercih idi. çünkü samurayların esas ustalıkları okçuluk üzerine idi.

http://casiberia.com


denir ki "iyi bir samuray, bir dövüşe at üstüne başlar ve at üstünde bitirir". "elde kılıçla kalabalığa dalma! kan alırlar kamil kan!" diyor yani.

ve son olarak da vinci.


belki duymuşsunuzdur* kendisi meşhur bir rönesans artistidir. resim, heykel, buluşlar vesaire derken bayağı ünlüdür günümüzde dahi. ancak o zamanlar sadece bu özellikleri ve üstün zekası ile değil aynı zamanda görünüşü ile de ünlü idi.

oldukça yakışıklı ve güçlü olan leonardo, sık sık ağırlık çalışır, kaslarını geliştirirdi. o kadar ki o zamanlar insanlar onun vücuduna hayranlıkla bakıyordu(elbette genelde bağyanlar). ayrıca çok da güçlü idi. zaman zaman insanları eğlendirmek için tek eliyle at nalı eğdiği bile oluyordu( oha! kesin yumuşak demirdir o)