Şimdilerde Otel Olan Maçka Palas Apartmanı'nın Köklü Hikayesi
sene 1922 iken, abdülmecit'in torunu münire sultan hanımın konağının yerine yapılmıştır maçka palas. mimarı guilio mongeri bey, levanten bir ailenin varisi olarak istanbul doğumludur ve türk mimarisinin birinci dönemi olarak adlandırılan akımın öncülerinden biridir. maçka'yı yaparken de milano saraylarından etkilenmiştir.
maçka palas, dönemin sosyal yapısı itibarıyla da bir cemaat hayatına ev sahipliği yapmıştır ki bu coğrafyada sıkça rastlanan bir hadise değildir bu. bir entelektüel komün diyebileceğimiz "maçka palas cemaati"nde kimler yoktur ki?. bir yanda kerime nadir romanının tashihlerini yaparken, öte yandan celal bayar'ın oğlu bey kitapları kaldırarak ağırlık çalışmakta; üst katta bir devrim mağduru olan rus aristokratı albay gorodetzki bey çift kale eskrim ve tenis çalışıp -ki türk eskrim ve tenis tarihinin bir nömreli ismidir; hatta kızı mila da kendi kazandığı tenis madalyaları koleksiyoncusudur ya-, kimce ordu nişanına bakıp ağlarken, hemen yan komşusu roni margulies bıyıklarını uzatıp elsa'sını aramaktadır. aynı esnada, binanın doğu cephesinde mesnevi türkçe söylenmektedir ağır aksak, ve ve elbette abdülhak hâmid, bey yani.
efendim, abdülhak hâmid bey, ziyaretçilerini maçka palas'ta hep cuma günleri kabul buyurmuştur. bu meşhur edebî, ah mon cher toplaşmaların da hiç değişmeyen bir oturma düzeni mevcuttur ya, öyle elini kolunu sallayan eli kolu sallanan bir yere oturamaz kuzum. misal halid ziya ve cenap şahabeddin'in hâmid beye en yakın koltuklarda oturması palas'ın bir geleneğidir.. ve fakat ibnülemin teşrif etmişse o mümtaz cuma günü, bey abdülhak'ın en en dibine oturması farzdan kabul edilmiştir.. diğer onur konukları olan ubeydullah efendi, mithat cemal kuntay, sami paşazade sezai, faruk nafiz çamlıbel gibi mutena zatlar da locaydı, balkondu, kanepeydi kendi aralarında kura çekerek üleşmişlerdir; sonra gelsindir muhabbet, gelsindir sohbet oh ne âlâ memleket. bu cuma ayinlerini bize tanıklıklarıyla anlatan taha toros bey'dir, lakin münevver ayaşlı hanım da hadiseye el atmıştır sonrasında.
münevver hanımefendi'ye göre bu toplantıların günü çarşambadır. hatta çarşambaların değişmez konuğu da tarhan'ın derin bir gönül bağı duyduğu necip fazıl'dır, üstelik necip bey'in geç kaldığı veya gelmediği günlerde, hâmid beyin bedbaht olarak, "ah gelmedi, niçin gelmedi? o gelmeyince içim sıkılıyor" diye yakındığını da biliyoruz efendim münevver hanımın anılarından. ah ayrıca, yahya kemal bey'in de bu çarşambalara iştirak ettiği ve lakin şairin, maçka palas'ta kendini 'taşralı' hissederek, sıkıntı içinde kıvrandığı da bir tevatür olarak kulağımızda hâlâ duruyor azizim.
hâmid bey'in, sevgili lüsyen'niyle olan tutkulu kavgaları da maçka palas'ın tarihinde yer etmiştir; zaten kendi de son nefesini, bu dört kapılı destanın ortasındaki pirinç karyolasında vermiştir. lakin lüsyen hanım, refikinin vefatından sonra bir süre daha maçka'da oturmaya devam etmiştir, balkonda mayo ile güneşlenmeyi pek sevmektedir çünkü. e hal böyleyken, apartmanın gençleri arasında bir rontçuluktur alıp başını gitmeye başlamış, hadiseden enikonu bunalan ebeveynler, palas'ın emektar sahibi mösyö caivano'ya lüsyen hanımı şikayet etmişlerdir. aldığı uyarıları hiç sallamayan hanım lüsyen ise, güneş banyolarına devam etmiş, lakin sonunda mösyö caivano tarafından apartmandan çıkarılmıştır..
bu evlere şenlik tarih, şimdilerde bir otel olarak hayatına devam etmektedir.