TARİH 29 Mart 2024
16,9b OKUNMA     226 PAYLAŞIM

Seattle'daki Lenin Heykelinin Indie Filmlere Rahatlıkla Konu Olabilecek İlginç Hikayesi

Seattle'da Lenin heykelinin ne işi var diye soracak olursanız, haklısınız. Çünkü enteresan yollarla oraya geldiği biliniyor. İşte hikayesi.

fremont mahallesi'ndeki lenin heykelinin sovyetler tarafından "dostluğun sembolü" olarak hediye edildiği yazılmış bazı yerlerde... bunu okuyunca ister istemez tebessüm ettim. bu bilgi tabii ki doğru değil. 1989 yılında daha sovyetler bile yıkılmamış, rocky balboa rakibi ivan drago'yu nakavt edeli birkaç yıl olmuş, rambo hala afgan mücahitler'le beraber kızıl ordu'ya karşı savaşıyor. tamam soğuk savaş hız kesmiş durumda fakat abd ve sovyetler hala dostluk denecek durumdan fersah fersah uzakta.

heykelin gerçek hikayesi aslında oldukça trajikomik

önden uyarayım: bu heykel üzerinden gurur payesi çıkarmak isteyen komünist arkadaşlar varsa onları biraz üzebilir.

heykeli yapan emil venkov adında slovakyalı bir heykeltraş. heykel 1988 yılında çekoslovakya sosyalist cumhuriyeti'ne dikiliyor. fakat 1989'da kadife devrim gerçekleşince bir sürü sovyet heykeli gibi bu heykel de hurdalığı boyluyor. eritilip bronz olarak satılmak üzere hurdalıkta sırasını bekliyor.

birkaç sene sonra lewis carpenter isimli bir amerikalı, slovakya'ya bir süreliğine ingilizce öğretmenliği yapmaya gidiyor. öğretmenlik yaptığı poprad isimli ücra slovakya kasabasının civarında gezerken tesadüfen hurdalıktaki bu heykel ile karşılaşıyor. heykel tamamen kaderine terk edilmiş bir halde; öyle ki kovuğunda bir evsiz yaşıyor.

carpenter slovakya'da tanıştığı gulaş yemeğini çok seviyor. o sıralar amerika'ya dönünce bir gulaş restoranı açma hayali var. bu lenin heykelini satın alırım, restoranın önüne koyarım, milletin ilgisini çeker filan diye düşünüyor.

poprad kasabasının yerel yönetimine aracılar vasıtasıyla heykeli alma talebini iletiyor. yerel yönetim aylarca satar mıyız, satamaz mıyız diye tartıştıktan sonra 1993 yılında heykeli satmayı kabul ediyor. carpenter 13,000 doları basıp heykeli satın alıyor. fakat heykelin astarı yüzünden pahalıya geliyor. önce heykeli yekpare olarak götürmenin mümkün olmadığını öğreniyor. bu yüzden heykeli üç parçaya kestirip parçalar halinde rotterdam'a, daha sonra oradan amerika'ya gönderiyorlar. amerika'da heykel kaynakla tekrar birleştiriliyor. bütün bu işler bittiğinde 13,000 dolara aldığı heykeli amerika'ya götürmek için 27,000 dolar nakliye ve montaj parası vermiş oluyor. etti mi sana 40,000 dolar. (bugünün parasıyla 80,000 dolardan fazlaymış). ki aslında carpenter'ın böyle bir masrafı göğüsleyecek parası da yok; heykeli amerika'ya getirmek için evini ipotek ettirmek zorunda kalıyor.

heykel amerika'ya geldiğinde soğuk savaş'ın etkileri daha tam geçmiş durumda değil

seattle gibi liberal bir şehirde bile adama ciddi tepkiler geliyor. seattle times gazetesi'nde "bu elleri kanlı caninin heykelini nasıl şehrimize alırız" diye yazılar yazılıyor.

işin komiği carpenter'ın lenin'e veya komünizme özel bir sempatisi filan da yok. aile ve arkadaşlarına göre adam gayet sulu şaka seven ve bugünkü tabir ile trol bir karakter. zaten bu heykelin seattle'a gelmesi olay olunca gidip yerel basına röportaj veriyor: "lenin kim çok bilmiyorum. ben bu heykeli sanat eseri diye aldım. bunu heykeli komünizmle ilişkilendirmek ahmaklıktır."

carpenter büyük trolmüş gerçekten. stalin olsa onu da alacaktı demek.

neyse, adam güç bela heykeli seattle'ın banliyölerinden issaquah'da restoran açacağı yerin önüne koymayı başarıyor. fakat kısa bir süre sonra trafik kazasında mevta oluyor. restoran işi de daha açılmadan yatmış oluyor. bu yetmezmiş gibi issaquah halkı da heykel hakkında bir oylama yapıyor ve sonucunda bu heykeli issaquah'da istemedikleri kararı çıkıyor. heykelin issaquah hikayesi de başlamadan bitiyor.

carpenter'ın ölümünden sonra ailesi fremont mahallesindeki bir dokümhane ile iletişime geçiyor. heykeli eriterek satmak istediklerini söylüyorlar. fakat dökümhanenin sahibi olan heykeltraş bunu bir heykel olarak daha iyi bir fiyata satabilecekleri konusunda aileyi ikna ediyor. onlar adına fremont mahalle meclisi ile anlaşıyor. satılık lenin heykeli için fremont mahallesi'nin ortasında vitrin görevi görecek bir yer ayarlanıyor. anlaşmaya göre en fazla 5 yıl orada kalacak. sene 1996. neredeyse 30 yıl olmuş. o gün bu gündür heykel fremont'taki vitrininde alıcı bekliyor. (son istenen fiyat 250,000 dolarmış. istanbul'da 2+1 daire fiyatı bile değil. varsa paranız siz de alabilirsiniz.)

aslında seattle meclisi bu heykelin orada durmasından rahatsız. son 10 yılda birkaç defa kere bu heykeli yerinden kaldırmak için girişimde bulunuyorlar ama başaramıyorlar. zira heykelin durduğu alan özel bir mülk. o yüzden yer sahibi izin vermedikçe heykele müdahale edemiyorlar.

o alanın sahibi kim, neden izin veriyor gibi bilgilere ulaşamadım. fakat ironik bir biçimde seattle'ın ortasındaki lenin heykelini, bizzat lenin'in karşı olduğu özel mülkiyet hakkı koruyor.

bu arada heykele öyle büyük bir hürmet filan yok

noel'de noel ağacı gibi süslerler. onur haftasında ruj sürüp, tütü filan takıp drag queen gibi giydirirler. arkasında da 2 tane dandik fast food restoranı vardı. hala oradalar mıdır bilmiyorum. biri vasat bir taco zinciri, diğeri de 5-10 dolara karnınızı doyurabileceğiniz döner filan satan dökük bir mekandı. ey koca lenin... sen pejmürde bir döner büfesinin önündeki heykeli taşak oğlanına çevrilecek adam değildin ama maalesef devir çakalların devri...

heykele yapılan vandalizm de yeni değil. 10 sene önce bile eli hep kırmızıya boyalıydı. hiç boyasız görmedim. fakat evet, son sıralarda vandalizm artmış. en son japon yapıştırıcısı ile kocaman bir dildo yapıştırmışlar. seattle'lıların pasif agresif protestosu anca böyle olur zaten. öcü gibi korkuyorlar altıncı lenin yoldaşımdan.

neyse lafı uzattım. ezcümle bu heykel ne sovyetler tarafından hediye edilen bir dostluk sembolüdür, ne de sosyal adaletsizlik konusundaki gerginliklerin tartışma sahasındaki bir obje. bu lenin heykeli daha ziyade çökmüş bir sistemin kimsenin sahiplenmek dahi istemediği kalıntılarından biri. hatta belki daha da ötesi, kapitalist bir düzen tarafından sürekli gayrı ihtiyari aşağılamalara maruz bırakılan bir utanç sembolü. daha avam ifade edeyim: amerikalılar resmen sovyetlerin atatürk'ü sayılabilecek figürün heykelini çöpten çıkarıp üstüne noel süsü takıyor, jartiyer giydiriyor, arkasında 5 dolara tavuk dürüm satan dükkan açıyor; komünistler de hala bunu amerika'daki sosyalist düşüncenin diriliğine yoruyor. ne diyelim, hayırlı mental jimnastikler.

kaynaklar: seattle times / newsweek / curbed / reason / atlas obscura / vice / wikipedia