TELEVİZYON 19 Ağustos 2025
2,6b OKUNMA     87 PAYLAŞIM

Saul Goodman ve Kim Wexler Arasındaki İlişkinin Psikolojik Analizi

Kim Wexler'ı merkezine alarak, onun Saul'da ne bulduğunu inceleyen keyifli bir yazı.

better call saul... kim wexler karakterinin tam bir çelişki yumağı olduğu, bambaşka bir evreni olan canımız ciğerimiz dizi.

Uyarı: Yazı Better Call Saul dizisine dair spoiler içerir.

dizinin ilk başlarında herkesin disiplinli, hırslı ve kurumsal dünyanın parlak avukatı gibi gördüğü ama aslında içinde bambaşka fırtınalar kopan bir karakterdi kim wexler. öyle tek cümleyle tanımlanacak biri değil; hem güçlü, hem kırılgan, hem de kendi içinde ciddi çelişkiler yaşayan bir kadın. bir yandan mükemmeliyetçi, çalışkan bir avukat; diğer yandan en ufak bir boşluk bulduğunda kaosa, risk almaya ve adrenalin peşinde koşmaya meyilli bir insan. dizinin başlarında kim’i hhm’de görüyoruz. klasik kurumsal düzenin en parlak örneği. takım elbiseler, kurallar, prestij, saat gibi işleyen sistem… kim de bu düzenin içinde parlayanlardan biri. çalışkanlığıyla, zekâsıyla, azmiyle herkesin dikkatini çekiyor. kariyerinde yükselmek için elinden geleni yapan, dosyaların içinde kaybolmaktan şikâyet etmeyen, hep doğru olanı yapmaya çalışan bir avukat. ama işte mesele şu ki, o kadar disiplinli ve hırslı olmasına rağmen, bu kurumsal dünyanın içinde boğulduğunu da fark ediyoruz zamanla. dışarıdan bakıldığında kusursuz bir düzen gibi görünen şey, onun için aslında kısıtlayıcı bir kafes. yani kurumsal dünyada sıkışan ama içten içe isyankâr olan bir karakter.

jimmy ile kim’in ilişkisi aslında kim'in karakterini çok net bir şekilde ortaya koyuyor

normal bir dizi olsa "sorunlu adam" klişesine düşerdi belki ama burada bambaşka bir şey var. bu ikisinin ilişkisi sıradan bir romantizm değil; tam anlamıyla tehlikeli bir suç ortaklığı. aslında evet, birbirlerini seviyorlar, hatta âşıklar. ama onların aşkı sadece sarılmalardan, tatlı bakışmalardan ibaret değil. onların aşkı, beraber kurdukları komplolarla, entrikalarla, birlikte oynadıkları oyunlarla şekilleniyor. ikisi yan yana gelince devasa bir şirketin kaderiyle de oynayabilirler, bir yatırımcıyı da dolandırabilirler, ya da howard’ı ve hhm'i de devirebilirler. yani bunlar basit ve eğlencelik oyunlar değil; tam aksine hem zekâlarını hem de sınırlarını test ettikleri bir ilişki biçimi. aslında bu ilişkide kim'in saul'a duyduğu aşk mı, yoksa kaosa duyduğu tutkusu mu ağır basıyor diye sormanın gerekli düşünüyorum, çünkü onu anlamak için bu gerekli. bence kim tıpkı saul gibi kaos aşığı ve suça meyilli bir insan, kim çocukken annesinin de tıpkı saul gibi çeşitli dolandırıcılıklar yaptığını ve bu dolandırıcılıklar sırasında kim'i de dahil ettiğini biliyoruz. bu yüzden kim suç ortaklığı meselesine alışkın ve kendi gibi birini avukatlık camisında bulamayacağını biliyor, ama karşısına saul çıkıyor ve birlikte her şeyi yapabileceklerini biliyor. zaten onu heyecanlandıran şey, bu riskli oyunların kendisi. yani jimmy ile birlikte olmasının sebebi, sadece kalbini sevmesi değil; aynı zamanda onunla birlikte adrenalin dolu bir hayat yaşayabilmesi.

dışarıdan bakınca kim, jimmy’ye göre çok daha ahlaklı bir karakter gibi görünüyor

avukatlıkta kurallara önem veriyor, doğruyu yapmaya çalışıyor, fakirler için ücretsiz dava bakıyor. ama işin içine girdikçe görüyoruz ki, aslında onun planları jimmy’den bile acımasız olabiliyor. en net örnek: howard olayı. jimmy, bilirkişinin kolu kırıldığını öğrenince planı iptal etmek istedi. zaten o noktada işler fazla bir hale gelmişti, ama kim “hayır, devam edeceğiz!” dedi ve bu karar, domino taşları gibi ilerleyip howard’ın ölümüne kadar giden bir süreci başlattı. yani bazen jimmy, vicdanlı olan taraf bile olabiliyordıu; kim ise “iş bitirici” ama daha soğukkanlı, hatta acımasızdı. kim’in en güçlü yanı, aslında çelişkileri. bir yanda idealist bir tarafı var. fakirlere ücretsiz avukatlık yapmak istiyor, gerçekten adalet için uğraşıyor. insanlara yardım etmekten keyif alıyor. ama öte yandan, entrika ve oyunların içinde kendini kaybedebiliyor. bir yanda “adalet savaşçısı” bir avukat; diğer yanda oyunbaz, kaostan beslenen bir karakter. bu iki özelliği, onu tek boyutlu olmaktan çıkarıyor ve dizideki en insani, en gerçek karakterlerden biri yapıyor. çünkü gerçek hayatta da insanlar sadece “iyi” ya da sadece “kötü” değildir. kim de tam olarak bu gri bölgede duruyor. howard meselesine değinmişken devam edeyim, çünkü howard meselesi çok ilginç. howard, aslında kim için bir ayna. düzgün, kurallara bağlı, prestijli, kariyerinde zirveye çıkmış bir avukat. yani aslında kim’in ulaşmak istediği noktanın bir simgesi. ama işin tuhaf yanı, kim, howard’ın temsil ettiği bu düzeni küçümsüyor, hatta ondan nefret ediyor. çünkü howard’ın o “düzgünlüğü,” onun içindeki isyankâr ruhu boğuyor. kim’in bastırdığı öfke, hırs ve özgürlük arzusu, howard’a karşı kurduğu planlarda ortaya çıkıyor ve finalinde howard, onların oyunlarının kurbanı oluyor. ama burada kaybeden sadece howard değil, kim’in kendi ruhu da oluyor.

howard’ın ölümünden sonra kim tamamen değişiyor

o özgüvenli, kararlı, oyunbaz kadın gidiyor; yerine suçlulukla boğuşan, sessizleşmiş, sevişirken kadıköy boğası gibi devamlı "yeeeaaaah" diye saçma bir şekilde inleyen ve mayonez almayı bile başaramayan bir adamla birlikte oluyor.

Kim'in Saul'dan sonraki hayatı


yani tüm olaylardan sonra içine kapanmış bir kim wexler var. avukatlığı bırakmış, sıradan işlere yönelmiş, bir nevi kendi kendine sürgün hayatı yaşıyor. jimmy’den uzaklaşıyor çünkü biliyor ki, jimmy’nin yanında kalırsa bu kaos döngüsünden asla çıkamayacak. onu terk etmesi aslında hem jimmy’e hem de kendine verdiği bir ceza gibi. kaçıyor, saklanıyor ama asıl kaçtığı şey kendi vicdanı. dizideki en güçlü tema burada işleniyor, yani suçlulukla baş edememe. saul mahkemede her şeyi itiraf ettikten ve 86 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra, kim'in onu ziyaret etmesi tam olarak bu suçluluk duygusuydu işte.


kim’in saul’u hapishanede ziyaret etmesi bana göre tüm hikâyenin en ağır, en vurucu anlarından biriydi. howard’ın ölümünden sonra kim kendini hep suçlu hissetti. avukatlığı bırakması, sıradan bir hayata yönelmesi, jimmy’den uzaklaşması, bunların hepsi kendi kendine verdiği cezaydı. ama ne olursa olsun, geçmişinden tamamen kaçamadı. saul goodman, yani jimmy, onun en büyük suç ortağıydı. hayatındaki bütün o komploların, entrikaların, adrenalin dolu planların ortağı. onu ziyaret etmesi, aslında kendi geçmişiyle yüzleşmesiydi. “evet, biz bunu yaptık. sen oradasın, ben buradayım ama sonuçta ikimiz de aynı hikâyenin parçasıyız” demekti. kim, jimmy’den uzaklaştığında aslında sadece bir sevgiliyi değil, kendisinin en “gerçek” tarafını da geride bıraktı. çünkü jimmy’nin yanında kim, maskesiz, tüm çelişkileriyle, tüm isyanıyla vardı. onunla birlikteyken hem en mutlu, hem en tehlikeli hâlindeydi. yıllar sonra hapishaneye gidip onu görmek, o tarafıyla son kez temas kurmaktı. yani aslında sadece jimmy’i değil, kendi kaybettiği tarafını görmeye de gitmişti.

kim, kendini de jimmy’i de tamamen affedemedi. ama o ziyarette, ikisi de en çıplak hâlleriyle karşı karşıya geldi. jimmy artık saul maskesini çıkarıp gerçek kimliğiyle oradaydı. kim de bütün suskunluğu ve ağır pişmanlığıyla karşısındaydı. bu ziyaret, “artık rol yapmadan, maske takmadan birbirimize bakabiliyoruz” anıydı. kim’in oraya gitmesi, hem jimmy’e hem de kendine şu mesajı vermesiydi: “evet, çok hata yaptık, çok can yaktık ama bu hikâyeden kaçmayacağım, yaptıklarımı kabul ediyorum!” zaten saul'un kim cezaevinden ayrılırken yaptığı hareket bunu kanıtlar nitelikte diye düşünüyorum.


saul o hareketi yaparak kim'in de artık kendisiyle yüzleştiğini anladı ve eski "yoldaş"ına bir selam çaktı. yani sigara paylaşma sahnesi nasıl pilot bölümün siyah-beyaz yankısıysa, bu hareket de eski günlerin minik imzasıydı.


dokunamıyor, sarılamıyor; arada tel örgü var. o yüzden fiziksel temas yerine, ikisinin geçmişinden kalan tek ortak jesti seçiyor. “biz ikimizdik, ortaktık!” demenin en risksiz, en hafif yolu o. kim’in omzundaki yükü görüyor ve ortamı dramatize etmek yerine havayı bir tık hafifletiyor. bu, özrü komikleştirmek değil; tam tersi, “bedelini ödüyorum ve ayakta kalacağım” güvencesi. kim’e “hayatına devam et” çağrısı. yani hem vedalaşıyor hem kim’in içine çöken ağır sessizliği biraz eritmeye çalışıyor, çünkü saul kim'e gerçekten çok aşık.

sahnedeki tel örgü de bir mesaj aslında.


çünkü saul daha önce fingergun hareketini hep kendini pazarlamak için kullanırdı; şimdi, aynı hareketi kendini sakınmak için yapıyor.


içindeki kaos bağımlılığını başkasına bulaştırmıyor, kafesine kapatıyor. tel örgü bu yüzden anlamlı: dışarıdaki dünyaya saul artık geçemiyor; içeride, sınırları çizilmiş bir hatıra sadece.