KÜLTÜR 12 Ocak 2017
266b OKUNMA     1906 PAYLAŞIM

Sapiens'in Yazarı Yuval Noah Harari'nin Hafızalara Kazınacak Enfes TED Konuşması

"what explains the rise of humans?" isimli ted konuşması aşağı yukarı şu şekildedir:
"yetmiş bin yıl önce, atalarımız önemsiz hayvanlardı. tarih öncesi insanların en önemli özelliği önemsiz olmalarıdır. dünya’ya etkileri denizanasından veya ateş böceklerinden ya da ağaçkakanlardan daha fazla değildir. bugün tam tersi gezegeni kontrol ediyoruz. ve soru şu: oradan buraya nasıl geldik?

kendimizi afrika’nın bir köşesinde kendi işine bakan maymunlardan dünya hükümdarlarına nasıl çevirdik?
 
genelde, diğer hayvanlarla aramızdaki bireysel farklara bakarız. ayrı bir özelliğimiz olduğuna, diğer hayvanlardan üstün bir yönümüz olduğuna inanmak isteriz. bireysel seviyedeki gerçek maalesef şu: utanılacak kadar şempanzelere benziyorum. şempanzeyle beni ıssız bir adaya götürürseniz ve kim daha uzun hayatta kalır diye bakarsanız ben iddiamı şempanze üzerine yapardım kendime değil. kişisel bir hatam olduğundan değil. herhangi bir insanı da şempanze ile adaya bırakırsanız şempanze daha iyi iş çıkarır. 

hayvanlarla insanlar arasındaki asıl fark bireysel seviyede değildir, toplumsal seviyededir. insanlar gezegeni yönetiyorlar çünkü büyük gruplar halinde ve uyumlu şekilde ortaklıklar kurabilen tek tür onlar. diğer türlere bakarsak, mesela sosyal böcekler olan arılar ve karıncalara, bunlar büyük gruplar halinde ortaklık kurabiliyorlar fakat uyumlu değiller. ortaklıkları çok katı. temelde arı kovanı tek yönlü işler. eğer yeni bir imkan ya da tehlike olursa arılar sosyal yapılarını bir gecede değiştiremezler. mesela, kraliçeyi idam edip işçi arılar komünist yönetimi veya bir arılar cumhuriyetini kuramazlar.

sosyal memeliler olan kurtlar, filler, yunuslar ve şempanzeler gibi diğer hayvanlar daha uyumlu bir topluk kurabilirler. ancak bu küçük ölçekli gruplarda olur. çünkü şempanzeler arasındaki işbirliği birinin diğeri hakkındaki bireysel bilgisine dayanır. bu iki kabiliyeti bir araya getirebilen ve uyumlu bir şekilde işbirliğini büyük gruplar halinde başaran sadece bizleriz, homosapiens. bire bir ya da ona on şempanzeler bizden daha iyi olabilirler. fakat 1000 insana karşı 1000 şempanze koyarsanız, insanlar kolayca kazanacaktır.

basit bir sebepten dolayı çünkü 1000 şempanze birlikte hareket edemez. eğer 100.000 şempanzeyi oxford meydanına, wembley stadyumuna, tiananmen meydanına ya da vatikan’a toplamak isterseniz sadece kaos oluşur, tam bir kaos. wembley stadyumunda 100.000 şempanzeyi düşünün. oysa insanlar rahatça orada toplanırlar ve elde ettiğimiz genelde kaos değildir. genelde, çok etkili ve gelişmiş bir işbirliği yapısıdır. insanlık tarihindeki büyük başarılar, piramitleri inşa etmek ya da ay’a gitmek gibi, bireysel yeteneklere dayalı değildir. büyük gruplar olarak uyumlu hareket etmeye dayalıdır. birbirimizi tanımasak da, yine de küresel fikir alışverişini gerçekleştirebiliriz. işte, şempanzelerin yapamadığı budur. tabii ki haberleşirler, ama asla bir şempanzeyi uzaktaki bir şempanze grubuna bir konuşma yapmak için seyahat ederken göremezsiniz.

tabii ki işbirliği her zaman hoş değildir. tarih boyunca insanların yaptığı onca korkunç şey yine büyük ölçekli işbirliğine dayanır. hapishaneler işbirliği sistemidir. mezbahalar da. toplama kampları da. şempanzelerin mezbahaları, hapishaneleri ve toplama kampları yoktur. uyum içinde işbirliği yapabildiğimiz için dünyayı yönetiyoruz. bunu nasıl yapıyoruz? böyle bir işbirliği için tüm hayvanlar arasında sadece bizi etkileyen ne? bunun cevabı hayal atme gücümüzdür. sayısız yabancıyla uyumlu bir işbirliği yapabiliriz çünkü bu gezegendeki hayvanlardan sadece biz hayal ürünü şeyleri kurgular ve inanırız.

herkes aynı hayal ürününe inandığı sürece herkes aynı kurallara, aynı değerlere, aynı kalıplara uyar ve itaat eder. tüm diğer hayvanlar haberleşirken sadece gerçeği tanımlar. tam tersine insanlar, sadece anlatmak için konuşmazlar. aynı zamanda yeni gerçeklikler ve uydurma gerçeklikler yaratırlar. bir insan “bak yukarıda bulutların üstünde tanrı var.” diyebilir. “eğer dediğim şeyi yapmazsanız öldüğünüzde tanrı sizi cezalandırıp cehennem atar.” ürettiğim bu hikayeye hepiniz inanırsanız, aynı kalıpları, kural ve değerleri benimsersiniz ve işbirliği yapabilirsiniz. bunu sadece insanlar yapabilir.

öldükten sonra şempanze cennetine gideceksin diyerek bir şempanzeyi size muz vermesi için kandıramazsınız. sadece insanlar böyle bir şeye inanır. dünyayı yönetme sebebimiz olan, şempanzelerin hayvanat bahçeleri ve laboratuarlara kilitlenmesine sebep olan budur. dini alanda, insanlar aynı kurguya inanarak işbirliği yaparlar. bir katedral ya da cami yapmak için, haçlı seferleri ya da cihada katılmak için milyonlarca insan bir araya gelir, çnkü hepsi tanrı, cennet, cehennem hakkında aynı hikayeye inanmışlardır. sadece dini alanda değil, diğer tüm kitlesel işbirliklerinde de aynı mekanizma geçerlidir.

mesela hukuk alanını ele alalım. bugün dünya’daki çoğu hukuk sistemi, insan hakları inancına dayanır. peki ama insan hakları nedir? insan hakları, tanrı ya da cennet gibi bizim yazdığımız bir hikayedir. nesnel gerçeklik değillerdir. homosapiens olmanın biyolojik etkisi değillerdir. hakları sadece hikayelerde bulursunuz. kendi yazdığımız ve birkaç yüzyıldır etrafa yaydığımız hikayelerde. aynı şey politik alanda da doğrudur. modern politikanın en önemli faktörleri devletler ve milletlerdir. devlet ve millet de nesnel gerçeklik değillerdir. aynı şey ekonomik alanda da geçerlidir. bugün küresel ekonominin en önemli aktörleri şirketler ve kuruluşlardır. şirketler ya da kuruluşlar avukatların dediği gibi hukuki kurgulardır. avukat dediğimiz güçlü büyücülerin keşfedip sürdürdüğü hikayelerdir. kuruluşlar çoğunlukla para kazanmaya çalışırlar. para da nesnel bir gerçeklik değildir, nesnel değeri yoktur. bizi bu hikayeye inandırdılar, bu kağıt 10 muz değerinde. buna herkes inanırsa gerçekten işe yarar. alışveriş yaparak bu durumu şu an da uyguluyor olsak da bu şempanzelerde işe yaramaz. onlar da takas yaparlar ama bu şekilde değil.

para, aslında, insanlarca icat edilip anlatılmış en başarılı hikayedir. çünkü herkesin inandığı tek hikayedir. herkes tanrıya inanmıyor, herkes insan haklarına inanmıyor, herkes milliyetçiliğe inanmıyor ama herkes paraya ve dolar banknotuna inanıyor. hatta usama bin ladin bile. amerikan politikalarından ve dininden nefret ediyor ve de amerikan kültüründen fakat amerikan dolarına bir itirazı yok.

biz insanlar dünyayı kontrol ediyoruz, çünkü ikili gerçeklik içinde yaşıyoruz. tüm diğer hayvanlar nesnel tek bir gerçeklik içinde yaşıyorlar. biz insanlar da nesnel gerçeklikte yaşarız. ama yüzyıllar içinde bu nesnel gerçekliğin üzerinde kurgulanmış ikinci bir gerçeklik katmanı inşa ettik. uluslar, tanrılar, para, kuruluşlar gibi. kurgulanmış unsuzlardan bir gerçeklik. şaşırtıcı olsa da, zaman ilerledikçe bu kurmaca gerçeklik çok daha güçlendi ve bugün dünya’nın en güçlü kuvvetleri bu kurgusal unsurlardır. bugün geriye kalan nehirler, ağaçlar, aslanlar ve fillerin kaderi; birleşik devletler, google ve dünya bankası gibi kurgusal unsurların karar ve isteklerine tabidir ki bunlar sadece bizim hayalimizde var olan unsurlardır. "

konuşma sapiens'in eksik bir özeti gibi olmuş.