SANAT 5 Şubat 2020
247b OKUNMA     2884 PAYLAŞIM

Sanatçı Kelimesinin Tam Anlamıyla Karşılığı Hümeyra'nın Hayat Hikayesi

1947 doğumlu Fatma Hümeyra Akbay, sanatçı tanımının canlı bir örneği. Sanatla, müzikle, oyunculukla dolu dev bir kariyere sahip olan Hümeyra'nın hayat hikayesi.

fatma hümeyra akbay; 1947 doğumlu bir söz yazarı, besteci, oyuncu. çoğu kişi –özellikle de genç kesim- onu avrupa yakası’nda başarılı bir oyunculukla canlandırdığı ifot (iffet sütçüoğlu) karakteriyle tanıdı; ancak kendisinin oyunculuk kariyerine yakın bir süre süren de bir müzisyenlik kariyeri var. artık üretmese de sahneye çıkmasa da yaptığı şarkılar, bestelediği eserler, müziklerini yaptığı şiirler hep bir efsane olarak kalacak. kendisinin öncelikle müzikal kariyerini tanımak gerekli diye düşünüyorum. ne de olsa kendisinin hamuru orada yoğuruldu. müzik sektöründe pişmiş birisi hümeyra.

ilkokulu ankara koleji’nde okudu. 10 yaşındayken, babasının vefatından sonra annesi ile birlikte ankara’dan istanbul’a geldi. liseyi daha iyi şartlar altında ve daha iyi yerlerde okumak için dayısının yanına, londra’ya gitti. müzikal olarak da ilgisi burada oluşmaya ve artmaya başladı. 18’inde buraya geldi ve müzik sektörüne girdi.


hümeyra, müzikal olarak 1970 ve sonrasında yaptığı eserlerle tanınmış ve belirli bir popülariteye ulaşmış olsa da aslında 1968 yılında ilk olarak müzik piyasasına girdi. 21 yaşında genç bir müzisyen olarak elinde gitarıyla ilk başta “müzikli ve oyunlu masal” eserinde masalların arasına şarkılar söyledi. kendisinin bu sektöre girişi aslında müzisyen olarak değildi. bir plak şirketi için kapak çiziyordu ve boş zamanlarında da orada gitar çalıyordu. bir gün gitar çalarken kendisini, yonca plak’ın sahibi ergin bener duydu. hümeyra’nın gitar çalışını ve sesini beğenen ergin bener, kendisine bir plak yapmayı teklif etti. tabii bu plak, melodi plak'tan çıktı. aslında 1969’da çıkan olmasa isimli 45’lik, hümeyra’nın ilk plağı sayılabilir. ilk kez bu plak içerisinde tamamen şarkı odaklı olabildi. hümeyra çok üretken bir sanatçıydı. aslında baktığımızda 1968’den 1981 yılına kadar toplam 18 tane 45’lik üretiyor. 70’leri bu açıdan dolu dolu ve üreterek geçiren bir sanatçı kendisi.


olmasa isimli plağından sonra bir sürü eser veriyordu hümeyra. hem kendisi besteler yapıyor, hem de bazı besteleri okuyup, yeniden yorumluyordu. bazen de anadolu’dan, karacaoğlan’dan, aşık veysel’den gelen şiirleri ve türküleri besteleyerek plaklarına dolduruyordu. benim en favorim olan, en beğenerek dinlediğim şarkısı olan kördüğüm de 1969 yılında kaydedildi ve piyasaya sürüldü. tabii hümeyra’nın bir sürü efsane, bir sürü güzel şarkısı var ama kördüğüm’ün benim için yeri ayrıdır. 60’ların sonunda müzik sektörüne giren hümeyra, 70’lerde iyice tanınıp ünlenmeye başlıyor. 1975 yılında, yahya kemal beyatlı’nın bir şiiri olan “sessiz gemi” isimli şiiri besteleyip aynı isimde bir 45’lik yapıyor. yine bir şiir olan, cahit sıtkı tarancı’ya ait “otuz beş yaş” şiirini besteleyip söylüyor. 1981 yılında ise son 45’liği olan aşk kapıyı çalınca - bir damla yaş isimli 45’lik plağını yapıyor.

bu arada 1970’leri hemen atlayamıyoruz tabii ki. 70’ler, hümeyra için öyle hemen geçilecek yıllar değil. 1970’lerin sonlarına doğru, 1977 senesinde ilk hümeyra albümü piyasaya sürülüyor. bu albüm orhan veli kanık’ın anlatamıyorum şiirinden bestelenen bir şarkıyla birlikte, hümeyra’nın o güne kadar söylediği bazı şarkıları ve sadece o albüm için yapılmış şarkıları da barındırıyor. hem bir derleme, hem bir yeni müzik albümü mahiyetinde çıkartılan bir albümdür bu yönüyle baktığımız zaman.


70’lerin bitmesiyle birlikte hümeyra’nın müzik sektöründeki üretimi de azalmaya başlıyor. 1977’de çıkarttığı “anlatamıyorum” albümünden sonra 7 yıl boyunca albüm yapmıyor. ardından 1984’ten 2000 yılına kadar sadece 6 albüm çıkartıyor. 1984 yılında çıkarttığı “benim şarkılarım” albümünün ilk versiyonu sadece 2222 adet üretiliyor. bu yönden koleksiyonerler için cidden nadide bir albüm. bulunması epey zor. 2010 yılında bu albüm tekrardan basılıyor ancak 1984 basımı halini bulmak isteyenlerin epeyce araması gereken bir albümdür bu benim şarkılarım albümü. kendisi, canım yanıyor ve ah neredesin isimli iki tane de müzik videosu çıkartmıştır.

hümeyra’nın müzikal kariyeri tabii ki 2-3 paragraf ile geçilecek bir kariyer değil. kısa süre içerisinde çok fazla üretim yapıp, sonrasında da az ama öz üretim yapan bir sanatçı olarak maalesef 2000 yılından sonra müzik piyasasına pek elini sürmemiş birisi. bizler, şanssız dönemde olarak o’nu şu an dinleyemiyoruz. ne konserlerini, ne de yapacağı albümleri dinleyemiyoruz; maalesef hâlâ 70’lerde ve 80’lerde yaptığı albüm ve plaklarla idare ediyoruz.


gelelim hümeyra’nın dizi ve film kariyerine. 1980 yılında çekilen talihli amele filmiyle beyaz perdeyle tanışan hümeyra, 40 yıllık sinema kariyerinde tam 17 film çekmiştir. filmografisinde; babam ve oğlum, sınav, dedemin insanları, güneşin oğlu, kırık bir aşk hikayesi ve devlerin ölümü gibi güzel filmler bulunmaktadır. kendisinin en fazla çalıştığı yönetmen çağan ırmak’tır. oynadığı 17 filmin 5 tanesinde yönetmen çağan ırmak’tır. murat meriç’in çektiği murat meriç'le plak dolabı programının hümeyra ile alakalı olan bölümünde bahsettiği “ıssız adam filmi tamamen bu albüm üzerine kurulu denilebilir. “ lafının sebebi de bu olabilir. o kadar uzun süre hümeyra ile çalışmanın sonucunda doğan bir hayranlık.


hümeyra’nın oynadığı dizilerden bahsedecek olursak. hatırla sevgili, sıla, yalan dünya, muhteşem yüzyıl gibi çok izlenen, bilinen diziler olsa bile kendisinin bana göre en iyi işi avrupa yakası’dır. bu konuda denebilecek tek şey; iffet sütçüoğlu karakterini harikulade oynadığıdır. o rolü o kadar iyi yapmış, o deli ve çatlak kadını o kadar mükemmel canlandırmış ki hayran kalmamak elde değil. hâlâ o sinirlendiği sahnelerdeki önce sakin sakin konuşmasını ve ardından aniden patlayarak kızmasını büyük bir hayranlıkla izliyorum. yanılmıyorsam kendisi şu an aktif olarak kadın dizisinde rol alıyor.


londra, amerika birleşik devletleri ve fransa gibi yerlerde yaşamış, hem müzikal hem de sinema olarak birçok ürün vermiş ve bunlarda başarılı olmuş birisidir kendisi. herhangi birisi müzikal hayatında başarılı olup sinemaya atlayınca ya da sinemada başarılı olup müziğe geçince bazen büyük hüsranlarla karşılaşabiliyor. sinema ve müzik gibi, duyusal ve görsel olarak bambaşka iki alana hitap eden iki farklı sanat dalında da iş yapmak ve ikisinde de başarılı olmak gerçekten kolay değil. kendisi sadece bir müzisyen ya da oyuncu değil, kendisi gerçek anlamda bir sanatçıdır. birkaç farklı ülkede yaşamış, avusturyalı mürebbiye tarafından büyütülmüş, hem avrupa’nın hem de amerika kıtasının kültürünü görmüş bir kadın. eminim oturup konuşsak, sohbet etsek ne denli faydalı şeyler anlatır bize, ne denli ufkumuzu açar.

bunu dememin sebebi de aslında bir programa dayanıyor. kendisi 1989 yılında bbc türkçe'ye bir röportaj veriyor. röportajı buradan dinleyebilirsiniz:


öncelikle konuşma, üslup, tavır, cümleleri akıcı ve düzenli kurma yetisi o kadar muazzam ki. şiir gibi konuşuyor kadın adeta. kendisine sorulan sorulara, ufaktan yapılan eleştiri ve taşlamalara bile o kadar saygılı, mantıklı ve makul cevaplar veriyor ki gerçekten kanlı bıçaklı kavgalısı olsan bile saygı duyarsın. kendisinin "lahmacun kültürü" diye tanımladığı kültürün de ne denli büyük bir toplumsal dejenerasyona yol açtığını bugün daha iyi görüyoruz. kendisi cidden çok iyi görmüş geleceği. maalesef arabesk müzik denen zırvalık yüzünden çoğu gerçek sanatçının satışları düştü. hümeyra'nın da dediği gibi cem karaca'nın, barış manço'nun alternatifi yok. saydığı isimler vefat etti gitti ve görüyoruz ki gerçekten böyle isimlerin alternatifi yokmuş. maalesef kendisinin bahsettiği "lahmacun kültürü", o güzelim türk müziği sanatını silip süpürmüştür. arabesk müzik denen saçmalık bir bomba gibi müziğimizin içine bırakılmış ve patlatılmıştır. zaten dikkat ederseniz 60'lar ve 70'lerden sonra da giderek düşen bir müzik kalitesi mevcuttur.

Bir Zamanlar Evlerimize Konuk Olmuş En Komik Dizi: Avrupa Yakası'ndan Akılda Kalanlar

Az Bulunur Cinsten Bir CV'ye Sahip Celal Şengör'ün Hayat Hikayesi