San Antonio Spurs'ün Simge İsimlerinden Manu Ginobili Basketbolu Bıraktı
Dün akşam 116-110 biten San Antonio Spurs-Cleveland Cavaliers maçının ardından Manu Ginobili'nin 20 numaralı forması AT&T Center'ın kirişlerine asılarak emekli edildi.
Arjantinli Ginobili, profesyonel basketbol kariyerinin 16 yılını geçirdiği Spurs formasıyla 4 kez NBA şampiyonluğu yaşarken, 2 kez all-star seçilmiş ve 2008'de ligin en değerli 6. oyuncusu unvanını elde etmişti.
sanırım hala alışamamışım ginobili'nin basketbolu bıraktığına
bayağı sarsıcı oldu onun da 40 yaşını devirip basketbolu bıraktığını kabullenmek ve paralelinde 30'uma daha da yaklaştığımı fark etmek.
çok fazla euroleague izlemedim çocukken. sanırım ibrahim kutluay'ın panathinaikos ile bir şeyler yaptıkları ve daha eskilerden koraç kupası zaferleri hariç 2000'li yıllara ve 90'ların sonlarına dair hatırladığım tek şey ginobili'nin virtus bologna ile şampiyon olması ve mvp ödülü alması. babam demişti "bak bu eleman çok acayip oyuncu, izle bunu sen seversin" diye. babamın böyle oyuncuları çok erken ve çok garip bir şekilde keşfetme huyu vardır. canımsın baba.
sonra draft edildiğinden bile haberim yokken 2002'de bizim 12 dev adamın gazıyla indianapolis'teki dünya şampiyonasını takip ettiğim zamanlarda hayran bırakmıştı, peder bey sağolsun. turnuvada diğer hayran bırakan oyuncu ise pero cameron'du.
onu hafızamda hep 2005 finallerindeki uzun saçlı ve savruk ama bir o kadar da tahmin edilemez oyunu ile hatırlayacağım sanırım. all star seçildikten sonra bile takım başarısı için bench'ten gelmeyi kabul etmesi, o zaman farkına varamadığım bir alçakgönüllülükmüş. evet duygusallaşıyorum.
sahadaki en winner oyuncu muydu? belki değil. ama ondan daha winner 5 tane daha oyuncu sayamam. estetikliği, oyun görüşü, herkesin de bildiği üzere icat edip beynimize kazıdığı eurostep'i, gerçek anlamda no-look pas verebilen birkaç oyuncudan biri olması falan ve daha bir ton şey cidden en en sevdiğim oyunculardan biri olmasını sağladı.
basketbolda istatistik anlamında çok şey hatırlarım, dediğim gibi çöp hafızam gereksiz şeylerle dolu. ama ginobili söz konusu olduğunda bir adet bile istatistik hatırlamıyorum, belki nba sahasında avladığı yarasa sayısı 1'dir o gelir aklıma.
ama 2013 finallerinde son çeyreklerde inanılmaz top kaybı yapıp seriyi miami'ye kaybettikten sonra 2 gün boyunca kimseyle konuşmayıp ağlamasını okuduğumu hatırlıyorum. ya da bir sonraki sene chris bosh'a yine finallerde yaptığı eziyet. ya da 2011 batı finalinde uzatmada raja bell'in üzerine giderek attığı saçma sapan floater. ya da 39 yaşında mvp tartışmasında adı geçen james harden'ın playoff son topunda şutunu bloklaması. daha zorlasam sürüyle çıkar herhalde.
basketbolu bana en çok sevdiren oyunculardandır kendisi. seveni de olur, sevmeyeni de elbet. ancak kimse onun bu oyunu yüreğiyle oynadığını inkar edemez herhalde. manu her şapkadan tavşan çıkardığında kevin harlan'ın "oh manu mama!" diye bağırmasını çok özleyeceğim. hayır ağlamıyorum.
eyvallah hocam. her şey için teşekkürler.
ginobili, kariyeri bittikten sonra tartışma yarattı. sebebi şu:
manu sahada elinde topla özgür takılmayı seven bir oyuncuydu. yanlış anlaşılmasın: çok top kullanmayı değil, topu istediği gibi kullanmayı isterdi. fantastik paslar, çılgın turnikeler denemeyi severdi. oyun planı dışına çıkıp doğaçlama takılmayı severdi. bu da tam olarak kontrol manyağı gregg popovich'in en tahammül edemeyeceği oyun tarzıydı. popovich yüzünden manu hakettiğinden daha az dakika ve top almıştır. benchte oturturmuştur bol bol. başka bir amerikalı koçla yıldız rakamlarına ulaşması, all-star all-nba falan falan bireysel başarılarını arttırması daha muhtemel olurdu. bu noktada manu'nun amerikalı olmaması fark yarattı. hem yabancı oyuncuların piyasası daha düşük oluyor hem de yabancılar her takıma adapte olabileceğinden kendileri şüphe duyduğu için takım değiştirmeye o kadar kolay yanaşmıyorlar. manu da takım değiştirmeyi düşünmedi, pop'un suyuna gitmeyi ve ona adapte olmayı tercih etti.
en yüksek sezonda bile maç başına maksimum 13 şut atmanıza izin veriliyorsa nba'de superyıldız olamazsınız.
böyle böyle derken basketboldaki ana tartışmaya geliyoruz:
manu san antonio'daki takım ve koç odaklı basketbol yüzünden bireysel olarak kendini çok gösteremedi ancak 4 şampiyonluk yaşadı. bireysel olarak kendini gösterebileceği başka bir takımda yıldız rolünde oynasaydı şu an çok farklı kariyeri olur ama gördüğü şampiyonluklar muhtemelen daha az olurdu (belki hiç olmazdı).
burada hangisini tercih edeceğiniz size kalmış. takım başarısı mı, bireysel başarı mı? bunun doğru cevabı yok. basketbol tartışmalarında milletin sürekli bölünüp kutuplaşmasının asıl sebebi bu ayrım yüzünden.
manu'nun apoletlerini de şuraya bırakalım ki nasıl bir winner olduğu belli olsun
4× nba champion (2003, 2005, 2007, 2014)
2× nba all-star (2005, 2011)
2× all-nba third team (2008, 2011)
nba sixth man of the year (2008)
nba all-rookie second team (2003)
euroleague champion (2001)
euroleague finals mvp (2001)
all-euroleague first team (2002)
italian cup mvp (2002)
2× italian league mvp (2001, 2002)
2× olimpia de oro (2003, 2004)
diamond konex award (2010)
50 greatest euroleague contributors (2008)
fiba americup mvp (2001)
emanuel david "manu" ginóbili maccari... muhtemelen kendisi de kariyerine başladığı anda ilerideki kadar hayranı olacağını düşünmüyordur. hatta en az bir kişinin kendisi sayesinde basketbolu seveceğini de.