MÜZİK 9 Ekim 2017
22,4b OKUNMA     1061 PAYLAŞIM

Sadece Dire Straits'in Değil, Tüm Müzik Tarihinin En Özel Parçalarından Biri: Telegraph Road

İngiliz rock grubu Dire Straits'in 1982 yılında yayınlanan Love over Gold albümünde yer alan şarkı, grubun takipçilerini aşarak müzik dinlemeyi seven herkesin sevdiği bir parça haline geldi.

türkçesi

uzun zaman önceydi adamın biri geldi yoldan
sırtında çantasıyla otuz mil yürüyerek
beğendiği yerde durdu ve yükünü indirdi
vahşi doğanının ortasında bir kulübe yaptı ve kışlık stoğunu yığdı
soğuk göl kıyısındaki toprağı ekti
ve diğer yolcular geldiler yoldan aşağı doğru
kimse ne daha ileri gitti ne de geri döndü
sonra kiliseler geldi ve okullar
sonra avukatlar geldi ve yasalar
sonra trenler ve yük dolusu kamyonlar geldi
ve o eski pis yol telgraf yolu oldu

sonra madenler geldi ve ondan sonra cevher
sonra zor zamanlar yaşadılar, bir savaş sürüyordu
dışarıdaki dünyayla ilgili bir şarkı okudu telgraf
telgraf yolu derinleşti ve genişledi
kıvrılarak akan bir nehir gibi

ve radyom diyor ki bu gece don bekleniyor
insanlar fabrikalardan eve dönüyor
trafik altı şerit
üç tanesi yavaş ilerliyor.

işe gitmeyi sevirodum ama kapattılar
işe gitmeye hakkım var ama burada iş bulmak imkansız
ve diyorlar ki neyse bedeli ödenecektir
ekilen tohumların bir kısmını biçmemiz lazım
tellerin ve telgraf direklerinin üzerindeki kuşlar
canları çektiği anda uçup uzaklaşabilirler bu yağmur ve soğuktan
kendi telgraf şifreleriyle konuştuklarını duyabilirsiniz.
telgraf yolu boyunca.

biliyorsun yakında unutacağım ama şimdi hatırlıyorum o geceleri
hayatın sadece ışıklar arasında geçen bir yarıştaki bahis oldugunu
başın omuzumda ve elin saçlarımdaydı
oysa şimdi soğuk, aldırmıyormuş gibi davranıyorsun
ama inan bana güzelim seni götüreceğim buralardan
bu karanlıktan kurtarıp günışığına çıkartacağım
bu ışık ırmaklarından bu yağmur ırmaklarından
bu isimlerle caddelerde yaşayan öfkeden kurtaracağım seni
çünkü hafıza şeridindeki tüm kırmızı ışıkları çiğnedim

umutsuzluğun alevler içinde patladığını gördüm
ve bir daha görmek istemiyorum

üzgünüz kapalıyız diyen tüm levhalardan kurtarıp
telgraf yolu boyunca götüreceğim seni.

michigan eyaletinde bulunan 24 no'lu otoyoldur telegraph road.

120 küsür kilometredir. mark knopfler, bir tur otobüsünün ön koltuğunda bu yolda seyahat ederken, okuduğu growth of the soil (dünya nimeti - knut hamsun) adlı kitaptan da esinlenerek bu yolun gelişimini bir adamın yaşamı, hayalleri, hayal kırıklıkları üzerinden anlatır. ama ne anlatır... hikaye dinler gibi dinlemek gerekir. sabırla, can kulağıyla.. "a long time ago" diye başlar, hiç bitmez...

Mark Knopfler.

dire straits'i sadece best of'ları ile tanıyan kuşak (ki normal, uzunca bir süre yeni şeyler üretemeyip konser kayıtları veya best of'larla idare ettiler) içinde büyük bir kesim, albümdeki uzun ve anlaşılmaz şarkı diye bakar buna, bir çekinme, o şarkı başlayınca kaseti ileri sarma durumları vardır. e tabi, bir walk of life'ın neşeli ve hemen akılda kalan melodisi veya brothers in arms'ın insanı başlar başlamaz hüzne sokan introsu gibi değildir bu şarkı. anlamak ve idrak etmek için çaba gerektirir. halbuki walk of life öyle mi... dı rı rı rırıt dırıı diye çalan klavye ıslıkla bile çalınır.

albümün fonda çaldığı bir akşam, yoğunlaşılan işin de etkisiyle fonda çalan müziği ileri - geri sarmaya üşenilir, ve böyle bir akşamda ilk uyanış yaşanır "nakaratı yok bu şarkının". sonra sonra şarkının bir hızlandığı bir yavaşladığı farkedilir, değişik birşeyler olduğu kesindir ama insan aynı zamanda çekinir de.

herşeyin koptuğu an, sözlere dikkat kesilinen andır. mark knopfler o heyecanlı sesiyle "i've got a right to go to work but there's no work here to be found" (işe gitmeye hakkım var ama burada iş bulmak imkansız) dediğinde ampul yanar insanın kafasında. "bu şarkı birşeyler anlatıyor" diye bir merak sarar her yanı, sözler daha bir dikkatle dinlenir, şarkı her seferinde baştan çalınır, şarkının her bölümüne ayrı aşık olunur.

aradan yıllar geçer, eski ağaçlar yıkılır yerilerine yenileri çıkar, esen rüzgarlar geçmişin üzerine perde çeker, bir takım adamlar türer 80'lerde "iirenç" dedikleri hakikaten iğrenç müzikleri kutsayan. 80'ler geceleri düzenlenmeye başlar orada burada, modern talkingi, a-hası aktif müziğin içindeyken yakalayamadıkları kutsallık mertebesini yıllar sonra yakalarlar. dillerde thriller ellerde rocky afişleri vardır. ama 80'lerden belki de en çok hatırlanması gereken adam bir köşede sessiz sessiz şarkısını söylemektedir. "i've seen desperation explode into flames, and i don't wanna see it again..." (umutsuzluğun alevler içinde patladığını gördüm ve bir daha görmek istemiyorum)

Grubun solisti ve şarkının yazarı Mark Knopfler'ın, şarkıyı yazarken esinlendiği Detroit, Michigan'daki Telegraph Road

Fotoğraf: Dan Garnell (07/27/07)


kimilerine göre müzik tarihinin en anlamlı sözlerine sahip, kimilerine göre melodisiyle aşmış, kimilerine göre dire straits'in en güzel şarkısıdır. bana göre ise sadece bir şarkı değil hayatın arka fonunda hayatınızla beraber mütemadiyen devam etmesi gereken bir yapıttır bu dire straits klasiği.

ulaşılabilen en eski müzik eserinden beri, dünya üzerinde bestelenmiş tüm eserlerin hissettirdiği duyguları toplasak, üzerine bir de o olası kıyamete kadar yapılabilecekleri eklesek ve kendisiyle karşılaştırsak, yine de, ama yine de, tanrısallığından, kutsallığından ve maneviyatından ödün vermeyecek bir parçadır bu.

akşamın dinginliğinde yapılan bir otobüs yolculuğunda, otobüsün camına yasladığınız suratınıza, ışık demetlerini vura vura öyle bir zedeler ki ruhunuzu, yarattığı ruh halinden çıkabilmek için en yakın ilahi yapıyı arar gözleriniz. arar ama, o notalar, o tınılar öyle bir haz verir ki bünyeye, katilinize aşık olursunuz resmen. öyle ezer bilincinizi. öyle öksüz bırakır.

aslına bakılırsa bu şarkı için şimdiye kadar defalarca entry yazmaya başladım, ancak sürekli olarak vazgeçtim. sanırım bulamıyordum yazacak birşey. öyle bir şeydi ki bu şarkıyı hep eksik anlatacağım kaygısı taşıyordum. ne yazsam biraz eksik kalacaktı sanki.
bazı şarkılar vardır işte. kelimelerle anlatmak bazen yetersiz kalır. öyle bir şarkı bu.
benim söylemek istediğim ise bana göre bu şarkıda tüm zamanların en iyi gitar solosunun bulunmasıdır.

aslında gitar solo dedim ama bahsettiğim şey sadece bir notadan ibaret bir şey. tüm şarkı boyunca dinlediğimiz sololar olağanüstü ama bu çok başka.

şarkının love over gold albümünün orjinal versiyonunda şarkını tam 6.40. saniyesindeki tek bir nota sanırım şimdiye kadar duyduğum en güzel gitar tınısıdır. belki abartı gibi gelecek ama öyle değil işte. tek bir nota dahi herşeyin üzerine çıkabiliyor.

benim bu şarkı ile ilgili söyleyebileceğim yegâne şey budur.

İşte o gitar tınısı