TARİH 1 Ekim 2019
37,9b OKUNMA     728 PAYLAŞIM

Roma'nın Gelmiş Geçmiş En Büyük Komutanlarından Biri: Pompey

MÖ 106 - MÖ 48 yılları arasında yaşamış olan ve Roma Cumhuriyeti'nin son dönemlerinde liderlik görevini üstlenen Pompey (Gnaeus Pompeius Magnus) hakkında bilinmesi gerekenler.

gnaeus pompey magnus, adına üç kez büyük zafer alayı düzenlenmiş, roma'nın (cumhuriyet dönemi) gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından biridir. yaşamı boyunca kendisini büyük iskender ile özdeşleştirmiştir.

amma ve lakin, generalliği bir dönem iyi olmuş olsa da, kriz anlarında yönetim gücü düşük bir kişi olduğunu düşünüyorum. caesar'la yapacağı iç savaşa kadar politik gerginlikleri olabilecek neredeyse en kötü şekilde yönetti (kendi açısından). triumvirlik dağılana kadar tamamen buraya güvenip senato toplantılarına ve seferlere gitmek yerine roma kırsallarındaki villasında genç karısı ile (caesar'ın kızı olur kendisi) gününü gün etmekten başka bir şey yapmamıştır. akabınde crassus'un triumvirliği paylaştığı ikiliye karşı kendisini hem yaşlı hem de askeri yönden daha başarısız görmesi sonucu giriştiği parth imparatorluğu fethinde katledilmesi ile triumvirlik dengesi duman olmuştur. bu noktadan sonra kendisine senato tarafından ayrıcalıklar tanınmıştır (sebebi milo ve clodius arasındaki vahşi ve kanlı siyasi mücadeledir) fakat aslında ayrıcalıklar pompey'e değil, aristokratlara tanınacaktır.

ayrıcalık kelimesi belki yanlış olur ama, bu noktadan sonra pompey, bir nevi senato'daki yüksek aristokrat grubun (optimates) elinde oyuncak olmuştur ve gazlarına gelmeye başlamıştır. sırf şahsi kıskançlıklar ve yedirememeler yüzünden, zaten yüzde yüz yozlaşmış bu siyasal yapı, seçimler ve mecliste, caesar galya seferleri'nden sonra asla konsül olmasın diye götünü yırtan politikacı takımı rahatsız olmasın diye caesar ile bir iç savaş yaşamaya itilmiştir pompey. zira bu kendisinden talep edildiğinde on yılı aşkın süredir bir savaşta bulunmamış, lejyon yönetmemiş idi kendisi. fakat kendisi de caesar'ın ünü, şanı kendininkini geçsin istemiyordu, roma'da döneminin en namlısı, şöhretlisi idi. triumvirlik zamanında da bu böyleydi. ne zaman ki caesar galya'da büyük başarılar kazandı, palazlandı, paralandı, işte o zaman pompey'in kafası da ufaktan caesar'ı siyasi yolla sindirme fikrine yattı.

caesar'ın elinden valiliği alıp aynı zamanda konsül adayı olma talebini reddeden senato sonunda pompey'e olağanüstü hal ilan ettirtmeyi başarmıştır ve akabinde pompey ve caesar arası iç savaş, caesar'ın italya kuzeyindeki ufak cohorslarını italya içlerindeki kentlere gönderip işgaller yapması ile başlar (italya işgallerinde katliamlara başvurmamıştır).

pompey ise caesar'a karşı koymak için -benim düşünceme göre- zaten çok geç kalmıştır. ispanya'daki altı lejyonu (sayı beş veya yedi olabilir) üç tecrübesiz legatus (afrinus biraz tecrübeli diyebiliriz) tarafından yönetilmekte iken ve pompey bunların başına geçmeden olağanüstü hal ilan edilmesi hem senato'nun, hem pompey'in büyük öngörüsüzlükleridir. bu durumdan ve caesar'ın roma'ya yürüyüşünden sonra pompey gemi ile italya'nın güneyinden bugünkü arnavutluk'u kapsayan illyricum eyaletine gidip orada doğudaki müttefiklerinden (mithridates'e karşı savaşırken ilişki kurduğu) destek alarak sağlam bir ordu kurabileceğine inandı. caesar ise kendisinden beklenen kıvrak zekalılıkla hareket etti, galya'daki ana kuvvetine ispanya'ya yürüme emri vererek kendisi de galya'dan ispanya'ya geçişte, bu noktayı tutmasını emrettiği ana kuvveti ile birleşti ve pompey'in ispanya ordusunu (ki pompey'in elindeki en tecrübeli, savaş görmüş, caesar'ınkilere denk ordudur) daha oyunun başında ekarte etmiştir.

bu olaydan sonra pompey, yanına diğer caesar muhalifleri ve esasında pompey'e de asıl gazı veren lucius domitius ahenobarbus ve metellus scipio ile birleşerek caesar'ı doğuda (arnavutluk) beklemeye başlamıştır. burada 57 yaşında olmasına rağmen ordu kurmak, askerlerle birebir antrenmanlara girmek, sıfırdan adam yetiştirmek gibi zorlu işlere girmiştir ki bu yönüyle azmi takdire şayandır. şükür ki yanında savaş konusunda caesar'ın bizzat yanında yıllarca pişmiş ve caesar'ın da galya başarılarında büyük payı olan titus labienus ile yine savaş ve donanma konusunda pek tecrübeli eski konsül marcus calpurnius bibulus vardır da bir nebze olsun ceasar'ı daha fazla zorlamıştır.

ispanya'da işi bitiren caesar roma'ya gelip diktatör olur, catilina ve clodius yancıları adına af çıkartarak bunları da peşine kattıktan sonra tecrübeli fakat sayıca pompey'in ordusunun yarısı kadar olan kuvveti ile italya'nın güneyinden arnavutluk'a geçer. burada bibulus, büyük donanması ile caesar'ın ordusunu epey zorlar, orduya italya'dan yapılmak istenen destekleri (asker, tahıl, materyal) keser, fakat caesar'ın kıyıları kapatması ile donanma dinlenecek, ikmal yapacak sahil bulamaz ve bibulus'un beklenmeyen ölümü ile donanma kartı pompey tarafınca kaybedilir.

pompey'in bu savaş boyunca yaptığı en büyük hata, dyrrhachium savaşı'ndadır. savaşı uzun uzun yazmayayım, ilk başta birbirlerine denize paralel konuşlanmış iki kamp ve savunma hattı arası ufak çatışmalar başlamış, akabinde pompey güney hattından caesar'ın çok daha uzun hattını yarmayı başarmış, caesar'ın ix. lejyonunu ablukaya almıştır. caesar ve yoğunlukla süvarilerinin oluşturduğu bir saldırı grubu bu lejyonu kurtarmaya gitmiş, daha sonra pompey'in birliklerinden bir kısmını savunma kalelelerinden birinde savunmasız gördüklerini düşününce saldırmışlardır. bu saldırı sırasında caesar'ın kuvvetlerinin bir kısmı yollarını şaşırmış, inşa edilen kamp duvarları onları yanlış noktalara götürmüştür. kalenin surlarını aşanlar ise ikinci bir surla karşılaşınca afallamışlar, içerideki az sayıdaki pompey askeri ise, büyük bir kuvvetle desteğe yetişen pompey'i görünce cesaretlenmiştir ve caesar tam manasıyla köşeye sıkışmıştır. caesar'ın da pompey'in de esas orduları kuzeydedir fakat bu ufak çatışmada pompey, caesar'ın yanında getirdiği bu ufak birliği duman eder, caesar'ın askerleri (ki her daim caesar'a tam sadakatle bilinirler) neredeyse caesar'ı yollarına çıktığı takdirde öldürecek derecede paniğe kapılıp kaçmaya başlarlar. caesar canını zor kurtarır ve orduda büyük bir moral bozukluğu baş gösterir.

işte en kilit nokta burası. yaşanan bu hezeyana ve rezalete rağmen (caesar için) pompey, caesar'a tam teşekküllü, tüm hatları ile saldırmaz. bu çatışmadan sonra kendi kampına çekilir. caesar geri çekilip arnavutluk içlerine ilerlerken yalnızca süvarileri ile onu taciz etmeyi başarabilir. işte bu noktada pompey, kazandığı ivme ile caesar'a yüzde yüz yüklense idi, büyük ihtimalle tarih başka türlü yazılacak idi.

pompey'in ikinci ölümcül hatası pharsalus savaşı'ndadır. dar bir bölgede gerçekleşen savaşta, enipeus gölü'nü sağına alan pompey, savaşı tamamen süvariler ile kazanmaya karar verir. halihazırda 6 bin süvarisi vardır fakat bunların çoğu aşırı tecrübesiz fakat son derece azimli (yetiştiriliş itibarı ile burnu havada ve aşırı özgüvenli) aristokrat gençler ve şuradan buradan yabancı süvarilerdir. pompey, emrindeki piyade sayısı caesar'ınkilerin iki katı olması ve scipio'nun tecrübeli suriye kuvvetlerinin de kendisine katılmış olması gibi avantajları iyi değerlendirememiştir. sayı üstünlüğünü alana yayarak çok az süvari kuvveti bulunan caesar'ın ordusunu ablukaya alıp tüm hatlardan yüklenmek yerine, ordular yüz yüze gelip birbirlerine girince sol kanattan süvari birlikeri ile bindirme yaparak zafere yaklaşmak umudundadır. anlam veremediğim nokta, bu dönemde parthlar gibi uygarlıklar dışında avrupa ve ispanya'da süvarilerin savaşlarda bu kadar büyük fark yaratmamalarına rağmen pompey gibi tecrübeli bir generalin böyle derme çatma bir süvari kalabalığına nasıl olup da tüm savaşın stratejisini yüklediğidir ...

caesar, karşıdaki süvarilerin yoğunluk yönünü görünce pompey'in, kendi sağ kanadına süvari bindirmesi yapacağını fark eder ve bin süvarisinin ardına üçüncü piyade hatlarının tamamından topladığı, pilumları ile (savaşın başında rakibe fırlatma amaçlı lejyonerlerin taşıdıkları kısa mızraklar) mızraklı piyade işlevi görmelerini amaçladığı kuvveti bu az sayıdaki süvarisinin arkasına yerleştirir. iki grup karşılaşınca başta pompey'in atlıları epey yol alırlar fakat kalabalık grup olmanın verdiği özgüven ile aşırı lakayıt davranan süvari grubunun -ki bunlara caesar'ın eski legatus'u, yetenekli bir komutan olan labienus liderlik ediyor idi- caesar'ın süvarilerini önlerine kattıktan sonra dar alanda sıkışmaları ve arkasından caesar'ın hazırladığı bu mızraklı-piyade birliğinin baskısı ile darmadağın olurlar.

pompey'in ana kuvveti soldadır (ahenobarbus komuta etmektedir) ve caesar'ın efsanevi x. lejyonu da sağda (caesar'ın sağında) yani ahenobarbus'un tam karşısındadır ve bu kuvvete caesar komuta etmektedir. süvariyi püskürten piyadenin de soldan, tıpkı pompey'in caesar'a yapmayı planladığı gibi bir bindirme yaparak soldan ahenobarbus hatlarına yüklenmeleri ve x. lejyonun da önden baskısı ile ahenobarbus idaresindeki sol kanat darmadağın olur, ahenobarbus ölür (ateşli bir caesar düşmanı idi), akabinde pompey ordusu duman edilir, 6 bin ile 15. bin arası ölüm olur fakar caesar sağ kalanları bağışlar (gerekmedikçe katliam yapmaz ve iç savaş'ta da merhametli bir imaj çizmek kaygısı vardır). fakat pompey, bir romalı generale asla yakışmayacak biçimde, ordusunu en az zarar görecekleri şekilde geri çekmek yerine basar gider, orduyu terk eder, kampına çekilir.

pompey, önceden kendisini destekleyen mısır'a sığınmak ister, buradan yeni bir kuvvet toparlayabileceğini planlar fakat iskenderiye'ye vardığında kafası kopartılır (caesar'ın emri dışında olmuştur ve caesar bu duruma çıldırır, pompey'in böyle bir sonla karşılaşmış olması onu üzer ve öfkelendirir).

pompey'in başına gelenlerde elbette yanındaki aristokrat subayların payı vardır. bu dönemde caesar'ın ordusu, kademe, kıdem ve statü olarak epey düşük çakal çukaldan ve tecrübeli düz askerlerden oluşurken (yani caesar'ın emirlerini sorgulamak gibi bir iş yapamayacak durumda kişiler), pompey'in yanında ahenobarbus, scipio, cato vs. gibi her daim işe karışan, sürekli generalin kararlarını sorgulayan ve yüksek egoları, caesar düşmanlıkları dolayısı ile pompey'e baskı yaparak onun böyle mühim bir savaşta tüm konsantrasyonunu alt üst eden statü sahibi romalılar bulunmaktaydı. elbette bunun da muhteşem pompey'in bu denli hatalar yapmasına payı vardır.

bir yerde de su testisi su yolunda kırılmıştır, sulla'nın diktatörlüğünde romalı zengin soyluları göze girmek için kesip baş üstünde baş bırakmayan 'genç kasap' pompey, yine bir diktatörün gözüne girmeyi amaçlayan dalkavuklarca öldürülmüştür ...

edit: şunu da söylemek lazım, cicero, crassus, cato, pompey, diğerleri ve caesar'ın yaşadığı dönem, cumhuriyet'in en kötü dönemi idi. cinna, sulla, gaius marius gibi tiranlar, yozlaşmanın geldiği olağanüstü nokta olayları buraya itmiştir. bu cumhuriyet öyle veya böyle şekil değiştirecekti (yani çok yüksek ihtimalle), tarih bunu gerçekleştirmek için caesar ile pompey'i seçti. iki adam da, süreçler tarafından bu duruma itilmişlerdir biraz da. caesar, galya'da savaş ve mücadele ile geçen yıllardan sonra senato'dan çok yüksek payeler talep edecekti, bunda şaşılacak bir taraf olmamalıydı, cato -her ne kadar ilkeli oluşuna çok saygım olsa da- cumhuriyet'in içinde bulunduğu rezil hali biliyordu, diğer aristokratlar da biliyordu. caesar'a istediği konsüllüğü vermeyi yediremediler. bu da onları hatası oldu. pompey'se her yönden baskı altında kaldı. geldiği yaş, çizdiği imaj, askeri geçmişi ve o günlerde bulunduğu konum, bu savaşın dışında kalmasını kendi egosu açısından çok zor kılmıştır. o da, köşesine çekilip caesar'ın gücünü (diktasını değil, imaj gücünü) kabul edemedi, kendine bunu yediremedi, roma'da dengi olsun istemedi. crassus askeri açıdan yanına yaklaşacak birisi olmadığından onunla gücü paylaşmaya ikna olabilmişti ama caesar'ın kendi eşiti olması fikrine hiçbir zaman sıcak bakmaması kendi sonunu getirmiştir pompey'in.

Sezar'ın Tokat'ta Söylediği Meşhur Sözü "Veni, Vidi, Vici"nin Hikayesi