TARİH 25 Eylül 2023
27,3b OKUNMA     361 PAYLAŞIM

Roma İmparatorluğu'nu Başlangıç Seviyesinde Anlamanızı Sağlayacak Hap Bilgiler

Roma İmparatorluğu döneminde hayat nasıldı? Roma İmparatorluğu tarihinin kilit mevzularına dair çok isabetli bilgileri derleyen bir yazı. Buyrun.

roma imparatorluğu... ilk imparatoru augustus'a kadar roma kültürüne dair pek çok şeyi basit bir kitapçık şeklinde aktarmaya çalıştığım yüce imparatorluk. roma'yı okumak zordur, buradaki kısa bilgiler okumalarınıza ışık tutabilir.

cinsellik

tahmin edileceği üzere genç erkek aristokratlar, kız kardeşlerine göre bariz şekilde bu konuda daha rahattılar. ister kölesiyle olsun ister meşhur metreslerle olsun erkeklere çok fazla karışılmıyordu. hatta belli bir yaşa geldiği halde kadınlardan uzak kalan erkekler ayıplanıyordu. şunu da söylemek gerekir ki, kızlar da bir yolunu bulup istediğini almakta çok maharetliydi.

genelev

aristokrat bir erkeğin her türlü fantezisine hizmet edebilecek kalitede genelev bulmak mümkündü. nadir bulunan kızlarla yapılan seksin karşılığı haliyle pahalıya patlıyordu. birçok aristokratın, oğullarını erkek yapmak için en lüks geneleve götürdükleri biliniyordu. pek çoğu ise kendi kölelerini oğlunun hizmetine sunardı.

aldatma, metres

aristokratlar arasında oldukça yaygındır. çok sıkı dostların hatta triumvirlerin eşlerinin bile bolca kaçamak yaptığı bilinirdi. yazılı kaynaklar, metres tutma olaylarında detaylı bilgiler verir. roma tarihinin en bilindik siması julius caesar, ortaklarından pompeius magnus ve dünyanın en zengin adamlarından biri olan crassus'un eşleriyle yatmıştır hatta crassus'un bu ilişkiden haberi olduğu da söylenir fakat eşini boşamamıştır. keza stoacı olmasıyla bilinen genç cato, yeğeni servilia'nın julius caesar'ın metresi olmasından dolayı büyük utanç duymuştur. genel olarak bakıldığında bu utanç durumları çok nadirdir. augustus ile birlikte hanedan içerisinde kadınların rolü daha da artmış, kadınlar ayrı bir güç olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. bunun en iyi örneği augustus'un karısı livia'dır. pek çok tarihçi livia'nın, oğlu tiberius'u imparator yapmak için hanedan içindeki agrippa ve caesar'ları öldürttüğünü söyler.

piç

haliyle bu kadar metresin ya da bilinmezin olduğu yerde piç sayısı oldukça fazlasıydı. roma yasasına göre roma vatandaşı olmayan hiçbir piç, ne mirastan ne de gelecekteki yerinden bir şey umabilirdi. örneğin kleopatra ve julius caesar'ın meyvesi olduğu düşünülen caesarion'un -her ne kadar firavun olacak olsa bile- roma'nın kamusal hayatında hiçbir vasfı yoktur. julius caesar, vasiyetnamesinden bu piçten bahsetmeyecektir bile.

aktris

roma kültüründe oldukça küçük görülen kadın mesleği. aktrislerin çoğu köle kökenli olduğu için senatörlerin bunlarla düşüp kalkmaları uygun görülmezdi. konsül marcus antonius ve ilerleyen dönemlerde imparator neron aktrislerden ayrı yaşayamaz olmuşlardır.

kadın

romalı kadınların seçme ve seçilme hakları yoktur. bu yüzden yukarıda bahsedildiği gibi isimleri bile sıradan denilebilecek bir şekilde veriliyordu. kadınlar, ömürleri boyunca isimlerini taşıyorlardı. yine de kadının özellikle eşinin kariyeri için her şeyi yapması beklenirdi. buna boşanma da dahil.

dul/boşanma

roma yasaları dul kalmış veya boşanmış bir kadının yeniden evlenebilmesi için 10 aylık bir zamanın geçmesi gerektiğini belirtir. bu, -tahmin edileceği üzere- eğer bir çocuk doğacaksa bunun kime ait olduğunu belirlemek içindi.

doğum

roma'da en önemli anların başında gelir. geleneklere göre, erkekler doğum yapacak odaya giremez. her romalı bilirdi ki, doğum esnasında hem anne hem de bebek ölebilirdi. ikisinden birinin ölmesi ise kesinlikle şaşırtıcı olmuyordu. pek çok aristokrat eşin/annenin, doğumdan korktuğu bilinir. doğumun 9-10. günlerinde arınma merasimi gerçekleştiriliyordu. bu, çocuğu gelecekteki kötü olaylardan koruması için yapılan bir eylemdi. yetişkin olacağı döneme kadar boynuna muska yani bulla takılırdı. forum'da yürürken/gezerken açık bir şekilde görülebilen bullalar, karşı tarafa, bulla takan çocuk hakkında bilgi vermiş oluyordu.

emzirme

bebek, anne sütünden ziyade daha çok köle sütannelere veriliyordu. kaynaklarda pek çok kölenin buna göre hamile bırakıldığı söylenir. istisna olarak ise cato'nun eşinin, kendi çocuklarını emzirdiği hatta köle çocuklarına bile sütünü verdiği söylenir.

evlilik

roma'da şart olarak görülen bir kavramdır. kız çocukları, diğer aristokrat ailelerle bağlantı kurmak ya da gelecek planlamaları için pek kez evlendirilmiş/boşandırılmıştır. örneğin julius caesar üç kez, augustus üç kez ve de pompeius magnus dört kez evlenmiştir.

akraba evliliği

roma'da kesinlikle yaygın değildi, hoş da karşılanmazdı. yine de aileye çok önem veren augustus, öz kızı julia'yı, daha sonra evlat edineceği tiberius'a verirken çok da düşünmemiştir.

auctoritas

bir bakıma cv. aristokratların tüm rüşvetlere, borçlara vs rağmen sahip olmak istediği şeydir. roma'da yer edinmek isteyenler ya da edinenler, özgeçmişine kara bir leke bırakmamak için dikkat etmişlerdir. örneğin ms 9'da gerçekleşen meşhur cermen pususu battle of the teutoburg forest'i duyunca, tanrının oğlu olan augustus yıkılmıştır. bu felaketin, yaptığı her şeyi unutturacağını düşünmüştür. halk beklediği tepkiyi göstermemiş fakat carrhae savaşı gibi ağızlarda acı bir tat bırakmıştır. auctoritas tam olarak budur.

spolia opima

bir ritüel. ölmüş olan düşman liderinin ekipmanlarını kutsal jüpiter tapınağına adama hakkıdır. bunu mö 8. yüzyılda romulus, 5. yüzyılda aulus cornelius cossus ve son olarak mö 222 yılında marcus claudius marcellus başarmıştır.

janus tapınağı

eğer bu tapınağın kapıları açılırsa liderin savaşa gideceği halka iletilirdi. zafer haberi gelene kadar bu kapılar kapatılmazdı.

virtus

roma'da cesareti, kahramanlığı vurgulayan özel bir terim. geleneksel olarak, savaşta romalı bir vatandaşın hayatını kurtaran kişiye corona civica denilen özel bir taç verilirdi. makamlar arası geçiş yapacak bir aristokrat için muazzam övünç kaynağıdır. askeri bir felakete uğransa dahi eğer baştaki lider cesur kararlar almışsa övülürdü.

dignitas

itibar. bir romalı aristokratın namusu gibi bir şey. mesela julius caesar sırf kendi itibarı yara almasın diye roma cumhuriyeti'ni iç savaşa sokmakta tereddüt etmemiştir. gerçi burada senatonun da ona başka bir seçenek bırakmadığını hatırlatmakta fayda var.

pietas

tanrılara, vatana ve özellikle de anne-babaya gösterilen hürmet duygusunu açıklayan latince terim.

cumhuriyet

roma'da aristokratların elinde olan konsüller ve onlara bağlı kurumlar tarafından yönetilen bir sistemdir. günümüzdeki anlamıyla pek alakası yoktur. bu sistemin olmazsa olmazı senatodur. senatonun iliklerine kadar işlemiş korkusu şudur: tüm otoriteyi tek bir adama kaptırmak. otoriteyi tek bir adama kaptırmaktansa devletin iç savaşlarda sürünmesi yeğlenirdi. lucius cornelius sulla ve julius caesar, roma üzerine yürüyünce adeta çıldırmışlardır. sulla tek adamlıktan istifa edip köşeye çekilmişken caesar bunun tadını daha da çıkarmak isterken suikasta kurban gitmiştir. öyle bir nefret.


roma

mö 63 yılı itibarıyla nüfusunun en az 750 bin kadar olduğu düşünülüyor. döneminin açık ara en gelişmiş ve de nüfus olarak en kalabalık şehridir. çoğu romalı, insula denilen apartmanlarda yaşar. roma'daki yoksulluğa bir vurgu olarak ortaya çıkan insulalarda çoğu insan yaşam mücadelesi vermektedir. insulaların aşırı kalabalık olması, roma'daki salgınların ve yangınların hızını artırırdı. ayrıca kolluk kuvveti şehirde bulunmuyordu, bu yüzden olası tatsızlıklarda askere ihtiyaç duyulabiliyordu.

rubicon

bu nehir, yasal olarak halen bir prokonsülün imperium'unun olduğu eyaletin sınırını çizer. kısacası burayı geçmek bir iç savaşın habercisidir. tarihe rubicon'u geçmek gibi bir deyim kazandırmıştır.

doğum günü

roma'da çok önemliydi. her yıl kutlanan bu özel gün, aile içindeki birlik ve beraberliği cümle aleme gösteriyordu.

aile

babanın hakimiyetinin olduğu bir yapıdır. paterfamilias'a göre baba, aile içerisindeki doğum/ölüme kadar her şey üzerinde söz sahibidir.

evlat edinme

roma dünyasında çokça karşımıza çıkan olgu. tarihte belki de ismini bile duymayacağımız kişiler, evlat edinme ile birlikte tarihin baş köşelerinde yer almıştır. romalılar için evlat edinilen kişinin öz evlattan hiçbir farkı yoktu. kişi, evlat edinenin ismini aldığı gibi servetini de alıyordu. bu tür evlat edinmelerde, babanın hayatta olması gerekirdi. baba hayatta değilse de ölümünden önce yazılmış bir vasiyetname de bu işi sağlayabilirdi. evlat edinilen kişi evlatlığı reddedemezdi fakat ilerleyen dönemlerde baba, evlat edindiği kişiyi evlatlıktan reddedebilirdi. julius caesar'ın, yeğeni octavius'u öz evladı yapması buna en iyi örneklerden biridir. octavius, augustus olunca üvey evladı tiberius'a yine kendi ismini verecektir.

eğitim

senatör oğulları 7 yaşından itibaren babalarıyla birlikte senatoya gidip bir köşeden olan bitenleri izleyebilirdi. campus martius gibi halka açık yerlerde antrenmanlar yaparlardı. ilerleyen yıllarda ata binme öğrenilir, kılıç kullanma ve mızrak atma onu takip ederdi. yaşıtlarıyla birlikte eğitim yapan çocuklar, rekabeti burada öğrenir, iyi dostluklar da kurarlardı. augustus ve sağ kolu agrippa'nın bu zamanlarda tanıştığı söylenir. yine de eğitim özel okullardan çok ailede verilirdi. yunan kültürü, roma'nın temelini oluşturduğu için yunan hocalar evlere davet edilirdi. 12 levha kanunları mutlaka ezberletilirdi.

sikke

liderler, sert mizacını göstermek için sikkelerde kalın boyunlu olarak gösterilir. sakallı olmaları uzun süredir seferlerde olduğu anlamına gelirken bir süre sonra sikkelerde sakalsız gözükmeye başlarsa seferin mutlu sonla bittiği anlaşılırdı. bir nevi mis gibi reklam, propaganda.

lejyon

roma'nın temel askeri birimi olan ağır piyadeler. takvimdeki savaş tanrısı olan mars'ın ayı olan mart ayında sefere çıkıyorlardı. sayıları kağıt üzerinde her zaman fazla gösterilirdi fakat bu sayı, sahaya yansımıyordu. lejyonerler, menzili 10-20 metre arası olan ağır mızrak diyebileceğimiz pilum taşırlardı. kılıçlar genellikle 30 cm'den uzundu. augustus ile birlikte bu kılıçlar yerini ispanyol kılıçlarına bırakacaktır. kılıçların yarası öldürücüydü. muharebe sırasında disiplinsiz davranışlar gösteren on askerden biri rastgele seçiliyor, lejyonun önünde öldürülene kadar dövülüyordu.

askeri zafer

roma yasalarına göre bir savaşın zafer olarak adlandırılması için öldürülmesi gereken düşman sayısı beş bindir. antik çağ gibi bir zaman düşünüldüğünde hiç de az bir sayı değildir. pek çok romalı generalin, zaferini abartmak için ölü sayısını da abarttığı söylenir. neticede her yerde rekabet vardır.

zafer alayı

her romalı'nın hayali. zafer alayı kazanan bir general, ele geçirdiği düşmanları da roma'ya sunardı. romalılar, yürüyüş yapan zafer kazanmış askerleri görünce kendinden geçerdi. muharebeleri anlatan çizimlerle alaya görsel bir şölen verilirdi. general savaş arabasına biner, özel erguvan kıyafetini giyer, defne yapraklarından yapılmış tacı takardı. yüzü de pişmiş topraktan yapılan kırmızı renkle boyalı olurdu. en büyük roma tanrısı olan jüpiter'e gönderme/benzetme yapılırdı. halk iyice kendinden geçerdi. alayın bitmesine yakın ele geçirilen düşmanlar, liderler, krallar infaz edilirdi. (bunun en iyi örneğini rome dizinde görmek mümkün. galya'dan dönen julius caesar, esir olarak getirdiği galya lideri vercingetorix'i infaz ettirir. )


aquilifer

en önemli kartal sancağını taşıyan kişi. roma lejyonları için en kutsal şeydi. bir sancaktarın öldürülmesi ordunun psikolojisini bozduğu gibi tam tersi durumlar da yaşanabiliyordu. her lejyonerin, sancaktarını, savaş alanında koşarken görmekten delicesine mutlu olduğu söylenir.

yüzbaşı

centurio. mö 1. yüzyıla kadar az da olsa mülkiyetleri olan kişilerdi. italya'nın kırsal kesiminden gelen bu askerler, lejyonlerlerin büyük saygı duydukları komutanlarıydı. senatörler, kırsal kesimden gelmiş bu askerlerden çoğu zaman nefret ederlerdi. yine de kendilerine özgü karizmalarıyla romalı yüzbaşılar pek çok tarihi zaferin başrolündeydiler.

yemin

roma askeriyesinde yemin, sadakat anlamına gelse de siyasette rekabetin olduğu yerde kimin kime ya da kimin neye yemin ettiğini bilmek zordur. haliyle gizli yapılan yeminlere, onurlu bir davranış olarak bakılmazdı. kaldı ki senatörler de julius caesar'a yemin etmişlerdir. caesar senatoda öldürüldüğünde etrafı kalabalıktı ve de vücudunda en az 23 delik sayılmıştır.

çadır arkadaşı

genç aristokratlar askeri hayatı yakından öğrenmeleri için büyükleri tarafından bir aile dostuna/yakınına gönderilirdi. mö 45'te julius caesar'ın yeğeni octavius'u göndermesi buna iyi bir örnektir.

konsül

her yılda iki kişi seçilirdi. bunlar roma cumhuriyeti'nin en yüksek kamusal memurlarıdır. bu sistem, tek adamı reddediyordu. böylece aristokratlar arasında sıkı bir mücadele yarışına gidiliyordu. kulağa liyakatli bir kişinin seçiliyor olması gelse de konsül seçimlerinde manyak rüşvetler gerçekleşiyordu. iki kez yapılan konsüllüğün ardından 3. kez aday olmak isteniyorsa, adayın en az 10 yıl beklemesi gerekiyordu. julius caesar'ı iç savaşa götüren şey, tam olarak buydu. bu yaş/yıl sorunları özellikle augustus ile birlikte düşürülmüş ya da esnetilmiştir.

yeni adam, novus homo

çokça karşımıza çıkan bu kavram, ailesi bakımından çok da ön plana çıkamamış daha çok kendi emeğiyle kamu hayatında önemli yerlere gelmiş kişilere verilen bir lakaptı. cicero ve julius caesar en iyi örneklerdir.

kuş biliciler, augur

genellikle doğumdan sonraki yaşam ya da geçilmeyi düşünülen makam hakkında bilgi verirlerdi. özellikle kamusal hayatın ayrılmaz bir parçası ve de önemli bir detayı olan biliciler, roma halkına, seçilecek/seçilmiş olan kişi hakkında da bilgi/tavsiyeler veriyorlardı. takdir edersiniz ki, kehanetlerine pek çok kez rüşvet de karışmıştır. rome dizisini izleyenler bilir, julius caesar, rubicon'u geçip roma'ya girdiğinde, davasını halka hoş göstermek için baş augur'a iyi para yediriyordu.

isim, tria nomina

aileler yüzyıllar boyunca aynı ismi kullanıyordu. önemli kişilerin ise üç ismi olurdu. -augustus'un annesi- atia'nın dayısı olan julius gaius caesar buna en iyi örnektir. keza hannibal barca'yı yenen scipio africanus'un soyunu yine mö 1. asırda senatoda görürüz. kadınlara kamusal hayatta görev verilmediği ve de erkek kadar değerli görülmediği için gayet basit isimler verilirdi. örneğin julius caesar'ın kız kardeşinin ismi julia'dır, augustus'un yani julius caesar'ın evlat edindiği oğlunun kızının ismi de julia'dır. demek istediğim pek çok kez bu isimler karışabilmektedir.

senatör

senatör olmak için başlıca gereken şey equites yani atlı sınıf olmaktı. belli bir servetin yanı sıra sağlam aile bağları lazımdı. senatörlerin aynı zamanda roma'nın en zengin kişileri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. pompeius magnus ve lucius cornelius crassus başlıca örneklerdir. aşırı zengin senatörler, konsül olmak istediklerinde diğer senatörlerin de desteklerini almak isterlerdi. bu yüzden para, ahbaplarına su gibi akardı. sulla zamanında sayıları 300 kadardı, julius caesar galya'yı ele geçirdiğinde buradaki kabilelere soylularına da senatör olma hakkı tanıdığında bu sayı 600'ü geçmiştir. augustus döneminde ise iç savaşlardan dolayı bu sayının tekrardan 300'lere düştüğü çünkü kara liste uygulamalarından sağ kurtulan çok az soylu olduğu bilinir. augustus'un askeri diktatörlüğü bir bakıma 'senatörleri artık vasıfsız insanlar kategorisine sokmuştur.' desek ayıp etmiş olmayız.

tiber nehri

taştığında salgın yaratırdı. roma'da hapishane olmadığı için husumetler genellikle kanalizasyonlarda, sağda solda halledilirdi. roma'da yakınından uzun bir süre haber alamayan bir kişi, nehir boyunca yürür, karaya vuran cesetlere göz atardı. ayrıca bakımı iyi yapılmadığında sivrisinek ve farelerin cirit attığı yerdi. salgınların sebebini daha iyi anlayabiliriz.

rekabet

roma'nın vazgeçilmez unsuru. özellikle mö 1. asırda, iç savaşlarla başka bir boyuta taşınır. lucius cornelius sulla, kendisine haksızlık yaptığı gerekçesiyle konsül ortağı marius'un üzerine yürüdü. roma'ya asker sokma yasağını delerek kısa süre içinde diktatörlüğünü ilan etti. kısa bir süre sonra aynı husumeti julius caesar ile pompei magnus arasında görürüz. halk, rekabeti seviyordu sadece kendi malına ve canına bir şey olmadığı müddetçe. rekabetlerde, manyak borçlar alınıyor bu borçları ödememek için pek çok defa iç savaşlarda/huzursuzluk anlarında borç verenler öldürülüyordu. rekabet örnekleri verelim. clodius-cicero, cato-caesar, crassus-pompeius, clodius-milo, antonius-genç caesar...

rüşvet

roma'da yükselmenin anahtarı. kamusal hayatta zirveye oynamak isteyen aristokratlar, seçimlere manyak paralar akıtırlardı. hayatlarıyla bir bakıma kumar oynarlardı. eğer seçimi kazanamazlarsa bu borçların altından kalkamayacaklarını bildiklerinden ya şehirden kaçarlardı ya da alacaklılar kapıya geldiğinde intihar ederlerdi. kutsal rahiplerden tutun, rostra'da günlük haberleri veren konuşmacının sözlerinde bile rüşvet kokusu vardır. askeri diktatörler bile buna engel olamamışlardır. açıkçası pek de istekleri yok gibidir.

edebiyat

romalı soylular için herkesin yapamayacağı bir şeydi. edebiyat ile uğraşanlar, büyük servetlere sahiptiler. boş vakitten bol başka bir şeyleri yoktu. bunlara olağanüstü hayranlık duyuluyordu. vergilius, dev eseri aeneas'ı böyle bir ortamda yazdı.

tarih yazımı

roma'da mö 2. yüzyıla kadar tarih yazımına geçilmediği kabul edilir. daha sonraları tacitus gibi tarihçiler, cumhuriyet'i yıkan augustus'a tepki gösterdiler çünkü tarih yazımının artık kontrol edildiğini tarihçilerin rahat çalışamadığını vurguladılar.

iç savaş

bana göre, roma cumhuriyeti'ni fesheden başlıca etmen. rekabet başlığında bahsettiğim gibi halk, sulla-marius rekabetiyle başlayan ve de caesar-pompei, octavius-antonius ile devam eden istikrarsızlıktan bunalmıştır. senatörler, taraf değiştirmekten yılmış, tüm servetlerini kaybetmişlerdir. daha da ilerleyen süreçte halk ve aristokratlar, iç savaşlarda, kara listelerde kendi isimlerini aramaktan hayatlarını yaşayamaz olmuşlardır. augustus, bu durumu o kadar iyi işlemiş ve de senatoyu kendisine muazzam bir şekilde bağlamıştır ki monarşi geldiğinde kimsenin bir şey diyecek hali kalmamıştır.

hapishane

romalılar'ın kalıcı olması bir yana kısa süreliğine bile olsa suçluları tutabilecek hapishaneleri yoktur. bir suça/isyana anında karşılık vermesi ile bilinen romalılar'da cezalar ölümcüldü. henüz suçundan dolayı öldürülmemiş kişi ise başına gelecekleri bildiği için tüm servetini bırakıp kaçıyor ya da intihar ediyordu.

kaçak

aristokrat yaptığı kötü bir işten dolayı başına gelecekleri az çok bilirdi. öldürülmemek için çoğu zaman tüm servetini bırakarak -mahkemeye çıkmadan kaçarsa mahkeme bu servete çökebilirdi- roma şehrinden kaçardı. augustus, kara listeye aldığı kaçakların roma'dan en az 160 km uzakta yaşamalarına izin vermiştir. yakalananları öptüğü bir gerçektir.

yoksul

çoğu roma vatandaşının içinde bulunduğu sosyal statü. özellikle iç savaşların etkili olduğu mö 1. yüzyılda yoksulluk daha da artmıştır. yangınlar, kıtlıklar ve salgınlar en çok yoksulları vuruyordu.

alexander the great

her romalı generalin, konsülün başarılarını okuyarak büyüdüğü kahramanı. kendisine müthiş bir saygı ve sevgi duyuluyordu. kendisinin gittiği yoldan gitmeyi kafasına koyan pek çok yetenekli kişi olmuştur. augustus, mısır'a gittiğinde yüce şahsiyetin lahtini açtırmış, kendisiyle tanışma fırsatı yakalamıştır.

doğu

bu bölgeye yapılan seferler özel bir anlam taşırdı çünkü buralardaki servetin bolluğu zaten şan peşinde koşmaya hazır romalılar'ı çıldırtıyordu. part ve armenia seferleri külfetliydi fakat zafer kazanıldığında ortalık yıkılıyordu.

italya

romalılar için latin coğrafyasıdır. mö 60'larda artık roma vatandaşı olarak görülmeye başlandıklarında senatörler için kazanılacak oy anlamına geldiler. italya toprakları pek çok defa, diktatörler ve konsüller tarafından savaşlarda varlık gösteren askerlere dağıtıldı. böylece sadakatleri sağlanmış oldu. gelgelelim, bu askerlere, vaat edilen topraklar az verildiğinde ya da hiç verilmediğinde italya pek çok kez isyanlarla yıkıma uğradı.


britanya

antik çağ'ın yeni dünya'sı. julius caesar tarafından romalılar ilk kez askeri sıfatla buraya vardıklarında buraya dair hiçbir şey bilmiyor gibiydiler. romalılar için her zaman ilgi uyandırdı. egzotik diyarlar her zaman romalılar'ı cezbederdi.

arabistan

mö 1. yüzyıl için egzotik bölgelerden bir başkası. burada bir zafer kazanmak ve bunu roma'da kutlayabilmek müthiş bir başarıydı.

ispanya

cumhuriyet'in ilk kez italya'nın dışında kalıcı bir askeri birlik bıraktığı ve en çok da tecrübelendiği yerdi. kartaca savaşları ile birlikte başlayan bu birliktelik lejyonların her anlamda pişmesini sağlıyordu. ispanya'nın dağlık ve zorlu arazisi gerilla savaşları konusunda askerlerin ayrıca pişmesini sağladı. buradan çıkan gümüş çok önemliydi.

sicilya

barış zamanlarında roma'nın tahıl ihtiyacının çoğunu karşılayan bölgeydi. eğer şehirde bir kıtlık yaşanıyorsa sicilya'da da durumun vahim olduğunu anlayabiliriz.

makedonya

roma'nın meşhur eyaleti. alexander the great'in çıkış yeri olduğu için ayrı bir önemi vardı. buraya atanan soylu yöneticiler, kısa sürede servetine servet katarlardı. iç savaşlarda katıldıkları isme zaferler kazandırmışlardır.

galya

julius caesar'ın seferlerine kadar bilinmeyen bölgelerden biriydi. bilinmeyen yerler romalılar'ı hem korkutur hem de cezbederdi. julius caesar'ın, galya seferi'nden bazı kabilelere vatandaşlık verildi. bu kabilelerdeki soylular, kısa süre sonra senatoda da görülmeye başlandı. vercingetorix gibi bir asi lider çıkarmayı başarmalarına rağmen tipik barbar kültürüne sahiptiler. birlik içinde olamadıkları gibi muharebelerde yağma yapıp son darbeyi vurmadan gidiyorlardı. uzun bir sefere kalkışamıyorlar çünkü erzak temini konusunda her anlamda sorun yaşıyorlardı. töreleri sertti, tanrılarına insan kurban ediyorlardı. julius caesar'dan sonra galya'nın roma kültürünü benimseye başladığı görüldü. askeri amaçlı da olsa yol yapımlarına ayrı bir önem verdiler. kasabalarını, roma tarzında geliştirdiler.

germania

galya'daki barbarlardan daha sert ve de daha gaddarlardı. romalılar için doğal sınır olan ren nehrinin kuzeyine geçmek korkutucuydu. romalılar, gerekmediği müddetçe buraya girmeye sıcak bakmıyorlardı. yine de bazı cermen kabileleri, roma ile müttefik olmuştu. eğer roma, bu cermen müttefiklerini desteklemezse bu kabileler hemen yem oluyorlardı ve coğrafyadaki roma imgesi ağır bir darbe alıyordu. bu yüzden cermenler'in saldırılarına -istemese bile- sert tepki gösterilmesi gösteriyordu. pusuda müthiş derecede iyiydiler. ms 9. yılındaki battle of the teutoburg forest faciası, romalılar için unutulmaz olmuştur. devletin savunmada kalmasını gerektiren bir fikir bu faciadan gelir. galyalılar, cermenler'e karşı tutunamıyorlardı. yine de julius caesar gibi adamlar muhafızlarını cermenler'den seçmişlerdir.

yunanistan

mö 1. yüzyıldaki iç savaşların gidişatında kritik roller üstlenen eyalet. lucius cornelius sulla, pompeius magnus, julius caesar, octavian caesar ve marcus antonius burada kendi kaderlerini çizmiştir.

mısır

sicilya ile birlikte roma'nın tahıl ambarıdır. buradan akan paralar muazzamdı. romalılar, en azından augustus'a kadar, mısır mitolojisine yakınlık duymadılar. mısır'ın hayvan başlı tanrılarına karşı müthiş derecede önyargılıydılar.

ren, fırat, tuna

roma eyaletlerinin doğal sınırı olarak kabul edilen nehirler. bunların ötesine geçmek romalılar için zorunlu olmadıkça kolay değildir. özellikle ren nehrinin kuzey kısımları her zaman korku uyandırırdı.

mil taşları

mevcut yolları onaran ya da genişleten kişilerin isimlerinin kazındığı taşlar. parası olan herkes için bir cazibeydi. roma yollarının hala kullanılabilir olmasını bu cazibeye bağlayabiliriz.

atlı sınıf, equites

roma nüfusuna kayıtlı en yüksek sınıftır. 400 bin sestertiusluk serveti olanlar bu sınıfa dahil oluyordu. özellikle askeri alanda ilerlemek isteyen bir aristokrat, bu sınıfa girmek zorundaydı. mö 1. yüzyıla kadar bu sınıf, savaş olacağı zaman orduyu donatmakla mükellefti. ayrıca senatörlük için aranılan başlıca şarttı.

festival

festivaller, roma'da önemli bir yer tutardı. zafer alaylarından sonra, önemli olayların yıl dönümlerinde vs. festival düzenlemek adetti. festivallerin düzenlenmesinden sorumlu aedilis'ler olurdu. roma'da yükselmek için uygun bir makam olduğu için festival ne kadar unutulmaz olursa aedilis'in ismi de akıllarda o kadar yer edinirdi. mö 1. yüzyılın ortalarında gladyatörler hala cenaze merasimlerinden sonra sahneye çıkarlardı. örneğin julius caesar'ın çok sevdiği annesi aurelia öldüğünde caesar, capua'dan özel eğitimli gladyatörler getirmiştir.

saç / sakal

16 yaşından itibaren çocuklar yetişkinliğe geçmeye başlardı. bu, ilk sakal tıraşı ile resmiyet kazanırdı. oğlanlara uzun ve kabarık şekilde saç bırakma izni verilirken yaş arttıkça daha düz ve kısa saç kesimine geçilirdi. bu, bir bakıma olgunlaşmayı ifade ediyordu.

cenaze

aristokratların cenaze törenleri halka açık yapılırdı. genellikle forum'da birtakım geleneksel düzen içerisinde başlayan tören, cesedin yakılacağı şehrin dışında devam ederdi. en büyük cenaze törenlerinde, saygıdan dolayı cenaze maskelerini giymeleri için aktörler tutulurdu. bu maskeler, bizlere, ölen kişinin yüz hatları hakkında en doğru bilgileri verir.

seçim

roma'da günümüzdeki gibi siyasi partiler yoktu. bu yüzden de herkes kendi reklamını yapmak zorundaydı. kamu görevinde bulunmak isteyen bir kişi toga candidata olarak bilinen özel olarak beyazlatılmış resmi bir toga giyerdi. candidate yani aday kelimesi buradan gelmektedir. roma halkı, tanımadığı ya da reklamı iyi yapılmayan adaya oyunu vermezdi. günümüzdeki gibi yalanlar pek çok konuşmanın vazgeçilmeziydi. oy verilecek adayın geçmişi yani ataları çok önemliydi. geçmişte, roma için zaferler kazanmış bir kişinin, karakteri ne kadar kötü olursa olsun, seçilmemesi şaşırtıcı olurdu.

inşa

roma'dan günümüze bu kadar çok eser kalmasının sebeplerinden biri hem konsüller hem de imparatorlar tarafından inşa faaliyetlerinin teşvik edilmesidir. roma'daki inşaatlar, işsizlere iş olanağı sağladığı gibi olası huzursuzlukları da önlüyordu. özellikle augustus ve yüksek mühendisi agrippa yol yapımlarına büyük önem vermiştir. ayrıca roma'nın vazgeçilmezi olan yangınlarda hasar alan tapınaklar veya forum'daki bazı yerler sürekli yenilenmiş ve genişletilmiştir. bugün bile hala suriye, mısır gibi ülkelerde roma imparatorluğu'na dair eserlerin çıkıyor olması eyalet valilerine/legatuslara verilen inşa talimatlarının ne kadar açık olduğunu gösterir.

borç

iç savaşların sonunda galip çıkan kişi, bir af çıkarabilirdi. bu yüzden mevcut borçlular için iç savaşın olması iyi bir şeydi. novae tabulae kavramı bunları en iyi şekilde açıklar.

forum

roma'nın merkezi. ticari antlaşmaların imzalandığı, seçime girecek adaylara verilen desteği gösterildiği, binalarıyla yapılarıyla roma'nın can damarı. örneğin seçime girecek adaya yatırım yapan senatörler ya da para sahipleri, adayın kazanması için onunla birlikte forum boyunca yürürdü.

köle

roma'da hiçbir değeri olmayan tamamen sahibinin bir kuludur. seks fantezilerinden tutun hemen hemen akla gelebilecek her şeyi yapabileceğiz bir mal gibidir. kutsal festivallere, fahişelerle ve kölelerin girmesi kesinlikle yasaktı. yine de aralarından azatlı olarak çıkmayı başarabilmiş kişiler de vardır. azatlılar, nadiren de olsa, iyi bir makama ulaştıklarında bile geçmişi yakalarını bırakmazdı. diğerlerinden ayrılır, kötü muamele edilirlerdi.

campus martius

silahlı vatandaşlar, roma'nın kutsal sınırları içerisine giremezdi. girmeden önce işte bu yerde toplanırlar, birtakım kararları burada alırlardı. iç savaş çıkmadan önce buradan çıkan kararlar gidişatı belirliyordu. aynı zamanda seçim zamanlarında oy verme işleminin yapıldığı yerlerdendi. ayrıca çocukların kılıç vs eğitimleri için halka açık bir eğitim merkeziydi.

mahkeme

halka açık olarak yapılması adetti. skandal yaratan davalara halkın özel bir ilgisi olurdu. dönemin avukatları, savunduğu kişinin suçuna bakmaksızın retoriğini konuşturur, daha çok kendisini ön plana çıkarmak isterdi. bu yüzden de pek çok kez suçlu olmayan vatandaş ölüme gitmiştir. roma vatandaşı olmayan hiçbir vatandaş mahkemeye müracaat edemezdi.

kehanet, jüpiter

bir devlet görevlisi (konsül) gökyüzüne bakındığını ve de sürekli yıldırımlar gördüğünü söylerse yüce tanrı jüpiter'den bir işaret geldiğine inanılırdı. kısa süre içinde de devlet işleri askıya alınırdı. bu bile jüpiter'in büyüklüğünü bize anlatmaya yeter.

kuyruklu yıldız

roma'da 'uzun saçlı yıldızlar' olarak adlandırılır. görüldüğünde mutlaka bir felaketin geleceği inanışı vardır.

akbaba

konsül olan kişi geleneklere uygun olarak kurban kestirirdi. genç caesar yani augustus'un kurban adama töreninde -iddiaya göre- göğe 12 tane akbabanın yükseldiği görülmüştür. 12 akbaba, roma mitolojisine göre romulus şehri yani roma'yı kurarken de görülmüştür.

yunanca

mö 1. yüzyılda her aristokratın ana dili olan latince'den sonra yanına eklemesi gereken ikinci dildir. aristokratların bu konuda iyi olduğunu söylemeliyiz.

komplo

bu kadar rekabetin yanında olmaması mümkün değildir. komplocular eğer yukarıda da söylediğimiz gibi 'cumhuriyet elden gidiyor!' diyerek bir araya gelirse iş mutlaka suikasta ya da farklı bir ölüm çeşidine çıkıyordu. öyle ki komplocular, ne kadar farklı görüşte olursa olsunlar, iş komploya/suikasta gelince tek vücut oluyorlardı. julius caesar'ın başına gelenler bu söylediklerimize uyar. komploya karışanlar arasında pompeiusçular olduğu kadar caesarcı olarak bilinen tipler de vardı. komplocuların, bu konuda yunan tarihini iyi okudukları söylenir.

ab uno disce omnes.