SİNEMA 12 Aralık 2022
57,9b OKUNMA     428 PAYLAŞIM

Recep İvedik Serisinin 3. Filmden Sonra Eski Tadı Vermemesinin Sebepleri

Bütün çerezliğine rağmen filmlerinin belli bir kurgusu ve amacı olan bir seriydi Recep İvedik. Peki ne oldu da ilk 3 filmden sonra aynı tadı vermemeye başladı? Hazır 7. film gündemdeyken biraz eşeleyelim.

entelektüel kimliğimi riske atmak adına da olsa bütün ortamlarda ölümüne savunduğum 2 yapım var: kurtlar vadisi ve recep ivedik. ama ne yazık ki ikisi de para hırsıyla piç edilerek sündürüldüğü için savunmakta zorluk çekiyorum ve "kurtlar vadisi ilk 97 bölüm" "recep ivedik ilk 3 film" diye bir tırnak açıyorum.

recep ivedik ilk 3 film bu kadar eğlenceli ve komikken, neden izlenmez hale geldi? bizi bu çöküşe götüren aşamaları sırayla yazmak istiyorum. çünkü aslında referans ve kıyas noktası olarak elimizde çok komik 3 film var ve berbat 4 film var.

1. serkan altuniğne'nin gidişi

kurtlar vadisi nasıl b*k edilmişti? önce osman sınav gitti, sonra serdar akar gitti. burda da filmdeki karikatürizasyonun başı, skeçvari sahnelerin mimarı serkan altuniğne gidince film başıboş bir ayının sağa sola sataşmasına dönüştü. daha da kötüsü; filmin kahramanı filmin yazarı da olduğu için kahramanı 3. bir gözden görüp komik durumlara sokmak yerine kendini görerek bir kahraman yarattı.

bu da bizi 2. maddeye götürüyor.


2. antikahramanın kahramana dönüşümü

"her vandal kendini kahraman olarak görür."

recep ivedik antikahraman olarak tasarlanmış bir karakter olmasına rağmen, sen onun özünü değiştirmeden kahraman rolüne sokmaya çalışırsan soktuğun kabı kırar. şahsen ben bir vandalı kahraman rolünde görmekten haz etmiyorum, empati kuramıyorum. nurullah adlı karakteri ezişi bana komik değil itici geliyor ve doğal olarak gülemiyorum. etrafa korku salan bir ayıyı gözümüze kahraman diye soktukça filmden de karakterden de soğuyup gülme mekanizmamı çalıştıramıyorum, bu da bizi 3. maddeye götürüyor.


3. empati kurulamayan kahraman

komedide karakterle kurduğumuz empati ilişkisi 2 şekilde işler.

birincisi: kahramanımızın başına kötü olaylar gelir, kendimizi onun yerine koyarsak geriliriz ve gülemeyiz. bu durumda karakteri olduğunca karikatürüze, empati kurulamayan biri olarak tasarlarız ki gülebilelim. (bkz: mr bean) (bkz: borat)

ikincisi: kahramanımız kötülerle mücadele eder, başarılar kazanır. empati kurarız ki başarıyı sahiplenebilelim, sevinelim ve gülelim. (bkz: kibar feyzo) (bkz: home alone)

recep ivedik, empati kurulamayan itici bir karaktere evrildiğinde nurullah'a köle muamelesi yaptığında ister istemz nurullah'ın tarafında yer alıyoruz ve recep ivedik'i karşı tarafa; kötülerin olduğu yere konumlandırıyoruz. bu da karakterin aksiyonlarını rasyonalize etmemize, onun başarılarıyla övünmemize engel oluyor. karakterimiz etrafa korku salan bir gerizekalı barbar olunca film izlenemez hale geliyor. bu da bizi 4. maddeye götürüyor.


4. karakterin çevresine korku salması

ilk 3 filmde, recep ivedik'in çevresinde, girdiği ortamlarda uyandırdığı uyumsuzluk, gariplik, olmamışlık hissiydi komik olan. starbucks'a, paintball'a, maskeli baloya gidip o ortamlarda sergilediği uyumsuz ama bir o kadar da haklı, seyirci tarafından hakkaten lan dedirten davranışları gülmemizi sağlıyordu. yoga sahnesinde herkes kadınken sadece onun erkek olması bu uyumsuzluğu görsel olarak ifade edilişiydi örneğin.

ancak son 4 filmdir ben çevresine korku salan bir cahil ayının bala göte gerçekleştirdiği kahramanlık maceralarını izliyorum. gülemiyorum, neden? ben o çevredekilerim. ben nurullah'ım.


5. recep ivedik'in yan roller üzerindeki tahakkümü

artık recep ivedik filmlerinde herkes bir zorba tarafından esir alınmış ama hasbelkader aynı tarafa düştükleri için ses çıkaramayan figüranlar olmuş durumdalar. biz recep'i diğer filmlerde yan rollerin baktığı gibi garipseyen gözlerle izlerken artık zincirlenmiş vaziyette bir takım karikatürize düşmanları şans eseri yenmesini izliyoruz. düşman demişken...


6. düşmanların klişe ve karikatürize olmaları

ilk filmde doğrudan bir düşman yoktu. otel müdürü direkt olarak recep'in karşısında değildi hatta müesses nizamı korumaya yönelik bir bekçi görevi görüyordu. ikinci filmde düşman doğrudan hayatın kendisiydi. üçüncü filmde ise düşman yalnızlıktı.

son 4 filmde görüyoruz ki apaçık aptal hollywood filmi klişesi olarak, gerçeküstü düşmanlar var. bunların her hareketi kötü, her hareketi art niyetli, recep'in de her hareketi halkını ejderhaya karşı koruyan bir şövalye edasında...