EKONOMİ 27 Temmuz 2022
14b OKUNMA     434 PAYLAŞIM

Otomobilde ÖTV Kaldırılırsa Cari Açık Artar mı?

Geçtiğimiz gün Kemal Kılıçdaroğlu'nun bazı otomobillerde ÖTV'de ciddi bir indirime gidileceği vaadi epey yankı uyandırdı. Ülkede büyük bir kesim bu haberi sevinçle karşılarken, bir kesim ise böyle bir kararın cari açığı artıracağını öngörüyor.

geçtiğimiz günden beri herkes kılıçdaroğlu'nun ötv vaadini konuşuyor. akp'lilerse ötv kaldırıldığı an cari açık patlar diyorlar. bugün için tabii ki haklılar. çünkü dünyada kimsenin aklına gelmeyen bir para politikasının ve ekonomi modelinin içinde yaşıyoruz.

kılıçdaroğlu'nun vaadinde uygulama zamanlamasının erken olmasının dışında bir problem yok. sanki seçimleri kazanacaklar ve hemen pazartesi günü ötv'yi indirecekmiş gibi söyledi. seçimlere muhtemelen bugünkü gibi yüksek enflasyon ve yüksek dış ticaret açığıyla gireceğiz. bunları düşürmeden ötv'de oynama yapmak hata olabilir.

enflasyonu tek hanelere düşürürsen, döviz kurunu istikrara kavuşturup makûl bir seviyeye indirirsen, yerli üretimi destekleyip üretimde dışa/ithalata bağımlılığı azaltırsan ötv'yi pekala kaldırabilirsin. bu ülke kendi üretebileceği tahılı kanada'dan, malezya'dan şuradan buradan ithal ediyor. akp tarımı bitirip ülkeyi ithalata mahkûm etti.


her şeyin düzgün işlediği bir ekonomide ötv'yi kaldırmak cari açığı veya dış ticaret açığını arttırmaz. tl’nin sözde değerli, cari açığın yüksek olduğu 2011-12 civarı yıllarda bile tüketimin ithalattaki payı %10 bile değildi. o kadar geriye gitmeyelim, 2021 yılında 270 milyar dolarlık toplam ithalatımızdaki tüketim malları kaç milyar dolardı sizce? 25 milyar dolar. evet, bütün satın aldığımız arabalar, cep telefonları, bilgisayarlar ve benzeri ürünlerin de içinde bulunduğu kalem sadece 25 milyar dolar. %10 bile değil:


diyeceksiniz ki pandemi vardı. pandemiden önceye gidelim, 2019'a. 2019 tüketim malları ithalatı 18,5 milyar dolar:


örneğin daha güncel 2022 mayıs rakamı. tüketim malları ithalatı sadece 2,35 milyar dolar:

 

2022 haziran. 2,63 milyar dolar:


işte "aman yarabbim. ithalatı, cari açığı patlatırsınız" dedikleri rakamlar bunlar. konuyla ilgili mahfi hocanın bir tweet'i:

ayrıca herkesin atladığı önemli bir nokta var. devir artık eski devir değil. 80-90'larda yaşamıyoruz. eskiden araba için lüks diyebilirdik. toplu taşıma yeterliydi, şehirler bu kadar kalabalık değildi. 10 milyon mülteci ülkeye doldurulmamıştı. cep telefonu için lüks diyebilirdik. alt tarafı alo diyorduk. bilgisayar için lüks diyebilirdik. alt tarafı chat yapıyorduk. ama devir değişti. araba, sosyal ihtiyaç haline geldi. cep telefonu insanlar için adeta yeni bir uzuv haline geldi. internet hayatın bir parçası oldu, belki de en önemli parçası. teknoloji çok ilerledi, bütün hayatımız bu cihazların içine girdi. şimdi kalkıp insanlara araba almayın, telefonun, bilgisayarın en ucuzunu alın geçin ya da almayın diyemezsiniz. artık her şey bir tıkla önümüzde. gençlik batıdaki imkanları ve zenginliği gördükçe onlara özeniyor, ülkeye yönelik aidiyet duygusu azalıyor. batıda yarım maaşla alınan telefon için burada 6 maaş isteyemezsiniz. halkın refahını arttıracağınıza fakirleştirirseniz ülkede tutamazsınız. dediğim gibi, devir değişti.

konuya geri dönersek; türkiye bugün 10 birim ihracat yapmak için 0,8 birim ithalat yapmak zorunda. yukarıdaki tablolarda da ara malı ithalatındaki korkunç rakamları gördünüz. işte yeni hükümetin ilk yapması gereken icraat sermaye ve ara malı ithalatını en aza indirebilmek olmalı. ithalat bağımlılığını azaltıcı hamleler yapılmalı. başkalarının 3 birime aldığı doğalgazı bizim 5 birime aldığımız yönünde iddialar var mesela. neden? buradaki fark nereye aktarılıyor? enerji ithalatı dış ticaret açığımıza direkt darbe vuran bir kalem.

akp'nin 80'lerde kalmış, paraya değer kaybettirerek ihracat arttırma gibi fosilleşmiş anlayışın sonucunu hep birlikte görüyoruz. ihracat yapıp gerçekten cari açığı kapatmak, ülkeyi kalkındırmak istiyorsanız hukuk devletini geri getireceksiniz. özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi değerleri yeniden tesis edeceksiniz. bağımsız olması gereken kurumlara yeniden bağımsızlıklarını kazandıracaksınız. sadece ucuz fiyat ve ucuz işçilikle kalkınmaya çalışırsanız halk 250 dolara çalışan kölelere dönüşüyor ve güney kore değil, bangladeş oluyorsunuz. ekonomik göstergelerde de herhangi bir düzelme olmuyor çünkü en önemli etken olan "güven"i ortadan kaldırıyorsunuz. bugün insanlar 1 dolar bile bozmuyor. neden, çünkü yarın sabah uyandığında ekranda doları 30 lira olarak görmeyeceğinin garantisi yok. dünyada o kadar para basıldı ama 1 birim döviz bile ülkeye gelmedi. neden, çünkü yabancı yatırımcının güveni sıfırlandı. hatta bırakın döviz girdisini olanlar da kaçtı. hem kendi vatandaşına hem de yabancı yatırımcıya güveni yeniden tahsis edersen ülkeye sermaye akışı olur. vatandaşın dövizini bozmaya başlar, dth'lar çözülür.

komik olan, kur operasyonunun yapıldığı aralık 2021'den önce ağustos, eylül, ekimde cari fazla vermiş olmamız. bunları takiben kasımda eksi verilince "faizi indirip kuru patlatırsak artık hep cari fazla veririz" diye düşündüler.

peki dünyada kimsenin aklına gelmeyen bu müthiş düşüncenin ardından ne oldu? cds 900 oldu, enflasyon %155'e fırladı, ota boka her gün zam gelmeye başladı. hem faizi, hem ithalatı, hem cari açığı, hem dış ticaret açığını, hem cds'i, hem de enflasyonu aynı anda coşturdular, ekonomiyi komple batırdılar. stokçuluk patladı, her şeyin fiyatı yarından ucuz hâle geldi.

aslında yeni hükümetin işi zor değil. o yüzden bu kadar rahat konuşuyorlar. akp öyle yanlış hamleler yapıyor ki doğrusu yapıldığı an çoğu şey kısa vadede düzelecek.