Osmanlı'nın Viyana'dan Sonra Aldığı En Büyük Yenilgilerden Biri: Budin Kuşatması
osmanlı'nın 1683 yılındaki viyana kuşatmasından (bkz: 2.viyana kuşatması) sonra yediği en büyük tokatlardan biri olan 1686 buda kuşatması, nedense türk tarih kitaplarında neredeyse hiç anlatılmaz. anlatılsa da tek satırlık bir not, kısa bir mağlubiyet cümlesi veya "buda kaybedildi" diye geçiştirilir. oysa bu olay, osmanlı'nın avrupa'daki hakimiyetinin kırıldığı, macaristan'ın elden çıktığı ve çokuluslu avrupa ordularının karşısında artık tutunamadığı tarihi bir kırılma anıdır.
buda, 1541'den beri osmanlı'nın elindeydi. yani 145 yıl boyunca osmanlı toprağıydı. bir bakıma orta avrupa’daki en uzun süreli osmanlı egemenliği buda'da kurulmuştu. kale, surlar ve tahkimatlarla dolu sağlam bir savunma hattıydı. 15.000 kişilik osmanlı garnizonu, kuşatma boyunca büyük direnç gösterdi. başlarında, girit'teki savaşlardan tanınan arnavut abdurrahman abdi paşa vardı. 70 yaşındaki bu komutan, kaleyi savunurken bugünkü budapeşte'deki hess andrás meydanı'nda şehit düştü. o kadar onurlu bir savunma yaptı ki, düşman komutanları bile kendisine saygı duydu. mezarı da hala budapeşte'dedir.
kuşatmayı gerçekleştiren kutsal ittifak ordusu, papa xi. innocentius’un çağrısıyla bir araya gelmiş çokuluslu bir hıristiyan koalisyonuydu. avusturya, venedik, lehistan, rusya, bavyera, saksonya, brandenburg(berlin), hatta fransa, hollanda ve isveç'ten gönüllü askerler vardı. tam 104.000 kişilik devasa bir ordu... karşısındaki osmanlı ise artık yorgun, dağınık ve diplomatik olarak da yalnızdı.
kuşatma sırasında bir osmanlı baruthanesine isabet eden top mermisi, 800 ton barutun infilak etmesine yol açtı. bu patlama, surların 200 metrelik kısmını yerle bir etti. ama yine de osmanlılar teslim olmadı. yardım gelene kadar dayandılar. yardım geldi mi? geldi. ama işe yaradı mı? hayır. 40.000 kişilik osmanlı ordusu, ironik biçimde 1526 mohaç ve 1541 buda’nın alınış tarihiyle aynı gün olan 29 ağustos'ta saldırdı ama büyük hezimete uğradı.
sonrasında kale düştü. osmanlı'nın 145 yıllık egemenliği bitti. at kuyruğu şeklindeki osmanlı sancağı, kale surlarından söküldü. şehrin müslüman ve yahudi nüfusu, buda’yı osmanlılarla birlikte savunduğu için katledildi. bütün şehir üç gün boyunca yağmalandı, evler yakıldı. öyle ki, buda'nın tekrar toparlanıp macaristan’ın başkenti olması yüzyılı buldu.
peki, bu devasa yenilgi neden türk tarihinde anlatılmaz?
çünkü, travmatik bir çöküştür.
osmanlı’nın sadece askeri değil, siyasi ve psikolojik olarak da gerilemeye başladığı noktadır. "şanlı zafer" anlatısına ters düşer. kolektif avrupa ordusunun karşısında osmanlı'nın yalnız ve etkisiz kalması, "tek başımıza tüm avrupa'yı dize getirdik" mitini zedeler.
üstelik buda'nın düşmesinden sonra gelen 1699 karlofça antlaşması, zaten topyekün bir toprak kaybının başlangıcıdır.
abdurrahman abdi paşa'nın kahramanca ölümü bile tarih kitaplarında yok hükmündedir. halbuki budapeşte'de onu anan levhalar, avusturya arşivlerinde saygıyla bahsedilen raporlar vardır.
türk tarihi, sadece zaferlerden ibaret değildir. mağlubiyetler de öğreticidir. hele böylesi kırılmalar, bugünü anlamak için elzemdir. ama biz o sayfayı açmamayı seçiyoruz.
okullarda öğretilen osmanlı tarih anlatısı, özellikle okul kitaplarında zafer odaklı, prestij kaybettiren olaylar minimize edilir, uluslararası ittifaklarla baş edememe durumları gibi mühim detaylar genellikle sansürlenir ya da bahsedilmez.
viyana’yı alıp orta avrupa'ya hakim olma hayali kurarken, eldeki bulgurdan, yani buda’dan da olundu. bu, osmanlı’nın sadece askeri strateji hatasını değil, büyük güç yanılsamasını da gözler önüne seriyor. halbuki buda'nın 1686'daki düşüşü, osmanlı'nın avrupa'daki son yükselişinin tabuta konduğu gündü.