TARİH 2 Şubat 2022
27,9b OKUNMA     465 PAYLAŞIM

Osmanlı'da Padişahı Törenlerde Alkışlamakla Görevli Memurlar: Alkış Çavuşları

Eski Türkçede övmek, iyi dilekte bulunmak, dua etmek gibi anlamları olan alkamak kelimesinden türeyen alkışın, Osmanlı protokolünde hayli önemli bir yeri vardı.

eski türkçede övmek, iyi dilekte bulunmak, dua etmek gibi anlamları olan alkamak kelimesinden türeyen alkışın, osmanlı protokolünde hayli önemli bir yeri var. padişahlara, şehzadelere, sadrazamlara ve vezirlere yapılan alkışa o kadar önem veriliyor ki bundan sorumlu alkışçılar, alkış çavuşları, hassa hademeleri, mızıka-yi hümâyun hademeleri bulunuyor.

bunlar altı, sekiz veya on iki kişilik gruplar halinde bir halka oluşturarak tahta çıkış sırasında, anma törenlerinde, bayramlarda, doğum günü kutlamaları gibi türlü merasimlerde oldukça gür bir sesle övgü dolu sözler söylüyorlar ki işte bu sözlere alkış deniyor. 

mesela bazıları şöyle:

- aleyke avnullah (allah yardımcın olsun).
- ikbâlin efzûn (uzun) olsun padişahım.
- maşallah, uğurun açık olsun.
- maşallah, şevketinle/devletinle bin yaşa!
- yardımcın allah ola, devletinle çok yaşa!
- padişahım çok yaşa!
- mağrur olma padişahım; senden büyük allah var.

(bu arada hemen bir ara not: padişahın kibrini frenleme gibi bir işlevi olan mağrur olma padişahım; senden büyük allah var alkışı, hayli yerli gibi durmakla beraber savaştan dönen romalı generallerin zaferin büyüsüne kapılmasını önlemek için yanlarındaki köleye söylettikleri şu sözden devşirilmiş: memento mori: ölümü hatırla, sen de insansın ve bir gün elbet öleceksin!)


ismail hakkı uzunçarşılı'nın, alkışçıbaşı şeyh tevfik bey'den naklettiğine göre padişaha yönelik üç çeşit alkış var

1. sultanın herhangi bir alay için saraydan çıkışında, camiden çıkarken, ata ya da arabaya binerken yapılan alkış: "uğurun hayır ola, yaşın uzun ola, hak teâlâ efendimize ömürler vere, devletinle çok yaşa"

2. sultanın attan ya da araban inişi sırasında yapılan alkış: "yardımcın allah ola, yaşın uzun ola, hak teâlâ efendimize ömürler vere, devletinle çok yaşa" 

3. sultanın alayla camiye girişi sırasında yapılan alkış: "maşallah, ömrü devletinle çok yaşa!"

padişah geçerken yaşanan ölüm sessizliği

görüldüğü üzere alkış, belli kurallara bağlanmış durumda. yani alkışçılar dışında herhangi birinin alkış yapacağım deyip aklına geleni söyleyemesi mümkün değil. hatta avrupalı seyyahlar anılarında, padişahın geçişi sırasında adeta bir ölüm sessizliği çöktüğünü ve kimselerden çıt çıkmadığını yazıyor: 

- "alayın geçisi sırasında toplanan kalabalık ölüm sessizliği içindeydi." (charles mac farlane, constantinople in 1828, p.499) 

- "beni üç şey hayli sarstı: ...padişah ve tebaasının derin sessizliği. ne bir bağırış ne de bir haykırış duyuldu, bütün ağızlar suskun, bütün gözler kayıtsız kaldı." (louis buniel, jerusalem: la côte de syrie et constantinople en 1853, 387)

bu sessizliğin tek istisnası ikinci mahmut'un edirne seyahati sırasında yaşanmış: 

"...sevahilde mevcud zükûr u inasın nalan u giryan olarak 'allah selama versin' sadaları velvele-saz-ı asman olup..."


abdülaziz

fakat bu resmi sükut geleneğini asıl bozan ve halkın alkış ve tezahüratla padişahı karşılaması gibi daha önce tasavvuru bile mümkün olmayan bir durum, sultan abdülaziz döneminde yaşanmış. 1863'te iskenderiye ve kahire'ye kadar giderek yurtiçi en uzak mesafeli yolculuk yapan padişah olduğu yetmiyormuş gibi 1867'de de adeta erasmus yapan bir padişahıymışçasına paris, londra ve viyana'ya giderek yurtdışına savaş dışında bir sebeple çıkan ilk padişah olan abdülaziz, kendisine alkışlarla ve tezahüratla gösterilen teveccühten bir hayli keyif almış. cevdet paşa'nın tezakir'de yazdığına göre padişahı izmir'de karşılayan avrupa vatandaşı kadınlar padişaha şöyle bağırmışlar: "vive le sultan/çok yaşa sultan"


ikinci mahmut

ikinci mahmut'un 1827'de mızıka-yı hümâyun'u kurmasından sonra törenlerde alkışla birlikte mızıka da çalınmaya başlanmış. mesela herhangi bir tören başlamadan önce ve de sonrasında askeri mızıka selam havası çaldıktan sonra hep bir ağızdan “padişahım çok yaşa” diyerek alkış tutuluyormuş. fakat padişahların cenaze törenlerinde sadece alkış yapılıyor, naaşa saygısızlık sayılacağından kesinlikle mızıka çalınmıyor. bunun tek istisnası, 1918'de ölen sultan reşat'ın cenaze töreninde yaşananlar olmuş. mabeyn başkatibi ali fuat türkgeldi, o gün yaşanan bu saygısızlığın vahdeddin döneminde usul-erkân bilen kimse kalmamasından kaynaklandığını yazarak yaşananları şöyle anlatmış:

"hırka-i saadet önünde hakan-ı mağfirun cenazesi karşısında muzika çalınmayıp padişah-ı cedid babüssaadeden çıkarken hademe-i hassa tarafından alkış icrası suretiyle resm-i selamın ifası mutad olduğu halde bu gibi adetleri bilen kalmadığından o gün muzika ile resm-i selam ifa kılınmış ve biatın hitamına kadar muzika çalınmıştır." (görüp işittiklerim, s.139)


son not: osmanlı'daki tören protokolü hakkında daha fazla ayrıntı isteyen hakan karateke'nin şahane kitabı "padişahım çok yaşa!: osmanlı devletinin son yüzyılında merasimler" kitabına; kitap alamam bana link ver diyenler de "17.yy osmanlı saray teşrifatı ve törenleri" başlıklı şu doktora tezine bakabilir.