TARİH 24 Şubat 2020
54,8b OKUNMA     607 PAYLAŞIM

Osmanlı Döneminde Şimdinin Hakimleri Olan Kadılara Dair Merak Edilenler

Kadı nedir? Kadıların görevleri nelerdir? Osmanlı döneminde, şimdi bildiğimiz hakimlerin yerinde kadılar vardı. Ne iş yaparlardı bu kadılar? Nasıl seçilirlerdi? İşte kadılık makamına dair bilinmesi gerekenler.

kadı, halk arasında da bilinen en genel tabiriyle bugünün hakimleridir. arapça’da kazâ kelimesinden türetilmiş olup insanlar arasındaki anlaşmazlıkları dini hükümlere göre çözmeye çalışan devletin resmi görevlisidir.

osmanlı devleti’nde, kuruluş yıllarından itibaren fethedilen yerlere adaleti sağlaması için kadı gönderilmiştir. bildiğimiz “hakimliğin” yanında pek çok başka görevleri de vardı. kadı gönderildiği bölgede adli, idari, ekonomik ve askeri pek çok sorumluluğa sahipti. kadıların görevlerine baktığımızda çok boyutlu “bir yönetici” olduğunu söyleyebiliriz. osmanlılarda ilk kadı, osman gazi döneminde görevlendirilen, şeyh edebali'nin damadı dursun fakih’tir.

kadının görevleri

kadının en belirgin görevi şer’i mahkemeleri yönetmesidir. osmanlı devleti’nde tek çeşit mahkeme vardı ve bütün davalar bu mahkemelerde görülürdü. kadı, hanefi mezhebine göre hüküm verirdi. evlenme, boşanma, miras gibi idari işler yanında reaya arasında oluşan anlaşmazlıkları da çözmek kadının sorumluluğundaydı.

kadılar, noter gibi alım-satım işlemlerini ve vekâletnameleri de düzenlemişlerdir. merkezden gönderilen fermanları sicil defterine kaydeder ve verilen emirleri uygular. savaş zamanında asker toplanması, erzak temini, vergilerin toplanması gibi işler de onun sorumluluğundadır. vakıfları, tüccar ve esnaf loncalarını teftiş eder, düzeni sağlardı. narh denilen listeler ile esnaf ve tüccar için ürün ve hizmet bedellerini yayınlardı.

kadılar, merkezden atanmalarına rağmen maaşları merkezi bütçe tarafından ödenmemektedir. yaptıkları işlerden aldıkları ücretlerle geçimlerini sağlamışlardır. bu da zaman zaman adam kayırma, taraf tutma, rüşvetle sonuçlanmıştır.

on dokuzuncu yüzyılda hızlanan modernleşme süreciyle kadıların görevleri de daralmaya başlar. tanzimat döneminde nizamiye mahkemelerinin kurulması ile bazı adli davalar kadıların sorumluluğundan çıkarılmıştır. merkezi yönetimin güçlenmesiyle başlayan kaymakam(kaim makam) atamaları ile idari görevlerin birçoğu kadılardan alınmıştır. 1854 yılından sonra başlayan belediye örgütlenmesi ile bazı görevleri de belediyelere(şehreminlerine) bırakılmıştır. kadılar artık evlenme, nafaka, miras ile vakıf davalarından sorumlulardır.

1924 yılında kabul edilen tevhid-i tedrisat kanunu ile kadı yetiştiren medreseler kapatılmıştır. aynı yıl çıkarılan kanunla şer’i mahkemeler de kapatılınca kadılık tarihe karışmıştır.

kadı nasıl olunur? kadıların eğitimi nasıl yapılırdı?

kadı eğitimini iki döneme ayırabiliriz.

1. tanzimat dönemi’ne kadar kadı eğitimi 

klasik dönem osmanlı’da kadı yetiştirmek için özel bir okul yoktur. kadı olabilmek için medreseden mezun olmak gerekliydi. medreseler, osmanlı eğitim sistemi içerisinde yükseköğretim düzeyinde eğitim veren kurumlardır. osmanlılarda ilmiye sınıfı olarak adlandırılan kadı, müftü, müderris, imam hepsi medresede eğitim alırdı.

medreseler mezunlarının aldıkları maaşa göre isimlendirilmişlerdir. yirmili (haşiye-i tecrid), otuzlu (miftah), kırklı (telvih),ellili (hariç ve dahil medreseler), sahn-ı seman, altmışlı ve süleymaniye medreseleri olarak sıralayabiliriz. kadı olabilmek için sahn-ı seman medresesi’nden mezun olmak gerekliydi. (daha sonraki dönemlerde ellili medreselerden de mezun olanlar kadı olarak atanmıştır.)

sahn-ı seman medresesi’ni bitirenlere danişment denirdi. danişment, kadı olmak isterse kazaskerliğe başvurur ve sıraya girerdi.

2. tanzimat dönemi sonrası kadı eğitimi

batılılaşma ile birlikte hukuk sisteminde yapılan değişiklikler, kadıların da görev tanımlarını etkilemiştir. osmanlı hukuku mecellenin yazılı hale getirilmesi, batı hukuk sisteminin özellikle fransız kanunlarının tercüme edilmesi ikili bir sisteme doğru gidişi başlatmıştır. bu dönemde kurulan nizamiye mahkemelerinde tanzimat döneminde açılan hukuk okullarından mezun olan kadılar ve hakimler istihdam edilmiştir. şeriata göre hüküm veren şeri mahkemeler ise görevlerini sürdürmüştür.

hukuk alanında eğitim veren ilk okul 1874’te kurulan mekteb-i hukuk-ı sultani’dir. bu okulda temel amaç nizamiye mahkemelerine hakim, savcı, avukat ve memur yetiştirmekti. bu yıllar ilk osmanlı anayasası kanun-i esasi’nin ilan edildiği yıllardır.

mekteb-i hukuk-ı sultani, 1886 yılında maarif nezareti’ne devredilir. 1909 yılında ise fakülte olarak darülfünun’a bağlanır. okulun ismi mekteb-i kudat daha sonra medresetü’l kudat olarak değiştirilir. kudat, kadı kelimesinin çoğuludur. medresetü’l kudat ismindeki medreseden kasıt yükseköğretimdir. tanzimat döneminde açılmış modern eğitim veren okullardandır ve medrese eğitimi ile aslında alakası yoktur.

kadıların atanması ve dereceleri

medreseden mezun, kadı olmak isteyen danişment, kazaskerliğe müracaat eder. osmanlı devleti idari olarak iki bölgeye ayrılmıştı: anadolu ve rumeli. bu bölgelerin yöneticisine kazasker denilmiştir. kadıların atanmalarını ilgili kazasker gerçekleştirirdi. bekleyen kişilerin sayısına göre, ihtiyaca göre atama süresi değişmekteydi. atanan kadı önce mülazemet (stajer) olarak bir kazaya başka bir kadının yanına görevlendirilirdi. bir süre(üç-beş yıl arasında) burada çalıştıktan sonra istanbul’a döner ve atamasını beklerdi. tayini yapılan kadıya atandığına dair üzerinde padişah tuğrası bulunan bir berat verilirdi. kadılar genelde iki yıllık görevlendirilirdi. bu süre sonunda istanbul’a döner ve yeni görev yeri için beklerdi.

kadı atamalarında zaman zaman adaletsizlikler olmuştur. 1599 yılında sıralarını bekleyen kadılar padişah ııı.mehmet’e eyüp ziyaretinde şikayette bulunurlar. anadolu kazaskeri damat muhyiddin efendi’nin kadılıkları parayla sattığı, adam kayırma yaptığını söylerler. bunun üzerine kazasker azledilir ve yerine ahizade abdürrahim efendi tayin edilir. aday olan kadıların imtihan yapılması söylenir.

osmanlı devleti, idari anlamda eyaletlere, vilayetlere, sancaklara, kazalara bölünmüştü. nüfus, ekonomik yapı, gelişmişlik durumlarına göre sancak ve kazalar arasında dereceler belirlenmiştir. kadılar arasında bölgelere göre hiyerarşi açısından fark bulunmaktadır.

on yedinci yüzyıldan itibaren kadılık için beş derece bulunmaktadır

bu dereceler arasında bilgisine, çalışmasına göre kadılar terfi ettirilirdi. kadıların çalıştıkları bölgelere “mevleviyet” denilmiştir. (mevleviyet: mevla kelimesinden gelir “efendi, sahip” demek olup kadıların görev bölgesi anlamında kullanılmıştır. )

1- devriye mevleviyeti

kaza ve küçük şehirlerin kadılıklarıdır. ilk görev yeri genelde bu bölgeler olurdu. adana, ankara, antep, balıkesir, beyrut, birgi, bosna, boyabat, diyarbekir, erzurum, gelibolu, kandiye(girit), kayseri, konya, lefkoşa, maraş, menemen, mudurnu, rusçuk(bulgaristan), sakız, sinop, sivas, çankırı, tire, tokat, van gibi şehirlerdir.

2- mahrec mevleviyeti

ikinci aşama kadılıklardır. devriye mevleviyetinde tecrübe kazanan kadılar ya da süleymaniye medresesi müderrisleri doğrudan bu derece kadı olarak atanırdı. mahreç mevleviyetleri şunlardır: bağdat, belgrad, galata, eyüp, üsküdar, manisa, selanik, sofya, yenişehir (yunanistan), izmir.

3- bilad-ı hamse

üçüncü aşama kadılıktır. önceleri bilad-ı selase olarak edirne, bursa, istanbul iken sonradan biladı hamse olarak beş kadılık olmuştur. bunlar:edirne, bursa, şam, mısır ve filibe.

4- haremeyn

mekke ve medine şehirleri kadılıklarıdır. osmanlı devleti her zaman mekke ve medine’ye kutsal topraklar gözüyle bakmış, onları diğer şehirlerden ayrı tutmuştur.

5- istanbul kadılığı

mevleviyetler içinde en yüksek kademe istanbul kadılığıydı. (istanbul’da dört kadılık bulunmaktaydı. sur içi, galata, eyüp ve üsküdar. istanbul kadılığı’ndan kasıt sur içi kadılığıdır.)

istanbul kadılığı, kadılık açısından en yüksek mertebeydi. bunun ardından anadolu ya da rumeli kazaskerliği ardından şeyhülislamlık gelirdi.

şer’i mahkemeler ve sicil defterleri

kadılar anlaşmazlıkları çözmek için mahkeme kurarlardı. 1800lü yılların sonuna kadar mahkemeler için resmi binalar yapılmamıştır. kadılar evlerinde ya da müsait olan yerlerde mahkeme kurarlardı. kadı değiştikçe mahkemelerin yeri de değişirdi haliyle.

kadılığın derecesine göre kadının çeşitli sayıda yardımcıları(naip:kadı vekili, katip: kayıtları tutan, muhzır:mübaşir, kassam: miras bölüşümü hesaplayan) olurdu. bu kişilerin maaşları da baktıkları davalardan aldıkları paralardı. davacı ve davalı, şahitler mahkemede hazır bulunur, kadı bizzat davayı dinler ve hüküm verirdi.

kadılar müslümanlar arasındaki anlaşmazlıklarla ilgilenirdi, gayrimüslimlerin davalarına bakmazlardı. görülen her dava kadılar tarafından sicil defterlerinde kayıt altına alınırdı. on yedinci yüzyıla kadar dava, nikâh, vakıf işlemleri arapça, merkezden gelen emir ve cevaplar türkçe olarak kaydedilmiştir. on yedinci yüzyıldan sonra hepsi türkçe kaydedilmiştir.

sicil defterleri her kaza, sancak ve vilayet için ayrı ayrı tutulmuştur. sicil defterleri osmanlı tarihini pek çok yönden aydınlatmak için muazzam birer kaynaktır. en eski sicil defteri(bursa şer‘iyye sicilleri) on beşinci yüzyılın ikinci yarısına(1455) tarihlenmektedir. bugün milli kütüphane’de, devlet arşivlerinde, illerin kütüphanelerinde bu sicil kayıtları koruma altındadır. sicil defterleri üzerine pek çok çalışma yapılmıştır ve yapılmaya devam etmektedir.

değerlendirme 

on sekizinci yüzyılda merkezi idarenin zayıflamasıyla birlikte kadıların çalışmasına müdahaleler artmıştır. bölgenin ileri gelenleri ekonomik anlamda güçlendikçe devlet otoritesi zayıflamıştır. kadılar da bu dönem yerel güçlerle anlaşmak zorunda kalmıştır.

1826 yılında yeniçeriliğin kaldırılması kadıları da etkilenmiştir. yeniçeri ocağı askerleri kadının emri altında olduğu için kadıların bölgedeki nüfuzları gittikçe azalmıştır. sonraki yıllarda evkaf nezareti’nin kurularak vakıfları kontrolü altına alması, belediye teşkilatının kurulması, nizami mahkemelerin kurulmasıyla bu görevler kadılardan alınmıştır. şer’i mahkemeler evlenme, boşanma, miras bölüşümü gibi konularla ilgilenmişlerdir.

yüzlerce yıl devam etmiş kadılık, kültürümüze farklı alanlarda yerleşmiştir. çok kullanılan “o kadar kusur kadı kızında olur” sözü gibi. coğrafi anlamda şehir isimlerimizi de etkilemiş olup en bilineni istanbul’da bulunan kadıköy’dür. yapılan bir çalışmada türkiye’de köy, kasaba, mahalle isimlerinde çokça kadı kelimesinin kullanıldığı tespit edilmiş.

bunların yanında kadılarla ilgili çok sayıda atasözü ve deyim de bulunmaktadır. bazılarını ben derledim. iyi, hoş olanlar da var ancak insanların kadıları nasıl gördüğünü gösteren eleştirel atasözü ve deyimler de bulunuyor.
___

not: bu yazıyı video olarak buradan izleyebilirsiniz. 

tarih içerikli videolar hazırlıyorum, youtube kanalıma buradan ulaşabilirsiniz.

kaynakça

Osmanlı Döneminde Kapalıçarşı'da Üretilen Bir Çeşit Vibratör: Zıbık

Osmanlı Döneminde Şehzadeler Nasıl Bir Eğitim Alırdı?