Netflix'in Başarılı İşleri Arasına Giren Dünyayı Ardında Bırak Filminin İncelemesi
leave the world behind (dünyayı arkanda bırak) filmini az önce bitirdim ve son derece beğendim. söylemek istediğini direkt söylemeyen, düşündüren, kamera açılarının bile anlam taşıdığı filmlere her gün denk gelmiyoruz. bu yüzden sinema severlerin kaçırmaması gereken bir film.
henüz sindiremediğim çok fazla noktası var, her tespitimi de tek tek yazmak istediğim bir dönemde değilim (son dönemde yaygınlaşan ve film okumasından ekmek yiyenlere de biraz ayıp oluyor gibi hissediyorum) ancak çok kabaca değinecek olursam (sürprizli bir tespitim de var bazı film okuyucuları faydalanacaktır)
--- spoiler ---
- kendisi her boku bilen, insanlardan üstün göre özellikle siyahilerden üstün gören, farkında olmasa da bir alkolik (şarapkolik) depresyonda bir abla (amanda - julia roberts) ile başlıyoruz. diğer yandan pek de haksız sayılmayacak bir karakterde olduğunu filmi izledikçe görüyoruz; güne koşturmayla başlayan o cıvıl cıvıl insanların insanlık, doğa, canlılara bir fayda sağlamak için değil de hep bencilce kendi hayatlarını iyileştirmek için -belki de farkında olmadan, bilinç altlarında kodlananlar yüzünden- herkesi yara yara mücadele edişinden bunalmış..
- ufukta görünen ve petrol gemisi diye lanse edilen ve adım adım karaya vuran gemi 1619'da karaya vuran white lion gemisine gönderme, geminin adı da aynı zaten. (bkz: amerikaya gelen ilk siyah köleler) petrol gemisi derken siyahi anlamda bir gönderme yer almış.
*bunu henüz hiçbir yerde okumadınız muhtemelen* ethan hawke abimiz kasabada ne olup ne bittiğini bulmaya çalışırken bir anlığına radyodan belli belirsiz bir açıklama duyuyor; o radyonun frekansı 1619'du.. tam o anda uyandım zaten, amerikanın 400 yıllık köle sömürüsüne gönderme yaptığına ((bkz: project 1619) ny times
- ablamızın zaten ilk başta siyahi aileye hiç inanmaması, bu güzel lüks ev sizin mi diye sürekli şüphe duyması, ertesi sabah son model arabayı görene kadar hiçbir güven duymaması da tamamen siyahilere olan önyargılara gönderme. arabayı görünce bir kaynaşıveriyor.. (hatta george (g.h.) ile fazla kaynaştığı da söylenebilir) zaten filmin sonlarına doğru kulübede kızla tartışırken lüks arabanızla bir aksiyon almanızı bekliyorum diye haykırması da bilinç altının bir tezahürü..
- teknolojiyle bağımızın koptuğu anda bir anda nature yani doğa ile rollerimiz değiştiği anlar kamera açısıyla muhteşem yansıtılmış (bir anda geri çekilen kamerayla birlikte geyikler ve ardından ormandaki ağaçlar yanında insanın hızlıca küçülmesi..doğanın ise korkunç derecede insana karşı üstünlüğü bir sahnede resmedilmiş resmen.
- bunların dışında çokça aile içerisindeki dinamiklere, ilişkilere gönderme yapılması da oldukça güzeldi. hatta friends dizisine bu kadar vurgu yapması, siyahi kız ile (ruth) ablamızın (amanda) sarılmasıyla, dizinin sonunda friends credits müziği "i'll be there for you" esameleri hep bilinçli kurgulanmış olmalı.
- küçük kızımızın (rose) çevresinden alamadığı ilgiyi/mutluluğu bir tv dizisi "friends"te bulmaya çalışması, çoğumuz için çok tanıdık değil mi? mutlu olmak için çıtır birkaç bölüm açıp izliyor herkes, oradaki olmayan arkadaşlarıyla vakit geçirmeye çalışıyor. çok kalabalık bir dünyada çok yalnızız farkında mısınız? işte tam da bu yüzden bu film / kitap muhteşem..
- redneck dediğimiz arsasına karşı fazla korumacı, silahlı, amerikan bayrağıyla gurur duyan (ezanlar susmayacak amerikan versiyon) trumpçı (reisçi), paranoyak, komplocu (dıjj güçler) dayının (danny) bilmiyorum çok fazla düşman yarattık belki de bir araya gelip hep birlikte saldırıyor olmaları ihtimalini akıl etmesi şaşırtıcı ve güzeldi. (paranoyasında da haklı çıkması ve erzak stoğuyla avantajlı konuma geçmesi de cahillerin de bir gün haklı çıkabileceğine dair güzel bir göndermeydi)
- obama ailesinin de bu filmin yapımcılarından olması da birçok değindiği noktaya farklı bir bakış açısı sunmamızı da gerektirebilir (aslında dünyayı yöneten üç beş aile olması bizi sadece rahatlatan bir gerekçe yeğen, bu kadar basit bakmayın olaya gibisinden bize sinyal atmışlar)
- kamera açıları ve geçişleri de çoğu zaman bir anlam taşıyordu, aileye dışardan yargıladığımız anlarda pencerenin içerisinden geçip (o geçişi harika yapmışlar) dış bir göz olarak bize onları izlettiği anlar örneğin, çok çok iyi tasarlanmıştı, bu anlamda da bayıldım...
--- spoiler ---
daha değinilebilecek birçok eleştiri ve güzel nokta var.
film boyunca o gerilim hiç bitmiyor. bence bu kadar gerilmemizin temelde iki sebebi var; birincisi bu olayların çok yakın bir gelecekte başımıza gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok. bir gün uyandığımızda telefonların çekmediği internetsiz, yolları bilmediğimiz, teknoloji bağımlılığımız sebebiyle hiçbir şey bilmediğimiz bir dünyaya uyanabileceğimiz ihtimali.. ki yapay zekanın da bu hızla gelişmesi ve son derece ulaşılabilir olması da yeni nesli çok çok daha hızlı bir şekilde teknolojisiz bir dünyada aşırı savunmasız bir hale getireceği bir gerçek..
ikincisi ise film boyunca hiç bitmeyen bir belirsizlik var. o belirsizlik hali müthiş bir gerilime sebebiyet veriyor. george abimizin sürekli bir teorisi, bir kendinden emin ne olduğunu bilir bir hali olsa da bir bok bilmiyor bence anlattıklarına bakılırsa. ne olmuş olabileceğini -aileyle birlikte- anlamlandırmaya çalışıyoruz ve güzel tarafı aile bireyleri hep doğru soruları oldukça mantıklı bir şekilde ve yerinde soruyor, bu da filmin çok güzel bir başka noktası diye düşünüyorum. 9/10.