SPOR 14 Ağustos 2024
12,7b OKUNMA     93 PAYLAŞIM

Neden Artık Hiçbir Şehir, Olimpiyatlara Ev Sahipliği Yapmayı Pek de İstemiyor?

İlginçtir ki Olimpiyatları düzenlemeye eskisi kadar rağbet olmuyor büyük şehirlerden... Neden?
Vancouver'daki Olimpiyat halkaları.

çayınızı kahvenizi alın. neden kimse olimpiyatları düzenlemek istemiyor bunu konuşacağız...

2017 eylül ayında uluslararası olimpiyat komitesi zor ve akıl almaz bir karara imza attı. 2024 olimpiyat oyunlarının hangi şehre verileceğinin karar gününde olimpiyat komitesi yani ioc, eşi benzeri olmayan bir karara imza attı.

önce iki aday şehrin temsilcileri sahneye çağrıldı ki bunlar paris ve los angeles idi. daha sonra 2024 paris'e, 2028 los angeles'a verildi.

her 4 senede bir yapılan, ortalama katılımın 5 milyon olduğu ve en az 3 milyar insanın evinde izlediği dünyanın en büyük ve en prestijli spor organizasyonunun, yüzyılda belki sadece bir kere yakalanacak bir şans ve şehirlerin, ülkelerin rekabet ederken birbirlerine düşman kesildiği bu yolculukta resmen ıoc tribünlere oynamış, başka aday şehir almadan çat diye, kimseye sormadan, skandal bir kararla iki olimpiyat şehrini belirlemişti.

ama görünmeyen farklıydı...

2004 olimpiyat oyunlarını düzenlemek için başvuran şehir sayısı 12'di: san juan, buenos aires, rio de janerio, cape town, sevilla, roma, lille, stockholm, st. petersbutg ve istanbul... buna rağmen ioc yine kimseye sormadan çat diye 100. yıl ve insanlık mirası diyerek atina'ya verdi oyunları.

2008'i düzenlemek için başvuranların sayısı ise 10'du: pekin, havana, toronto, sevilla, paris, kahire, kuala lumpur, bangkok, osaka ve elbette istanbul. (kazanan pekin oldu)

bundan sonra olimpiyat düzenlemeye olan ilgi oldukça azaldı zira 2005 yılında atina şehri yani belediyesi resmi olarak yunan hükümetine iflasını vermişti. 5.000 yıllık atina şehri olimpiyatlar yüzünden resmen batmış, maaş ödeyemez duruma gelmiş, hastanelere elektrik veremeyecek hatta okulları 1 hafta kadar kapatacak duruma gelmişti.

2012 olimpiyatları için sadece 9 şehir başvuruda bulundu; havana, new york, madrid, paris, leipzig, moskova, londra ve elbette... istanbul (londra kazandı)

2016 için sadece 7 şehir başvurdu: şikago, rio, madrid, prag, doha, tokyo ve bakü (rio kazandı)

2020 için bu sayı sadece 5'ti: madrid, doha,bakü, tokyo ve tabii ki istanbul (finale kalıp finalde seçilmemiştik)

2024'e gelindiğinde ise sadece iki şehir vardı... los angeles ve paris...

tekrar başa dönelim ioc aynı anda iki karar almıştı zira 2028 olimpiyatlarını düzenlemek için hiç bir şehrin aday olmayacağını biliyorlardı (evet istanbul dahil). bu yüzden resmen los angeles'a olimpiyatları "kitlediler", amerikan olimpiyat komitesi karşı çıksa da olan olmuştu. tüm dünyanın gözü önünde amerika'ya büyük kazık atıldı.

peki neden ilgi azaldı?

aslında ilk olimpiyatlardan itibaren tüm düzenlenen olimpiyatlarda bir dünya problem oldu. 1896 olimpiyat sonuçları ülkelere geç gönderilmiş, yanlış aktarılmış hatta bazı sporcular madalyaların sahtesini yaptırarak ülkelerine dönünce kendilerini şampiyon etme gibi sahtekarlıklar yapmıştı.

1984 olimpiyatları için de hiçbir şehir aday olmamıştı zira önceki olimpiyatlarda o kadar çok sorun vardı ki artık herkes oyunları düzenlemeye korkar olmuştu. mesela:

1968 mexico city oyunlarından sonra protestolar şiddet gösterilerine dönüştü. binlerce insan öldü.

1972 münih olimpiyatlarında 11 israilli sporcu öldürüldü.

bu iki örnekten yola çıkan şehirler, olimpiyat düzenlemenin politik olarak oldukça riskli ve hatta ölümcül olacağını gördüler. ayrıca parasal olarak da olimpiyat düzenlemek mantıklı değildi çünkü belirtilen bütçelerle iş yapmak imkansızdı. 1976 montreal oyunları için ayrılan bütçe daha inşaat başlamadan bitmiş, bütçe tam 13 kat aşılarak ancak oyunlara yetiştirilmiş, bu arada belediye başkanları, valiler istifa etmek durumunda kalmıştı.

sonuç olarak şehirler, olimpiyat düzenlemenin mantıklı bir şey olmadığını düşünüp aday olmayı bıraktılar, ioc ise yine şeytan gibi davrandı. 1984 olimpiyatlarını düzenleyecek şehir bulunamayınca ioc tanıdık bir iş yaptı. kimseye sormadan, danışmadan çat diye los angeles'ı ev sahibi şehir ilan etti. gücünün zirvesindeki amerika elbette buna hayır diyemezdi.

elbette amerika işin içerisindeki kârı gördü. ve tarihte olimpiyatlardan kar eden ilk ülke olmayı başardı... nasıl mı?

los angeles yeni bir olimpik stadyum yapmayı reddeti. la coliseum'u biraz yenileyip içindeki sahayı oval hale getirdiler ki zaten orada da amerikan futbolu maçları gayet oynanıyordu. los angeles lakers'ın o dönemler oynadığı the forum, ucla üniversitesi tenis kortları ve jimnastik salonu sadece restore edildi ve kapasiteleri arttırıldı. iş olimpik köy kurmaya gelince de abd yine çakallık yaptı ve atletleri şehirde bulunan üniversite yurtlarına yerleştirdi. elbete ioc hepsine itiraz etse de ellerinde başka şehir olmasa da zorunlulukla evet dediler. amerikalılar dahil tarihin en kötü olimpiyatları olmasını beklerken...

1984 olimpiyatları her açıdan tarihin en iyi olimpiyatlarından biri oldu. özellikle finans açısından ise resmen herkese nanik yaptı. abd 1984 olimpiyatları için sadece 1 milyar dolar harcama yapmıştı ve bu paranın da yüzde 80'i sponsorlardan geliyordu. oyunlar sonunda edilen kar neredeyse 2.5 milyar dolardı. oyunlar başladıktan sonra tüm dünyadan akan sponsorlar akmıştı. stadyum isim hakları, madalya vericiler derken abd sineğin bile suyunu çıkartmış, ateletlere dağıtılan sudan verilen havlulara kadar her şeyin üzerine sponsor almış ve inanılmaz kar etmişti.

tabii o gün bunun çok büyük bir sorun olacağını kimse anlamamıştı.

ioc olimpiyatlardan çok büyük kar etmenin yolunu bulmuştu. ayrıca edilen kardan belli bir yüzde aldıkları için de resmen mal bulmuş mağribi gibi oyunların üzerine atladılar. bir şehir olimpiyat düzenliyordu ve günün sonunda ioc hiç bir şey yapmadan yüzdesini alıp yoluna bakıyordu. bu yüzden olimpiyatlar ne kadar uzun sürerse o kadar çok para kazanırız diye düşünüp "21 ülke" kuralını getirdiler. eğer bir spor 21 ülkede resmi olarak yapılıyorsa olimpik spor olabilir diyip, sapır saçma bir sürü sporu olimpiyatlara eklediler. zira ne kadar çok spor demek o kadar uzun oyunlar, o kadar çok para demekti.

oysa anlamadıkları şu vardı: ne kadar çok spor demek o kadar çok saha demek, o kadar çok inşaat demek ve o kadar çok masraf demekti.

1984 olimpiyatlarından sonra, dünyada tekrar bir olimpiyat düzenleme ateşi yanmıştı

1992 oyunları için 6 şehir aday olmuştu: brisbane, belgrad, amsterdam, birmingham, paris ve barcelona... kazanan barça oldu.

1996 için yine 6 şehir aday olmuştu: atlanta, toronto, manchester, atina, belgrad, melbourne... atlanta kazandı.

2000 için 7 şehir aday olmuştu: manchester, milan, berlin, brasil, taşkent, sidney ve elbette... istanbul (kazanan sidney oldu)

elbette artan sporlar ile beraber sürekli yeni stadyum inşaa etmek oldukça pahalıydı. sidney, 2000 senesi için, olan 8 stadyumun yanına 15 yeni stadyum daha inşaa etmiş ve 10.000 atlet için bir olimpiyat köyü kurmuştu.

atine 2 yeni stadyum ve 22 saha, pekin 3 stadyum ve 12 saha inşa etmişti. bu inşaatlar kafaya göre yapılmıyordu. belli başlı kuralları vardı ve ioc bu konuda kesin yetkiliydi. tüm inşaat sürekli izleniyor ve inceleniyordu. yani kimse istese de ucuza kaçamıyordu.
yani abd'de yaptıkları hataya bir daha düşmemek için ellerinden geleni yapıyorlardı.

maliyetler öyle bir noktaya geldi ki 1984 oyunları sadece 1 milyar dolara mal olmusken, 92 barcelona için neredeyse 10 milyar dolar, 2012 londra için 15 milyar dolar, 2020 olimpiyatları için 25 milyar dolardan fazla para harcanıldı. elbette bu sadece işin spor kısmı. bir de işin şehir kısmı var.

olimpiyat düzenlerken şehri de düzenlemek gerekiyordu çünkü ioc olimpiyat köylerine, tüm saha ve stadyumlara toplu taşıma olması gerektiğini şart koşuyordu. ayrıca stadyum ve sahalara giden yollar ve köprülerin belli bir kalitede olması gerekiyordu. yani spor ve şehir düzenlemesini de işin içine katarsak. pekin 2008 olimpiyat oyunları için 45 milyar dolardan fazla para harcamıştı (sochi kış oyunları için rusya tam tamına 51 milyar dolar harcadı). bu paraların büyüklüğünü şöyle anlatayım, rio 2016 olimpiyatları için harcanan para rio şehrine ayrılan yıllık bütçenin tam 350 katıydı. peki gelir ne kadardır derseniz; 2016 için harcanan bu rakamın sadece yüzde 3'ü geri dönmüştü, 2004 için ise yüzde 1 bile değildi. yani atina olimpiyatları için harcanan her 100 doların sadece 1 cent'i ülkeye kazanç olarak döndü.

ioc ise bu konuda sürekli aynı şeyi söyleyip durdu. "olimpiyatlar kar etme amacı ile yapılmaz, bu bir mirastır." bugün bile web sitelerine baktığınızda her köşede bir miras yazısını görüyorsunuz, fakat gerçekten öyle mi?

buradaki miras olayı biraz da şu

ioc "siz bu stadyumları, sahaları yaptıktan sonra ileriki nesillere spor mirası ve sonra kullanılacak sportif tesisler miras bırakıyorsunuz." diyor. fakat pek öyle değil. pekin'de 460 milyon dolara yapılan 90.000 kişilik olimpik stadyum beijing guoan futbol takımın sahası oldu ve yıllık doluluk oranı yüzde 5 bile değil.

rio'nun olimpiyatlar için 4 milyar dolar harcayarak yaptırdığı metro hattı ise artık olimpik köy kullanılmadığı için atıl bir şekilde duruyor. aslında geri kalmış bir şehri olimpiyat bahanesi ile devlet eliyle, turist çekerek kalkındırmak ilk başta mantıklı gözükse de olimpik sporlara ilginin dünyanın hiç bir ülkesinde o kadar da fazla olmaması hasebiyle çoğu metro hattı, mahalle, köprü, saha işe yaramaz bir şekilde çürümeye terk ediliyor.

işin kötü tarafı bu stadyumların, sahaların çökmemesi ve işler durumda kalabilmesi için neredeyse yıllık 10 milyon harcama yapmanız gerekiyor.

peki olimpiyatların turizme katkısı var mı?

bunun hakkında yapılan birçok akademik çalışma var. evet olimpiyat döneminde bu şehirlere çok yoğun bir turist akını oluyor. mesela seul'ün turizm yüzdesi yüzde 15'ten yüzde 25'e; barça'nın yüzde 5'ten yüzde 15'e, atlanta'nın yüzde 0'dan yüzde 5'e çıkmış. fakat olimpiyatlardan sonra rakamlar çok kısa sürede eski yerlerinde hatta daha kötü haline hızlıca geri dönmüş.

1996'da yapılan bir araştırmaya göre herhangi bir spor organizasyonu düzenlemenin şehir ekonomisine ve turizmine uzun vadede hiç bir şey kazandırmadığı, hatta kaybettirdiği zira şehirlerdeki güvenlik oranının olimpiyatlar boyunca oldukça fazla düştüğü ve toparlanmasının yıllar aldığı yazmakta.

işte bu turizm ve spor atılı olimpiyat şehirlerine verilen bir isim var. "white elephant" yani "beyaz fil". bunun sebebi de şu, eskiden fil avcıları beyaz filleri avlayıp sadece dişlerini söker ve işe yaramaz kısımları bırakırlarmış. fil hayatına ağır aksak devam eder ama bir daha eskisi gibi olmazmış. işte olimpiyatların da şehre yaptığı bu. şehrin ekonomisini derinden sarsıp geriye bir şey bırakmayacak şekilde sömürdükten sonra çekip gitmek.

halk salak değil elbette. bazı şehirler adaylık için çok güçlüyken şehir sakinlerinin baskılarına yenilip geri çekildiler. 2024 olimpiyatları için güçlü olan iki şehir boston ve hamburg iken, iki şehirde de yapılan protestolar nedeniyle geri çekilme yaşandı. roma ise o sırada seçim arefesindeydi ve yeni belediye başkanının ilk vaadi "burada asla olimpiyatlar gerçekleşmeyecek" idi. budapeşte'de ise 260.000 kişi "olimpiyatları istemiyoruz" kampanyasına imza verdi.

ioc bugünlerde her ne kadar 1984'de abd'nin yaptığı olimpiyat oyunlarını örnek olarak gösterse de yavaş yavaş olimpiyatları bir kaç ülkeye bölmenin de yollarını arıyor. mesela sörf gibi sporları ya da bazı kürek ve yelken karşılaşmalarının başka ülkelerde olmasına izin veriyor ya da yüzme maraton için yüzülecek yer yoksa komşu ülkelerden yardım almayı kabul ediyor.

2028 için los angeles şimdiden 1984'de yaptığının aynısını yapmaya başladı. abd hükümeti ise yeni bir stadyum inşa edilmeyeceğinin sözünü verdi. ayrıca 2028 olimpiyatları için bütçeyi de şeffaf olarak paylaşıyorlar.

peki yakın gelecekte ne olacak?

buna ioc'un çok garip birkaç önerisi var. bunlardan biri olimpiyatların şehirlerde değil ülkenin tamamında düzenlenmesi ve yaz ve kış olimpiyatlarının aynı ülkeye verilmesi. daha ilginci ise ioc olimpiyatların kalıcı olarak yunanistan'a taşınmasını istiyor. yunanistan'a tam teşeküllü bir olimpiyat şehri kurup 4 senede bir olimpiyatları sürekli aynı yerde düzenlemek istiyor. şehirler ise ioc'un sadece sporla ilgilenmesini ve diğer hiçbir şeye karışmamasını istiyor. zira onlara göre riski şehirler alırken ioc ise ödülün sahibi oluyor.

kaynak