Nazik Bir Okşama Neden Vücudumuzdaki Güvende Hissini Tetikliyor?
derinizin altında sizi güvende hissetmek için önceden programlanmış, tam anlamıyla bir düğme gibi çalışan bir mekanizma var. ama ne yazık ki, bunu açıp kapatması için ise başka birine ihtiyacınız var.
cildinizin içinde, belirli bir dokunuş türünü algıladıklarında ateşlenen nöronlar bulunur. bazıları ağrı hissettiklerinde, bazıları sıcak veya soğuk hissettiklerinde, bazıları ise baskı hissettiklerinde beyninize sinyal gönderirler. bu zaten hepimizin malumu.
ancak 1999'da bilim insanları gerçekten tuhaf bir keşif yaptı. küçük elektrotlar kullanarak bu nöronları dinlerken, temelde her şeyi görmezden gelen bir nöron buldular. diğer hiçbir şeye tepki vermiyor, sadece çok yumuşak, nazik bir okşamayla tetiklenebiliyordu. bu nöronlara c-dokunma afferentleri (c-tactile affarents) adını verdiler.
bu tür nöronların hayvanlarda bulunduğunu zaten biliyorduk. bir köpeği veya kediyi kulağının arkasından hafifçe kaşıdığınızda hemen size doğru yaslanıp keyifli keyifli size yaklaşmasının nedeni budur. hayvanların size onları sevdikçe daha çok sırnaşmalarının sebebi onların versiyonu olan bu nöronlardır.
ancak insanlarda bu nöronlar biraz daha tuhaflar. örneğin, bu şeylerin ateşlenmesi için çok dar bir frekans aralığı var. çok hızlı giderseniz aktive olmuyorlar. çok yavaş giderseniz, yine hiç ilgilerini çekmiyor. bu nöronları tetikleyen sihirli hareket saniyede yaklaşık üç santimetre hızındaki tatlı bir okşama. ayrıca okşamayı gerçekleştiren şeyin sıcaklığının da önemli olduğunu biliyoruz. çok sıcaksa yine nöronların umurunda değil. çok soğuksa, yine ilgilenmiyorlar. yine nöronların aradığı şey, başka birinin elinin sıcaklığı olan yaklaşık 32 santigrat derece civarında bir sıcaklık.
çoğumuz gibi bu tatlı okşamaların hissinden keyif alan biriyseniz, bu size çok büyük bir sürpriz gibi gelmeyecek. ama soru şu: neden? evrim genellikle ölmeden yapabileceğiniz kadar tembel olmakla ve bunu yaparken hayatta kalabilmekle ilgilidir. evrim neden böyle bir refleksi zahmete girip de geliştirsin?
ve sonra, sadece birkaç yıl önce, ılona croix liderliğindeki bir grup bilim insanı dâhiyane bir fikirle ortaya çıktı. bir grup anneyi aldı, kucaklarında bebekleriyle bir odaya koydu, ancak onlara ne yaptıklarını söylemediler. sadece oturup onları gözlemlediler. ve annelerin her biri bebeklerini sakinleştirmek adına okşamaya başladı.
üstelik sadece rastgele bir şekilde okşamıyorlardı. her biri bebeklerini, tam olarak bu nöronların ateşlendiği frekansta okşuyordu. bu, hiçbir eğitim, hiçbir kalibrasyon gerektirmeksizin, sadece bebeklerinin iyi hissetmesini sağlamak için doğru ritmi bilen anne içgüdüsü ile gerçekleşiyordu.
artık biliyoruz ki, bu nöron ateşlenmesi bebeğin kalp atış hızının düşürülmesi ve stresinin azaltılmasıyla tam olarak bağlantılı. ve bunu erken doğan bebeklere yaparsanız, hastanede geçirdikleri süreyi ciddi bir şekilde azaltabiliyorsunuz. ne kadar da muazzam değil mi? hepimizin daha doğmadan bile ritmini bildiği, içimizde yerleşik, biyolojik bir ninni var.
ve sıkı durun, bu üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin, yetişkinler için de tam olarak aynı şekilde çalışıyor.