SİYASET 4 Kasım 2020
36,3b OKUNMA     587 PAYLAŞIM

NATO Üyesi Olmayan Bazı Ülkeler, Zamanında Sovyetler ile Neden Sorun Yaşamadı?

Türkiye'nin olası bir Sovyet problemine önlem olarak NATO'ya üye olması sıklıkla eleştirilir. NATO'nun kurulduğu dönemde (1949 ve sonrası) NATO üyesi olmayan ve Sovyetler ile sorun yaşamayan ülkeler olması da buna kanıt olarak gösterilir. İşte bu ülkelerin neden sorun yaşamadığını inceliyoruz.


avusturya

listedeki en şanslı ülke, savaştan sonra almanya tarafından işgal edilen ilk ülke olarak kabul edildi, stalin son çare olarak demokratik seçimlerle %30 oy oranı beklentisi ile ülkeyi komünist yapmaya çalışsa da %5 oy oranı ile olmadı ve ülkenin özgür bir tampon ülke olmasını kabul etmek zorunda kaldı.

yugoslavya

tito'nun yugoslavyası sonradan sscb'ye karşı çıkmaya başlayınca iki ülke arasındaki gerilimler tırmandı, stalin ilk başta ülkeye darbe yapmak üzere çeşitli kişiler gönderdi ancak tito baskıcı ve otoriter yönetimi sayesinde kurtuldu, ve gerilimlerin en yüksek olduğu sırada kore'de savaş çıkacağı için yugoslavya unutuldu, sonrasında ise stalin öldü.

arnavutluk

enver hoca kötü ilişkiler sonucunda sovyet istilasından paranoya derecesinde korktuğundan ülkesindeki kaynakların çoğunu ülkeye 173.000 sığınak (bugün arnavutluk'un nüfusu 2.8 milyon) inşa etmek için kullandı.

finlandiya

ilk olarak 1940'da istilaya uğradılar, savaş sonucunda toprak kaybettiler, sonrasında ise topraklarını geri almak için almanlarla beraber sscb'yi işgal ettiler. ancak sscb'nin savaşı kazanması kesinleştiğinde finler daha fazla toprak vererek barış antlaşması imzaladılar. savaştan sonra ise stalin finlandiya'nın tampon bölge olmasını uygun gördü. sovyetler her ne kadar donanmaları için porkkala'yı almış olsa da stalin'in ölümünden sonra geri verdiler.

pakistan

sscb açıkça başta pakistan'ı umursamadı, hindistan'daki varlığının aynısını burada göstermeye çalışmadı. pakistan abd etkisi altına girdikten sonra ilişkiler gerildi ve pakistan'a karşı hindistan'ı desteklediler.

iran

sovyetler ve ingilizler 2. dünya savaşı esnasında beraber iran'ı işgal ettiler. savaş bittikten sonra ingilizler ülkeden çekildi ancak sovyetler kuzeyde 2 kukla devlet kurarak çekilmek istemedi. 1946'da sovyet planı başarısız oldu ve bu hareket sonrasında iran abd destekli darbeye uğradı.

hindistan

dekolonizasyon sırasında sscb'nin ilişki kurmak için en çok çabaladığı ülke, hatta sovyetlerin en büyük diplomatik başarılarından birisi. pakistan abd'nin etki alanına girince sscb paniğe kapıldı, pakistan abd'den silah yardımı almaya başlayınca bu sefer hindistan pakistan'a karşı müttefik arayışına başladı ve iki ülke arasında bir dostluk oluştu. çin ile sovyetler birliği arasında ilişkiler kopunca hindistan sscb'nin en değerli müttefiği oldu. halen hindistan'ın askeri envanterinin çoğunluğu sovyet yapımıdır.

çin

iç savaş sırasında sscb çin'deki komünistlere yardım etti, savaştan sonra ise beraber kore'de savaştılar ancak bir süre sonra çin-sovyet ayrılığı yaşandı.

ırak ve suriye

ikisini de aynı başlık altında yazıyorum çünkü ırak suriye kadar sscb'nin etkisi altında olmasa bile arap milliyetçiliğinin had safhada olduğu zamanlarda israil'in sponsoru abd iken arapların sponsoru sovyetler birliğiydi. sovyetler hafız esad sayesinde tartus'ta bir deniz üssü elde ettiler. ırak'ta ise saddam ile sovyetler arasında bir sorun yoktu ve ırak rus yapımı askeri teçhizatları ilişkileri sayesinde alabildi.

irlanda

güçlü katolik kilisesi soğuk savaş sırasında çok sıkı anti komünizm politikası izliyordu, ancak zaten sovyetler garip bir şekilde irlanda'yı hiç umursamadı.

isveç

ikinci dünya savaşı bitene kadar baltıklardan kaçan politik sığınmacıların iadesi gibi talepleri olmasına rağmen sscb savaştan sonra isveç ile ilişkileri iyileştirme politikası izledi ve finlandiya ile olan tampon bölge ve tarafsızlık ilişkilerinin benzerini oluşturmaya çalıştı.

ispanya

ispanyol iç savaşı sırasında sscb ispanyol cumhuriyetçileri destekledi ancak savaşı franco'nun liderlik ettiği milliyetçiler kazandı. faşist franco iç savaşı kazandıktan sonra ölünceye dek anti komünist kalınca kimse şaşırmadı, soğuk savaş sırasında abd iberya'da komünizm ve sscb varlığı korkusundan franco'ya yardım etti, sovyetler ise ispanya'da komünizm namına bir şeyler yapabilmeyi gerçekçilikten uzak olarak değerlendirerek herhangi bir şeye teşebbüs etmediler.

fransa

1967'de nato'daki bazı programlardan çekildiğinde nükleer bombası olan bir güçtü, sadece bu bile yeterli. ama detaya gireceksek; kolonilerinin çoğu halihazırda bağımsızlık kazanmıştı, tek cibuti (1977'de bağımsızlık) ve bugünkü ada kolonileri kalmıştı, yani sovyetler için istilayı geç, özgürlük için kışkırtılabileceği kolonisi bile kalmamıştı. ana kara avrupa'da ise varşova paktı üyesi kimseye komşu değildi, ayrıca fransız donanması gayet güçlü bir donanmaydı.

ancak bu ülkelerin hiçbiri bizim gibi değil

üstteki ülkelerin hiçbirinin bizdeki boğazlar kadar önemi yok. sovyetlerin doğu anadolu'da hak iddia etmelerinin sebebi bizi boğazlar konusunda masaya oturmaya zorlamak ve güçlü bir elleri olmalarını istemeleri. eğitim hayatımız boyunca rusya'nın sıcak denizlere inme isteğini okuduk ancak bu isteğin sebebi antalya'da ucuza tatil yapma isteği değildi. rusya'nın limanlarına bakacak olursak bunun sebebini görürüz. vladivostok sanayileşme başlayana kadar kışın buzlara teslim olan bir limana sahipti, ayrıca rusların avrupa'daki topraklarına çok uzaktı. bu yüzden sovyetler çin'de komünistler kazandıktan sonra mançurya'daki imtiyazlarından vazgeçmek istemediler. batıda ise üç ana liman var. kuzeydeki murmansk zaten çok az coğrafi bilginiz varsa neden ana ticari liman olamaz anlarsınız. st. petersburg da bir murmansk olmasa bile baltık denizinin kışın donması yüzünden ticaretin yönlendirileceği liman olamaz. geriye karadeniz kalıyor. ve karadeniz'e giriş çıkışı biz kontrol ediyoruz.

hani belki bir şey olmazdı, belki nato'ya boşu boşuna katıldık: ama boğazlarda uzun yıllar boyunca geri almaya uğraştığımız ve sonunda montrö'de geri aldığımız haklarımızı ve bağımsızlığımızı bir dünya savaşından avrupa'nın yarısına sahip olarak çıkmış, stalin gibi birisi tarafından yönetilen bir süper güce karşı riske atmak o yıllarda hiç kimseye doğru seçenek olarak gelmemiştir.