BİLİM 23 Aralık 2016
37,2b OKUNMA     1014 PAYLAŞIM

Modern Bilimin Ortaya Çıkış Hikayesi Ve Buna Katkı Sağlayan İsimlerin Ünlü Yasaları

Sözlük yazarı longair, modern bilimin doğuş hikayesini ve katkı sağlayan isimleri akıcı bir dille paylaşmış, buyrunuz.

kilisenin gittikçe azalan otoritesi sonucunda özgür düşüncenin gelişmek için yeterli ortam bulmasıyla kaçınılmaz olan doğuş.

insanlardan, dediklerini şaşmaz doğru olarak kabul etmelerini isteyen katolik kilisesi güvenilirliğini kaybetmeye başladığı yıllarda bilim bir güneş gibi doğmuştu. kendisini sürekli sorgulayan felsefe, o zamana kadar bir bütün olduğu bilimle yollarını yine bu yıllarda ayırmıştır.
 
özellikle kopernik, kepler, galilei gibi bilim adamlarının kilise tabularını yerle yeksan eden buluşları sonucunda, insanlar değişime açık hale gelmeye başlamıştır. artık kitlelere bir şeyi kabul ettireceğiniz zaman o bilginin hangi otoriteden geldiğinin önemi yoktu, kanıtlarınız önemliydi.


elbette rönesans avrupa'yı çok değiştirmiştir. ama bir halk hareketinden çok bir avuç bilgin ve sanatçının eylemidir. bu bilginler kimi zaman kiliseye bağlılık gösterse de, düşüncelerin özgürleşmesine çok önem verdiler. ama yine de, özgür düşüncenin gelişmesi kilise baskısından kurtulunmasıyla olmuştur. rönesanstan sonra luther kilise ve özgür düşünce arasında bir orta yol bulup reform'a yol açmıştır. tabii özgür düşünce derken, hemen akılcılığa yönelinmemiş, antik yunan'a geri dönülmüş. aslında rönesans, felsefe için çok büyük bir başarı değilse de katı skolastik sistemi yıkması açısından önemliydi. platon'un eserlerine tekrar bir yöneliş başlamıştır. bilinen kaynaklardan bağımsız bir bilgi akışı serbestleşti. her ne kadar düşüncenin üzerindeki katı sınırlar kalksa da, 15. yüzyıl italyanlarından çok azı, antik dönemde ya da kilise öğretilerinde hiçbir izi olmayan bir kanıyı sunmaya cesaret edebilirdi. mimaride, resimde, şiirde büyük yenilikler olmasına rağmen, yine de antik yunan'dan etkilenilmeye devam ediliyordu.

iStock.com


bu dönemde bilime katkısı bulunmuş ünlü simalara bir göz atalım:

ptolemaios :
şimdi bu ms 2. yüzyılda yaşamış hödüğün modern bilimle ne alakası var demeyin. kendisi en ünlü eseri almagest'te dünyanın sabit olduğunu ve bütün gök cisimlerinin dünyanın çevresinde döndüğünü söyler. bu evren modeli sonraları kilise'nin temel doktrinlerinden biri haline gelecektir. ilk başta yapılan gözlemleri açıklayabilmek için böyle bir sistemi gerekli görmüş kendileri. ama bu model yüzyıllar sonra çok daha duyarlı gözlem ve hesaplamaları açıklayamamıştır. gök cisimlerinin devinimlerini bu kurama uydurmak için, ''taşıyıcı çember'' ve ''ilmek'' kavramlarını ortaya atmıştır. 


buna göre, her gezegen ilmek denen bir çember üzerinde dolaşır, bu çemberlerin merkezleri de taşıyıcı çember denen büyük bir çember üzerinde devinir. kopernik'in güneş merkezli evren modeli, dünya merkezli çember cenneti ptolemaios modelinden çok daha basittir.


mikolaj kopernik : (1473-1543)
polonyalı bir din adamı olan kopernik, güneş merkezli evren modelini ortaya atsa da(aslında bu modeli daha önce de ortaya atanlar olmuştur. kopernik'i önemli yapan, hem daha ayrıntılı bir kuram geliştirmiş olması hem de hristiyan dogmalarının kol gezdiği bir ortamda dile getirmiş olması olabilir), bunu sadece bir varsayım olarak gördü.
kendisinin buna inanıp inanmadığını bilmemekle birlikte, sıkı bir hristiyan olduğunu biliyorum. ama yine de inansa da inanmasa da güneş merkezli kuramın birçok problemin üstesinden geldiğini biliyordu. büyük ihtimalle kilisenin baskısından çekinmiş olacak ki, bu kuramın içinde bulunduğu eserini öldüğü yıl olan 1543'te yayınlamıştır. 


ama onda da papaya göndermiştir. biraz geç olsa da etkili olmuştur. ünlü protestan luther: ''bu aptal bütün gök bilimi tersine çevirmeye çalışıyor.'' demiş, john calvin de ''kim kopernik'in yetkesini kutsal ruhun üstüne koymaya cesaret edebilir ki!'' diye destek vermiştir. protestanlar bu derece sert tepki vermelerine karşın, sonraları protestan ülkelerinde düşünce katolik ülkelerindekine nazaran daha özgür olmuştur. bunun nedeni hiç kuşkusuz, protestan ülkelerindeki din adamlarının güçlerinin az olmasıydı.
kopernik, dünya sürekli batıdan doğuya doğru dönmekteyse(dünyanın kendi ekseni etrafında döndüğünü ilk kim dile getirmiştir, merak içindeyim), bir cismi yere bıraktığımız zaman hafif batıya düşer demiştir. çünkü dünya bu esnada birazcık kaymış olacaktır. sonraları galilei bu sorunu çözer.

tycho brahe : (1546-1601)
danimarkalı bu adamın kendisine ait oldukça gelişmiş bir gözlem evi vardı. ama buna rağmen güneş merkezli bir modeli kabul etmemiş,


güneşin ve ayın dünya çevresinde, diğer gezegenlerinde güneş çevresinde döndüğünü ileri sürerek arada bir yerde kalmıştır. onun notları asistanı kepler'in pek bir işine yaramıştır.

johannes kepler : (1571-1630)
alman kepler şu anda da geçerli olduğunu tahmin ettiğim 3 yasasıyla tanınır:

1-) gezegenler, merkezinde güneş olan eliptik yörüngeler çizer.
2-) her gezegen kendisini güneşe birleştiren yörünge üzerinde eş zamanda eş alanı geride bırakır. (hızlar değişebilir)
3-) gezegenin dönüş zamanının karesi, gezegenin güneşten ortalama uzaklığının küpüyle orantılıdır. bütün gezegenler için sabit bir oran bulunur.


kopernik'i düzelterek gezegenlerin çember yerine elipsler çizmeleri gerektiğini söylemesi daha az estetik olduğundan dolayı gök cisimlerine tanrısal gözle bakanların gözlerini ovuşturmalarını sağlamıştır. ikinci yasa da yine kusursuz ve estetik görünüme bir darbe niteliğindeydi. ne demekti gezegen bir yerde hızlanıyor da bir yerde yavaşlıyor? hiç tanrı böyle yaratır mıydı?
kepler bu yasaları mars gözleminden elde etmişse de, sonradan bütün gezegenlere uyarlanmıştır.

galileo galilei : (1564-1642)
hakkında söylenecek çok şey var aslında. fizikte dinamiği bulup geliştirmiştir. bunun yanında aristo'nun farklı ağırlıklar farklı hızda düşerler savına karşılık hava direnci olmaksızın serbest düşme de ivmenin sabit kaldığını, dolayısıyla yükseklik sabitse aynı hızla yere düşüldüğünü göstermiştir(aslında kendisi bunu teorik olarak kanıtlamıştır. sanıyorum o dönemde havasız ortam yaratmak epey zordu. hava pompası bulunduktan sonra havası alınmış bir fanusta bir tüyün kurşun gibi hızla düştüğü görülecektir sonradan). ayrıca bir merminin hareketinin parabolik olduğunu ortaya koymuştur. yukarıda belirttiğim kopernik'in sorununa da getirdiği açıklama eylemsizlik prensibiyleydi.

sonuçta dünya dönüyorsa o cisim de dönüyordu. havaya atılan cismin aynı yere düşmesinin sebebi buydu. giden bir otobüste zıplayıp farklı yere düşmeyi ummak gibi bir şeydir kopernik'in söyledikleri.
salınan bir sarkacı, zaman aralıklarını ölçmekte kullanmıştır. 


matematik ve fiziği bu denli iyi birleştirmesi ileride newton'a büyük yarar sağlamıştır. ayrıca galileo aristo'nun o güne kadar geçerli olan ''hareket edene mutlaka kuvvet uygulanıyordur'' görüşünü yere çalmıştır. sürtünme yoksa kuvvet uygulamayı kestikten sonra da bir cisim ''düzgün doğrusal hareket'' yapabilirdi. havasız bir ortamda da hareketin olabileceğini göstermiştir yine kendileri. 

ilk teleskobu onun bulmadığı söylense de, kendi geliştirdiği teleskobuyla gök cisimlerini ayrıntılı biçimde ilk inceleyen o oldu. bunlar sonucunda birçok şey bulmuştur. (bunlardan biri de jüpiter'in dört uydusudur. beş gezegen, güneş ve ay olmak üzere toplam yedi gökcismi vardı.


dünyanın kendi çevresinde ve güneş çevresinde döndüğünü iddia ettiği için engizisyon'la başı epey derde girse de, sonradan mecbur kalıp, bunun yalan olduğunu ve bir daha böyle bir küfür söylemeyeceğine dair anlaşma imzalamıştır. ama içi asla rahat değildi. ''bilim dine değil, din bilime uymalıdır.'' hatta imzayı attıktan sonra ''ne değişti, yine dönüyor işte'' dediği söylenir. ama galileo'nun mektup arkadaşı ve kankası kepler bu olaya pis bozulmuştur. ona göre her ne olursa olsun sözünden dönmemeliymiş. ulan gavat, çok biliyosan sen atılsaydın ''dünya dönüyor'' diye, ne bozuk atıyorsun!

isaac newton : (1642-1727)
einstein'dan sonra en büyük bilim adamı sayılır(belki araya darwin'i de sıkıştırabiliriz). kücücük yaşlarda ışığın bileşenlerini analiz etmiştir. calculus'u leibniz'den önce bulduğu ama geç yayınladığı doğrudur. aynalı teleskobu bulup gök cisimlerini incelese de asıl önemi kütle çekim kanunlarını formüle etmesinden gelir.


hem yerçekimini hem de gezegenlerin çekimini bu formülle açıklar. en büyük eseri principia'da, evrenin en ince ayrıntısına kadar şaşmaz bir matematikle işlediğini açıklar. mutlak determinizmi ortaya atmıştır(bu sonraları özgür irade eleştirmenlerine kaynak teşkil edecektir). newton yasaları einstein'a kadar kesin doğrular olarak addedilmiştir.

newton'dan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmamıştır. bilinen evrenin merkezinde dünya yerine güneş olması, dünyanınsa diğerlerinden farkı olmayan alelade bir gezegen olması insanların inançlarını değiştirmiştir. en azından bu kadar ayrıntılı ve büyük bir evren yaratan tanrı'nın, insanları yaptıkları bir teolojik yanlışlık sebebiyle cehenneme gönderme olasılığı azalmıştır.