SİNEMA 24 Aralık 2025
7,6b OKUNMA     26 PAYLAŞIM

Modern Bilim Kurgu Klasiği Interstellar'ın Vermek İstediği Asıl Mesaj

Christopher Nolan'ın 2013 tarihli klasiğinin ana fikirlerini inceleyen kısa bir kritik.

bu filmi 5 değil, 50 kere izlesen de bir yerinden yine yakalıyor. çünkü interstellar bir bilim kurgu filmi gibi başlıyor ama sessizce bir insanlık muhasebesine dönüşüyor. hans zimmer’in cornfield chase’i daha ilk saniyede şunu fısıldıyor: “burada anlatılan şey roket değil, kalp.” müzik akmıyor; zamanı büküyor. tıpkı film gibi.

Cornfield Chase – Hans Zimmer 


kuantum fiziği, kara delikler, solucan delikleri… bunlar filmin vitrininde duran kavramlar. asıl mesele, zamanın bir ölçü değil, bir bağ oluşu. zaman burada saatle değil, özlemle akıyor. bir gezegende geçen birkaç saat, dünyada yıllara bedelken; bir babanın verdiği söz, evrenin bütün matematiğini alt üst edebiliyor. bilim susuyor, insan konuşuyor.

Uyarı: Buradan sonrası spoiler içerir.

cooper ile murphy arasındaki bağ, filmdeki en “bilim dışı” ama en gerçek şey. cooper 5. boyuta geçtiğinde anlıyoruz ki; filmin başındaki o gizemli işaretler, kitaplardan düşen mesajlar, aslında bir yabancıdan değil… bizzat kendisinden geliyor. ama dikkat: bilgisiyle değil, sevgisiyle. çünkü o boyutta denklemler var ama anahtar denklem değil; niyet.

o sahnede cooper’ın çırpınışı çok şey anlatıyor. konuşamıyor, dokunamıyor, açıklayamıyor. geriye tek bir şey kalıyor: sevgi. ve o an film şunu söylüyor: sevgi, zamanın içinde sıkışıp kalmaz; zamanda yol alır. beşinci boyutta bile geçerliliğini koruyan tek kuvvet, yerçekimi değil, bağdır.

murphy’nin “babalar sözünü tutar” cümlesi, filmin bütün teorilerini tek hamlede susturuyor. çünkü o söz, zamanın ilerisine yazılmış bir cümle gibi çalışıyor. cooper gelmeden önce de vardı, geldikten sonra da. demek ki bazı sözler, geleceğe bırakılmış hatırlatıcılardır. zaman onları aşındıramaz.


film bittikten sonra insan şunu fark ediyor

zamanı gerçekten kavrayabilen tek şey, akıldan çok kalptir. seven insan, geleceği sezgisel olarak bilir. değer veren insan, henüz yaşanmamış anlarda bile iz bırakır. interstellar bize şunu öğretmiyor; hatırlatıyor: evren ne kadar büyük olursa olsun, bir çocuğun odasındaki kitaplık kadar küçük bir yerde kader yazılabilir.

belki de bu yüzden bu film defalarca izleniyor. çünkü her izleyişte başka bir yaşa, başka bir zamana denk geliyoruz. film aynı film ama biz artık aynı insan değiliz.

ve evet… zamanı anlamak isteyen, önce sevmeyi öğrenmeli.