SİNEMA 31 Ağustos 2022
13,5b OKUNMA     364 PAYLAŞIM

Marvel Filmleri, Genel Kanının Aksine Neden Sinemaya Bir Kötülük Falan Etmiyor?

Özellikle Martin Scorsese'nin Marvel filmleri açıklamasından sonra artış gösteren "Marvel sinemayı bitirdi" şeklindeki haksız eleştiriye bir yanıtımız var.

mcu nedeniyle sinema sektöründe bir şeyin çığrından çıktığı yok

para kazandıran ve buna mukabil arza devam eden bir şirket var. üstelik en büyük rakibi de karşısında saçma sapan hareketler yapıyor. bütün bunlar ticari olarak tutacak herhangi bir serisiyle de aynı şekilde gerçekleşebilirdi. süperkahraman janrı üzerinden olması pek de bir şey değiştirmiyor.

süperkahraman janrının bazı kimselere çocukça gelmesinin sebebi "grafik roman" denilen şeyin hayatlarında pek yer tutmamasından kaynaklanıyor. (gerçi direkt kitap okumak sizin hayatınızda yer tutmuyor ya, neyse.) fakat özellikle amerika kıtasındaki insanlara baktığımızda hayatında en az bir çizgi roman okumamış insan yoktur. bu onlar için bir kültür ve süperkahramanlar da milli karakterleri.


şöyle düşünün; misal bugün tolga örnek çıktı, böcek yapım'la anlaştı ve bir aziz nesin hikayesini sinema filmine uyarladı. çoğunluk bir aziz nesin hikayesi olduğu için bu filme bayıldı ve filmin hasılatı güzel oldu. sonra böcek yapım baktı durum iyi, dedi ki başka hikayeler de çekelim. ama bunları öyle sırf aziz nesin diye pazarlamaya devam edersek insanlar bir yerden sonra heyecanını kaybedebilir, biz bütün bu hikayeleri birbiriyle bağlantılı yapalım. ve bunun da başına uluç bayraktar'ı koydular. o saatten sonra nesin'in 10 tane hikayesini sinemaya uyarladılar, her birinde aslında başka başka yönetmenler, başka ekipler, başka oyuncular çalıştılar. yani aslında bunlar kendi başlarına koca filmler oldular. ama vaktiyle zübük filmini çekmek için romanın haklarını satın alan türker inanoğlu bir türlü böcek yapım'a bu karakteri seriye koyması için izin vermiyordu. sonunda anlaştılar, zübük'ü tekrar çektiler ve seyirci bu önemli karakteri tekrar perdede gördüğüne çok sevindi. bunun üzerine 10 hikayeyi daha uyarladılar. ve sonunda bir filmde bütün bu olayları birbiriyle bağlayıp bütün karakterleri bir araya getirdiler.

gerçekleşse türk sineması açısından inanılmaz bir patlama yaratacak bu filmleri siz kalkıp "yahu sinemada aziz nesin'den başka bir şey kalmadı, nerede eski filmler" diye eleştirirseniz saçmalamış oluyorsunuz. zira kimse kimseye film çekmeyin demiyor. neredeyse bütün bu kalabalığı oluşturan sadece marvel filmleri. diğer stüdyolar tamamen kriz ortamından dolayı ve nihai olarak özgün bir hikayeye sahip olmadıkları için film çekemiyorlar. çünkü bütün yazarlar ve yönetmenler artık yavaş yavaş daha özgür olabildikleri netflix ve benzeri platformlara doğru kayıyorlar. aslında marvel amerikan sinema endüstrisini tek başına ayakta tutuyor bile diyebiliriz.

"oha amerikan sineması da özgür değilse biz ölmüşüz" dediğinizi duyar gibiyim. o işler öyle değil. bir warner bros'a bakın, onun çektiği dc filmlerine bakın. bu filmlerin bu kadar kötü olması ve marvel karşısında tutunamaması warner bros'un saçma sapan müdahaleleri yüzündendir. ki wb bunu her zaman yapıyordu. the matrix'in ilk senaryosundaki switch karakterinin aslında gerçek dünyada eşcinsel bir erkek oluşu ve matrix'e girdiğinde kendini kadın olarak görülmesi (switch ismi de buradan geliyor zaten) warner bros'un engelleyerek yönetmenleri baskı altında tutmasının örneklerinden biri.

yani demem o ki; çığrından çıkan zaten hollywood stüdyolarıydı, bugünkü durum bunun eseri. ayrıca insanlar neyi seviyorlarsa bırakın izlesinler size ne lan?

Shang-Chi

bu süper kahraman filmlerini yapan zaten iki ana şirket var

biri disney'in alt kuruluşu olan marvel studios diğeri ise warner bros'un alt kuruluşu olan dc comics. bir de sadece örümcek adam ve yan karakterlerinin sinema haklarını elinde tutan sony birkaç yılda bir başarısız denemelerle elalemi kendisine güldürmekte. bu ikisi dışında halen aktif olan ve süper kahraman janrı üzerine film yapmayan bazı hollywod şirketleri: paramount, universal, new line cinema, tristar. bunlar her ne kadar en üst katta dört "tbtf" şirkete bağlı olanlar, bir de mini-major dedikleri daha küçük şirketler var ki onlar da lionsgate, amblin, stx, metro-goldwin-mayer, gaumont, falan filan. bir de bunların yanında daha bağımsız butik şirketler var ki amerikan bağımsız sineması bünyesinden birçok ilginçlikler çıkarmıştır, tavsiye ederim. bir de üstüne netflix gibi kendi filmlerini çekmek için bütçe yaratabilen dijital platformlar var.

şimdi bu kadar isim saydık, bakın bunların süper kahramanlarla falan pek işi yok. bu kadar şirket varken neden iki tane şirket bütün sektörü domine ederek parsayı topluyor? çünkü sen çok kültürlü süper kahraman filmi sevmeyen izleyici olarak, yakarışlarında izlemek istediğini söylediğin filmlerin çekilmesi için gerekli parayı kazandıramıyorsun. bu kadar basit.

The Last Duel'ın yönetmeni Ridley Scott filmin gişesinden memnun olmamış ve seyircileri eleştirmişti.

tabii mesele sadece para değil, ikinci ve daha önemli bir mesele var

benim şahsi fikrime göre de dünya sinemasında the matrix'ten daha orijinal, daha derinlikli, daha heyecan verici, daha bombastik bir film çekilmedi. ki the matrix'i izleyebilmemize sebep olan şirket de bugün bu bokladığınız şirketlerden biri olan warner bros. alın işte çektiler dördüncü filmi, nereme benzediğini söylememe gerek var mı? üstelik ilk filmin sahip olduğu tanıtım bütçesinin bile üzerinde bir frekansla sadık seyircinin yanında yeni nesilde de inanılmaz hype yarattılar. ilk filmi tekrardan vizyona soktular. kadro tamamen aynı olmasa bile bu efsaneyi yaratan kişiler işin içindeydi. üstelik filmin içinde de kendi düştüğü duruma atıfta bulunacak gayet açık sahneler vardı. günümüzde o sizin sevdiğiniz derinlikli hikayeler üretilemiyor. çünkü dünyanın yüzde 1'inin bu hikayeleri üretebilmesi ve yüzde 29'unun izleyebilmesi için geri kalan yüzde 70'in acı çekmesi, sürünmesi, o altın varaklı yüzde 1'in de bu acıya ortak oluyorum yalanına kendini inandırıp bu hikayeleri yazmaları gerekiyordu. artık böyle bir dünyada yaşamıyoruz. o yüzde 70'in büyük kısmı birden uyanarak sistemin içine dahil oldu. sesini çıkarmaya, sürünmekten sıkıldığını söylemeye başladı. diğer yüzde 30 arasındakilerin bir kısmı da "aha bunlar uyandı, bizi s*kecekler galiba" diyerek bu meseleye aşırı duyarlı yaklaşmaya başladı. sjw dediğimiz kafa bu işte tam olarak. hani "bilmemkim zenci olur mu ya" diyoruz ya. biz de bunu dediğimiz için o yüzde 30'dan ayrılmıyoruz. sadece biz daha nostaljik ılıklarız. velhasılı kelam çıkmıyor işte, yazılamıyor bu dönemde o hikayeler.


buna mukabil ortada onyıllar boyu iyi kötü yazılmış hikayeler var. bu başta bahsettiğimiz iki ana şirket de bu hikayelerdeki tutarsızlıkları olabildiğince eleyip, bu çok eski zamanların ruhuna göre yazılmış hikayeleri günümüzün şartlarında sırıtmayacak güncellemelerle tekrar yaratıp bu filmleri çekiyor. yüzde 70 de bu filmlerde kendilerini görüp mutlu oluyor, para veriyor. vermeselerdi ısrarla manyak gibi bu filmleri çekecek değildi adamlar.

saydığımız diğer şirketlerin ise çektiği daha düşük bütçeli filmlerin sizlere ulaşmamasının sebebi türkiye'deki sinema salonu ve dağıtımcı tekeli. sövecekseniz onlara sövün. ellerindeki malzemeyi en iyi şekilde sunarak bir alt kültür yaratarak para kazanma amacı güden küresel şirketlere "sinemayı bitirdiniz" demenin "kılıştar sesegayı batırdı" demekten farkı yok.