SİNEMA 4 Ekim 2024
4,9b OKUNMA     129 PAYLAŞIM

Maalesef Hayal Kırıklığı Yaratan Hellboy The Crooked Man'in İncelemesi

Artık Ron Perlman ve Del Toro'lu uyarlamalardan çok uzak olan Hellboy, David Harbour'dan sonra tekrar oyuncu ve prodüksiyon değişikliğine gitti ve maalesef kötü bir noktaya vardı.

guillermo del toro’nun iki filmle hellboy’a hayat veren filmleri tür bakımından başarılı yapımlar olsa da melankolinin baskınlığı ve yönetmenin psikolojik altyapıyı ön plana çıkarmasından sonra hayranları tarafından beklenen ilgiyi göremedi. hellboy çizgi romanlarının karanlık atmosferi belki de del toro’nun rengarenk dünyasında aradığı sesi net olarak bulamadı. yıllar sonra başka bir filmle ortaya çıksa da, o film de aksiyon dozunun fazla artırılması sonucunda çizgi romanın ruhundan ayrılarak başarılı olamadı. ancak hollywood hellboy’dan vazgeçmedi ve karşımıza yeni bir filmle geldiler. hellboy: the crooked man, çizgi romanları ve trash yapım hayranlarının desteklediğiyle tüm alt kültürünü onurlandırmak için, kahramanı ve minimum bütçesini kullanarak dark horse comics’in mirasını büyük ekranda yeniden canlandırmaya çalışıyor. ancak, her şey göründüğü kadar harika olmuyor. düşük bir tempoyla, film kahramanın normal bir günde, büyük bir cgı örümcek-şeytanla savaşmasıyla başlıyor.

Uyarı: Bu noktadan sonrası spoiler içerir.


göz devirmemek elde değil!

karşımıza çıkan yeni hellboy özellikle abartılı makyajıyla diğer filmlere aşina seyirci için fazlaca yapay bir şekilde önümüze sunuluyor. kabul ediyorum, yeni hellboy’un hareketleri ve tavrı çizgi romandaki haline daha yakın bir şekilde gözlemlenerek filme dahil edilmiş. ancak film başından sona kadar sanki hellboy değil de, bir fan filmi izliyor hissinden öteye gidemiyor. ne karakterlerin varlığı, ne de oluşturulan poe’vari gotik atmosfer maalesef filmin ucuz bir trash film olmasından yapımı kurtaramıyor.

yönetmenin her hamlesi televizyonda geceyarısı kuşağında izlediğimiz video filmlere benziyor. oluşturulan kadrajlardan tutun, filmin efektlerine kadar berbat oyunculuklarla bezeli bir müsamere sirk kırması bir filmin ortaya çıkmasına vesile oluyor. filmin oyunculukları ve hikayenin kurulum noktası inandırıcılık sorunları çektiğinden dolayı, filmin içine çekilmemiz engelleniyor.

izleyiciye iletmek istediği karanlık fantezi atmosferini aktarmak için kullanılan tüm gri tonlarıyla bir aksiyon ve korku duygusu yaratılıyor. ne yazık ki bu çaba havada kalıyor. zaten filmin odak noktasının ne olduğu bile belli değil. hellboy: the crooked man hiçbir zaman harikalar diyarı değildi ama yaratılan dünya da bir hellboy dünyası hissi uyandırmıyor. sanki bir cadı hikayesinin içine hellboy karakteri konularak ortaya ruhsuz bir film çıkartılmış. film yapılan her hamle sonrasında ucuz bir hellboy kopyası olduğunu hissettiriyor.

kötü karakterler filmin büyüklüğünü belirler

ünlü bir söz vardır. tüm kahramanlar düşmanlarının gücü kadar güçlüdürler diye. bu film bu noktada da sınıfta kalıyor. kötü karakterlerin muppet şovlardan çıkmış gibi duran kuklamsı iki boyutlu yapısı, bu karakterleri korkunç kılmaktan öte komik kılıyor. eğer korku atmosferi yaratmak istiyorsanız da, bu kadar gülünç olmak işinize yaramayacaktır.

film kendi hikayesinin doruk noktasından sonuna kadar ilerleyen süreçte crooked man’in gelişimi son derece belirsiz tasarladığından bu figürün de silikleşmesini sağlıyor. trash filmlerde çokça görülen hatalardan birisi iki boyutlu karakter yaratımıdır. bu film de bu yola başvurarak aslında baştan sona ayağına sıkıyor. özellikle filmin bir çizgi roman uyarlamasından çıkarak kendini korku filmi janrına yakın hissetmesi, vasıfsız ve niteliksiz korku filmlerine öykünmesine sebep oluyor.

filmin yönetmeni bütçesinin düşük olduğunun farkında olduğunu hissettiriyor. özellikle kullanılan dar açılar, özellikle genel planlardan kendini uzak tutan seçimleri ve karanlık atmosferi karanlık karakterlerle yaratma hevesi, yapımın her karesindeki pespayeliği gün yüzüne çıkartıyor. izlediğimiz filmin hollywood çıkışlı olduğuna inanamıyoruz. daha çok bir öğrencinin hayranlık duyduğu çizgi roman kahramanına dair gülünç bir ağıta dönüşüyor.

hellboy’un trash bir filme dönüşümü…

“trash” türü (genellikle kötü yapılmış ancak tarihi, kültürel ve toplumsal öneme sahip olabilen filmler için kullanılan bir terim) 80’lerde evil dead ii gibi yapımlarla ve şu anda çok dikkat çeken bazı eksantrik yönetmenlerin daha önceki çalışmalarıyla, örneğin “braindead” ve “bad taste” gibi bu özel nişin şaheserleriyle peter jackson ve ayrıca troma entertainment’ın kurulmasıyla çok zengin örneklerin çıkmasına neden olmuştu.

zaman geçtikçe, bu filmler 90’ların meta korku yapımları, 2000’lerde klasik slasher filmlerinin yeniden yapımları ve şimdi, sinemada bu türün tüm atmosferini ele geçiren post-korku hikayeleri tarafından karartıldı. hellboy: the crooked man de bu filmlerin izinden giderek adını kült mertebesi yazdırmak için yola çıksa da karşımıza boyutsuz, sıkıcı ve amatör bir film ortaya çıkmış. izlediğimizin bir hellboy filmi olduğuna açıkçası inanasım gelmiyor. daha çok iyi şeyler yapmak isterken, eline yüzüne bulaştırılan bir yapım olarak unutulup gideceğini düşünüyorum.

kaynak