TARİH 2 Eylül 2025
5,1b OKUNMA     75 PAYLAŞIM

Libya’nın Devrik Lideri Muammer Kaddafi’nin Tartışmalarla Dolu 42 Yılı

1942’de Sirte’de doğan, 2011’de yine Sirte’de hayatını kaybeden Muammer Kaddafi, 1969’daki darbeyle iktidara geldi ve 42 yıl boyunca Libya’yı yönetti.

1942 sirte doğumlu, yine 2011'de sirte hayata gözlerini yuman libya’nın devrik lideri. 1969’da “hadi bakalım, bu kadar monarşi yeter” diyerek darbe yapıp başa geçti. önce başbakan, sonra devlet başkanı derken, en sonunda kendisine “libya sosyalist halk cemahiriyesi’nin kardeşçe lideri ve 1 eylül büyük devrimi'nin rehberi” gibi baya uzun bir unvan uydurdu ve 42 yıl boyunca ülkeyi fiilen tek başına yönetti.

adamın olayına baktığında tam bir çelişki yumağı. bir yandan “ben diktatör değilim, rehberim sadece” kafasında, öte yandan ülkede her taşın üstünde gözü var. gençliğinde arap milliyetçiliği ve baasçılık akımıyla yanıp tutuşurken, sonra kendi kafasına göre yazdığı “üçüncü uluslararası teori”ye sarıldı. meşhur yeşil kitap da bu işin ürünü.

bedevî bir aileden çıkıp bingazi askeri akademisi’ne kapağı atıyor. sonra ordu içinden adamlarıyla birleşip batı destekli kral idris’i indiriyor. iktidara gelir gelmez italyanları ve yahudileri sınır dışı ediyor, batılı üsleri kapatıyor. şeriat + “islami sosyalizm” karışımıyla hem sistemi dine dayandırıyor hem de petrol gelirlerini devletleştirip sosyal projelere abanıyor. sağlık, eğitim, ev falan dağıtıyor ama en büyük güç yine onda.

1977’de ülkenin adını jamahiriya yapıyor (halkın devleti demek ama “kaddafi’nin devleti” diye de okunabilir). resmi görevi yok ama perde arkasında hem askeriyeyi hem devrim komitelerini kontrol ediyor. 70’ler ve 80’ler boyunca mısır ve çad’la savaşlara giriyor, yabancı militanları fonluyor, üstüne lockerbie faciası falan derken batı dünyasında iyice “persona non grata”ya dönüyor. abd zaten 86’da bombalıyor, ardından yaptırımlar geliyor.

90’ların sonunda ise rota değiştiriyor: “arabizm yetti, pan-afrikanizm gelsin” moduna giriyor. batıyla da arayı düzeltmeye çalışıyor, özelleştirmelere yöneliyor. hatta 2009-2010 arasında afrika birliği başkanı bile oluyor ama 2011’de arap baharı libya’yı vurunca işler tamamen patlıyor. işsizlik, yolsuzluk derken protestolar çıkıyor, nato devreye giriyor, geçici ulusal konsey güçleniyor. kaddafi en sonunda doğduğu şehir sirte’de yakalanıp linç edilerek öldürülüyor.

kaddafi figürü bugün hâlâ çok tartışmalı. kimi “anti-emperyalist, halkını kalkındıran lider” diyor, kimi de “otoriter, terörü fonlayan diktatör” diye gömüyor. ölümünden sonra cinsel istismar suçlamaları da cabası. libya siyasetine damgasını vurmuş, hakkındaki iyi-kötü tüm laflara rağmen, kişilik kültü yaratmış ve ülkesini 40 yılı aşkın süre boyunca kendi kafasına göre yönetmiş bir karakter.

kaddafi’nin askerlikten darbeye uzanan yolculuğu

1963’te libya üniversitesi tarih bölümünden mezun olan kaddafi, “tarihi okuyup yazmak yetmez, ben bizzat yapacağım” demiş olacak ki soluğu bingazi askeri akademisi’nde aldı. 1966’da mezun oldu, ardından ingiltere’de uzmanlık eğitimi gördü. bu dönemde arap milliyetçiliği damarına basıldı, anti-siyonist hareketlere bulaştı.

okul arkadaşlarıyla 1969’da “özgür subaylar hareketi” denilen gizli örgütü kurdu. aynı yıl yüzbaşılığa terfi etti. kral idris o sırada türkiye’de kaplıca keyfi yaparken kaddafi ve tayfası 1 eylül 1969’da “hadi bakalım monarşi devri bitti” diyerek darbe yaptı.

darbeden sonra albay oldu, libya silahlı kuvvetleri’nin başına geçti. anayasal düzeni feshedip devrim komuta konseyi adına ülkeyi eline aldı. halka “islam ilkelerine dayalı islamî sosyalizm kuracağım” diyerek mesaj verdi. ayrıca arap birliği için çalışacağını, bağımsız ülkelerle kol kola girip ırkçılığa, sömürgeciliğe ve toplumsal baskıya karşı çıkacağını söyledi.

abd ise fazla beklemeden, 7 eylül 1969’da “tamam biz bu adamı tanıyoruz” dedi. kral da böylece sahneden çekilip gitti.

koltuk savaşları ve kabine dramaları (1969-1977)

libya arap cumhuriyeti kurulunca kaddafi ve tayfası “biz bireysel lider değil, kolektif yönetimiz” diye ortalığı süsledi ama işin sonunda her yol yine kaddafi’ye çıktı.

aralık 1969’da ilk kriz patladı: savunma bakanı adam said havvaz ve içişleri bakanı musa ahmed, darbe planlıyor diye tutuklandı. kaddafi hemen kabineyi revize etti, kendisini hem başbakan hem savunma bakanı yaptı. yani “kolektif yönetim” hikâyeleri çok uzun sürmedi.

kaddafi’nin sağ kolu olarak görülen abdel salam jallud da başbakan yardımcısı ve içişleri bakanı koltuğunu kaptı. kabine toplam 13 kişiden oluşuyordu, bunların 5’i devrim komuta konseyi (dkk) subayıydı.

ikinci büyük kriz temmuz 1970’te yaşandı. eski kral idris’in kuzenleri abdullah abid sanusi ve ahmed el-senussi, yanında fezzan’ın sayf an nasr kabilesinden tiplerle iktidarı ele geçirmeye çalıştı. plan erken patladı, komplo engellendi. sonrası ise malum: kabine yine değişti, bu sefer dkk subayları ilk kez bakanlar arasında çoğunluğu ele geçirdi.

“halkın devleti”nden kanalizasyon borusuna (1977-2011)

2 mart 1977’de “libya sosyalist halk cemahiriyesi” ilan edildi. kaddafi, resmi unvan almadı ama kendine “libya kardeşçe lideri ve devrim rehberi” diyerek işi çözdü. teori: partiler yok, herkes yerel halk konseylerinde karar alıyor, yani “doğrudan demokrasi”. pratikte ise kaddafi ne isterse o. kabile bağları bile orduda devletin üstüne geçti.

siyaseti: nâsır hayranlığıyla mısır’daki reformları kopyaladı. anayasa sonrası başbakanlık ve savunma bakanlığını kendine yazdı. ingiliz üslerini kapattı, petrolü millileştirdi. italyan ve yahudi azınlığın malına el koyup “hadi yol orada” dedi. nasır’ın ölümünden sonra kendini arap dünyasının lideri ilan etti, afrika’daki sol hareketlere ve bazı müslümanlara para akıttı. sscb’yle de yakın çalıştı. 80’lerde afrika birliği başkanı oldu. nükleer program peşinde koştu, 2004’te “kapatıyoruz” dedi.

türkiye ile ilişkiler: kıbrıs çıkarmasında destek verdi, sonrasında iş bozuldu. türkiye’yi abd ve israil’le kol kola olmakla suçladı. 1996’da erbakan’a fırça kaydı. 1998’de suriye gerilimi çıkınca da “türkiye kürtlere ayrımcılık yapıyor, suriye’ye saldırırsa libya’daki türk şirketlerini kovar, yunanları alırım” diye tehdit savurdu.

son perde: 15 şubat 2011’de bingazi’de ilk protestolar başladı, kısa sürede ülke geneline yayıldı. rejim gerçek mermiler, tank, top, helikopter, jet ne varsa kullandı. internet kesildi, telefonlar kapatıldı. oğlu seyfülislam “bu iş iç savaşa gider” diye uyardı. kaddafi de “son kurşuna kadar savaş” ilan etti ama arap baharı rüzgârı sertti: 23 ağustos 2011’de trablus düştü, rejim çöktü. 20 ekim’de sirte’de kanalizasyon borusunda saklanırken yakalandı, linç edildi, vuruldu. cesedi soğuk hava deposunda teşhir edildi, isteyen gelip selfie çekti. 25 ekim’de sahra çölü’nde gizlice gömüldü.

ölümü sonrası yorumlar

- ingiltere savunma bakanı: “linç olayı devrimi lekeledi.”

- hillary clinton: “bm soruşturma açsın” dedi ama aynı zamanda “geldik, gördük, öldü.” diyerek şov yaptı,

- oğlu mutassım’ın eski sevgilisi vanessa hessler: “çok iyi aileydi, fakirlik yoktu.”

- sirte’de fransız bir ajan onu vurdu söylentileri çıktı,

- berlusconi: “işte dünyanın ihtişamı böyle geçiyor.”

- polonya: “keşke mahkemede yargılansaydı.”

- cameron: “libya’nın önü açık.”

- medvedev: “umarız sonrasında demokratik bir libya olur.”