Kurtlar Vadisi'de Madalyonun İki Yüzü: Polat Alemdar vs Pala
polat'la pala, bir madalyonun iki yüzüdür aslında.
polat, bize söylenen büyük yalandır. bizi koruyan, kollayan, işler kötüye gitse de arka planda vatan kurtaran yapılar olduğuna bizi inandırmaya çalışan, 'vardır devletin bir bildiği' büyüsünün ekrandaki yansımasıdır. polat bize 'verilmek istenen' gerçektir. esasında tipik bir mafya bozuntusudur.
pala ise gerçeğin ta kendisidir. gerçek devlet adamıdır. muhtemelen yetiştirme yurtlarında büyümüş, yani doğduğu andan itibaren devletin yetiştirdiği, safkan bir devlet mamülüdür. devletin dehlizlerinde yetişen pala, yıllardır kangren haline gelmiş ve at izinin it izine karıştığı terörle mücadelenin göbeğinde görev yapmış, gerçeği tüm çıplaklığıyla görmüştür.
bu yüzden 'ben devletim' triplerinde gezen, mafyacılık oynayan polat'a kıyasla pala bu tip şoven tavırları aşmış, nihayetinde devletin de insanlardan oluştuğunu, aslolanın millet yani halk olduğunu özünde kavramıştır. bunu en iyi "devleti soymak, milleti soymaktan iyidir" lafından anlıyoruz. devletin içinde iyi niyetli insanlar olsa da çokça çıkar grubunun yuvalanabileceğini, fakat vatan denen şeyin özünde vergisini ödeyen, ülkesini seven, alın teriyle çalışan insan olduğu gerçeğini kavramıştır.
bu gerçekle yüzleşen ve devletin de yıllarca ölüm makinesi olarak kullandığı pala, bir noktadan sonra kendini anlamı da sonu da olmayan bir çatışmanın ortasında bulur. belki gençliğinde sarıldığı değerlerin içi boşalınca pala için geldiği noktada dayanabileceği tek şey şahsi menfaat, çıkar ve nihayetinde para haline gelir. polat'ın kendini inandırdığı rüyadan çoktan uyanmış olan pala, işte bu sebeple istanbul'da kırk günde 'bozulur'.
ironiktir çünkü pala'ya kırk günde burada bozulmuşsun diye sözüm ona racon kesen hüsrev ağa, baktığınız zaman feodal gücüyle insan sömüren bir zehir tacirinden ibarettir. bu sebeple pala başta racon icabı hüsrev'e sıcak davransa da hüsrev'in üstünü çizmesi çok uzun sürmez. 'bizden büyük aga yok' demesi belki de bundandır. geçmişte birtakım işbirlikleriyle hüsrev'e belli bir saygı duymuş olsa da pala için nihayetinde hüsrev de doğudaki terör ve feodalite batağının bir unsurudur, tüm vücudu zehirleyen kangrenin yegane sebebidir.
he hüsrev böyle de doğu bey çok mu farklı bu noktada? tıpkı polat gibi 'devlet benim', 'ben bilmiyorsam devlet işi değil' diye ortada gezen doğu bey, üstten bakan tavırlarla pala'yı sorgularken aslında kendi yarattığı, yaratılmasında katkıda bulunduğu bir figürü sorgulamaktadır. 'seni doğuran ebe seheri tanırım' demesinden de anlıyoruz bunu. doğuran ebeyi tanıyan doğu bey, her işini sopayla halletmeye çalışan bir devlet zihniyetinin geldiği noktayı gösteriyor. içinde kaçakçılığın, rantın, her türlü karanlık bağlantının olduğu terör konusunu pala gibi adamların çözeceğine inanan, gladio'nun, nato'nun, tarikatların etkisine girmiş düzeni sanki 1980 öncesindeki düzenmiş zanneden, fil dişi kulesinden türkiye'yi yönettiğini ve koruduğunu sanan, eski güçlü cumhuriyet'in bir tortusu sadece. bu zihniyet de pala gibilerle, yani saf gerçekle karşılaşınca bocalayıp suçu bireyselleştiriyor. hatta daha da kötüsü, operasyonel kabiliyet olarak pala'dan da düşük olan, basit bir mafya babası olarak gördüğü polat'a minnet edecek noktaya geliyor.
pala'nın polat karşısında ölmeden önceki konuşmaları da aslında yukarıda bahsettiğim, bize inandırılmak istenen gerçekle esas gerçeğin bir karşılaşması gibidir. bir yanda 'ben devletim', 'kaç paraya keyfin geldi', 'para için her türlü pisliği yaparsın' diyen, fakat basit bir mafya babasına bürünen, en az pala kadar yoldan sapmış, devletin gücünü kendi gücü haline getirmiş sözde devlet adamı polat, diğer yanda derin devlet denen yapının en derin dehlizlerinde 20 yıl fink atmış, karnı her türlü yalana, göz boyamaya tok fakat paraya aç olan pala.
pala'nın ağzına dolar tıkarak sözümona had bildiren polat, devletin gücünü bir mafya babası olarak kullanmış, tamamen şahsi intikam hırsıyla hareket etmekten çekinmemiş, mafyayı bitirmek yerine kendi en büyük mafya olmuştur. pala ise delikanlı gibi kendi gerçekliğini kabul etmiştir, kendini de çevresindekileri de kandırmayı bırakmıştır.