NOSTALJİ 5 Eylül 2022
27,3b OKUNMA     413 PAYLAŞIM

Köyden Kente Göçen Aile Babalarının Geçici Olarak Kaldığı Eski Zaman Hosteli: Bekar Hanı

Köyden kente iş aramaya giden ve bu süreçte kalacak yer arayan babaların imdadına bir dönemler bu enteresan moteller yetişiyordu.

bekar hanları... cumhuriyet tarihinden beri ankara ve istanbul ticaretin, sanayinin ve dolayısıyla iş sahasının merkezi olmuştur. köyden şehire göç dalgasının temel sebebi budur.

bu göç dalgaları anadoludan direkt olarak ev ve aile ile olmaz. önce evsiz ailesiz vaziyette çalışabilecek er kişi istanbul'a gelir. keşif, barınma ve iş süreci halledilir. çalışmaya başlanır. ülkede ekonomik krizlerin olmadığı dönemlerde, para kazanma işinin köyden daha verimli olduğuna karar verilir ve aile de getirilir. veya ihtiyaç kadar kazanım bitince köye geri dönülür.

köye geri dönme kısmı genelde olmaz, olmuşsa da zaten geliş planı geçicidir. son yıllarda bahse konu durum artık yok. çünkü ülkedeki kötü ekonomi, geçici işlerin azlığı, vasıfsız işlerin artık yüksek getirisi olmaması gibi çok sebebi var.

bu yazının öznesi; istanbul'a çalışmaya gelen anadolu çocuğunun barınma kısmıdır

ilk coğrafi keşfi yapan arkadaş kimdir bilmem ama barınma olayı hakkında önceden malumat alınıp öyle gelinir. bu yüzden esenler otogarı'ndan iner inmez doğruca fatih/unkapanı'ndaki imç durağına gidilir. oradan sonra da ara sokaklardan yürüyerek hedef noktadaki bekar hanına gidilir.

(eski bir trt filminde bu bekar hanlarını görmüştüm. anlattığı yıllar 1950'ler veya 60'lardı. yani buraların bekar hanı olarak kullanım amacı çok daha eskilerden gelmeymiş. belki cumhuriyet öncesinden beri vardır.)

ortalama yüz yıllık olduğunu tahmin ettiğim, yıkılmasının önündeki tek engelin yüce rabbil alemin olduğunu düşündüğüm, 6-7 katlı, yıkık dökük binalar... eski ama cumhuriyet döneminde yapılmışlar bence. geneli betonarme yapıda veya tek katlı taş duvar bir evin üzerine beton tuğla eşliğinde, gecekondu yapar gibi bina dikmişler. yıkılmalarını engelleyen tek şeyin yüce rabbil alemin olmasını düşündüren şey ise 1999 istanbul depreminde mucizevi bir şekilde yıkılmamaları. birilerinin aklına gelmiş olmalı ki 2010'dan sonra tek tek buraları yıkıp otopark - oto halı yıkamaya çevirmişler. son yıllarda istanbul'a hiç gitmediğim için şu anki durumları hakkında bilgim yok.

binanın girişinde bir bakkal olur genelde. bakkal hanın sahibidir. muhtemelen baba mirası bir iş ve mülk sahibi kişi. bakkala girilir. kendi köylüsü-tanıdığı varsa adı söylenir. "şu katta, şu odada" diye söyler.

kat ve oda demesinin sebebi; bu binalar yapılırken 2-3 oda, bir salon, tuvalet-banyo-mutfak barındıran birer daire şeklinde yapılmış. daha sonra her katta bir tuvalet ve bir banyo bırakılıp geri kalan yerler koğuş sistemi gibi birer odaya çevrilmiş. apart otellere, ucuz pansiyonlara benzer ama kesinlikle aynı değil.


henüz binanın önüne yaklaştığınızda bile rutubetin ve pisliğin kokusu burnunuza gelir

içeriye girildiğinde, sadece kendini aydınlatabilen eski sarı bir lambanın ışığı görülür önce. gözler biraz karanlığa alışınca sıvaları dökülmüş, kalan yerlerindeki boyaları pislikten simsiyah olmuş duvarları görmeye başlar gözler. tavandan, duvarlardan sarkan yanmış sararmış elektrik kabloları fark edilir sonra. sırtında sararmış atleti, altında mabadını kapattığını zanneden havluyu sarmış, yetersiz beslenmeden 50 kilo kalmış, türkü söyleye söyleye gezen kıl yumağı adamlar görürsünüz. he birde bol bol hamam böceği ve türevleri.

ulaşmaya çalıştığınız odaya geldiğinizde, gerçek bir cezaevi kapısına benzer bir kalın demir kapı göreceksiniz. çünkü burada emniyetinize dair bütün sorumluluk sizde. kapının dışında kocaman bir asma kilit, iç kısmında ise en az iki tane sürgü kilit var. odanın içi kendine has ter kokularıyla aromalanmış. duvarlara dayalı tek kişilik sünger yataklar var. bir köşede küçük bir mutfak tüpü, tabaklar-bardaklar... yerde kalınlığı kağıttan biraz daha kalın halılar var (yıllarca oturmaktan muşambaya dönmüş). 10 metrekare odada ortalama 5-6 kişi kalır. genelde hısım akraba veya yakın arkadaşlar olur. han sahibine kiralar kişi başı verilir. içeride bazen kaçak kalanlar da olur ama han sahibine yakalanırsa neticesinden uygunsuz şeyler geçirir. cezası ağırdır yani. zaten han sahibi bina içine sadece kaçak kalan var mı diye uğrar. onun dışında dükkanından çıkmaz.

burada sadece çalışmak için gelen insanlar olmaz

kaçak durumda, devletle sorunu olan, alkolik, bağımlı her tür sıkıntılı tipler gelir. zaten adamın (evet adamın, kadın olmaz burada. kadın varsa o odada, o gece günah gecesidir.) bütün şartları normal olsa bir otele, ucuz bir pansiyona gider.

gemide filminin bazı sahnelerinde bu bekar hanlarından görüntüler vardı. o filmin karakterlerine çok uygun mekanlar zaten bu hanlar.


binaların altında sadece bakkallar yok. insan yaşamına ihtiyaç olabilecek her türlü dükkan var. berber, hamam, kahvehane (gemide filminde bu kahvehanelerden biri vardı, bir de ferdi tayfur'un sabahçı kahvesi şarkı klibinin çekildiği klipte gösterilen kahvehane bunlara çok benziyor), meyhane. hatta meşhur vefa bozacısının yeri bu dükkanlara çok yakın.

bu bekar hanlarında yaşayan insanlar genelde seyyar satıcılık, pazarcılık yapar veya inşaatlarda amele olarak çalışır. bir de laleli'de hamallar var. onların çoğu da bu hanlarda kalır.

bu yüzden buraların adı motel, pansiyon değil bekar hanıdır.

koca istanbul'un, en tarihi ve en işlek yerlerinin ortasında, arka sokaklarda çok uzun yıllar boyunca farklı bir dünya yaşamıştır. trt bazen buralara ilgi göstermiş olsa da genel olarak görmezden gelinmiş veya fark edilmemiştir.

şimdi hepsini kontrollü bir şekilde ve acele etmeden yıllar içinde yıktılar. oradaki bilinçli şekilde görülmeyen yaşam kaybolmuştur. ben hatıralarımda kaldığı kadar anlatıp yaşattırmaya çalıştım bu yazı ile.

saygılar efendim.