TEKNOLOJİ 6 Temmuz 2017
195b OKUNMA     1285 PAYLAŞIM

Klasik Manada Bir Uçak Gemisi Yapmak Türkiye Ölçeğindeki Bir Ülke İçin Neden İmkansızdır?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz gün ''uçak gemisi yapacağız'' açıklamasında bulundu. Bu konu sosyal medyada ve Ekşi Sözlük'te gündem oldu. Sözlük yazarı ''orko 8'', bu işin neden kolay olmadığını anlatmış.


ulusal güç, askeri, ekonomik, kültürel, siyasi gücün bileşimidir. tek başına askeri güç bir anlam ifade etmez: sonuç alıcı olamaz, alsa bile o sonucu koruyup geliştiremez.

gücü bir bölgeye / noktaya aktarmak veya "projekte etmek" (bkz: force projection), sadece askeri vasıtaların menzil, büyüklük vb performansları ile sağlanabilecek bir kabiliyet değildir. askerinizin ya da diplomatınızın ya da işadamınızın operasyonunu kesintisiz, sorunsuz şekilde yürütmesini sağlayabileceği en uzak mesafe, ulusal gücünüzün sınırıdır.

* * *

1995 bosna harekatına türkiye, hava kuvvetleri ile katılmıştı. türk hava kuvvetleri'nin hassas güdümlü silah sistemleri ile donatılmış ve belkemiğini oluşturan uçağı olan f-16'lar bu harekatta yer hedeflerini bombalamışlardı. f-16, tek motorlu, nispeten küçük ve dolayısıyla menzili sınırlı bir uçak. türkiye'den kalkan bir f-16'nın, harp yükü ile bosna'ya gidip görev yapıp geri gelmesi mümkün değil. o dönem türk hava kuvvetleri'nin elinde tanker uçaklar da bulunmuyordu, daha doğrusu yeni hizmete girmeye başlamışlardı. bosna ve daha geniş olarak balkanlar'ın da türkiye'nin ulusal çıkarları açısından yakın çevre; tarihi, siyasi ve ekonomik olarak büyük önem taşıyan bir coğrafya olması nedeniyle kriz vb durumlara müdahale kabiliyeti göz önüne serilmiş oldu.


türkiye'de uçak gemisi ile ilgili ilk fikrî tartışmalar o dönemde başlamıştır.

abd, rusya, ingiltere, fransa, çin gibi ülkelerin kullandıkları uçak gemileri, kelimenin gerçek anlamınyla uçak gemisidir: farklı yöntemlerle iniş kalkış yapan uçaklar ve helikopterler taşırlar. boyut olarak en büyükleri abd'ninkiler. her bir tanesi birkaç milyar dolara mal oluyor ve bu gemiler asla tek başlarına görev yapmıyorlar: birkaç destroyer, ikmal gemisi ve denizaltıdan oluşan bir grupla beraber geziyorlar. böyle bir kabiliyeti sadece "satın almak" bile onlarca milyar dolara mal oluyor. öte yandan bunları kullanacak, bakımını yapacak binlerce personelin yetiştirilmesi ve tabi ki bu görev grubunun işletme ve bakım masrafları. hiç bir ülkenin kolay kolay altından kalkabileceği bir şey değil.

çin mesela, meşhur varyag hurdasını satın aldı, iyice elden geçirdi ve liaoning adı ile tekrar hizmete soktu. bu gemi uzun süredir eğitim amaçlı kullanılıyor. çin bir yandan da uçak gemisi operasyonlarına yönelik olarak çok büyük kıyı tesisleri kurdu. kaç yıldır tecrübe havuzu oluşturmaya çalışıyor. beri yandan kendi tasarladığı uçak gemisini inşa etmekte.

Varyag, İstanbul'dan geçerken

bu tür gemileri yapmak, kullanmak, bakım - tutumlarını sağlamak 1'nci lig donanmalarının, okyanuslarla cebelleşen ülkelerin işidir.

türkiye gibi ülkelerin donanmaları bir alt ligdedir. 2'nci lig diyelim. hatta türkiye, 3'ncü ligden yükselmeye çalışmaktadır. 2'nci lig donanmalarına "blue water navy" de denebilir, yani açık denizlerde uzun süre bağımsız olarak görev yapabilecek donanmalar. onları "brown water navy", yani kıyı sularında görev yapabilen donanmalar takip eder.

türkiye bir süredir görev grupları ile bazı tecrübeler edinmeye çalışıyor. barbaros türk görev gücü ile mesela iddialı bir sefer yapıldı. 


asya'ya uzun seferlere çıkıldı. aden körfezi'ndeki korsanlarla mücadele görev gücüne aktif katılım sağlanıyor vb. bunların hepsi, donanmanın erişim kabiliyetini uzatmak için yapılan hazırlıklar. bunlar sadece askeri hamleler değil: hepsi diplomasi ve ticaret / ekonomi girişimleri ile desteklenmek durumunda.

konuyu dağıtmayalım.

bosna tecrübesinden sonra ekonomi, akıl ve mantığın da altını çizdiği gibi, yukarıda bahsettiğim tipte klasik manada uçak gemilerini inşa etmenin, satın almanın, satın alınsa bile kullanabilmenin imkansız olduğu görüldü. ama bu gemiler, "kuvvet aktarımı" kabiliyetinin tek unsuru değil. amfibi birliklerin çıkarma harekatı yapmalarında kullanılan, helikopter ve/veya uçak taşıyabilen büyük çıkarma gemileri de var. bunların farklı tipleri var: çıkarma aracı taşıyıp aynı zamanda helikopterler birlikleri karaya gönderen gemiler var. ingiltere, hindistan, tayvan, italya, ispanya gibi ülkelerin kullandıkları gibi mini uçak gemileri var (harrier jetlerini taşıyan). farklı opsiyonlar mevcut yani. bunların hepsi, sizin stratejinize göre tedariği planlanması gereken büyük, karmaşık yatırımlar.


türkiye ise, belli bir plan dahilinde iki gemi için bir yol haritası çizdi kendine: önce daha mütevazi bir doklu çıkarma gemisi, daha uzun vadede ise dikey iniş kalkış yapabilen uçak da taşıyabilen bir çıkarma gemisi.

ilki, başlangıçta oldukça mütevazi bir gemiydi. bu gemi ile tecrübe kazanılacaktı. bu güzel bir plandı, zira türk donanması bugüne kadar herhangi bir gemiye aynı anda iki tane helikopter indirip kaldırmış değil. savaş gemilerinin helikopter pisti ve hangarı var ancak bırakın birden fazla hava aracının operasyonunu planlayıp yönetmeyi, bir tabur büyüklüğünde askeri, tüm teçhizat, araç, ikmal ve iaşesi ile bir iki hafta denizde gezdirebilecek bir felsefi, zihnî, lojistik, stratejik kültür ve tecrübeye sahip değil. bu nedenle bu ilk çıkarma gemisi projesi bir nevi ara aşama olarak kurgulandı.

hah, işte o ilk gemi için belirlenen ihtiyaçlar, isterler zaman içinde arttı, arttı, tcg anadolu'ya dönüştü. 25 bin tonluk bu gemi, ispanyol navantia tarafından tasarlanmış, benzerleri ispanya ve avustralya donanmaları için inşa edilmiş bir gemi. türkiye'de lisans altında inşa ediliyor.


ilk başta ihalede istenen gemi, arkasında uzatılmış bir helikopter pistinde aynı anda iki helikopter taşıyabilecek, hangarında dört tanesini depolayabilecek bir lpd idi; yani doklu helikopter çıkarma gemisi. süreç içinde bu gemi, kısa kalkış - dikey iniş yapabilen uçak taşıyabilen, bir tabur askeri tüm araçları ile barındırabilen bir mini uçak gemisine dönüştü. bu tür gemilere literatürde lhd deniyor. bu arada abd'nin kullandığı tipteki klasik uçak gemileri de cvn olarak sınıflandırılır (carrier vessel, nuclear)

anadolu'nun basında ve kamuoyunda sıklıkla uçak gemisi diye adlandırılması biraz da görünümünden: düz uçuş güvertesi var, uçak taşıyabiliyor. bunlara uçak gemisi demek çok doğru değil teknik olarak ama süper yanlış da değil. şişinmek istiyorsak diyebiliriz çok sorun değil ama askeri gücümüzün erişim sınırlarını fırat kalkanı ile epey bir zorladığımızı da hatırda tutmakta fayda var.

daha uzun vadede planlanan ikinci gemi için henüz somut bir şey yok. bir olasılık, tcg anadolu'nun aynısından olması. bir diğer olasılık daha büyük bir türevi olması. anadolu, proje sürecinde nasıl "büyüdüyse", bu gemi de öyle büyüyebilir.

türkiye'nin ankara'dan azami kaç km mesafede askeri, siyasi, ticari, kültürel, psikolojik operasyon yapabildiğini, aradaki mesafe boyunca kesintisiz iletişim ve ulaşım sağlama kabiliyeti belirleyecektir. klasik manada uçak gemisi(cv,cvn) türkiye ölçeğindeki bir ülke için imkansızdır. ancak daha küçüük boyutlardaki uçak gemileri ya da lhd, lha tipindeki gemiler mantıklıdır. bu tip gemileri kullanma, bakımlarını yapma, bunlarla görev planlama vb bunlar bizi uzun, çok uzun, çok çok uzun süre meşgul edecek konular olacak. bunları öğrenmek için epey bir debeleneceğiz. bu arada ekonomik, ticari, siyasi ve kültürel erişim menzilini de artırabilirsek ne ala. yoksa pahalı oyuncaklar olurlar.

dip not: katar'daki üssümüze asker ve zırhlı araçlarımızı, katar hava kuvvetleri'ne ait c-17 stratejik nakliye uçakları ile gönderiyoruz.