YAŞAM 19 Ocak 2018
59,3b OKUNMA     897 PAYLAŞIM

Kıro Dediğimiz İnsan Modeli Hangi Kültürün Bir Sonucu?

Sözlük yazarı "bindokuzyuzseksendort"un cevabına göre, sonucun sandığınızdan daha geniş çaplı bir kapsama alanı var.


biliyoruz ki kültür yayılan bir oluşum

yayılmak için de çeşitli kanalları mevcut. dil olsun, din olsun, sanat eserleri olsun, ticaret olsun, göç olsun, bu kanallardan bazıları. bugün mesela batı kültürü, ve özellikle amerikan kültürü nasıl da bu kanalları kullanarak yayılıyor değil mi? evet. güçlü olan, bu kanallar üzerinde hakimiyet sağlamış bulunduğundan onun kültürü bu kanallardan akmak suretiyle diğer kültürleri fasülyeden kültür haline getirip yok edebiliyor, yahut değiştirip bambaşka bir hale de getirebiliyor, bazen güçlendire de biliyor. falan işte...

neyse mevzumuz bu değil. mevzumuz şu: kıroluk nedir?

evvela kıroluğun magandalıkla aynı olmadığını belirtmek lazımdır. maganda kıronun kaba sabası iken kıro sadece doğuludur, doğunun sıradan vatandaşıdır, lakin büyük şehre geldiğinde uzaktan belli olabilenidir.

dediğimiz gibi kültür yayılan bir oluşum. geçmişte osmanlının istanbul kültürü güçlü idi, bugün batı kültürü güçlü. her iki durumda da bugünkü doğu hep doğuda ve hep daha güçlü olanların kültürlerninin etkisinde kalmış (son dönemdeki kıroyum ama para bende söylemli ters yönlü etkiyi saymazsak). normalde şalvar giyecek olan adam tutmuş pantolon giymiş. fakat onu da tabi ki kendine göre giymiş, "pileli kumaş pantolon, beyaz gömlek, beyaz çorap" ile karakterize kıro kıyafetine bürünmüş. işte ben bu kıyafeti yakın zamana kadar hep bu anlattığım şekilde batıdan doğuya, istanbul'dan diyarbakır'a giderken dönüşüm geçirmiş bir kıyafet olarak değerlendirmiştim. evet batıdan doğuya gittiği doğru, ama anladım ki olay "istanbul'dan diyarbakır'a" diye tanımlanacak kadar basit değilmiş. nasıl anladım? forvardla dolaşan bir mailde gördüğüm bir takım fotoğraflar sayesinde anladım.

bu fotoğraflar komik hintli fotoğrafları idi efendim. fotoğraf stüdyosunda çekilmişlerdi. birinde genç yağız bir delikanlı dekupe kesilmiş bir kadın posterine manitası gibi sarılarak poz vermiş, bir diğerinde bir kaç arkadaş bir televizyonun önünde durmuş, biri de telefonla konuşur gibi yapıyordu. evet, fotoğraflar komikti, ama ortada komiğime gitmekten daha çok tuhafıma giden bir durum vardı. poz veren delikanlıların saçları bıyıkları, pantolonları gömlekleri çok tanıdıktı. bu adamlar düpedüz kıroydular!.. evet!.. işte bu gerçeği farkettiğim anda aydınlandım!.. kıroluk aslında hintliliktir!..

evet kabul etmeliyim ki iki fotoğraf sağlıklı bir genelleme için gerekli örnek sayısının bir hayli altında. fakat bu fotoğrafların bu kanıya ulaşmam için sadece tetikleyici olduklarını ifade edeyim. zira düşününce kafamdaki hintli-pakistanlı-afgan imgesinin bu fotoğrafları görmeden evvel de gayet kıro olduğunu farkettim. tabi kıroluk hintliliktir demek işin eğlenceli ifadesi. aslında demek istediğim şudur ki, hindistan - pakistan - iran - suriye hattında yaşıyan ortak bir kültür var. kıro diyerek dışladığımız bizim doğumuz da bu hattın içindedir. ve bu kültür hint merkezlidir.

dediğim gibi, kültür güçlü olandan güçsüz olana bir dayatma sergiliyor

güçsüz olandan güçlü olana doğru gittiğinde ise kimliğini kaybedip güçlü olanın kültürüne eklendiği için güçsüzü daha güçsüz ve kimliksiz kılıyor. bugün kültürün en önemli yayılma aracı televizyon ve sinema. bunlar sayesinde batı kültürünü tanıyor, kabulleniyor, içselleştiriyor, seviyor, imreniyor ve istiyoruz. bunlar sayesinde uzakdoğu kültürünü tanımaya ve imrenmeye başladık. fakat hindistan'ın köklü bir kültürü ve güçlü bir "bollywood" sineması olmasına rağmen sinemalarımızda filmleri oynamıyor, televizyonlarımızda hintlilik yer bulmuyor. hindistan'daki gündelik yaşantıyı ancak oraya giden çılgın arkadaşlarımızdan veya belgesellerden öğrenebiliyoruz. hindistan bugün geçerli olan kültürel yayılma kanallarına ülkemizde hakim değil. fakat bu dün de böyle miydi?

bugün nasıl ki amerika gibi, çin gibi, japonya gibi büyük ekonomiler ve onların kültürel yayılmaları ve hatta "medeniyet çatışmaları" mevcutsa, geçmişte de farklı medeniyetler ve onların kültürel çatışmaları ve yayılmaları mevcuttu. her ne kadar geçmişteki bu uygarlıkları tahlil edecek arkeolojik donanımdan yoksun olsam da, elimin altındaki internet sayesinde kendimi bilgili sanacak tıynete ve uydurmasyonel tezlerimi yazıya dökecek cibilliyetsizliğe sahibim çok şükür. ve diyorum ki geçmişteki kültürel etkileri en kestirme yoldan görebileceğimiz yer kutsal kitaplardır. zira yazıldıkları geçmiş zamanda bile kutsal olduklarına göre içeriklerini geçmişin de geçmişinden seçerek getirmektedirler. kuran'la ilgili olarak bildiğim üç şey var: birincisi musa'nın mısırdan geldiği, ikincisi muazzez ilmiye çığ'ın kuran incil ve tevratın sümerdeki kökeni diye bir kitabının bulunduğu, üçüncüsü de ibrahim peygamberin hikayelerinin hintli brahma'nın hikayeleriyle aynı olduğu. yine yeterli sayıda olmayan bu örneklerden yola çıkarak ulaştığım sonuç şudur ki, eski dünya dediğimiz bu coğrafyada geçmişte sümer, mısır ve hint kültürleri dönem dönem gayet etkili olmuşlardır. tabi günümüzün iletişim kanallarıyla değil, geçmişin iletişim kanallarıyla etkili olmuşlardır.

dediğim gibi kitle iletişim kanallarına batının hakim olması dolayısıyla batı kültürüne özeniyor, batılı olmayı önemsiyoruz. batının modasını takip ediyor ve batılı gibi giyinmek istiyoruz.

peki bir diyarbakırlıyla bir hintlinin ortak giyim anlayışı sahibi olmalarının nedeni nedir? bir diyarbakırlı batılı gibi pantolon giymeye kalkıştığında neden hintli gibi olmaktadır? hindistan hakkında hiç bir duyuma sahip olmayan ve hintliliğe özenmeyi aklından bile geçirmeyen bir kişinin hintliye benzemesinin nedeni nedir?

kanaatim odur ki, bunun nedeni geçmişteki kültürel yayılım kanallarının kalıntılarının halen geçerli olmasıdır. hindistan, sineması ve televizyonuyla buralara ulaşamamakta, ama kültürü "kulaktan kulağa" buralara kadar gelmektedir. (hatta geçmişte bu coğrafyadaki yayılımının ipek yolu ile olduğunu düşünecek olursak; bu ticaret yolunun halen geçerli olduğunu, bu yolda gidip gelenlerin kamyoncular olduklarını ve kamyoncuların şahsen ve de nakliyat firmalarının da ticari ilişkileri açısından eski kültürel yayılımı halen yaşattıklarını; sözünü ettiğim "kulaktan kulağa yayılım"ın kamyon ticareti vasıtasıyle olduğunu düşünebiliriz). eskiden japon turistleri bile garipserken geçtiğimiz üç beş sene içinde sekiz on tane uzak doğu filmi izlemekle uzakdoğululuğu benimseyiverdik. gönül ister ki hint sineması da yaygınlaşsın, kıroluk meşrulaşsın, biz de bir kesimi dışlamaktan kurtulalım.