TARİH 9 Mart 2020
126b OKUNMA     773 PAYLAŞIM

Josef Stalin'in, Tarihe Karanlık Bir İsim Olarak Geçmesine Sebep Olan Kanlı İcraatları

Sovyet lider hala tartışma yaratmaya devam ediyor: Diktatör kabul eden de var, bir tarım toplumunu uzaya çıkaran bir lider olarak gören de... Ancak teyitli belge ve kayıtlara bakılacak olursa, iyi hamlelerinin yanında kanlı bir kişilik olduğu da bir gerçek.

stalin, dünya tarihindeki birçok benzeri gibi doğruları ve yanlışları olmuş bir liderdir

onu sevenleri arasında farklı kılan, sovyet tarihinin belki de en devrimci ve müdahaleyi en fazla gerektiren döneminde sorumluluk üstlenmesidir. o nedenle belli zümreler tarafından tarihsel değeri sorgulanamayacak bir yere oturtulmuştur.

benim burada bir türlü anlatamadığım ise bütün bu ileriye doğru hamlelerinin, milyonlarca insanı açlığa, sefalete ve en sonunda mezara gönderdikten sonra hiçbir öneminin olmadığıdır. stalin başta olduğu dönemde yaptığı hamleler, kullandığı yöntem ve araçlar ile maalesef savaşı kazanmak dışında hiçbir amacına ulaşamamıştır. sovyetler birliği de 70 yıllık bir acı ve çile dönemi olarak dünya tarihinin tozlu raflarına karışmıştır.


stalin'in eleştirilmesindeki en büyük sebep kendi yaratmış olduğu ve bugün "stalinskiy represii" yani stalin'in baskı dönemi olarak adlandırılan süreçte yaptıklarıdır. takip edenlerin bildiği üzere tarihi konularda belgesiz bilgisiz hiç bir konuyu ortaya atmam veya arkasında durmam. burada da hepsini kaynaklarıyla paylaşacağım bir dizi belge ile konuyu enine boyuna anlatacağım. eğer katılmadığınız, doğruluğundan şüphe duyduğunuz bilgiler var ise sizlerin de bunu belge ve bilgilere dayalı olarak paylaşmanızı rica ederim zira diğer türlüsü gülünç oluyor.

garf yani rusya federasyonu devlet arşivinden belge paylaşıyorum. onlar yalan! cia destekli algı operasyonu bunlar diyerek haber linki paylaşan insanlar oluyor. kendinize biraz saygınız olsun yoldaşlar. stalin'in birilerini öldürmüş olması sizin suçunuz değil, keza kendisi tanrı da değil. kendinize gelin. o da etten kemikten bir insandı ve sandığınızdan çok daha kötü bir insandı.

stalinist baskı döneminin başlıca sebeplerinden birisi endüstriyel devrimi tamamlamaktı

kapıda savaş, her yanda farklı bir kaos varken ekonomiyi canladırmak, birliği güçlendirmek için ucuz iş gücüne ihtiyaç vardı. bu sebeple ukrayna'dan başlayarak kuzey kore'ye kadar olan koca coğrafyadan insanları orta asya steplerine sürdü. ahıska türkleri, tatarlar, ermeniler, azeriler, koreliler, moğollar, ukraynalılar vb. bir çok halk yerinden yurdundan edildi. bu sebeple 1939 senesinde bütün sovyet coğrafyasında 600'den fazla çalışma kampı ve cezaevi kurulmuştu. savaş öncesine kadar bu kampların hepsi ağzına kadar doluydu.

dönemin detaylarına girmeden önce şurada kamplara iş gücü olarak sürülen insanların acı hikayelerinden bir kaç parça paylaşacağım. geri kalanını dilerseniz okumayın ama bunlara mutlaka göz gezdirin. çünkü sonrasında vereceğim hiçbir evrak, hiçbir kanıt kanlı canlı bu vahşete şahit olmuş insanların anıları kadar etki edemez.

kendi kanımız canımız ahıska türklerinin sürgün hatıraları


bu trenlerde ölen o kadar çok insan oluyor ki aynı muameleye kalmış onlarca farklı milletten insandan benzer hikayeleri dinliyorsunuz.

neredeyse 6000 km uzaktan sürülen korelilerin hikayeleri de aynı


yine, insanlar zorla vagonlara doldurulup getiriliyor. yine yolda binlerce insan ölüyor. bu kadar insan cia zoruyla yalan söylediğini hayal etmek ise çok farklı bir kafa.

büyük terör dönemi

stalin'in bu dönemdeki ilk ve en önemli amacı komünist partideki kaosu bastırarak, kendi iktidarını sağlama almaktı. tabi ki önce rakiplerini ve tehlike olarak gördüğü unsurları yok ederek başladı. bu döneme "bolshoi terror" yani büyük terör dönemi adı verilmiştir. bir de meşhur kızıl terör dönemi var fakat konumuz stalin olduğu için onu başka bir gün yazacağım. bu arada "terör" sıfatının kullanılması da tesadüf veya ölen kişilere yapılanlar değildir. troçkist ya da sağcı muhalefetle bağlantılı olan komünist partinin eski üst düzey görevlileri sscb gözünde terörist olduğu için onları temizleme kisvesiyle başlatılan operasyona böyle bir ad verilmiştir.

1937-1938 yıllar arasında komünist partinin propaganda bakanı olan pyotr pospelov başkanlığındaki bir ekip kuruldu. bu ekibin öncelikli amacı tehlike gördükleri eski parti üyelerini indirmekti. daha sonra potansiyel tehlike olan elit ve sanatçıları sindirecekti. tutuklamaların yarısından fazlası siyasi gerekçelere dayandırılarak yapıldı. sadece moskova değil bu ekip ayrıca birlik altındaki diğer bütün halklarının entelektüellerini de tutuklamış veya infaz etti.

stalin'in 29 ocak 1942 listesi. bu listeye göre tutuklanan nkvd üyelerinin infaz edilmesi emrediliyor. bizzat stalin'in imzasını taşıyor. bu arada mevzu bahis döneme ait bütün bilgiler 2002 yılında rus devlet arşivi tarafından yayınlandı. bunlar o dönem bir kaç cd formatında taranmış evraklardan oluşuyordu. isterseniz resmi devlet arşivinden isterseniz şuradan indirerek bütün evraklara erişebilirsiniz. 2gb boyutunda iso dosya olarak indirmenize de imkan veriyor.

1942 listesi.

sadece bu dönemde resmi verilere göre iki milyondan fazla kişi tutuklandı. 1.344.923 kişi hüküm giydi. bu insanların 681.692'si ölüm cezasına çarptırıldı. bir yıl içerisinde iki milyondan fazla mahkeme kurulduğuna, bütün tutuklular hakkında soruşturma açılabildiğine inanırsanız, yarım milyondan fazla insanın adil bir ölüm cezasına çarptırıldığına da inanırsınız yoldaşlar.

tutuklu sayılarına dair arşiv belgesi: http://portal.rusarchives.ru/…bitions/xx_f/69.shtml


681.692 kişinin öldürüldüğü verisini ise bu konuda en yetkin kişi olan viktor zemskov istatistiklerinden biliyoruz

zemskov, kim olduğu belirsiz batılı bir tarihçi vs. değil. bizzat sovyetler birliğinde doğup büyümüş, moskova devlet üniversitesi mezunu, rus tarih enstitüsüne yıllarını vermiş, batılılarca da en güvenilir kaynak addedilen isim. zemskov ayrıca gulag arşivine girilmesine izin verilmiş tek tarihçidir.

yalnız burada unutulan şu ki, zemskov hem bütün verilere ulaşamamış hem de tutulmayan istatistiğe dair fikir yürütmekten kaçınmıştır. örneğin kanunsuz infazları veya resmi evraklarına ulaşamadığı birçok olayı yok saymıştır. aldığı en büyük eleştiri de bu yöndedir. yine de belgeli tarih konusunda eline su dökecek bir sovyet tarihçisi yoktur. rus tarihinde yer edinmiş en büyük gazetecilerden birisi olan leonid lopatnikov'un zemskov hakkında güzel bir eleştirisi için; https://polit.ru/article/2009/10/13/bterror/

zemskov'un bütün verileri kaynağa dayanır. kendisi alıntılanan metnin sonunda şöyle der; profesyonel bir tarihçi değilim, sadece gazeteciyim. burada yazdıklarım bilimsel bir çalışmanın sonucu değil, sadece bazı gerçeklerin detaylı bir araştırmasıdır. belki bazı detaylarda yanılıyor olabilirim lakin şu açıktır ki: v. zemskov tarafından gerçekleştirilen büyük terör istatistikleri nihai gerçek olmaktan uzaktır.

anlayacağınız lopatnikov'a göre zemskov verileri çarpıtmıştır. bunları ayrı ayrı paylaşıyorum çünkü objektif bakış açısı bunu gerektirir. bunun yanı sıra zemskov'un verileri birçok araştırmacı için asgari rakamlara tekabül eder. örneğin sadece büyük terör de verilen infaz rakamı için "zemskov'un verilerine göre dahi" şeklinde belirtilir. o bile beş yüz bin dediyse gerisini siz düşünün babında.

neyse, balşoy teröre geri dönelim

parti, sovyet, komsomol ve sendika organlarının yanı sıra halk komiserleri ve milletvekilleri, büyük iş adamları, önde gelen askerler, çeşitli sendika liderleri, yazarlar, kültür ve sanat önderlerini listeledi. bu listedekilerin alt kademede olanların bir çoğu tutuklanmadan infaz edildi. kalanları ise 10-15 dakikalık seyyar mahkemelerde yargılanarak anında infaz edildi.

hali hazırda zaten büyük mahkemeler kuracak veya bu kadar kişiyi tutuklayıp koyabilecekleri kadar cezaevi yoktu. hukuk konusunda uzman kadro olmadığı da sır değil. haliyle ilk infazlar seri şekilde yapıldı. şuradaki kayıda göre novosibirsk'de 1937-1938 aralığında 2000 kişi başlarının arkasından tokarev tabancalarla vurularak infaz edildiler. her suçluya 1 dakika ve 1 mermi harcandığı özellikle raporlanmış. http://www.memorial.krsk.ru/…teplyakovprocedura.pdf

aşağıda ise 1937-1938 arası savaşsız kendi halindeki bir dönemde sıradan subayın harcadığı mermi sayısına dair evrak mevcut. evrağa göre 7.65 kalibreli tabancayla 127 adet mermi. 6.35 mm olan tabanca ile 185 ve tüfek ile 40 mermi harcanmış. yani o dönem ortalama bir asker 300'den fazla mermi harcamış. nereye harcandığını az çok tahmin edersiniz.


bu dönemde kayıt altına girmeyen vakalar ise genelde gulaglar ve vagonlarla taşınan sürgün halklar. örneğin, kore'den getirilen insanların bir kısmı yolda trenlerde, daha büyük kısmı ise getirildikleri steplerde öldü. bunların hiçbirisinin kaydı tutulmadı. toplu tutuklama yapılmış ve cezası on yıl üzerinde olan kişiler de çeşitli çalışma kamplarına gönderildiler. burada işkence altında ölenler, isyanlarda üzerlerine bomba atılanların hiçbirisi kayıt altına alınmadı. bazılarını topluca maden çukurlarına attıkları oldu. sorgulamalar sırasında işkence yapıldığına dair de yüzlerce belge/rapor var. en meşhuru bizzat stalin'in izin verdiği telgraftır. http://old.memo.ru/…/y1937/hronika1936_1939/10.html

bu arada temizlik operasyonundan sscb'de yaşayan diğer milletlerden komünistler de payını aldı. en meşhurlarından birisi pers komünist partisinin kurucusu avetis sultan-zade'dir. hakkında bilgiye şuradan erişebilirsiniz. 1938 yılında o da kafasının arkasından tek kurşunla infaz edildi. onun yanı sıra komintern uluslararası kontrol komisyonu genel sekreteri jan anvelt işkence sonucu öldü. hans pegelman, milan gorkic, pak ding shun, boris melnikov gibi komünist yoldaşlar temizlendi. bu arada dikkatinizi çektiyse bu kişilere sözlük linki veremiyorum çünkü başlıkları yok. mangalda kül bırakmayan insanlar sosyal medyada avetis sultan zade hakkında pek bahsetmemişler. muhtemelen adını da ilk kez bu yazı sayesinde duymuş olacaklar. yoksa hem ermeni olacaksın, hem iran'da doğacaksın, hem de sscb'de çalışacaksın üstüne üstlük pers komünist partisini kuracaksın ve yoldaşlar seni hiç övmeyecek. böyle bir şey olabilir mi?

Avedis Sultan-Zade

onlar bir yana bu dönemde türk soylu öyle değerli, öyle güzel insanlar ölmüştür ki yaşasalardı bugün çok farklı bir dünyamız olabilirdi. özellikle türki halkların sahip olduğu bir avuç aydını gözlerini kırpmadan harcadılar. bunun ne maksatla yapıldığını az çok tahmin edebilirsiniz. savaş kapıdayken sana muhalif olabilecek herkesi yok et. maddi gücü ve bağlantıları olan burjuvayı, entelektüelleri, sanatçıları, kanaat önderlerini yok et ki yarın bir gün başın ağrımasın.

buyrun ben size birkaç tanesinden bahsedeyim

çünkü bu iki yüzlülüğü başka türlü mukayese edemeyenler var. türkiye'de bugün bir gazeteci, bir yazar, sözüm ona aydın sıfatıyla anılan bir kişi tutuklandığında dahi veryansın eden tipler sscb ve stalin'in birkaç yılda yok ettiği gerçek türk aydınları hakkında tek kelam etmezler. muhtemelen haberleri de yoktur. salman mümtaz, yusuf vezir çemenzeminli ve magcan cumabay gibi onlarca yazar ve şair. hatta bekir sıtkı çobanzade ve ahmet baytursun, çurmit şirioğlu gibi bilim ve fikir insanları ya kafalarına birer kurşun sıkılarak ya da kamplardaki ağır şartlar altında hayatlarını kaybettiler. osip mandelştam gibi sözlük'te dahi yad edilen türünün nadir sanatçılarından bahsetmiyorum bile.

Bekir Sıtkı Çobanzade

bu öyle geniş bir operasyondu ki moğolistan gibi bir avuç nüfuslu bir ülkede dahi 30.000 üzerinde cinayet işlediler. bugün ulan-bator'daki tarih müzesine giderseniz aşağıdaki sahneyi kendi gözlerinizle görebilirsiniz. moğolistan'da en büyük kayıbı budist din adamları, aristokratlar, aydınlar, siyasi muhalifler ve etnik buryatlar ve kazaklar verdi.


peki bu katliamla birlikte ölümler bitti mi?

tabii ki hayır. bu tutuklanan veya infaz edilen insanlar haricinde bu insanların eşleri, çocukları, hatta sağ ise ebeveynleri dahi tutuklanarak çeşitli kamplara gönderildi. anneler çocuklarından ayrıldı. yaşlılar çalışma kamplarında ikinci yılı göremediler. bu insanlara vatan haini yakını gibi aşağılık bir statü verildi. tutuklanmayanlar ne iş ne ekmek bulabildi. bu zulüm stalin ölene kadar durmadı. sonrasında kruşçev kendi devrimini gerçekleştirerek sağ kalan tutuklukları serbest bırakıp iade-i itibar belgeleri sundu.

konuya dair bir sürü film, dizi, belgesel yapıldı, arşivler açıldı ama şimdi buna da inanmayanlar olacaktır. o yüzden tek tek üzerinden geçelim. kısaltması "a.l.j.i.r." yani "akmolonskiy lager jen izmennikov rodiny" veya türkçesiyle "vatan haini eşlerinin akmola eyaletindeki kampı" olan bu kamp rus entelejensiyasının eşleriyle doludur. bu kadınların arasında opera sanatçıları, yazarlar, balerinler, diplomat eşleri ve kızları vardı. aljir'de ağır şartlar altında çalıştırıldılar. tacize tecavüze uğradılar. çocuklarından ayrı kaldılar. birçoğu tekrar sevdiklerini göremedi. kamp bugün müze olarak kullanılıyor. her yıl anma günleri düzenleniyor. burada kaç kadın çile çekmiş ve ölmüş görmek isterseniz istatistikleri resmi sitesinde mevcut: https://museum-alzhir.kz/en/about-museum/statistic

şuraya konu hakkında geçen sene çekilmiş ve çok ilgi görmüş bir dizi ekliyorum


dil bilmenize lüzum yok. ilk birkaç dakikasını ve jeneriğini izlemeniz ne anlattığını anlamanız için gayet yeterli. bu dizide de yukarıda belgesel linklerini verdiğim benzer trenler kullanılıyor. yine yolda ve kamplarda açlıktan soğuktan ölen insan hikayelerini izliyoruz. dizi rus yapımı. hani ortada kaçamayacakları bir delil olunca kime bok atacağını şaşıran stalinciler çıkıyor ya, o bakımdan belirtme ihtiyacı duydum. ruslar stalin'in katliamlarını kabulleneli uzun yıllar oldu. vatan namus meselesi haline getirmedikleri gibi mevzuyu aşarak üzerine filmler diziler çektikler ama gel de bunu bizim cahil solculara anlat.

gelelim gulag meselesine. buna ayrıca bir yazı yazacağım ama burada da genel bilgileri paylaşmış olayım. rusça bilenler hızlıca bilgi almak için şu videoyu kullanabilirler: 


bilmeyenler için ben kısa kısa açıklayayım. gulag tabii ki bir kısaltma. glavnoy upravlaniye ispravitelno-trudovyh lagerey yani türkçesiyle "çalışma kampları baş idaresi".

gulaglar sovyet tarihinin en kanlı, en ahlak dışı, savunmak adına ne derseniz deyin elinizde kalan kurumlardır. sovyet sevici türklerin hiçbir şekilde cevap veremedikleri konuların başında; ilkin sovyetlerde fikir hürriyeti, ikinci bu çalışma kampları gelir. stalin hangi halkın adil seçimiyle, hangi işçinin oyuyla başa geçmiştir dersen yanıt veremezler. gulaglar konusunda ise en fazla ölen insan sayısını manipüle etmeye çalışırlar. sanki ölen insan sayısının azlığı yapılan vahşeti örtecekmiş gibi...

bu kamplara 1931-1952 yılları arasında resmi rakamlara göre 20 milyondan fazla insan girdi. zemskov'a göre bu rakam 20 milyon, diğer kaynaklarda 25-30 milyona kadar çıkartılıyor. kaç kişinin öldüğü konusu ise savaş zamanında yapılan rastgele infazlar, kaçaklar ve kayıt altına alınmayan unsurlardan ötürü net değil. tahmini bilgilere göre yarısına yakını bir daha hiç çıkamadı.

zemskov, 2001 yılında bir gazeteciye şu bilgiyi verdi: stalinist baskıların zirvesi olan 1937-38'deki "büyük terör" dönemi sscb'de 2,5 milyon tutuklama yapıldı ve 1921'den 1953'e kadar siyasi nedenlerle 800 bin kişi idam edildi. bu rakam sonrasında önemini kaybetti çünkü şu ana kadar yaklaşık 20 milyon insan tutuklandı ve 7 milyon insan idam edildi. tamamını şuradan okuyabilirsiniz.

ingilizce kaynak isterseniz, american historical review'in gulaglar hakkında 1993 yılında ele aldığı makale: http://sovietinfo.tripod.com/gty-penal_system.pdf

mesela en meşhur kamplardan birisi bugün kazakistan'da bulunan karlag yani karagandiskiy lager, karangandı kampı idi. bu kampta otuz yılda üç milyondan fazla insan mahkum olarak kayıt altına alındı. bugün müzeye çevrilmiş olan kampın detaylarına şuradan bakabilirsiniz: https://www.zakon.kz/…veshhee-nasledie-karlaga.html

orta asya steplerinde bulunduğu için buraya step-lag dedikleri de olurdu. işkence ve infaz odaları hala duruyor. auschwitz'e gitmiş olanlar buraya girdiklerinde de aynı hissi alacaklar zira teknik olarak ikisinin hiçbir farkı yok. tek farkı pek bilinmiyor olması. yukarıdaki makale için röportaj veren ve bu kamptan sağ çıkmış birkaç kişinin yaşadıklarını tercüme edeyim.

ivan karpinsky - ben ukrayna'lıyım. burjuva edebiyatı okuduğum için tutuklandım. ukrayna tarihi üzerine bir kitaptı. bunun için bana 25 yıl kamp cezası verdiler ve ben sadece 19 yaşındaydım. karagandı'daki kengir köyüne gönderildim. çoğunlukla ukrayna, baltık ve vlasovitlerden gençler vardı. stalin'in ölene ve kampların dağıtılmasına kadar burada nice çilelere göğüs gerdik. burada mahkumlar sebepsiz yere öldürülürdü. bir paskalya'da gardiyanlar sebepsiz yere mahkum konvoyuna ateş açtılar. ertesi gün kampın tamamı isyan ederek işe gitmedi. sonra bize mesaj olarak 15 kişi öldürdüler.

16 mayıs 1954'te kampa bloklar kurduk ve yeni bir isyan başlattık. kamp rejiminde iyileştirme istedik. isyan 42 gün boyunca sürdü. bloklardan içeri giremeyen askerler 26 haziran'da bize uçaktan bomba attı. sonra tanklar kampa girdi. yatakhanelere ateş ettiler, insanları ezdiler. bütün kamp kan içindeydi. ne çocuklar ne de kadınlar kurtuldu. peki nasıl hayatta kaldın? sorusuna ise ivan karpinsky gözyaşlarıyla yanıt verdi. yeterli mesajı verdiklerini düşündükleri için bizi kömür madenlerine fırlatmaktan vazgeçtiler...


25 yıl aga. bugün silivri soğuktur esprisi yapan kitlenin bok sürdürmediği rejim böyle bir şeydi. silivri'yi soğuk bulanlar karaganda'yı haritadan bulup baksınlar. bu bölgede kış sekiz ay sürüyor. ortalama sıcaklık -20 derece. kışın zirve günlerinde -50 ve daha aşağı düşüyor. bir tweet attı bir ay silivri'de yattı size zul gelirken, bir kitap okuduğu için 25 sene kömür madeninde ve böyle bir coğrafyada canı çıkana kadar çalıştırıldı insanlar.

bakın daha holodomor gibi suni açlıklar konusuna dahi gelemedik. sadece represiya döneminde resmi evraklarla ispatlı öldürülen insan sayısı 10 milyonun üzerinde. yine zemskov'a göre ukrayna'da açlıktan 3-6 milyon arasında insan öldü. ukraynalıların kendi verdiği bilgilere göre bu rakam 7-9 milyon arasında. net bildiğimiz veri şu; 1932'de ukrayna'da 780 bin kişi doğdu ve 668 bin kişi öldü. ertesi yıl 1933'te ise 359 bin doğuma karşılık 1,3 milyon ölüm gerçekleşmiş. bu ölümlerin büyük kısmının kıtlık olduğu da ayrıca belirtiliyor.

daha buna kazakistan, kırgızistan, özbekistan, sibirya gibi kıtlıktan çok ağır etkilenen diğer bölgeleri dahil etmedim. savaşta ölen 27 milyon sivil ve askerin de ne kadarının alman kurşunuyla öldüğü belirsiz. kaldı ki bu rakama almanlara esir düşerek savaş sonrası stalin tarafından toplatılarak infaz edilen binlerce asker (bkz: türkistan lejyonu), katyn katliamında ölen polonyalılar, kimlik verilmediği için rastgele infaz edilen çingeneler dahil değil. buna rağmen hepsi resmi evraklara dayanan minimum rakam dahi korkunç.

bunların hepsi acı gerçekler. sosyal medyada ateşli ateşli stalin savunan gençlerimizin konuyu sadece siyah-beyaz olarak ele almaları çok canımı sıkıyor. daha da kötüsü karşıdaki insanların stalin hakkında yargılarını tıpkı kendileri gibi subjektif yazarlardan elde ettikleri bilgilerden ibaret zannediyorlar. bunlar sanıyor ki sovyetler birliği ve stalin eleştiren hiç kimse sovyet tarihini veya stalin'in doktrinlerini okumadı, hegel, marx, engel kimdir bilmiyor. canım kardeşlerim stalin'i eleştiren herkes "bozkurtlar diriliyor" tayfasından değil. yakın geçmişimizde öyle olduğunu zannettiğiniz nice değerli türk fikir insanı da öyle değildi. sadece siz öyle zannediyorsunuz.

lenin çarlık rusyası için turme narodov yani "milletlerin hapishanesi" demiştir. gel gelelim kendi yarattığı sistem halkların infaz kampı olmuştur. zemskov ise marx, teorisini rusya veya çin için değil avrupa için yarattı. komünist rejimde baskı mümkün değildir; sadece stalinist rusya'da veya maoist çin'de güçlü ve acımasız despotik bir gücün olduğu yerlerde mümkündür. kruşçev, brezhnev veya deng xiaoping yönetimlerinde baskı olmamıştı.

stalin'in en sevdiği adamlarından ve dönemim dış işleri bakanı vyaçeslav molotov ise bu katliamlar için utanmadan şöyle demiştir; "bize ihanet edilmesini beklemedik, inisiyatifi kendi ellerimize aldık ve onların hep bir adım önünde olduk" rastgele adam öldürdük demek değil mi bu? kızıl devrim sonrası kendi aralarında yaşadıkları çatışmalardan ötürü bolşevik destekçilerine kadar bir sürü insanı infaz ettiklerinden bahsetmiyorum bile. kendisine sosyalist-komünist diyen bütün rejimlerde halkların kardeşliği yönetimi ele geçirene kadardır. istisnası yok.


hepsi bir kenara, sosyal medyada okuduklarım arasında kabullenemediğim tek bir durum var. o da ölümlerin inkar edilmesinden ziyade hor görülmesi. bugün fikir özgürlüğünden bahseden gençler, konu stalin olduğunda sırf kitap okuduğu, fikrini beyan ettiği için ölüme mahkum edilen insanları görmezden geliyor, ölümlerini hafife alıyorlar. yahu bir bölgede milyonlar açlıktan, sefaletten ölmüş. bir dakika düşün, bir dakika ölenlere saygı duy. bugün osuruktan bir eylemde polisten gaz yediği için ortalığı yangına veren adamlar mevzu milyonların kıtlıktan birbirini kesip yediği olaylara gelince küçümseyerek bakıyorlar. gerçek bilgi ve evraklara karşı ad-hominem yapmaları ise iğrenç. ispatıyla şu kadar insan öldürmüş diyorsun. hitler de bu kadar öldürdü şeklinde yanıt geliyor. ben bu seviyesizliği türk gencine yakıştıramıyorum.

velev ki 20 milyon değil de 1 milyon insan ölmüş olsun. bu stalin'i ayrı bir yere mi koyar? sırf görüş ayrılığına sahip olduğu insanları potansiyel tehlike olarak gördüğü için öldürmelerini veya suçsuz günahsız çocukları açlığa mahkum etmelerini aklayabilir mi? şurada öyle saçma argümanlar okuyorum ki gerçekten midem bulanıyor artık. yahu diyor ki insanlar kıtlıktan kendi hataları yüzünden öldü. devlete karşı çıkıp tahıllarını vermediler. niye versinler? sorusunu es geçiyorum. e peki tarımla 1940 sonrası tanışmış göçebe orta asya halklarının hangi tahılını aldı da kıtlık baş gösterdi? onların da bütün hayvanlarını gasp edip sabit hayata zorladıkları için olmasın? normalde kışın, sıcak güneye inen insanları -50 derece soğuk bölgede zorla tutarsan insanlar ölür. bunun bilinçli bir politika olduğunu anlamak bu kadar zor mu? bu insanları almanların ölüm kamplarında ölen insanlardan ayıran nedir? savaşı sscb'nin kazanmış olması mı?

neyse şimdilik bununla bırakayım...

Romanya'nın 25 Yıllık Diktatörü Nikolay Çavuşesku'nun Korkunç Yaptırımları