SİNEMA 28 Mart 2022
41,4b OKUNMA     517 PAYLAŞIM

İzlediğinizde Sizi Şoke Edip İnsanlığınızı Sorgulatacak Belgeseller

İnsanlık tarihinde yaşanan büyük dramları ve trajedileri konu alan mükemmel belgeseller.

10. jonestown: the life and death of peoples temple (2006) (86 dk)

daha önce hiç yayınlanmamış görüntüleri içeren bu belgesel, 18 kasım 1978'de jonestown guyana'da yakın tarihin en büyük toplu intiharını organize eden cemaat lideri ve vaiz jim jones tarafından yönetilen peoples temple cemaatine değişik bir açıdan bakıyor.
gençliğinde stalin ve mao gibi liderlerin eserlerini dikkatle okuyup onların güçlü ve zayıf yanlarını öğrenen jim jones a.b.d'de ilk kez siyahları ve beyazları bir araya getiren ve renk ayrımı gözetmeksizin ezilenlere yardım eden bir kilise kurdu.

hem siyasette hem de kilisede çok güçlü biri haline geldikten sonra kurduğu cemaate giren insanları paralarını, evlerini, çocuklarını ve hayatlarını kendisine vermeye ikna etti.
ırklararası eşitliğin olduğu bir cennet kurma hayaliyle guyana'ya götürülen cemaat üyelerinin a.b.d'deki akrabaları şikayetçi olunca kongre üyesi leo ryan zorla alıkoyulanları kurtarmak için jonestown'a uçuyor. müritler gitmek isteyenleri, kongre üyesini ve yanındakileri öldürürler. yolun sonuna geldiğini anlayan jones'un emriyle bebeklerden başlayarak herkese zehir verilmeye başlanır. bu esnada jones sesini kayda almıştır. tapınak mensupları bebekleri ölürken ağlamaya başladığında jones şöyle demektedir: “şu histerikleri durdurun. gerçek devrimciler bu şekilde ölmez. böyle ölüme gidilmez. şerefimizle ölmeliyiz. jones sözlerine şöyle devam eder: “ölmekten korkmayın. ölüm yalnızca başka bir uçağa geçmek gibi bir şeydir ve dostumuzdur..." ses kaydının sonunda jones'un son sözleri şöyledir: "biz intihar etmedik. insanlık dışı bir dünyanın koşullarını protesto etmek için devrimci bir intihar eylemi gerçekleştirdik...

jim jones aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 911 müridiyle birlikte intihar ettikten sonraki gün bu olaydan haberi olmayan basın helikopterle bölgeye geldiğinde her yere dağılmış cesetlerle karşılaşınca şok olur. tüm dünyayı ayağa kaldıran bu olay jonestown katliamı olarak tarihe geçer.

9. china's vanishing muslims (2019) (32 dk)

bu filmde yüzyıllardır çin'in sincan bölgesinde yaşayan uygurlar'ın toplumdan sistematik olarak uzaklaştırılmaları anlatılıyor.

milyonlarca uygur için devasa gözaltı tesisleri inşa edildi. buraya hapsedildikten sonra, katı bir beyin yıkama rejimine tabi tutuluyorlar ve geleneksel çin geleneklerine ve inançlarına bağlı kalmaya zorlanıyorlar. çinliler bu tesislere meslek merkezleri diyorlar, ancak birleşmiş milletler onları toplama kampları olarak nitelendiriyor. gazetecilerin turist taklidi yaparak girdiği ve gizli kameralarla çekim yapabildiği bölgede çok az insan konuşmaya ikna oluyor. türkiye'ye kaçabilenler yaşadıkları işkenceleri tüm detaylarıyla anlatıyorlar.

8. harvest of despair (1983) (55 dk)

1932-1933 yıllarında stalin'in emriyle milyonlarca insanın açlıktan öldüğü ukrayna'da yaşanan kıtlık hakkında bir belgesel.

açlığın en tepeye ulaştığı dönemde dahi, stalin diğer ülkelere tahıl ihraç etmeye devam etmiş, bölgede artan açlıktan kaçmak isteyenlerin başka bölgelere gitmesine engel olunmuştur.
harvest of despair'de en az 7 milyon kişinin ölümüne neden olan ukrayna kıtlığının, stalin'in topraklarının zorla kollektifleştirilmesine inatla direnen ukraynalı köylüleri yok etmek için, sovyet hükümeti tarafından kasten çıkarıldığı belgeleniyor. duruma tepki gösterenler, en üst düzey komünist partisi yetkilileri dahi olsa ajanlık veya karşı devrimcilikle suçlanıp infaz ediliyor veya kaybediliyor. holodomor sırasında yamyamlık nedeniyle binlerce vaka dönemin sovyet gizli servisi 'ogpu' kayıtlarına girdi.

ilk çıkışından bu yana, birçok uluslararası ödül alan film geçtiğimiz yüzyılın az bilinen ama insan eliyle çıkarılmış, planlı ve en acımasız soykırımlarından birine gerçekçi bir bakış açısı sağlıyor.


7. year zero: the silent death of cambodia (1979) (51 dk)

sıfır yılı, 17 nisan 1975'de pol pot tarafından kamboçya'da iktidarı ele geçirdikten sonra uygulamaya konan; toplumdaki tüm kültür ve geleneklerin tamamen yok edilip sıfırdan başlayarak yeni maocu bir kültürle değiştirilmesi gerektiği fikri hakkında bir film.
kamboçya'nın yeni yöneticileri 1975'e ailelerin, duyguların, okulların, kitapların, eğitimin, paranın olmayacağı bir çağın şafağı olan "sıfır yılı" adını veriyor.  tatil yok, müzik yok, şarkı yok, eğlenme yok. pirinç tarlasında çalışırken saniyelik gülümsemeniz bile hayatınıza mal olabiliyor.

önce devrim karşıtları, sonra maocu olmayanlar, daha sonra saati ve gözlüğü olanlar ve hatta okuma yazma bilenler bile küçük burjuva oldukları gerekçesiyle katledilmiş, öldürülen insanların bebekleri de ileride intikam alabilir gerekçesiyle taşlara vurup parçalatılmış....
tüm sülalesi öldürülen ama kendisi hayatta kalan adamın, gözünü bile kırpmadan tek başına 250 kişiyi öldürdüğünü anlatan eski maocu gerillanın röportajları hafızalardan kolay kolay çıkmıyor.


6. unit 731: nightmare in manchuria (1998) (41 dk)

birim 731, ikinci çin-japon savaşı (1937-1945) ve ikinci dünya savaşı sırasında ölümcül insan deneyleri yapan japon imparatorluk ordusu'nun gizli bir biyolojik ve kimyasal savaş araştırma ve geliştirme birimiydi. 

japonlar, mançurya'yı kontrolü altına aldıktan sonra çin halkı üzerinde korkunç deneyler yapmaya başladılar. esirler, diri diri haşlanıyor, iç organları patlayana kadar basınç odalarında tutuluyor, canlı canlı derileri yüzülüyordu. 

birim 731'e dahil olan bilim adamlarının çoğu, savaş sonrası siyaset, akademi, ticaret ve tıp alanlarında önde gelen kariyerlere devam etti. bazıları sovyet güçleri tarafından tutuklandı ve habarovsk savaş suçu mahkemelerinde yargılandı; diğerleri amerikan kuvvetlerine teslim oldu. 


5. magadan: stadt erbaut auf knochen - city built on bones (2016) (77 dk)

sovyetler birliği döneminde magadan, gulag'ın en kuzeydoğudaki geçiş kampıydı. sayısız masum insan sibirya'ya sürüldü ve dondurucu çalışma kamplarında öldü. bunlardan sadece birkaçı hayatta kaldı ve hala eski çalışma kamplarının yakınındaki tenha sibirya şehirlerinde yaşıyorlar. bu film magadan halkı, onların gulag'la ilgili acı dolu hatıraları ve özgürlüğe kişisel yaklaşımları hakkındadır.

rütbeli askerler gelip gardiyanlara 'en az çalışan kim' diye soruyorlar ve az çalışanların hepsini kenara alıyorlar. sonra 'en çok çalışan kim deyip onlarıda ötekilerin yanına koyuyorlar. 'en son mahkumlara dönüp en çalışkan hanginiz?' diye sorup, öne çıkanları da 'demek siz kendinizi üstün sanıyorsunuz, işi bir an önce bitirip serbest kalmak istiyorsunuz!' deyip ayırdıkları diğerleriyle birlikte kurşuna diziyorlar. çoğu neden oraya getirildiğini bile bilmeyen genç kızlara tecavüz edilip kuyulara atılıyor. kızların son arzusu ise ise canlı canlı kuyulara atılmaktansa asılmak.

4. a cry from the grave (1999) (104 dk)

sırp cumhuriyeti ordusu'nun müslümanlara karşı giriştiği harekat esnasında temmuz 1995'te yaşanan ve en az 8.000 bosnalı'nın öldürüldüğü katliam hakkında bir belgesel.
birleşmiş milletlere bağlı hollandalı askeri güçlerin boşnakları sırplara teslim ederken kameralar önünde general ratko mladiç, 'korkmayın kimseye hiçbir zarar gelmeyecek' diye söz vermesine rağmen, onun komutasındaki ağır silahlarla donatılmış bosna sırp ordusu srebrenitsa'da katliama girişti. çiftliklere toplanan kurbanlar teker teker öldürülürken diğerleri sıranın kendilerine gelmesini bekliyordu.

belgeselin büyük bir kısmı, katliama dahil olmuş sırp, boşnak ve hollandalıların kayda aldığı orijinal video ve fotoğraf materyallerinden oluşuyor.

3. la grande famine de mao - mao's great famine (2012) (52 dk)

mao'nun emriyle, çin hükümetinin üst düzey yetkililerinin sebep olduğu, insanlık tarininin en büyük kıtlığı hakkında bir belgesel.

mao, tarım üretiminin, demir ve çelik üretiminin iki katına çıkarılmasını emrettikten sonra bilimsel olarak imkansız olan bu hayal, tüm ülkeye dikte edildi. mao'ya yaranmak adına bürokratlar tarafından hayali rakamlar yayınlandı. boş kotalar dolu gösterildi. 1958-1962 yılları arasında devrim karşıtı, burjuva veya ajan olduğu gerekçesiyle dövülerek, işkence edilerek veya topluca idam edilerek öldürülenler hariç sadece bu kıtlık sebebiyle en az 20 milyon kişi öldü. bir tabak pirinç karşılığında çocuklarını sattılar. açlıktan hayvan leşlerini, mezarlardaki cesetleri, hatta ölen bebeklerini yediler.

hayatta kalanların ifadelerine, saklı kalmış arşivlere ve bu felaketi araştıran başlıca tarihçilerle yapılan röportajlara dayanan bu film, mao'nun kıtlığa neden olan kararlarının ve izlediği siyasetin şifrelerini çözüyor. 


2. nuit et brouillard - night and fog (1955) (32 dk)

film, 2. dünya savaşı sırasında ve sonrasında hem müttefik hem mihver devletler tarafından çekilen görüntüler ve fotoğraflar birleştirilerek sadece toplama kamplarının hikayesini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda insanoğlunun acımasızlıkta sınırının olmadığını da gözler önüne seriyor.

32 dakikalık bu kısa film ilerledikçe görüntüler korkunçlaşıyor ve filmin sonuna doğru dayanılmaz bir hal alıyor. zyklon gazıyla zehirlenip öldürülmek için çırılçıplak soyulup sıraya sokulan kurbanlar hâla başlarını önlerine eğip edep yerlerini kapatmaya çalışıyorlar. ölenlerin cesetlerinden sabun yapılıyor, derileri yüzülüp tuval olarak kullanılıyor.
savaş sonunda bu kamplarda teslim alınan almanların hiçbiri suçu kabullenmedi ve olanlardan sorumlu olmadıklarını söyledi.


1. the act of killing (2012) (117 dk)

1965–1966 endonezya katliamları sırasında, 30 eylül askeri darbe hareketinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra komünistleri tasfiye etmeye yönelik katliamlarda milyonlarca kişi yok edilidi.

yönetmen joshua oppenheimer başlangıçta bu katliamdan kurtulanlarla röportaj yapmayı planlar. ama sağ kalanlar ve kurban yakınları onca yıl sonra bile hala konuşmaktan korkmaktadırlar. hatta çoğu, akrabalarının komünist parti üyesi oldukları için ölmeyi hakettiğini söylerler.

bunun üzerine kameranın yönü katillere çevrilir. halen 3 milyondan fazla üyesi olan paramiliter (bkz: pemuda pancasila) örgütünün eski katil kadroları hala toplum içinde büyük saygı görmekte, yaptıklarından dolayı en ufak bir pişmanlık göstermemekte, hatta yaptıkları tüm eylemlerin sorumluluğunu alıp ev yakma, insan kaçırma, tecavüz ve öldürme eylemlerini gururla anlatmaktadırlar.

(aynı yönetmenin 2014 yapımı the look of silence adlı başka bir belgeselinde yaşlı infazcı inong delirmemek için kurbanların kanını içtiğini anlatır)

yönetmen yaptığı araştırmalar sonucunda hala ilegal işler yapmakta olan en azılı ekibin liderlerine ulaşıyor, bunlara kahramanlıklarını anlatmaları için film çekme şansı yakaladıklarını söylüyor ve bizzat kamerayı eline alıp günlerce bu çeteyle yaşıyor.
bu andan itibaren film iyice tuhaflaşıyor. endonezya hükümetindeki bakanlar filmin konusunu duyup, onlarda filmde rol almak istiyorlar ve gelip bu katliamları yapanlara açıkça destek veriyorlar.  binden fazla insanı telle boğarak öldürdüğüyle övünen (bkz: anwar congo) ise oscar ödülü alacağını zannederek tüm yaptıklarını en ince detaylarıyla anlatıyor.

gençliğinden bu yana gangster filmleri izleyen, ve tek hayali film yıldızı olmak olan anwar konuştukça yönetmen senaryoyu değiştirip geliştiriyor ve anwar'e pişmanlık yaşatmak için tamamen yeni bir kurgu oluşturuyor. anwar ve sağ kolu hermana çeşitli kostümler giydirip, işledikleri cinayetleri tekrar canlandırmak bu kurgunun parçalarından.

sinema tarihinde belkide ilk kez katil rollerini katillerin kendileri oynuyor. filmin son sahnesi ise belki vicdanları rahatlatmıyor ama hem anwar'ı hem seyirciyi ters köşeye yatırıyor.