TARİH 16 Kasım 2017
89,6b OKUNMA     1024 PAYLAŞIM

İzlanda'nın Bir Zamanlar Türk Öldürmeyi Suç Saymadığı Olayın Perde Arkası: Korsan Murat Reis

1627 yılında İzlanda halkı, aslen Hollandalı olan kötü niyetli bir korsanın sahile yaptığı çıkarma ile çok ciddi acılar yaşamış. Cariye ve köle olarak satmak için kaçırılarak teknelere doldurulan masum insanlara Murat Reis'in başka ne acılar yaşattığına bakalım.
Küçük Murat Reis


izlanda ve irlanda kıyılarına baskınlar yapıp yüzlerce esir almış barbar bir korsandır. asıl adı jan janzsoon olan haarlem'li bir hollandalıdır. akdeniz'de korsanlık ederken osmanlı tebaı olan cezayir korsanları tarafından esir alınıp cezayir'e götürülmüş, burada müslüman olup murat ismini almıştır. kendi isteğiyle mi, zorla mı olduğu tartışmalıdır ama her ne ise müslüman olup osmanlı vatandaşlığına geçince cezayir'de tezgah açıp eylemlerine buradan devam etmiştir. saz arkadaşlarından biri, yine kendi gibi müslüman olmuş bir hollandalı olan süleyman reis'tir.

murat reis ya da gerçek adıyla jan janzsoon, akdeniz'de dolanmaktan sıkılıp gözünü kuzeye dikmiş ve bir danimarkalı esirle faroe adaları yakınında ele geçirdiği bir balıkçı teknesinin kaptanının 'yardımıyla' izlanda'ya gidip baskın yapmıştır. izlandalılar bunu 'türk baskınları' olarak bilir. baskını planlayan ele başı hollandalı, fikrin sahibi hollandalı, ama gemi osmanlı bandıralı olduğundan bu barbarlık türklerin üzerine kalmış ve izlandalıların yüzlerce yıldır türklerden nefret etmesine vesile olmuştur. hiçbirinin murat reis'in aslen hollandalı olduğundan bile haberi yoktur, ya neyse. 


murat reis ve şürekası birçoğu kadın ve çocuk olan esirleri gemiye doldurup zincirlemiş, kadınları osmanlılara, cezayirlilere ve bilumum zengin araplara cariye (seks kölesi) olarak satmışlar, erkekleri kürek mahkumu ve amele yapmışlar. bu esirlerden çok azı, savaşlar yüzünden neredeyse iflas eden danimarka kralı'nın yıllar sonra anca fidye parasını denkleştirebilmesiyle ülkelerine geri dönmüş. bazı sözlükçülerin iddia ettiği gibi çoğunluğu değil, ufak bir azınlığı. bunlardan en çok bilineni gudrídur símonardóttir isimli bir hatundur. izlandalılar ve danimarkalılar ona geri döndüğünde tyrk-gudda ismini takmışlar.

kendisi bir balıkçının karısıymış ve bir de çocuğu varmış, kadıncağızı ailesinden ayırıp esir etmiş, cezayir'de pis kokuşmuş arabın tekine seks kölesi olarak satmışlar. kadıncağız ancak 10 yıl sonra danimarka kralı fidyeyi zar zor denkleştirince memleketine geri dönebilmiş. işte vay aslanlar kaplanlar hatunları almışlar hede hödö diye geyiğini yaptığınız olay bu. ailesinden, kocasından, çocuklarından ayrılıp pis, kokuşmuş, barbar heriflerin altına seks kölesi olarak atılan, yıllarca haremlerde hapis olarak çile dolduran kadınlar, ufak bir balıkçı kasabasında sessiz sakin bir hayat sürerken denizden peyda olan yabancılar tarafından zincirlere vurulup ölene kadar gemilerin dibinde kürek çekmeye zorlanan, karısını, çocuğunu bir daha göremeyen erkekler.

gudda'nın temcit pilavı gibi tiyatro oyunu, belgesel, vs yapılan hikayesi 2001 yılında izlanda'da kim bilir kaçıncı kez kitap olarak çıkmış ve aylarca best seller listelerinde kalmış (bu izlandalılar niye bilmem kaç yüzyıl önceki olayı unutmuyor da bize hala gıcık kapıyor diye merak edenler not alsın).


murat reis'in baskınları izlanda ile bitmiyor, bir de türkiye'de fazla bilinmeyen baltimore baskını vardır. 

burada da murat reis, namı diğer janszoon, irlandalı bir balıkçıyı esir alıp ondan rotayı öğreniyor ve irlanda'nın baltimore kıyılarından 108 kişiyi esir alıyor. bunlardan da sadece 2 tanesi memleketine geri dönebilmiş. 

o yol gösteren balıkçıyı da ingilizler bu hıyanetinden dolayı idam etmişler sonradan.

bizim(!) murat reis ve korsanları iyi para edecek sarışın, kızıl saçlı güzel kadınları ve ağır iş yapacak güçlü kuvvetli erkekleri alıp gemiye dolduruyor, aynen izlandalılara yaptıkları gibi bunları da araplara seks kölesi ve amele olarak satıyorlar. bir ara kitapçıda gezinirken sack of baltimore konulu (ismi bu olabilir, aklımda değil şimdi) yeni çıkmış bir kitaba rastladımdı, epey bir kısmını okudum, bu kitapta ailesinden, vatanından koparılan, sevdiklerini bir daha göremeyecek olan zavallı bedbaht esirlerin çektiği onlarca cefa, bazılarının hatıra defterlerinden alıntılarla anlatılıyordu.

zavallı kadınlar zorla müslüman yapılmış, ülkesindeki eşini, sevdiğini unutmak istemeyenler öldüresiye dövülüp falakaya yatırılmış, sindirene kadar tecavüz mü ararsınız işkence mi, ne bok ararsanız var. şanslı bir azınlık (böyle şansı da sikeyim yani) sayılı zenginlerin haremlerine düştükleri için şükretmiş, bunlar da elmaslar, yakutlar, ipek kaftanlar içinde ancak kafes arkasında hapis gibi yaşamışlar.

erkeklerin birçoğunun durumu vahim, onlar da her tür eziyet altında yaşlanıp elden ayaktan düşene kadar ağır işlere koşulmuş, bir kısmı yıllarca korsan gemilerinde zincirlere vurulup kürek çekmeye zorlanmış. kitapta anlatılanları insan olanın insanlığından utanmadan okuması mümkün değil -ki ben hepsini okuyamadım, midem kaldırmadı .

bu barbarlığı yapanlar türk bile olmadığı halde osmanlı vatandaşı oldukları, osmanlı bandırasıyla hareket ettikleri için yedikleri bok türklerin üzerine kaldı, türklerin en medenisi en aşmışı bile hala barbar türk yaftasını yiyor, adamlar izlanda'ya gidenlere vize vermemek için işi her türlü yokuşa sürüyorlar. allah'ın hollandalıları yüzünden türklerin imajı yüzlerce yıldır çamura batmış, düzelten de yok. kaç kişiyle konuştumsa (izlandalı ve türk) murat reis ve mürettebatının türk olmadığını bilmiyordu.