İsrail’in Başarısının Perde Arkası: Ekonomik Destek, Diplomasi ve Lobi Stratejileri
israil, bize ortaokulda ve lisede akılcı ve bilim merkezli politikaların önemini anlatmak için, araplara karşı ufak bir ırkçılıkla birlikte örnek olarak verilirdi. "o kadar arap, 10 milyonluk israil'in başını ezemiyor" sözünü en az bir öğretmeninden duymamış 30+ yazar yoktur herhalde? israil'in bu kadar güçlü olmasının sebebi başlığında da bu düşüncenin yansımasını görüyoruz.
bu düşünce yapısının en büyük eksiği, israil'in sahip olduğu bu özel durum dikkate alınmadan, israil'in ve israil halkının sanki herhangi bir devletmiş gibi yorumlanması...
nedir bu israil'in özel durumu?
israil, anneanne/babaanne/dede'lerinden en az birisi yahudi olan ve din değiştirmemiş herkese vatandaşlık veriyor. çifte vatandaşlık olayına da açık. bu da israil vatandaşlarının ikinci bir ülkenin daha vatandaşı olmasına izin veriyor. bu kişiler, vatandaşlık sahibi oldukları diğer ülkede bürokraside yükselebilirler.
bunun en güzel ve en güncel örneği amos hochstein'dır. hochstein, abd dışişleri bakanlığı müsteşarlarından. abd'nin hizbullah ve israil arasında arabuluculuk yapması için gönderdiği ekibin başını çekiyor. kendisi vaktiyle israil ordusunda görev almış, bir zamanlar israil vatandaşı olan ama şu anda halen israil vatandaşı olup olmadığı konusunda net bir bilgiye sahip olmadığımız birisi.
tabii ki abd çıkarlarını korumak için hizbullah'la israil'i aynı masaya getirmekle görevli kişinin aynı zamanda israil vatandaşı olması saçmalık. ama burada komplo teorisi aramaya çok gerek yok. hochstein zengin birisi, abd'de her zenginin yaptığı gibi lobi faaliyetleriyle uğraşırken bir çevre ediniyor ve bu şekilde dışişleri bakanlığında yükseliyor.
benzer şekilde görebileceğiniz bazı bir kaç yunan ya da türk olsa da abd bürokrasisinde hiçbir ülkenin israil kadar vatandaşı yok. ayrıca bu isimler hochstein gibi kendi ülkelerinde askerlik yapmamış yani doktrinize edilmemişler. bir çıkar çatışması durumunda kendi orijin ülkelerine sempati duyacaklarına eminim, mesela özellikle temsilciler meclisinde sürekli türkiye aleyhine oy atan yunan vekiller var. ama bu isimlerin türkiye'nin ya da yunanistan'ın çıkarlarını abd'nin çıkarlarının önünde tutacaklarına dair hiçbir izlenim almadım.
burada bir parantez açayım, abd dahil çoğu ülke başka ülkelerde askerlik yapmış kişilere daha zor vatandaşlık verir. bunun sebebi askerlikte doktrinize edilmiş kişilerin orijin ülkelerine daha bağlı olabileceği düşüncesidir. ama abd, nato orduları, avustralya/yeni zelanda orduları ve israil ordusu için zorluk çıkarmıyor.
bir de 24 temmuz 2024 netanyahu abd kongresinde srail başbakanı olarak değil, sıradan bir abd vatandaşı olarak konuştu. erdoğan'ın, macron'un, scholz'un ya da starmer'ın bu şekilde abd meclisinde konuşma şansı yok.
israil'in abd bürokrasinde görünür olmasının başka bir sebebi de abd'nin en güçlü lobilerinden olan, aipac'in başını çektiği israil lobisi. abd, zengin bir insanın parasını kendi siyasi görüşü uyarınca harcamasını ilginç bir şekilde düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirdiği için, abd'de lobi faaliyetleri başka hiçbir liberal demokraside olmadığı şekilde derinlere nüfuz edebiliyor. bu çifte vatandaşlık olayından yararlanan aipac gibi lobiler, aslında israil yararına lobi yapmalarına rağmen üyeleri ve bağışçıları abd vatandaşı oldukları için yabancı ülke kaynaklı sivil toplum örgütü olarak sınıflandırılmıyorlar. bu da israil'e başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı bir lobi imkanı sunuyor.
bu derine nüfuz olayı hem yukarıda anlattığım, israilli ya da israil'e yakın bürokratların devlet bürokrasisinde daha fazla görev almasına doğrudan yardımcı oluyor. aipac gibi lobiler bağış yaptıkları politikacılara bazı atamaları dayatabiliyor.
bunun dışında da aipac'in rakiplerine bağış yapmasından korkan partiler israil'e karşı biraz fazla cömert davranıyorlar
israil'in tarihi boyunca abd'den aldığı ekonomik yardım toplam 33 milyar dolara denk geliyor. "israil bu noktaya akılcı politikalarıyla geldi yeğenim"ciler israil'in gdp'sini falan söyleyerek bu paranın denizde bir damla olacağını söyleyebilirler. peki gerçekten öyle mi?
yukarıda verdiğim kaynakta, abd'nin 1985 yılında israil'e 1.95 milyar dolar verdiği yazıyor. bunu enflasyona göre düzeltirsek bugünün parasıyla yaklaşık 5.7 milyar dolara denk geldiğini görüyoruz. biraz daha etkileyici ama halen o kadar da büyük değil. ama bu rakam, israil'in 1985'teki gdp'sinin %7.5'una eşit. 2024 gdp'sine oranlarsak bu rakam 40 milyar dolara denk. tabii verdiğim örnek abd'nin israil'e, israil'in gdp'sine oranla yaptığı en büyük yardım ama bu rakam hep israil'in o seneki gdp'sinin %1'inden fazla. yani abd'nin israil'e direkt aktardığı yardım hiç de yoksayılacak kadar küçük olmadı.
direkt ekonomik yardım abd'nin israil'e tek yardımı değil. bir de askeri ekipman yardımı var. toplam ekipman yardımına ayırılan bütçe 110 milyar doları aşıyor. mesela 1980 yılında 4 milyar dolarlık askeri ekipman yardımı yapılmış. yani israil, gdp'sinin %16'sını kendi kaynaklarını hiç zorlamadan orduya ayırabiliyor. rusya'nın 2021'deki tahmini askeri bütçesi gdp'sinin %3.7'sini orduya ayırmış. 1980 yılında bölgenin en büyük ordusuna sahip mısır savunmaya tahminen 1.3 milyar dolar ayırmış. sadece abd'nin israil'e yardımı mısır'ın bütün askeri bütçesinin 3 katı.
obama dönemine kadar, abd'nin askeri yardımlarının şöyle ek bir bonusu da vardı. israil, bu yardımın %20'sini abd'deki silah şirketleriyle ortak projeler geliştiren israil şirketlerinden mal ve hizmet alarak harcayabiliyordu. yani paranın %80'i abd'de kalırken %20'si israil'e gidebiliyor. bunu da ekleyince 1985 yılında abd bütçesinden çıkıp israil bütçesine giren toplam para 2.4 milyar dolara çıkıp israil'in 1985 bütçesinin %9.2'si oluyor.
askeri yardım ülkelerin beraber geliştirdikleri projelere aktarılan arge kaynaklarını içermiyor. ama bu kalem, diğer kalemlere göre küçük kalıyor. bir de abd, israil'in kredilerine kefil olarak* israil'in daha uygun şartlarda kredi almasına da yardımcı oluyor ama bunun da diğer yardımlara kıyasla önemli olduğunu sanmıyorum.
bu arada para transferi işin bir boyutu, abd'deki silah şirketleriyle ortak projeler geliştirmek abd'den teknoloji transferi yapmak da demek oluyor. paranız var, teknoloji transferi yapacak ülke var, çoğu batıda eğitim almış çok sayıda kalifiye mühendisiniz var... israil'in bu şartlar altında mısır'dan ya da suriye'den daha güçlü bir orduya sahip olması çok mu şaşırtıcı?
burada ağırlıklı olarak ekonomik kapital üzerine yoğunlaştım, sadece askeri arge kısmında teknolojik kapital kısmına girdim. israil'in kültürel kapital olarak da avantajları var
mesela özellikle israil'in erken dönemlerinde devlette yükselen çoğu isim abd ve birleşik krallık başta olmak üzere batıda eğitim almış insanlar. paranız varsa silah alabilirsiniz ama kurumları sadece para harcayarak geliştiremezsiniz. işte israil, kendi üniversiteleri gelişene kadar batı üniversitelerini ödünç alabiliyor.
yine kültürel kapitale bir örnek olarak çoğu israilli bürokratların anadilleri olarak ingilizce konuşmalarını örnek verebilirim. kaç filistinli golda meir kadar ingilizce konuşabiliyordu? israil, batıdaki imajını esasen batılı liderlerinin kültürel sermayesiyle kurdu.
ben burada israil'in düzgün politikalar geliştirmediğini söylemiyorum
bu kaynaklarla yolcu garantili havaalanı da yapabilirlerdi. israil'in bu kaynakları akılcı kullandığı kesin. ama filistin'i geçtim, ne mısır ne suriye ne de ırak bu kaynaklara sahipti. o yüzden de israil'in gücünü sadece akılcı politikalara yormak saçma kaçar.
aynı şekilde, ortalıkta ne üstün ırklık bir durum var ne de dünyayı yahudilerin yönetmesi gibi bir şey... israil sadece abd'nin saçma lobi sisteminden yararlanabiliyor. abd orta sınıfı ellerindeki ekonomik gücü politikaya aktarıp pac/super pac yönetmeliklerini iptal edecek bir hükümeti başa getirirse israil'in gücü yarı yarıya azalacaktır. aynı şekilde, abd'nin dünya politikasındaki gücü azaldıkça israil'in gücü de benzer şekilde azalacaktır.