ispanya'ya belli aralıklarla ve her birinde 15- 20 gün kalmak kaydıyla 4 kez gittim... aslında ispanya hikayem şöyle başladı, bir gün tv izliyorken the way filmine rastladım. bilmeyenlere hatırlatayım: bu film, katoliklerce kutsal kabul edilen ve geçmişte hz. yakup'un yürüdüğü söylenen bir yolda geçiyor. bu yolda yürürken ölen bir gencin babasının, onun anısına ithafen aynı yolu yürümesini anlatıyor. filmde çok güzel doğa görselleri var, ayrıca duygusal yoğunluğu yüksek bir hikaye.

bu filmi izlerken yolun ve köylerin güzelliğine, yoldaki yürüyüşçüler arası iletişime hayran olmuştum. camino/el camino/french way adlarıyla bilinen 775 km'lik bu yol, son yıllarda sportif anlamda da çok popüler olarak avrupa'nın en önemli yürüyüş yolu haline gelmiş. filmi izledikten sonraki birkaç ay yolu yürüyebilmek için seyahat, rota, otel vb. araştırma ve planlama ile geçti.

türkiye'de sürekli yürüyüş yaptığım bir arkadaş grubum vardı. bir gün onları toplayıp bu filmi izlettim, yolla ilgili bir sunum yaptım ve sonrasında isteğimi söyledim: "biz bu yolu yürümeliyiz." fikir hemen kabul edildi. yolu 4 parçaya bölerek ve ilk seferini arkadaşlarımla, kalan 3 seferini ise ben eşimle beraber 2 kişi olarak yürüdük.

yolun başlangıç noktası, fransa topraklarında bulunan ve fransa ispanya sınırına 20 km mesafedeki st. jean pied de port köyünde başlar.

biz de fransa tarafındaki st. jean pied de port köyünden başlayıp, 2300 metre yükseklikteki pireneleri geçerek fransa ispanya sınırını aştık, ülkenin en batısında ve okyanusa yakın konumda olan santiago compostela'ya kadar 775 km'lik yolun tamamını yürüdük.

yolun haritası ektedir

el camino üzerinde bulunan logrono, pamplona, leon, burgos, santiago compostela, fromista şehirlerini, ayrıca yol üzerinde bulunan 10 kadar kasaba ve en az 100 kadar köyünü de gezdik.
özel gezilerde de barselona, madrid, la coruna, toledo, valladolid şehirlerini gördük. 

barselona ve madrid zaten uzun uzun anlatılıyor, ikisi de çok güzel şehirler. ancak diğer şehirler de hiç küçümsenecek gibi değiller: logrono, pamplona, leon, burgos, santiago kompostela, coruna, çok güzel şehirler. gaudi'nin çok seçkin bazı eserleri bu şehirlerde bulunuyor.

ispanya'ya gitmeden önce, mütevazı bir avrupa ülkesi göreceğimi düşünüyordum. gördüklerim, daha önce hayal ettiklerimden çok farklı oldu. hemen her köyünde, üzerinde aile armaları bulunan 200-300 yıllık harika taş binalar, küçücük köylerde bile inanılmaz güzel taş işçiliğine sahip büyük köprüler ve kiliseler, kaleler ve manastırlarla, çok köklü bir geçmişe sahip bir medeniyetin izlerini gördük.

bir gözlem: ülkenin kuzey batısında bulunan galiçya/galisya özerk bölgesi, bizim karadeniz bölgesine çok benzeyen insanlar ve yaşam şekli barındırıyor. mısır ambarları aynen karadeniz'deki gibi çok yaygın. modern villa bahçelerinde bile var, bir nevi sembolik anlam taşıyor. bugün bu ambarlar kullanılmasa bile estetik yönü çok gelişmiş bir şekilde ve minyatür halde yapılıyor.

lahana çok sevilen bir yiyecek, mısır da yaygın. insanlarını bizim rize'lilere benzettim, beyaz tenli ve orta boylu insanlar.

üstelik milli çalgıları bizim tulum/gayda

bir gece yerel galiçya tv'de izlediğim programa göre, önceleri rusya'da yaşıyorken, karadeniz'e göç etmişler, bir süre karadeniz'de yaşadıktan sonra buradan bulgaristan'a, oradan da ispanyanın kuzeyindeki bugünkü galiçya'ya yerleşmişler. bu insanların bizimle olan kültürel yakınlıklarına bakılırsa, gürcü veya benzer kafkas halklarından olduklarını tahmin ediyordum. (daha öncesinde kelt kökenli oldukları söyleniyor, rusya öncesi bir bağlantı olabilir, ben galicia tv'de izlediğim belgesel kaynaklı bilgileri aktardım.)

ispanya... görkemli geçmişe sahip, bugün eski gücünde olmamasına rağmen çok güzel eserlere sahip harika bir ülke.

Bitirdikten Sonra Yapmış Olmaktan Gurur Duyacağınız Bir Aktivite: Likya Yolu