BİLİM 18 Kasım 2025
10,5b OKUNMA     50 PAYLAŞIM

İnsanlık Üzerine Söyledikleri Daha da Ciddi Hale Gelen Popüler Bilim Kitabı: İnsanlık 2.0

İnsanlık 2.0 (The Singularity Is Near), Ray Kurzweil'in yapay zekâ ve insanlığın geleceği konularına odaklanan 2005 çıkışlı kitabının söyledikleri günümüz teknolojisini düşünürsek artık çok daha yakın.

insanlık 2.0, ray kurzweil tarafından kaleme alınmış bir eser. sözlükte başlığının bu kadar az entry ile dolu olması üzücü. bazı arkadaşlar sayesinde kısa da olsa bilgi edinmek mümkün olsa da aslında uzunca tartışabileceğimiz bir başlık olabilirdi. nitekim kurzweil, bu eserinde -ki eser 2004'e kadarki verileri ele alıyor tarihi itibarıyla- çok önemli bir noktadan hareketle teknolojik gelişimi ele alıyor.

ona göre teknoloji sanıldığı gibi düz bir çizgi üzerinde lineer hızlanmayla gelişmez. teknoloji üstel bir gelişmeye tabidir. nasıl ki üslü sayılar büyük bir çarpan etkisiyle miktarı artırıyorsa, teknoloji de onun hesabına göre ortalama 2 yılda bir 2 katına çıkacak kadar hızlı bir gelişim sürecine ilerlemektedir. bunun için özellikle satranç oynayabilen bilgisayarlar üzerinden örnekler verir. gasparov'u yenen blue deep'in aslında bir tekil insanın oyun zekasını aşabilme örneği olarak son derece önemli bir kırılmaya işaret ettiğini, ileride ise üstel ilerleme sayesinde bilgisayarların sadece tekil insan zekalarını değil, tüm insanlığın toplam zekasını aşacağını ileri sürer. bunu da telefon, uydu teknoloji, bilgisayar, yapay zeka alanındaki gelişmelere dair tonla tablo ile desteklemeye çalışır.

ilk kısımda bunu inanılmaz ve maalesef bazen son derece uzun detaylarla anlatsa da bence kitabın en mühim bölümü gnr başlıklı bölüm. genetik, nano teknoloji ve robotik kelimelerinin kısaltılışı olarak hazırlanan bu bölümde kurzweil, geleceğe yönelik meşhur tahminlerini sıralar. ona göre insanlığın mevcut ölümlerinin yüzde 90'ını oluşturan şeker, kanser, kalp, organ yetmezliği vd. hastalıkların çözümü kan dolaşımımıza girerek hasarlı noktaları tamir edip onaracak nanobotlardadır. üstel hızlanma ile birlikte düşünürsek yazara göre 2020'lerin sonlarına doğru biyolojik zeka ilk kez teknolojik zeka tarafından geride bırakılacak, 2040'lara gelindiğinde ise insan artık tekilliği tam anlamıyla görecektir. tekillik, biyolojik unsurlar ile biyolojik olmayan unsurların artık ayırt edilememesi, ayrı olamaması durumudur. insan vücudu bu nanobotlar ve diğer teknolojik aparatlar vasıtasıyla öyle bir hâle gelecektir ki görme, işitme, organ yenilenmesi, şeker kontrolü, kalp ritmini düzenleme gibi kontrol edilebilir akıllı düzeltmeler ile çok da uzun olmayan bir süre sonunda kaza ya da afet, savaş olmadıkça bin yıla kadar rahatça yaşayabilecektir. kurzweil bugüne kadarki en temel sorunun ölüm olduğunu ancak tekillik sayesinde ilk kez bunu aşabileceğimizi, en azından asırlar boyu rahatça yaşayabilme imkanımız olduğunu belirtir. benim en çok altını çizdiğim nokta ise yapay zekaya yönelik bir tespiti oldu. sıklıkla insanın makineleşeceği kaygısına karşın kurzweil, bunun basit bir korkudan kaynaklanan hata olduğunu, insanın makineleşmeyeceğini, aksine makinelerin insanlaşacağını belirtiyor.


bu noktada harari'nin homo deus'u aklınıza gelebilir, orada da insanın teknolojik gelişimi sayesinde tanrılaşmaya başlayacağı, teknoloji vasıtasıyla asırlar boyu yaşayacak insanların ortaya çıkacağını ama sınıfsal meseleler yüzünden üstün insanların toplumun üst katmanlarında belireceğini ileri sürmekteydi. kurzweil ise ondan çok önce yazdığı bu kitapta, teknolojinin sadece üst sınıflara ait olacağı savına karşılık, teknolojik gelişimin maliyetleri de düşürdüğü için üstel maliyet ucuzlaması ile herkese açılabileceğini belirtir. burada benim şahsi eleştirim de kurzweil'ın teknolojik gelişimi ilerleme ile eş tutarak sınıfsal çelişkileri ve askeri hamleleri bu noktada görmezden geldiğine yönelik olacaktır. kurzweil teknoloji sıçramalarında dünya savaşlarının rolünü göz ardı ediyor. elbette bunların farkında bir deha kendisi ama kitabın genelin de öyle bir anlatım var ki yok olan, küresel ısınma ile çevresi, ekolojisi, canlı çeşitliliği giderek azalan, topyekün canlılığı tehdit eden gidişata dair bir anlatı ya da yaklaşım yok. müthiş bir teknolojik iyimserlikle birlikte bence yer yer teknolojik determinizme de fazlasıyla düşme hatası söz konusu. teknoloji elbette ileride aklımızın bile alamayacağı pek çok hastalığı, çevresel sorunu çözebilir, bizleri kurtarabilir. kendisi de zaten klonlama alanında başarı sağlarsak dünyada et yiyemeyen insan kalmayacağını, düşen maliyetler ile kıtlıkları tarihte ilk kez kökünden silebileceğimizi belirtiyor. ancak anlatımındaki muştulayıcı ton, tekillik ile evreni insanın nihayet tam anlamıyla kontrol edebilecek olduğu savıyla da şüphelendiriyor. kaldı ki bu ton, bir yandan da insanı gerçek anlamda her şeyin merkezine yerleştiriyor. buna karşı çıkan düşünürlerle dalga geçmese de homo sapiens'i gerçekten her şeyin merkezinde olduğu savıyla överken bir yandan da teknolojinin onun eliyle gelişim göstermesini tüm hatalarına karşın canlılık yaşamında ilk kez bütün evreni kontrol edebilecek tekilliğe ilerleme noktasında da yüceltiyor.

tüm bu sebeplerle illaki okuyun derim, zihin açıcı bir kitap. gelecek tahminleri, mevcut karamsarlığa karşım iyimserliği ama bir yandan da teknolojiye çok fazla bel bağlaması gibi noktalardan hareketle okurken dahi kendinizle zihinsel bir tartışma yürütebileceğiniz bir çalışma.