YAŞAM 7 Temmuz 2017
30,8b OKUNMA     993 PAYLAŞIM

İnsanı Yaşanılan An ile Bütünleştiren Yaşama Sanatı Zen Hakkında Anahtar Bilgiler

Esasında uzakdoğu felsefelerinin bir dalı olan zen, öğrenildiği ve günlük hayatın içinde eritildiği takdirde fark yaratacak bir yaşayış biçimi. Hakkında bilinmesi farz olan temel bilgilere bir bakalım.
iStock.com


taoculuk ve konfüçyüsçülük ile birlkte çin'in 3. sac ayağı olan budizm'in mahayana koluna mensup bir "yaşama sanatı". çin'in diğer sac ayakları ile de harmanlanarak, gittiği ülkelerdeki kültürlerle de etkileşerek bu günkü konumuna gelmiştir.
zihnin zorlamasızca kontrol altına alınması temeline dayanır. bundan sonrası da sözle anlatılamayan bir evren algısını beraberinde getirir.
zihnin kısır döngülerini parçalamak için mondo ve koan gibi paradoksal problemlerin çözümünün bulunması, tokat, sopa kullanımı gibi yöntemlere (!) başvurulur.

zen japonca olmasına karşılık isim çince'den devşirmedir (chán). değişik ülkelerde değişik isimlerle adlandırılır:

çince ismi
mandarin pinyin chán
mandarin wade-giles ch'an
kantonca jyutping sim
şanghayca (wu) zeu

korece ismi
romanizasyon seon
mccune-reischauer son

sanskritçe ismi
dhyana

vietnamca ismi
thien

zen düz yazı yerine mısralarla çok daha iyi ifade edilir, şöyle ki:

görmeden bak,
duymadan dinle,
öğrenmeden bil...


"anlatılmaz yaşanır, büyük bir aydınlanma yoludur"dan ziyade günlük yaşamımızdaki mahiyeti yaşadığımız ana konsantre olabilmek, o anı hissederek onun farkında olabilmektir. anladığım kadarıyla bir tür bilgelik arayışı ya da yolu değildir; daha doğrusu sizi ona direkt olarak ulaştırma amacı gütmez zen, sadece içinde bulunduğumuz anı yalın, sade ve yoğun olarak algılayarak, hayatın o keşmekeşinde kendimize ve yaşamımıza biraz uzaktan bakabilmemizi sağlar.

otururken otur,

yürürken yürü,

çalışırken çalış.

zen. andan ana atlamamak, anda yaşamak, aynı zamanda anı yargılamamak demektir. iyi mi, kötü mü, hoşuma gidiyor mu, gitmiyor mu? sadece anı algılamak, onu yaşamaktır söz konusu olan. olan, olduğu gibidir.

"bizi gerçeğe ulaştıran on bin kapı vardır, ama sonuç olarak aslında hiçbir kapı olmadığını görmek için bir kapıdan geçmemiz gerekir."


zen buddhizmi der ki...

sen dersin “ben onsuz yaşayamam!”
zen der “ bağımlı olmadan sevmeyi öğrenmelisin”

sen dersin “yaptıklarını ona ödeteceğim!”
zen der “şefkatle, yargılamadan bakmayı bileceksin”

sen dersin “konuşalım, halledelim bu meseleyi’
zen der “sessizlikte saklı tüm çözümlerin”

sen dersin “her şeyim olsun isterim hayatta”
zen der “yoklukta dahi bolluğu hissetmelisin”

sen dersin “hayat geçiyor, yapacak çok şey var daha”
zen der “ne bu telaş? sen bir ruhsun, sonsuza kadar vaktin.”

sen dersin “güzel şeyler hiç mi hiç değişmesin”
zen der “tomurcuk çiçek olur, açar, solar... göreceksin”

(bkz: budizm)
(bkz: hint felsefesi)


budizm ekolleriyle kıyaslandığında, bu ekoller ile zen arasında en önemli farklar şunlardır

1- zen, aydınlanma deneyimine en çok öncelik veren yoldur.
2- zen öğretisine göre, aydınlanmaya ulaşma yolunda dinsel ayinler yapmak hiçbir yarar sağlamaz.
3- zen öğretisine göre, aydınlanmaya ulaşma yolunda, herhangi bir öğretinin salt teorik düzeyde öğrenilmesi yarar sağlamaz. zen öğretisinde, nefiste uygulanmamış, şuurda iz bırakmamış teorik bilgiye bilgi denmez. yani teorik bilgi, ruhta iz bıraktığı takdirde gerçek bir bilgi olur.

zen'in karakteristik özellikleri kısaca şu dört prensipte özetlenir

1- kutsal metinlerin dogmatizmi dışında özel bir aktarım;
2- sözcüklere bağımlı kalmama;
3- insanın kendi ruhuna doğru, doğrudan yönelmesi;
4- insanın kendi doğasını, özvarlığını gözlemlemesi (kontamplasyon) ve buddha (müteal realite) halini gerçekleştirmesi.


mahayana budizminin bu isimle adlandırılan yoludur.

zen olarak bilinen aydınlanmanın özü olan satori'yi aktarmayı hedefler.

bu öğretide kutsal metin incelemek, ayinler düzenlemek ya da iyilik yapmak gibi klasik yöntemler yerine, meditasyondan, fiziksel "şok" tedavisine kadar değişen teknikler kullanılır. fakat tüm zen okulları öğrenci ile usta arasındaki kişisel bağa değer verir.

zen (çince chan) sanskritçe'de meditasyon anlamına gelen dhyana'dan gelir. 10. yy'da çin'de doğdu fakat 12. yy'da japonya'da gelişti.

ayrıntılı mantığa yüz vermez, kendini kontrol ve içtenliği birbirine uydurmaya çalışır, hatta "tek elle alkış sesini hayal edin" gibi cümlelerle ifade bulan o ünlü sıradışı mizah anlayışı japonya'nın samuray savaşçılarına çok çekici gelmiştir.

zen'in göze batmama ve zerafet idealleri japon kaligrafi sanatının, no tiyatrosunun, kılıç kullanma tekniklerinin, bahçe tasarımının ve çay sunma törenin gelişmesinde etkili olmuş.