NOSTALJİ 19 Ocak 2017
35b OKUNMA     929 PAYLAŞIM

İnsanı Duygulandıran Bir Olay: Çocukluğun Geçtiği Sokaklarda Yıllar Sonra Yürümek

Sözlük yazarları, çocukluklarının geçtiği sokaklarda yıllar sonra yürümenin nasıl bir his olduğunu çok güzel anlatmışlar.
iStock.com


apartmanin karsisindaki mac yaptiginiz o "koooskoca" cim alan kucucuk kalmistir. 

bakkala gonderildiginizde gozunuzde bile buyuyen o yol aslinda sayili adimdir ama siz ufaciktiniz ya cok uzakti o zamanlar. y

eni cocuklarin cigliklari var simdi bahcede icinizde bir kiskanclik olur, bizimdi lan orasi dersiniz, biz orda agactan agaca ip gerer ustune attigimiz sofra bezlerinden cadir yapardik. s.ktirin gidin lan ordan diyesiniz gelir. 

zar zor tirmandiginiz bahce duvarina basamak muamelesi yaparsiniz, gulersiniz. o duvara oturup bir sigara yakarsiniz. 

gozunuden bir kac damla duser "cocuktuk, coktuk, buyuduk hic olduk." dersiniz.

iStock.com

sevdiğim kadını alıp yaptım ben bunu. sokak aynı da, o kapıdaki hanımeli çiçeği yoktu, az balını yemedim onun, bir de çocuk yoktu etrafta, okul zamanı da değildi, eve mi kapandılar ne? tablet ile oyun mu oynatıyorlar artık? ayıp.

evin arkasında bir duvar vardı, "aa bak ben buradaki duvardan atlayıp şu eskiden zeytinlik olan yerde top oynardım" demiştim, ha şimdi orada siteler var, ne zeytini kaldı ne de kırmızı toprağı.

çevremin ne kadar küçük, sokaklarımın ne kadar dar ve bunaltıcı ancak çocuk dünyamın ne kadar geniş olduğunu bana hatırlatmıştır. yaptım, böyle hissettim.

iStock.com

o sokaklarin boyutlari ne hikmetse kucuk gelir insana. asilmaz sanilan devasa duvar bir adam boyu degildir aslinda. kislari kizaklarin pisti olan kilometrelik yokus 15 metreden uzun degildir. dallarina bir mahallenin cocugunu alabilecek dut agaci, iki adami almaz.

boyutlarin degismesini de gec; oralara tekrar gittiginde o eski havayi, o sicak duygulari tekrar yasayabilecegini sananlar icin bir kacinilmaz hayal kirikligi muhakkaktir. 24 saatini birlikte gecirdigin arkadasin, iki kelimelik selam verirse op basina koy. cunku; o guzel insanlar o guzel atlara binip gittiler.

hüzünlenmek isteyen için gerekli bi aktivite. futbol topu yerine ezilmiş kutu kola ile yaptığın maçlar gelir aklına veya karşı komşunun bahçesindeki kiraz ağacına daldığın o günler. mutluyduk lan işte, tek derdimiz oyundu. inşaat kumunu köstebek gibi kazıp içinden su geçirirdim, suyun diğer taraftan çıkışını izlerdim. çok severdim bunu yapmayı. o zamanlar inşaat halindeki evin şimdi 20 senelik bi bina olduğunu görünce hüzünlenmeyip ne yapacaksın?

sürekli top oynadığımız bi arsa vardı. yağmur yağdığı zaman ortasında biriken suyun içinde kağıttan gemiler yüzdürürdük mesela. veya şişe kapaklarını yarıştırırdık. ben hep arsa kalacak zannederdim orayı. çocukluğumdu çünkü, öyle görmüştüm ve öyle kalmalıydı o arsa. ama olmadı, diktiler sikimsonik bi binayı ve öldürdüler iyice o sokaktaki çocukluğumu.

sırf bu yüzden bi gün yoldan bi müteahhit çevirip "hammmınaa.. " deyip dövmek istiyorum. dinlenip dinlenip böyle. valla bak.

iStock.com

tam olarak bu durumu olmasa bile bu hissi en güzel anlatanlardan biri de emrah serbes'tir herhalde:

"insan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor daha çok. memleketi o zaman oluyor. doğduğumuz büyüdüğümüz şehirdeki bütün değişimleri hüzünle kaydetmemizin nedeni bu. hüzünlenmek için illa somut bir yıkıma da gerek yok. “eskiden bu okulun kapısı paslıydı ne güzel,” diye üzüldüğüm de oldu. konu doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemeyeceğimiz takıntılar var çünkü. renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. sonsuza kadar yitirilmiş anlar var. insan zamanını durdurmak istediği yere aittir."

iStock.com

birkaç senede bir yaptığım eylem. ham armut yemiş gibi oluyorum her seferinde. yanımda çocuklarım ve eşim olmasa oturup hüngür hüngür ağlayasım geliyor. koşmakla bitmeyen top oynadığımız arsanın üç adımlık bir yer olduğunu görünce gülesim geliyor sonra. 

son gittiğimde o arsaya da bir apartmanı çoktan dikmişlerdi. evimizin bahçesindeki kiraz hala duruyor, malatya kirazı. yetişmesine asla izin vermediğimiz, kızaranlarını teker teker günlük yediğimiz kiraz. ev sahibinin oğluyla birlikte hem de. sonra okuluma gidiyorum, bina aynen duruyor. bir gün cesaretimi toplayıp içeri giresim var, giremiyorum bir türlü.

insan hayatının en belirleyici dönemi çocukluktur. 80 yaşındaki adam oturuyor konuşmaya başlıyor o bile çocukluğunu anlatıyor. en unutamadığı anılar, anlatırken en mutlu olduğu şeyler onlar. çocuklarınızın çocukluğunu bok etmeyin, hatırlayınca gülümseyebilecekleri anıları olsun. size ve geçmişe dair.