SİNEMA 6 Ocak 2021
93,5b OKUNMA     1151 PAYLAŞIM

İlyas Salman'ın Oscar'ın Adeta Kapısından Döndüğü Film: Mısır Adası

Başrolünde İlyas Salman'ın yer aldığı 2014 yapımı Gürcü filmi Mısır Adası (Simindis kundzuli) hakkında güzel bir inceleme.

simindis kundzuli (mısır adası); 9 temmuz 2014 tarihinde karlovy vary uluslararası film festivali'nde galası yapılan, 17 eylül 2014 tarihinde gürcistan'da, 2 ocak 2015 tarihinde ise türkiye'de vizyona giren gürcistan yapımı savaş ve dram filmidir. yönetmenliğini giorgi ovashvili'nin yaptığı filmin senaryosu ise yönetmen ile birlikte roelof jan minneboo ve nugzar shataidze tarafından yazılmıştır. ayrıca filmin çok güzel de bir posteri bulunmaktadır: 


ben bu yazımda biraz da bu film ekseninde ilyas salman'ın oscar ödülleri yolundaki macerasını yazmak istemekteyim. orijinal ismi simindis kundzuli, ingilizce ismi corn island olan ve türkçemize mısır adası adıyla çevrilen bu film, oscar yolunda nasıl bir ilerleme gösterdi? bunu incelemeye çalışacağım. geçen gün, ilyas salman'ın konuk olduğu "kalplerimiz seni unutur mu" isimli programı seyrederken öğrendiğim ve hemen izlediğim bu film ile birlikte aslında ilyas salman'ın ne kadar önemli bir başarıya imza attığını da öğrenmiş oldum. öncelikle entrylere baktım bu yorumu yazmadan önce; oscar adayı oldu olmadı tartışması dönmüş ama film maalesef oscar adaylığına kadar ilerleyememiştir. ancak yine de çok fazla yaklaştığını söyleyebiliriz.

öncelikle bu ödülün nasıl belirlendiğini ve adayların nasıl ve neye göre belirlendiğini konuşacak olursak: ampas, 1956 senesinden beri her ülkeden bir filmi akademi ödülleri için "yabancı dilde en iyi film" aday adaylığı kategorisine alır. o sene, arjantin'inden küba'sına, meksika'sından nepal'ine kadar toplamda 83 ülke, ülkelerinde 1 ekim 2013 ile 30 eylül 2014 tarihleri arasında yayınlanmış olan bir film ile bu elemeye katıldı. aslında daha fazla bildiğimiz tabiriyle, "oscar aday adayı" oldular.


19 aralık 2014 tarihinde ise oscar'ın resmi sitesinden, "yabancı dilde en iyi film ödülleri" için kısa liste açıklandı. bu filmler, 83 film arasından seçilen en iyi 9 film olarak son eleme listesine alındı. nasıl ki bir ülkenin tüm sporcuları arasından geniş bir aday kadro açıklanır, sonra o sporcuların bir kısmı daha gönderilir de son kalan kadro as kadro açıklanır; işte bu da oscar için son aday kadroydu diyebiliriz. bu 9 film arasında şu yapımlar vardı:

mısır adası ile gürcistan
tangerines ile estonya
wild tales ile arjantin
timbuktu ile moritanya
accused ile hollanda
ıda ile polonya
leviathan ile rusya
force majeure ile isveç
the liberator ile venezuela


ancak maalesef 15 ocak 2015 tarihinde açıklanan "yabancı dilde en iyi film" listesinde, ilyas salman'ın oynadığı mısır adası filmi bulunmamaktaydı. 87. oscar ödül töreni'nde aday olarak gösterilenler ise rusya'nın, polonya'nın, moritanya'nın, estonya'nın ve arjantin'in filmleri oldu. o seneki ödülü ise polonya yapımı ida kazandı. merak edenler için eklemiş olalım: türkiye ise o yıl nuri bilge ceylan'ın kış uykusu filmiyle katıldı ama maalesef adaylık ya da kısa liste başarısı gösteremedi.

yine de bu, son 9'a kalmak, kısa listeye girebilmek bile büyük bir başarıydı. bazen düşünüyorum da, bu tabii ki ilyas salman için harika bir başarı ama keşke biz kendi aktörlerimizi kendi yapımlarımız olan filmlerle bu seviyelere gönderebilsek. ilyas salman, yeşilçam'ın en önemli ve değerli oyuncularından birisidir. bu filmde de harika bir oyunculuk sergileyerek, neredeyse oscar'ın kapısından dönmüştür.film, bu entrynin girildiği tarih itibarıyla, 7.6 imdb notuna sahiptir. 23 kere ödül almış, 12 ödül için ise aday gösterilmiştir. ayrıca filmde oynayan tek türk oyuncu ilyas salman değildir. abhaz bir subayı oynayan tamer levent de filmdeki türk oyuncular arasındadır.


ilyas salman'ın aktardığı birkaç anekdot ile devam etmek istiyorum. ilyas salman, bu filmin çekimleri sırasında kalça kemiğini kırıyor (ki o film çekildiğinde 60 yaşında olduğunu ekleyelim). senaryo gereği, oynadığı yaşlı adamın balık tutmak için göle düşmesi gerekiyor. su bulanık olduğu için oradaki kayayı görüp tam olarak tespit edemiyorlar ve ilyas salman kendini göle bıraktığında da o kayanın üstüne düşüp, kalça kemiğini kırıyor. üstelik, o sahne için yönetmen "dublör kullanalım mı?" diye teklif götürüyor ama ilyas salman dublör kullanmak istemediğini söyleyerek o sahneyi de kendisi çekiyor. kalça kemiği kırıldıktan sonra 10 gün kadar sete bir ara veriliyor ve daha sonrasında kırık kalça kemiğiyle, acısını hissettirmeden oynayıp filmi bitiriyor ve öyle türkiye'ye gelip ameliyat oluyor.

bunun yanı sıra, filmin çekimleri toplamda 4 ay gibi uzun bir süre alıyor. istisnalar haricinde normalde bir filmi tamamlanma süresi 30-40 gün iken, bu film tam 4 ayda çekiliyor. sebebiyse, her şeyin organik ve normal zamanında olmasını istemeleri. mısırların renklerini tutturmak için, gerçekten büyümelerini gözlemlemek için, renk uyumlarını yakalamak için, mevsim değişikliklerini hissettirip de filmin ahengini bozmamak için ciddi bir çaba ve zaman harcanmış.

film, türkiye'de toplam 11 hafta boyunca vizyonda kalmış ve bu 11 haftanın sonunda toplam 5136 kişi tarafından seyredilmiş, 44.004 tl de gişe hasılatı elde etmiştir. box office mojo verilerine göre ise film uluslararası sinemalarda 37.445 $ hasılat elde etmiştir.


son olarak, filme değinecek olursam (bundan sonrası spoiler içerir)

ben filmi gayet beğendim. 1 saat 40 dakikalık süresi içerisinde herhalde 5 dakikayı ancak buluyordur veya geçiyordur diyaloglu sahneler. filmin geri kalan bölümlerinde tamamen bir sessizlik, doğanın sesi hakim. ilyas salman'ın anlatımına göre burada oynadığı kişi savaş karşıtı, çok fazla konuşmayan, toprakla ve emekle iç içe olan, kim olursa olsun, hangi ırktan veya taraftan olursa olsun eğer yardıma ihtiyacı varsa ona yardım eden, biraz pasifist bir adamı oynamaktadır.

ben filmin bu yönünü çok beğenmekteyim aslında. hem gürcistan askerlerine, hem abhaz askerlerine karşı ser verip sır vermeyen bir adamı canlandıran, ketum bir karakteri oynayan, fazla konuşmayan, emeğini ve yiyeceğini doğadan, topraktan alan bir adamı anlatmaktadır film. esasen tek mekan filmi olarak da tanımlanabilir. sadece ufak bir adada, her şeyini kendi el becerisiyle üreten bir adamı izlemekteyiz. yine ilyas salman'ın anlattığına göre, yanındaki kız 11 yaşında, annesini ve babasını kaybetmiş, sonrasında ise o dede diye tabir edilen adamın yanında yaşamaya başlamış bir kız bulunmaktadır. yalnız filmde bu kadar az diyalog olması, karakterlerin gerekmedikçe konuşmaması, suskunluğa bu kadar vurgu yapılmasının nedeni tam olarak nedir? bilmiyorum. bu yönetmenin başka filmini seyretmedim; kendisinin genel olarak sinema üslubu bu şekilde midir, yoksa bu film için özel bir vurgu mu yapmak istemiştir? net bir şey söylemek istemiyorum. bildiğim tek şey ise, ilyas salman'ı 2010'lu yıllarda çekilen bu filmde dahi hâlâ büyük bir keyifle seyretmeye devam ediyor oluşumdu.

meraklılarına ve bu tarz filmleri seven kişilere kesinlikle tavsiye edeceğim bir yapımdır.

kaynaklar