İLİŞKİLER 25 Mayıs 2017
140b OKUNMA     956 PAYLAŞIM

İlişkiyi Yiyip Bitiren Bir Durum: Sevgilinin Geçmişini İrdeleme Problemi

Geçmişi irdeleme problemi, birçok ilişkinin sonunu getiren, her zaman oldukça yıpratıcı bir durum olmuştur. Sözlük yazarı "cyrano", bu durumu oldukça güzel bir biçimde açıklamış ve nasıl üstesinden gelinebileceğine dair birtakım tavsiyelerde bulunmuş.
iStock.com


...daha önce sevilmemiş ve sevişmemiş birisi için, daha evvel sevilmiş ve haliyle sevişmiş birisiyle birlikte olmak pek de kolay değildir. bu durumda sevilmemiş olan kişi, kendini engelleyemeyerek sevdiği insanın geçmişini merak edecek, öğrenmek, öğrenerek kendi yerini kıyaslamak, ne gibi sevildiğini anlamak isteyecek; onun yaşadıklarına ortak olmak için soracak, öğrenip, onlar gibi olmayacağını tekrar tekrar göstermeye çalışacak; geçmişi bilmenin daha bir pekişme ve yakınlaşma sağlayacağına inanacaktır. haliyle sevmiş ve sevilmiş kişi de sevilmeye pek kolay inanıp, güvenemez. evvelce de yargılanmışsa yahut yargılamışsa kendini yaşadıklarından dolayı, herhangi bir pişmanlık yaşamışsa yahut, geçmişini anlatmak, geçmişiyle tekrar buluşmak, geçmişi merak edene tahammül etmek istemez.

şunun bilinmesi gerekir ki; geçmiş, eskidedir. o zamanlar ben-sen henüz yoktur ve yaşanmışlar da, yaşayanın hayatıdır. yaşayan, yaşadığını zaten biliyor ve tüm yaşamışlığıyla bu ilişkiyi deniyor yahut karşısındaki kişiye, tüm yaşamışlığıyla aşık oluyordur. bir kişinin ilişki manasında geçmişinde ne yaşadığını, ne yaşadığını bırak neler yaşadığını ve hatta bunun cinsel olarak nasıl yaşandığını bilmek kimseyi iyi bir yere götürmez. hatta paranoyalara, çıldırmaya, güvensizliğe, ısınamamaya, sarılamamaya sebep verir. hatta, iki tarafın da cinsel uyumsuzluklar sergilemelerine, kadının sevişmeden soğumasına, sevişme esnasında veya sonrasında ağlamasına; erkeğin erken boşalmasına ve nevi problem yaşamasına neden olur.


ve fakat bunu bilmek; "geçmişi kurcalamanın gereksizliğini", "an bu an ve şimdi 'biz birbirimizi' seviyoruz, en önemlisi bu: o 'beni seviyor'"u, okumayla, söylenmesiyleyle, duymayla öğrenmek mümkün değildir maalesef. kişi başkasının geçmişini kurcalamanın zararlarını; kendini sürüklediği hali gördükçe, severken temkinli olduğunu, sarılırken terk edilmekten korktuğunu, sevişirken onun sevişmişliğini düşündüğünü farkettikçe kavrar ve öğrenir. belki daha önce sevmiş/sevilmiş olan, geçmişi kurcalamanın ve geçmişi/geçmişle yargılamanın/yargılanmanın yanlışlığını öğrenmiştir. ama bu öğretilecek bir şey değildir, sadece öğrenilebilir.

geçmişin kurcalanması ve geçmişten dolayı yargılanmalarda sanık makamında oturan sürekli iğdiş edilmekten bunalır. içine kapanır, sevgisini azaltır, kendisini sevdiğini söyleyen kişinin, nasıl olup da geçmişinden dolayı kendisini suçladığını anlayamaz. ve sonuçta ilişki, sevgi, aşk azalarak bitişe yönlenir.


durumda her iki taraf da kaybetmek istemedikleri, aşk, sevgi ve insan uğruna çok çok fazla fedakârlık ve anlayış göstermeli. belki 1 haftada, belki 3 gün konuşarak çözülebilecek ama belki de yıllarca iki tarafı da uğraştıracak bu "geçmiş" meselesini, çözüme ulaştırmak; "seni seviyorum ama 'seni' seviyorum"u birbirlerine göstermek için çabalamalı, varlığına rağmen şüphelere-küskünlüklere, hastalıklara, şizofreniye, karakter değişimlerine yol açan sevgilerini her şeye rağmen birbirlerini bırakmayarak ve her ihtimalde birbirlerine sıkıca sarılıp; "sen bunları düşünüyorsun, geçmişimi düşünüyorsun ama ben seni seviyorum ve sana sarılıyorum", "ben geçmişi düşünüyorum, maalesef düşünüyorum, ama kurtulacağım bundan, biliyorum hastalık bu ve sana sarılıyorum", "ben geçmişimde bir şeyler yaşadım ettim, onlar geçmişti, geçti gitti, seni sevmeye doyamıyorum ve sana sarılıyorum", "geçmişinden nefret ediyorum ama nefret etmek değil anlamak istiyorum ve geçmişin, seni bana getirdiği için geçmişini de seviyor ve sana sarılıyorum" diyerek, ve daha neler diyerek veya bunları düşünerek birbirlerine sarılmalılardır.

bu durum asla, "geçmişten dolayı yargılayan"ın sorunu değildir. aradaki "aşk-sevgi" hastalığı gibi bu da bir hastalıktır, insanın bir geçmişinin olması, geçmişini üzerinde taşıması ve bugününe yansıtması da bir hastalıktır. dolayısıyla bu iki kişilik bir hastalık; iki kişilik bir sorundur. yalnız bırakarak değil, beraber olarak çözülmelidir.


atadan, deden beri, "erkek yapar, kadın yapamaz" fikri işlenmiştir beyinlere. hatta çok kadın vardır ki halen "beyimin geçmişi önemli değil, o erkektir yapar" diyebilmektedir. bu yüzden -hormonal denge tabii ki bu durumu etkilese de- kadın geçmişle çok fazla uğraşmaz. çünkü erkek yapabilir'i hiç bilmeden kabullenmiştir, ona göre bir tepki evrimleştirmemiştir, oysa "kadın yapamaz"ı zihninin bir çok yerinde taşıyan erkek şahıs, kadını ve ilişkisini geçmişinden dolayı çok zor durumlara sürükleyebilir. adam bunun çözümü için uğraşmıyor, bunun bir yanlış olduğunu algılayamıyorsa, evvela uzman yardımında çare aranmalıdır; yine çözüm yolunda ilerleme yoksa, o adamdan, adam olmaz. fakat yüzyılların yükünü beyninden silmeye çalışan yahut çalıştığnı dile getiren bay bireye de, arada bir yorulacağı düşünülerek, yüzyılların bilinçaltından kısa sürede kurtulma başarısı gösteremeyeceği anlanarak, daha da destek, yardımcı olunmalıdır.

zira, can susarsa, ömür çürür.